Prof. Dr. Nuran Yıldız

Prof. Dr. Nuran Yıldız

nuran@nuranyildiz.com

Tüm Yazıları

Geçen hafta Birleşmiş Milletler’in (BM) anlamsızlığı, işlevsizliği, etkisizliği üzerine konuşurken kimse şunu demedi, BM diye bir yapı artık yoktur. Var sandığınız yapı, büyük bir tiyatral gösteri sahnesi. Bir tür hayalet. 

Hani tarihi mekânlarda gösteri, konser düzenliyorlar ya (ki bence bu etkinlikler tarihe karşı işlenen suçtur), izleyici gösteriye odaklanıyor, mekânı umursamıyor işte öyle bir şey. 

Açayım. Neoliberalizmin mantığı “farklılaşma”ya dayanır. “Sen daha farklı ol” diye tüketmeye, bütünden ayrılmaya teşvik eder. 

Haberin Devamı

Her tür terör örgütü aracılığıyla deneyip, bir türlü ülkemizde başaramadıkları, “ülkeleri çok parçaya bölme stratejisi” de buna dayanır. Sürekli kulaklara, “Sen farklısın, ötekilerden ayrıl” benzeri cümleler fısıldanır. 

Halbuki senin var olabilmen için ötekine ihtiyacın vardır ve bu da benzerliklerimiz, farklılıklarımızdan önemlidir demektir. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek, uluslararası barış ve güvenliği korumak” amacıyla kurulan BM’nin önlediği savaşa, sağladığı barışa şahit olmadık. 

Bosna’da kadınlara tecavüz edilip, katliamlar yapılırken de, Gazze’de katliamlar yapılırken de etkisiz kaldı. Gazze’de, kendi çalışanları öldürüldü. Konvoyları bombalandı. BM’nin hiçbir talebini, uyarısını dikkate almayan Netenyahu’nun, Genel Kurul’da konuşmasına engel bile olamadı. 

BM’nin daha çok bir ticari iş birliği ya da şirketler topluluğuna dönüştüğünü kabul edersek, beklentiler de ona göre şekillenecektir.

21.Yüzyıl kendi tarihini yazıyor diyorum ya, aynı biçimde 20. Yüzyılın tüm hantal yapıları gibi BM’in de ömrünü tamamlamış olduğunu kabul etmeliyiz.

“Birleşme” sözcüğünün pozitifliği, küresel krizlerin/ kaosun negatifliği karşısında çaresiz kaldı. 

Beş daimi üyeden en güçlü ikisi (Rusya ve Çin) toplantıya katılma zahmetinde bile bulunmadılar. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Biden’ın yemeğine katılmaması son derece önemliydi. 

Dilerim bir gün, hiç katılmamayı göze alabilecek kadar güçlü bir ülke oluruz, benim hayalim de bu. 

Haberin Devamı

Aynı nedenle, benzerlikler üzerinden kurulan BRICS ve ASEAN yapılanmalarına ülkemizin gösterdiği ilgi son derece önemlidir. 

“Kim öle, kim kala” 

CHP, Türkiye’ye dair çözüm üreten siyaseti bir türlü ortaya koyamıyor. Peki ne yapıyor? Yerel seçimlerdeki başarısından bu yana, “cumhurbaşkanı adayı kim olacak” kuyusunda çırpınıp duruyor. 

Geçen hafta konu alevlendi. 

Bir yanda cumhurbaşkanı olma ihtirasını gizlemeyen ve siyasi hayatını buna göre dizayn eden Ekrem İmamoğlu, diğer tarafta aynı ihtirasa sahip ama duygularını yöneten Mansur Yavaş. 

Bir tür gladyatörler savaşı izliyoruz. Derinde süren çatışma artık yüzeye çıktı. 

İmamoğlu bu süreçte “ahmak davası”nı kullanıyor, Yavaş “işimi yapıyorum” diyor. 

İmamoğlu medya ve kanaat önderleri ilişkilerine oynuyor, Yavaş hayatın içindeki ilişkilere güveniyor. 

İmamoğlu hırslı bir görüntü sergiliyor, Yavaş fazla mütevazılığı terk edip dozunda mütevazı görünüyor. 

Sorun şu ki gerilim çok erken başladı. Hız ve değişimle karakterize olan dünyada, bu nedenle Yavaş’ın Aytunç Erkin’e “Kim öle kim kala” demesi çok anlamlıydı. 

Haberin Devamı

AKLIMDA KALAN 

Savarona’nın evine dönmesi: Mustafa Kemal Atatürk’ü çocuklar gibi sevindiren ve sadece 56 gün kullanabildiği Savarona. O, kalbimize gömülünce, gemi çürümeye terk edildi, antikaları çalındı, yakıldı. Menderes Mısırlılara kiraladı, Özal jilet yapmaya kalktı. Saygısızca turistik amaçla kullanıldı vs. İçim yandı durdu. Ve nihayet evine, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edildi. Eminim Donanmamız, Savarona’ya gözleri gibi bakacaktır.