Teknolojinin hayatımıza girmesiyle ilişkilerimiz de değişti. Eskiden mektupla haberleşirken, mektup yazan artık yok gibi. Şimdi haberleşmenin bin bir çeşidi var.
Hukuk yargılamasında WhatsApp, Telegram, Messenger gibi elektronik iletişim platformları üzerinden gönderilen mesajlar, yazışmalar da hukuken belge gücü taşıyorlar ve yasal ispat aracı olarak iddialarımızın ispatına yarıyorlar. Daha teknik terimiyle, yazılı delil başlangıcı kabul ediliyorlar. Yani iddia konusunun tamamen ispatına yeterli olmayan, ancak iddia edilen olayın, hukuki işlemin varlığının muhtemel olduğunu gösteren belgeler, karşı tarafın kendisinden veya yetkili temsilcisinden geliyorsa yazılı delil başlangıcıdır.
Hukuk yargılamasını düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 199’uncu maddesi de açık açık yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki verileri ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları belge kabul etmektedir.
Karşı taraftan gelen WhatsApp mesajları da yazılı delil başlangıcı niteliğinde belgedir. Bu sebeple aman dikkat edin, WhatsApp
Kendi çapında ticaret yapmaya çalışan küçük bir esnaf, sanal POS cihazı üzerinden yapılan 302 liralık tablet bilgisayar satış işlemi sonucunda yaşananların ardından 3 yıl hapis cezası aldı. Gelin tüm yönleriyle yaşanan süreci inceleyelim...
Aslında Tolga’nın başına gelen hikâyeyi okuyunca, bu durumun sosyal ve ticari hayatta aktif olmak isteyen herkesin başına gelebileceğini fark edeceksiniz... Gerçi hiçbir şeye karışmadan bir hayat süreyim deseniz de bazen olaylar gelip sizi bulur. Her şeye hazır olmak gerek.
Ancak asıl vurgulanan konu, 302.00 TL’lik bir zarar için 3 yıl hapis cezası verilmesi... Evet gerçekten yanlış okumadınız, 302.00 TL tutarında bir tablet bilgisayar için takdir edilen hapis cezası dile kolay, 3 yıl!
Tolga kendi çapında ticaret yapmaya çalışan küçük bir esnaftır. Yıllardır bildiği asıl iş, telefon ticaretidir. Telsiz ve cep telefonları çıkmadan önce çevirmeli ve kablolu telefon ticareti yapardı. Teknolojiyle birlikte o ürünler piyasadan çekildi. Tolga da tuşlu ve akıllı cep telefonları
Aygül Hanım’ın küçük bir ithalat ihracat şirketi var. Hep alacaklarını tahsilde sıkıntı çeker ama borçlarını da günü gününe tam zamanında ödemeye dikkat eder.
Geçenlerde başına gelen bir olayı hayretle bana anlatınca, bugünkü köşeme kendisini misafir etmek istedim.
Aygül Hanım’ın başına gelen olay tam da şu; ithalatını yaptığı iki konteyner tekstil boyasının bedelini kararlaştırdıkları vadede ödeyememiş. Satıcıyla irtibata geçerek durumu açıklamış ve 2 haftalık süre istemiş, iki hafta sonra salı günü ödeyeceğini söylemiş. Satıcı, “Biz size döneriz” deyip telefonu kapatmış.
Aygül Hanım iki haftayı bir gün geçe, çarşamba günü saat 14.00 civarında ithalat bedelini satıcının Türkiye’deki hesabına EFT yapmış.
Aygül Hanım bir günlük gecikmeyle de olsa satış bedelini ödeme sözünü yerine getirmenin rahatlığı ile diğer işleriyle meşgul olmaya devam etmiş.
İcra takibi başlarsa
Bir hafta sonra ne görsün! Yurt dışındaki satıcı avukatına vekalet vermiş
Ticarete atılmak isteyen bir okuyucum sordu: Ticarete şahıs olarak mı girmeli, yoksa bir şirket mi kurmalı? Gelin bir şirket nasıl kurulur, hangi sorumluluklar söz konusu olur, inceleyelim...
Geçen cumartesi günkü yazımda, kapanmış bir şirketin tekrar nasıl canlandırılacağını, hukuki terimiyle ‘ek tasfiye’ için nasıl ihya edileceğini açıklamıştım. Okuyucularımdan Seçkin Bey arayarak esprili bir şekilde, “Önce bir şirketi kursaydık da ondan sonra kapatıp tekrar canladırsaydık Hocam...” dedi.
Ben de Seçkin Bey’e hak verdim ama artık iş işten geçmişti. Ne yapalım, biz de bugün şirket kurmayı anlatalım. Seçkin Bey Ukrayna ve Rusya pazarlarının yoğun mal talebini karşılamak için ticarete atılmak istediğini söyledi. Sorusu şuydu: Ticarete şahıs olarak mı devam etmeli, yoksa bir şirket kurarak şirket üzerinden mi?
Hemen cevaplayayım: Basit kurul kararları, sık sık ticaret siciline karar tescilleri gibi hususlarla uğraşmamak istiyorsanız, şahıs işletmesi olarak ticaret yapabilirsiniz.
İflas ederseniz...
Fakat şahıs işletmesi sahibi olduğunuzda, o zaman tacir sıfatı
Teminat basitçe ifade edildiğinde, bir borcun ödenmemesi, bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi riskine karşın alacaklıya verilen güvencedir. Borç ödenmezse, alacaklı teminata başvurarak alacağını teminat üzerinden tahsil eder. Teminat en fazla bankalardan kredi çekerken gündeme gelir. Banka, yasal bir zorunluluk olmasa da, teminatsız ticari kredi kullandırtmaz.
Gürkan Bey, bir şirketin yöneticisi. Ukrayna’da elektrik kesintileri başlayınca jenaratöre büyük talep oldu. Depolarda jenaratör kalmadı. Gürken Bey yüksek talebi karşılamak için üretim kapasitesini artırmak istedi. Bir bankaya yatırım kredisi başvurusunda bulundu. Kredisi onaylandı.
Ancak Gürkan Bey, bankanın talep ettiği kredi teminatını karşılayamadı. Kredinin teminatı olarak şirket hisse senetleri üzerinde rehin konulsun istedi, banka olmaz dedi. Şahsi kefalet vermek istedi, banka olmaz dedi. Fabrika üzerinde ipotek de olmadı.
Gürkan Bey’in aklına kripto para geldi. Oğlunun kredi teminatı olacak kadar yüklü miktarda kripto varlığı
Tasfiye edilip ticaret sicilinden silinen bir şirket için, yönetim kurulu üyeleri, şirket ortakları, hissedarlar, ticari alacağı olanlar, tazminatını ve ücretini alamayan işçiler mahkemeye başvurarak şirketin yeniden ticaret siciline tescilini isteyebilir.
Her canlı ölümlüdür. Canlıların ne kadar yaşayacağı önceden bilinemez. Bu yüzden biz hukukta bir sözleşmenin süresi bir kişinin ölümüne bağlı olarak yapılmışsa, bir kişi ölünceye kadar geçerli olmak üzere yapılmışsa, o sözleşmeye belirsiz süreli sözleşme deriz.
Canlılar gibi, tüzel kişilerin, şirketlerin de bir sonu olur. Şirketin ne zaman sona ereceği ana sözleşmesinde yazıyorsa, şirketin ‘vadesi’ o süre kadardır. Şirket sona ermemiş gibi faaliyetine devam etmesi durumu hariç.
Elbette şirketi belirsiz süreli kurmak da mümkün. Gerçi ticaret sicili sisteminin bazen en fazla 99 yıl süreli şirket kurulmasına izin verdiği söylenir ama yasal olarak süresiz şirket, belirsiz süreli şirket kurmak mümkündür.
Şirketler ya
Sermayesiz şirket olmaz. Hele hele sermaye şirketleri dediğimiz anonim ve limited şirketler sermaye koyma taahhüdü olmadan kurulamazlar.
Neden? Limited şirket kurmak için 10 bin TL olan en az sermaye iki, anonim şirket kurmak için en az 50 bin TL olan en az sermaye 10 asgari ücretten az bir paraya denk geliyor. Sermaye, şirket alacaklıları için bir güvence olarak kabul ediliyordu. Ama artık bu asgari sermayeler şirketin asgari ücretlilerin birer aylık maaşlarını bile karşılayamaz hale geldi. Bu sebeple de sermayenin şirket alacaklılarına güven vermesi fonksiyonu artık işlemez hale geldi. AB’deki sermayesiz şirketler mevzuusu da bambaşka.
Ticaret şirketlerine nelerin sermaye olarak konulabileceğini Türk Ticaret Kanunu 127’nci maddesi sıralıyor. Bunların arasında ilk sırada para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar yer alıyor.
Bir unsurun bir şirkete sermaye olarak getirilmesinde ana ilke ise “devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen değer” olmasıdır. Yani Türk Ticaret Kanunu’na göre, eğer bir unusun parasal değeri varsa, değeri para ile
Mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan satışlarda asıl amaç satış olmayıp, mal kaçırma olduğu için mahkemece iptal edilir ve yasal mirasçılar da paylarını alırlar... İşte bir örnek olay...
Mahkemeleri en fazla meşgul eden uyuşmazlıklardan birisi de, diğer mirasçılardan mal kaçırıldığı iddiası ile açılan davalar... Mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan taşınır veya taşınmaz mal satışlarında asıl amaç satış olmayıp, mal kaçırma olduğu için mahkemece iptal edilir ve yasal mirasçılar da yasal saklı payları oranında paylarını alırlar. Bunu Leyla Hanım’ın başına gelen olayla anlatalım...
Leyla Hanım, miras bırakanı olan annesi Ayşegül Hanım’ın sahibi olduğu B Apartmanı 5 nolu daireyi 23.05.1997’de davalı kardeşine Ersan’a satış göstererek devrettiğini, bu satışın annesinin kendisinden mal kaçırma amacıyla olduğunu, satışın bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, kardeşinin söz konusu daireyi iyiniyetli üçüncü kişiye sattığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu dairenin dava tarihindeki değeri