Ana atardamarın balonlaşması: Aort Anevrizması

8 Aralık 2008

Kalbin sol alt odacığı, kanı tüm vücuda dağıtılmak üzere ana atardamara pompalar. Bu büyük atardamar, koca bir ağacın kalın gövdesine benzer. Kalbimizden çıktıktan sonra boynumuza doğru ilerlerken kollarımıza ve beynimize giden dallar verdikten sonra yön değiştirerek arkaya ve hafifçe sola kıvrılıp, omurga kemiklerimizin önünden aşağıya doğru uzanır. Göğsümüzle karnımızı ayıran büyük kas perdesini (diyafram) geçip göbek hizasına gelince ikiye ayrılır. Kalp ile bu çatallanma arasında uzanan bu ana atardamar aort diye adlandırılır. Başlangıç bölümüne aort kökü, güğüs içinde başımız yönünde yükselen bölüme çıkan aort, arkaya ve aşağıya dönen bölümüne aort yayı, göğüs kafesi içinde kalan bölümüne inen aorta, karnımızdaki bölümüne ise karın aortu denir.

Ana atardamarın dalları
Vücudumuzun tüm hücrelerine iletilen oksijenden zengin kanın tamamı aorttan geçer. Aort kökü, kalbi beslemek için iki dal verir. Koroner atardamar veya koroner arter dediğimiz bu dalların daralıp tıkanmasının yarattığı dertlerden ve çarelerinden uzun uzun söz etmiştik. Çıkan aortada dal yoktur. Aort yayından sağlı sollu, kollarımıza giden atardamarlar ve beynimizi besleyen dallar çıkar. İnen aorttan omur iliğini,

Yazının Devamı

Kalbimizi korumak için B vitamini alalım mı?

1 Aralık 2008

JAMA, Amerikan Tıp Birliği’nin 100 yıldır yayımlanmakta olan bilimsel tıp dergisi. Üç ay önce bu dergide, B vitaminlerinin kalp hastalığı tedavisindeki yerini sorgulayan bir araştırma yayımladı. Yazıyı okurken, doğrunun yanlıştan ancak ısrarlı bilimsel sınamalardan sonra ayrılabildiğini düşündüm. Doğru bildiklerimizin, gelişen yöntemlerle incelendiğinde, yanlış çıkması, mutlaka hata yaptığımız anlamına gelmiyor. Bulunduğumuz koşullar içinde, eldeki en sağlıklı verilere bakıp karar vermemiz hata değil. Yeter ki, yeni araştırmaların ortaya çıkardığı bilgilerle, verdiğimiz kararları değiştirmeye hazır olalım.

Homosistein
B vitamini ve kalp hastalığı ilişkisinin temelinde, küçük bir protein parçası olan homosistein yatıyor. Bir çok uzman, hücrelerimizin çeşitli işlevlerinde yeri olan homosisteinin fazla olmasının zehir gibi zararlı olduğuna inanıyor. 20 yıl önce yapılan bir dizi araştırma, homosistein düzeyi yüksek olan insanlarda, kalp krizi ve inme riskinin de yüksek olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, homosisteinin, damar duvarlarının içini kaplayan ince örtüyü yıprattığını, kan pıhtılaşmasını kolaylaştırdığını, dolayısıyla, damar sertliğinin ilerlemesini hızlandırdığını

Yazının Devamı

Kalp hastalıklarında tedavi seçenekleri

24 Kasım 2008

Kalbi besleyen damarlarda oluşan darlığın tedavisini planlarken iki önemli açıdan bakmamız gerekir. Koroner damardaki darlık, trafiği aksatacak hale geldiğinde, yani kan akımını engelleyip kalp kasının beslenmesini bozmaya başlamışsa, yeniden kanlanmayı veya kan akımını artırmayı hedefleyen müdahalelerin zamanı geldi demektir. Hele hele hastanın ağrısı, sıkıntısı, nefes darlığı, kısacası “şikâyeti” varsa, bu durumun düzeltilmesine yönelik tedaviye başlamak gerekir. Bunu yaparken bir yandan da, yollarda trafiğin bir daha tıkanmaması için önlem almamız lazım ki hastalık nüksetmesin. Bir kere kalp krizi geçirmiş kişiyi, ikincisinden korumaya çalışmak, ilkini tedavi etmek kadar önemlidir.

İki önemli soru
Tedavi planları yaparken, cevap vermemiz gereken iki soru var. Bu sorular sadece kalp hastalıkları için değil tüm tedavi kararları için de geçerli. Uygulayacağımız tedavi, ölümü veya kalp krizi, inme gibi ağır, kalıcı hasar bırakabilecek olan bir felâketi önleyecek mi? Bu birinci soru. İkinci soru ise: Tedavi, hastanın şikâyetlerini geçirecek mi, hayatının kalitesi artacak mı?
Tedavinin işe yarar olabilmesi için bu iki sorudan en az birine evet cevabı verebilmek gerekiyor.
Bu

Yazının Devamı

Statinler kolesterolü düşürürken yangıyı da önlüyor

17 Kasım 2008

Bu hafta Cemil Bey’in tedavisini konuşacaktık ama sizlere taze haberler vermek için bu konuyu haftaya ertelemek daha uygun geldi bana. Geçen hafta Amerika’nın New Orleans kentinde yapılan Amerikan Kalp Birliği (AHA) toplantısına tüm dünyadan 30 bin uzman ve araştırmacı katıldı. Toplantıda bir çok yeni araştırmadan söz edildi.
Toplantının en ilginç ve en çok tartışma yaratan araştırması geçen pazar günü bildirildi. Önceden kalp hastalığı olmayan insanların, eğer vücutlarında yangı - eski deyimiyle iltihabi durum- işaretleri varsa kolesterolleri normal olsa dahi kolesterol düşürücü ilaç almaları gerekir diyen araştırıcılar, bir tartışma fırtınası başlattılar. İltihap deyince akla enfeksiyon geliyor ama burada, vücudumuzun dışarıdan gelen herhangi bir etkene (darbe, antijen, mikrop, v.s.) karşı savunma amacıyla geliştirdiği durumdan söz ediyoruz. Bu duruma enflamasyon ya da yangı demek daha doğru.

Kolesterol düşürücü ilaç yangıyı da bastırıyor


İnsan sayısı

Yazının Devamı

Aman kalbiniz zayıflamasın

10 Kasım 2008

Geçen hafta yapılan anjiyoda Cemil Bey’in kalbini besleyen üç koroner damarın, üçünde de ciddi darlıklar saptanmıştı. Ayrıntılı incelemeler sonunda kapsamlı bir tedavi planı çizmek için elimizde birçok bilgi birikmişti. Yazılarımı her hafta titizlikle okuyup, düzelten, ilk editörüm, eşim Füsun bile “hadi artık, adamcağızın derdine deva bulmak zamanı geldi” dedi. Lakin tablonun tamamlanabilmesi için çok önemli bir bilgi eksik. Acaba, koroner damarlardaki darlıklar, kalp kasını zayıflatmış mı sorusuna mutlaka cevap bulmak gerekiyor.
Sadece kalbin değil vücudumuzdaki tüm hücrelerin iyi beslenebilmesi için, kalbin kanı dakikada 60-80 kere kuvvetle pompalaması gerekir. Kalp kasının kuvveti, her kalp hastasında hesaplanması gereken en önemli ölçütlerden biridir.


Kalp ne kadar kan pompalar?
Normalde kalp, her kasıldığında karıncıkların içindeki kanın yarısından fazlasını damarlara atar. Bir örnek verecek olursak, sol karıncık içinde 100 mililitre kan varsa, kalp kasılınca 50 – 70 millilitresi aortaya atılır. Bu atım oranının tıbbi adı ejeksiyon fraksiyonu, kısa yazılışıyla EF dir. EF=Yüzde 50 denince, kalbin gerekenin yarısı kadar çalıştığı değil, her kasılışta kanın

Yazının Devamı

Anjiyo: Ne? Nasıl? Kime?

3 Kasım 2008

Halk arasında kısaca anjiyo denilen koroner anjiyografi kalbi besleyen damarların (koroner arterler) görüntülenmesidir. Bunun için iki, üç saniye süreyle koroner arterlerin içi röntgende görünen boyalı bir maddeyle doldurulup filmi çekilir. Damarlarda kan gibi akan boyalı madde, damarın içini, boyutlarını, darlık olup olmadığını çok güzel gösterir. Kalbi besleyen damarları, içinden üç şeritli kara yolu geçen bir tünele benzetebiliriz. Koroner anjiyografi birkaç saniye süreyle tünelin içinde akan trafiğin filminin çekilmesidir.
Tünelin duvarında bir kabarıklık varsa şeritler daralmaya başlar, trafik aksayabilir. Bu benzetmedeki gibi, damar sertliğinin yarattığı kolesterol dolu yumru (plak) damarın içine doğru büyümüşse, boyalı maddeyle doldurulan damarda darlık olarak görünür.

Anjiyo nasıl yapılır?
Kalbi besleyen damarların içine röntgende görülebilen sıvıyı verebilmek için kateter denilen, minyatür bir bahçe hortumuna benzetebile-ceğimiz, ince (2 mm çapında) uzun (120 cm) bir boru kullanılır. Önce kalbe ulaşmak için hangi damarın kullanılacağına karar verilir. Damarın nabzının hissedildiği yer (bu bölge kasıkta, dirseğin içinde ya da el bileğinde olabilir) uyuşturulur.

Yazının Devamı

Kalbimizin aynası efor testi

27 Ekim 2008

Vücudumuzun oksijen ihtiyacının arttığı hallerde, mesela koşarken veya merdiven çıkarken, kalbimizin daha hızlı ve kuvvetli çalışması gerekir. Kalbin de oksijen ihtiyacı arttığından daha fazla kana ihtiyaç doğar. Kalbi besleyen damarlar daralmışsa kalp kendi artan oksijen ihtiyacını karşılayamaz ki başka dokulara hayrı dokunsun.
Daha iyi açıklamak için şöyle bir örnek verebiliriz: Bir fırında üretilen ekmeklerin, her gün üç kamyonetle, üç şeritli kara yolundan yakındaki sahil kasabasına taşındığını düşünün. Hiç aksamadan ekmek ihtiyacı karşılanan kasabalılar hayatlarından memnundur, sesleri çıkmaz. Yazlıkçıların gelmesiyle kalabalıklaşan kasabanın ekmek ihtiyacı 3-5 kat artınca, fırının üç yerine 10-15 kamyonet dolusu ekmek göndermesi gerekir. Kamyonetler yüklenip yola çıkar. Ama kasabaya varmaları için yolun açık olması gereklidir. Karayolunun üç şeridinden ikisi tıkalıysa kasabaya gelen ekmek yetmeyeceği için huzursuzluk baş gösterir, oradaki insanlar aç kalır.
Aç kasabalıların huzursuzluğunu yeterince oksijenlenemeyen kalp kasında ortaya çıkan değişikliklere benzetebiliriz. Bu değişiklikleri EKG’ye bakıp anlayabiliriz. EKG’nin tek başına yetmediği durumlarda kalbi nükleer

Yazının Devamı

Kan tahlili: Rakamların anlamı

20 Ekim 2008

Cemil Bey’in kan tahlili sonucunu alan eşi Hadiye Hanım normal sınırlar dışındaki değerleri görünce endişelenip bana telefon etti. Kan tahlili sonuçlarının değerlendirilmesi, verilen sınırlar içi normal, dışı anormal şeklinde yorumlamaktan çok daha karmaşık ve uzmanlık isteyen bir iştir. Normal sınırların dışındaki değerler, şüphe edilen hastalığa, kan verenin özelliklerine, başka tahlil sonuçlarına, anormalliğin derecesine bağlı bir çerçevede değerlendirilmelidir. Şimdi Cemil Bey’in tahlillerine bakalım:
Kan sayımı
Bir damla kanı mikroskopun altına koyup baktığımızda üç farklı hücre görürüz.
Kanın rengini veren hücreler alyuvarlar, eritrositlerdir. Eritrositlerin içindeki Hemoglobin denilen protein, kan akciğerlerden geçerken oksijeni sırtlayp organlarımıza taşır. Hemoglobinin veya eritrositin azlığı kansızlığn göstergesidir.
Kanı küçük bir tüpün içine koyup bir kaç saat bekletirsek dibe çöken hücreler kanın yaklaşık yüzde 40’ını oluşturur. Bu yüzdeye hematokrit denir. Bu hücrelerin çok büyük çoğunluğu eritrosit olduğundan kansızlık varsa hematokrit düşer.
Bizi mikroplara karşı koruyan askerlere akyuvarlar, tıp diliyle lökosit denir. Akyuvarlar çeşit çeşittir. Hangi

Yazının Devamı