JAMA, Amerikan Tıp Birliği’nin 100 yıldır yayımlanmakta olan bilimsel tıp dergisi. Üç ay önce bu dergide, B vitaminlerinin kalp hastalığı tedavisindeki yerini sorgulayan bir araştırma yayımladı. Yazıyı okurken, doğrunun yanlıştan ancak ısrarlı bilimsel sınamalardan sonra ayrılabildiğini düşündüm. Doğru bildiklerimizin, gelişen yöntemlerle incelendiğinde, yanlış çıkması, mutlaka hata yaptığımız anlamına gelmiyor. Bulunduğumuz koşullar içinde, eldeki en sağlıklı verilere bakıp karar vermemiz hata değil. Yeter ki, yeni araştırmaların ortaya çıkardığı bilgilerle, verdiğimiz kararları değiştirmeye hazır olalım.
Homosistein
B vitamini ve kalp hastalığı ilişkisinin temelinde, küçük bir protein parçası olan homosistein yatıyor. Bir çok uzman, hücrelerimizin çeşitli işlevlerinde yeri olan homosisteinin fazla olmasının zehir gibi zararlı olduğuna inanıyor. 20 yıl önce yapılan bir dizi araştırma, homosistein düzeyi yüksek olan insanlarda, kalp krizi ve inme riskinin de yüksek olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, homosisteinin, damar duvarlarının içini kaplayan ince örtüyü yıprattığını, kan pıhtılaşmasını kolaylaştırdığını, dolayısıyla, damar sertliğinin ilerlemesini hızlandırdığını düşünüyor.
Homosistein yüksekliği, çeşitli B vitaminlerinin -özellikle bir B vitamini çeşidi olan folik asit- eksikliği ile el ele gider. Yıllar önce, kan homosistein düzeyi yüksek olanlara folik asit verildiği zaman kan düzeyinin normal sınırlara indiği görülmüştü. Bu gözlemin sonucu olarak; folik asit ve diğer bazı B vitaminleriyle, homosisteinin zararlı etkisini azaltıp, kalp krizi ve inme riskinin düşürülebileceği düşünüldü. Böylece, B vitaminleri, tek tek veya toplu halde, kalp hastalıklarından korunmada kullanılmaya başlandı.
Vitaminler ilaç mı?
Vitamin ve benzeri haplar, pek de ilaç sayılmadıkları için, masraflı, uzun süren ciddi sınamalara tabi tutulmadan, yaygın olarak kullanılıyorlar. Kalp hastalıklarından korunmak için alınan vitamin ve antioksidanların etkilerinin güçlü, yan ekilerinin ise hiç olamadığına inanılır. Doktorların reçeteye yazdığı ilaçlar ise yıllar süren ve milyonlarca liraya mal olan araştırmalara tabi tutulurlar. Ancak, boş ilaca (plasebo) göre daha etkin ve yan etkilerinin kabul edilebilir sınırlarda olduğu kanıtlandıktan sonra piyasaya sürülebilirler.
Vitminlerin yararlı olduklarından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?
B vitaminleri ve kalbimiz
B vitaminlerinin yararının kanıtlanması için son yıllarda yapılan çalışmalar hepimizi şaşırtan sonuçlar verdi. Sonuncusu üç ay önce yayımlanan bir dizi araştırma, folik asidin ve diğer B vitamin-lerinin, sanılanın aksine; kalp damar hastalarına hiçbir yararı olmadığını gösterdi. Hatta, araştırmayı yapan bilim adamlarına “zararlı olmasın” dedirtecek bazı ipuçları görüldü.
Son üç yılda yayımlanan dört araştırmada bir grup kalp hastası veya inme riski yüksek kişiler rastgele (randomizasyon yöntemi) iki gruba ayrıldı. Birinci gruptakilere folik asit de içeren B vitamini hapları verildi. İkinci gruptakilere ise B vitaminininden görünüşte hiç bir farkı olmayan ama içinde ilaç olmayan tabletler (plasebo) verildi. Bu tip araştırmalarda kimin ne ilaç aldığı titizlikle saklandığı için, ne hastalar ne de doktorlar, kimin B vitamini, kimin plasebo aldığını biliyordu.
Bu çalışmalardan biri kalp veya şeker hastalığı olan 5 bin 500 Kanadalı üstünde yapıldı. Beş yıl sonunda, B vitamini alanlarla plasebo alanlar arasında, kalp krizi ve ölüm oranları açısından hiç bir fark bulunmadı.
Norveç’de 3 bin 750 kalp krizi geçirmiş hastanın katıldığı üç yıllık bir araştırmada B 12, B 6, folik asit, plasebo ile karşılaştırıldı. Vitaminlerin hiçbir yarar olmadığı gibi belki zararlı olabileceğini düşündüren bulgulara rastlandı.
Başlangıçta sözünü ettiğim araştırma da Norveç kaynaklı. Kalp hastası olduğundan şüphe edilen, yaklaşık üç bin kişi üstünde yapıldı. Sonuç: Ne B 12, ne B 6 vitamini ne de folik asit, kalp krizini önlüyor. Üçü bir arada kullanılsa da sonuç değişmiyor. Hem de, homosistein düzeyi üçte bir oranında düşse bile.
B vitamini haplarının kalbe yararı yokKalp damarlarında darlık olan 3 bin 96 hastaya B vitaminleri (B 6, B 12 ve folik asit) ya da boş hap (plasebo) verildi. Üç yıl içinde, ölüm veya tekrar bir kalp damar hastalığı (ambulanslar) geçirme sıklığında vitamin alanlarla almayanlar arasında bir fark görülmedi.
İlle de sağlıklı beslenmeArt arda gelen ve hap olarak alınan B vitaminlerinin işe yaramadığını gösteren çalışmaların aksine, B vitamininden zengin besinler üzerinde yapılan çalışmalar yüz güldürücü. Böyle beslenenlerde hem homosisteinin düşük bulunuyor hem de kalp krizi ve inmeye daha az rastlanıyor.
Besinlerle alınan vitaminlerin yararı on binlerce insanın yıllarca izlenmesi sonucunda kanıtlandı: 1980 yılında, kalp ve şeker hastalığı olmayan, kolesterolü normal 80 bin kadının beslenmeleri ayrıntıyla kaydedildi. 14 yıllık bir takipten sonra, folik asitten zengin besinlerde kalp krizi ve ölüm riskinin, yarı yarıya az olduğu ortaya çıktı. Aynı yıllarda erkeklerde de benzer bir çalışma yapıldı. Yaklaşık 44 bin sağlıklı erkek arasında yüksek folik asid içeren yiyeceklerle beslenenlerde inme görülme sıklığının yüzde 30 oranında azaldığı gözlendi.
Bu çalışmalardan anlıyoruz ki, folik asit, B6 ve B12 vitaminlerinin bolca bulunduğu yeşil yapraklı sebzeler, mercimek, kepekli ekmek, balık gibi besinleri tercih edenlerde haplarla elde edilemeyen sağlıklı yaşama ulaşmak mümkün. Öyle anlaşılıyor ki, kalp hastalıklarının önlenmesinde ve tedavisinde, hangi taşı kaldırsak altından sağlıklı beslenme çıkıyor. Yararları ispatlanmış, zararlı yan etkilerinin çok ve sık olmadığı gösterilmiş ilaçlar, tabii ki çok önemli. Lakin, sağlıklı beslenme hepsinden önce geliyor. İyisi mi, sayfa komşumun yazdıklarını dikkatle okuyalım.
Ortalama yaşı 45 olan, 80 bin kadın hemşire 14 yıl izlendi. Folik asit içeren besinlerden bol bol yiyenlerde, kalpten ölüm ve kalp krizi (ambulanslar), çok az yiyenlere göre, yarıya yakın, daha az görüldü.