Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu hafta Cemil Bey’in tedavisini konuşacaktık ama sizlere taze haberler vermek için bu konuyu haftaya ertelemek daha uygun geldi bana. Geçen hafta Amerika’nın New Orleans kentinde yapılan Amerikan Kalp Birliği (AHA) toplantısına tüm dünyadan 30 bin uzman ve araştırmacı katıldı. Toplantıda bir çok yeni araştırmadan söz edildi.
Toplantının en ilginç ve en çok tartışma yaratan araştırması geçen pazar günü bildirildi. Önceden kalp hastalığı olmayan insanların, eğer vücutlarında yangı - eski deyimiyle iltihabi durum- işaretleri varsa kolesterolleri normal olsa dahi kolesterol düşürücü ilaç almaları gerekir diyen araştırıcılar, bir tartışma fırtınası başlattılar. İltihap deyince akla enfeksiyon geliyor ama burada, vücudumuzun dışarıdan gelen herhangi bir etkene (darbe, antijen, mikrop, v.s.) karşı savunma amacıyla geliştirdiği durumdan söz ediyoruz. Bu duruma enflamasyon ya da yangı demek daha doğru.

Kolesterol düşürücü ilaç yangıyı da bastırıyor

Statinler kolesterolü düşürürken yangıyı da önlüyor


İnsan sayısı
Ortalama 2 yıl süren takip sonunda, 8901 rosuvastatin verilen kişide kalp krizi, inme,,stent/baypas gibi müdahale gereksinimi, ne sebeple olursa olsun ölüm, boş hap (plasebo) verilen 8901 kişiye göre daha az görüldü. Araştırmanın birinci hedefi; yeni ilacın kalp krizi, inme, müdahale gerktiren göğüs ağrısı, ya da kalpten ölümü azaltıp azaltmadığının saptanmasıydı. Sonuç, statin ilacı lehineydi.


Araştırma 60 yaşın üstündeki kadın ve 50’sini geçmiş erkeklerin oluşturduğu 18 bine yakın insan üzerinde yapıldı. LDL (kötü) kolesterolü 130’un altında, yangı işareti olan CRP testi 2’nin üstünde olanların katıldığı araştırma, 26 ülkede yürütüldü. Katılımcıların yarısına statin gurubu kolesterol ilaçlarının en yenisi olan, rosuvastatin (ticari adı Crestor) verildi. Diğer yarısına ise tıpatıp aynı görünümlü olsa da içinde etkli madde bulunmayan, boş hap (plasebo) verildi. Ne ilacı alan insanlar, ne de veren doktorlar hapların dolu mu boş mu olduğunu biliyordu.
Yaklaşık iki yıl sonra; rosuvastatin alanlarda kalp hastalığı veya inmenin, almayanlara göre yarıya yakın daha az olduğu görüldü. Bu sonucu duyan bir çok uzman, CRP testinin yaygın olarak yapılması ve yüksek bulunursa statin grubu ilaçlarla tedaviye başlanması gerektiğini söylüyor. Bu teze şiddetle karşı çıkıp, “milyonlarca yeni hasta yaratıp ömür boyu sürecek ilaç tedavisine başlamak için bu bilgi yeterli değil” diyenler de az değil.

Vücudumuzdaki yangı önemli
Statinler kolesterolü düşürürken yangıyı da önlüyor



Bir çok ünlü kardiyolog, yeni bulguların kalp hastalıklarından korumada yepyeni bir çığır açtığını belirtiyor. Kalp damarlarında yangı varsa plakların pıhtı ve tıkanmaya daha kolay yol açtığı biliniyordu. Sonuçları coşkuyla karşılayan bilim adamları, yüksek CRP’nin yangının ve onun sonucu olarak artmış kalp krizi riskini işaret ettiğini uzun süredir bildiklerini söylüyorlar. Ama bu durumu nasıl tedavi etmemiz gerektiği hakkında bilgimiz yoktu, yeni araştırmanın sonuçları bu eksikliği giderdi diye ekliyorlar.

Daha çok bilgiye ihtiyacımız var
Tamamiyle reddetmeseler de, "Henüz tedavi stratejilerinde büyük değişikliklere gitmek için elimizde yeterli bilgi yok" diyen doktorlar da var. Stanford Üniversitesi’nden bir bilimadamı, araştırmanın yayımlandığı ünlü New England Journal of Medicine dergisindeki yorumunda bir kaç önemli noktaya dikkat çekiyor: Verilen ilaçla kalp ve damar hastalıklarının yüzde 50 azaltıldığı sonucu çıksa da, mutlak rakamlar çok küçük olduğunu söylüyor. İki yıl içinde bu risk yüzde 1.8’miş, yüzde 0.9’a inmiş. Yani, bir kalp hastalığını veya inmeyi önlemek için 120 kişiyi tedavi etmek gerekiyor. Endişeye yol açan bir diğer nokta da 20-30, belki de 40 yıl kullanılacak ilacın ciddi yan etkilerinin olup olmayacagi. Bu konu üzerinde duranlar, rosuvastatin alan grupta şeker hastalığının daha sık ortaya çıktığına dikkat çekiyorlar.

Her orta yaşlı insanda CRP ölçülsün mü?
Tartışılan konulardan biri de “Orta yaştaki insanların hepsini CRP yaparak taramalı mı” sorusu. Bir kısım uzman bu soruya evet cevabı verirken, soruna daha temkinli yaklaşan uzmanlar, bu testin ancak ömür boyu tedaviye başlama kararının zor olduğu, orta risk grubundaki insanlara uygulanmasına taraftarlar. New Orleans’taki toplantıda açıklanan başka bir araştırmada, CRP testi ne zaman kullanılsın diye soruldu. Bu araştırma elli yıldır devam etmekte olan Framingham çalışmasında ki 3000 hastada yapıldı. Klasik risk faktörlerine (kolesterol, tansiyon, şeker hastalığı, sigara, yaş, cinsiyet) bakıp karar vermenin bir çok hastada yeterli olduğu görüldü. Ancak 10 hastadan birinde CRP testinin tedaviye başlama kararı vermede ek bilgi sağladığını gösterdi.
Buna karşı çıkanlar, hâlâ bir çok insanın 50-60 yaşlarında, sapasağlamken aniden kalp krizi geçirip öldüğünü hatırlatıyorlar.

Çıkar çatışması
Konuyla ilgilenen, tıp dışı sivil toplum örgütlerinden bazılarının bambaşka yönden itirazları var: Bu çalışmanın yapılabilmesi için gerekli olan milyonlarca doların Crestor’u imal eden şirket tarafından karşılandığını hatırlatarak, bu durumun araştırma sonuçlarını gölgelediği görüşündeler. Esas amacın milyonlarca yeni hasta yaratarak pazarı büyütmek olduğunu iddia ediyorlar. Baş araştırmacı, Harvard’da profesör olan Dr. Paul Ridker’in CRP testini bulan ve patentinin sahibi olduğuna, test yaygınlaşırsa, bundan büyük mali kazanç sağlayacağına dikkat çekiyorlar.

İlaçsız olmaz mı?
Öyle anlaşılıyor ki tartışma uzun süre devam edecek. Bu arada unutulmaması gereken önemli bir nokta var. Fazla kilolardan kurtulma, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigarayı bırakma yüksek CRP’nin normale dönmesinde çok etkili. Kendimizi hiç yormadan, kötü de olsa alışkanlıklarımızı değiştirmeden, bir mucizevi hapla sağlığımızın düzelecegini beklememeliyiz. Yaygın bir ilaç stratejisi değişikliği başlatmadan önce ilaç dışı yöntemleri düşünmemizde fayda var. Ucuz olan ve yan etkisi olmayan bu yöntemleri hayata geçirmek bizim elimizde.