Kolesterol düşürücü ilaçlar kime verilmeli?

18 Ağustos 2008

Geçen ay Amerikan Çocuk Hekimleri Birliği’nin yayımladığı kolesterol ilaçlarıyla ilgili tedavi kılavuzu, tıp çevrelerinde kıyamet kopardı. Kılavuzu hazırlayan doktorlar statinlerin kullanımını, genetik bir anormallik nedeniyle kolesterolü çok yüksek olan veya şeker hastalığı olup kolesterolü yüksek çocuklarda tavsiye ediyorlar. Eleştirenlerin dile getirdikleri bir çok endişe var.
Çocukluk yaşlarında başlayıp çok uzun süre kullanılacak herhangi bir ilacın, uzun vadede ne gibi olumsuz etkileri olacağını bilmeye imkan yok. Kolesterolün birçok hücrede gerekli bir madde olduğu düşünülecek olursa, büyüme çağındaki çocuklarda önemli eksiklikler olabileceğinden korkan hekimler var. Yıllarca her gün alınacak ilacın aile bütçesine getireceği yük de cabası. Bunların hepsi çok haklı endişeler. Belgeyi hazırlayan hekimlerin de dediği gibi, çocuklarda kolesterol düşürücü ilaçların kullanımı ciddi biçimde sınırlanmalı. Bazı genetik hastalıkları olan, şeker hastalığı ve

Yazının Devamı

Sigara içme yasağı işe yarıyor mu?

11 Ağustos 2008

Ocak 2008’de çıkan ve kısmen uygulanmaya başlanan kanunla ülke çapında kapalı alanlarda sigara içmek yasaklandı. Bu yasaların çeşitli nedenlerle muhalifi olan birçok tiryaki var.
“İşe yaramaz, içen yine içecektir”; “Pasif içicilik diye bir şey yok, uydurma”; “Lokantada içmeyen evine gidip içecek, zararsa o da zarar”; “Özgürlüğümüz kısıtlanıyor” ve bunun gibi bir çok neden ileri sürüyorlar. Bu gerekçeler haklı mı haksız mı diye karar verebilmek için bizden önce benzer yasaları yürürlüğe koymuş toplumların tecrübelerine bakmak gerekli.
Son 10 yıl içinde, ABD, İtalya, Kanada ve daha bir çok ülkede yapılan bilimsel çalışmalarda bu tip yasakların yararlı olduğuna dair bulgular elde edildi. Son olarak, geçen hafta, ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de “Sigara içme yasağı kalp krizi riskini azaltıyor mu?” sorusuna cevap arayan bir bilimsel makale yayımlandı. Genellikle daha önce bilinmeyen

Yazının Devamı

İnme bir kalp hastalığıdır

4 Ağustos 2008

Kamil Bey’in hanımı her sabah olduğundan biraz daha geç kahvaltıya gelen eşinin yürüyüşünde bir gariplik sezmiş. Hadiye Hanım dikkatli bakınca eşinin sendelediğini ve ağzının da hafifçe bir yana kaymış olduğunu görmüş. Bu arada Kamil Bey bir şeyler söylemeye çalışmış ama söylediğini anlamaya imkân yokmuş. Haklı olarak çok telaşlanan Hadiye Hanım doğru komşusundan yardım istemeye koşmuş. Birkaç dakika sonra komşuyla beraber dönünce Kamil Bey’in biraz daha rahat konuştuğunu ve yüzündeki çarpıklığın epeyce düzeldiğini görmüş. Yine de alelacele hastaneye gitmişler. Acil servise vardıklarında Kamil Bey’in görünümü tümüyle düzelmiş ama olan biteni pek hatırlamıyormuş. Acil servisteki muayene ve incelemelerden sonra doktorlar Kamil Bey’in başına gelene “inme” denemeyeceğini, ama beyninin bir yerinin kısa bir süre için kansız kaldığını yani, geçici bir kansızlık atağı geçirdiğini söylemişler.

İnme nedir?
İnme, beynin bir bölgesine giden damarın tıkanmasıyla

Yazının Devamı

Sinsi düşman: Kalınlaşmış kalp kası

29 Temmuz 2008

Kalp kasımızın formda olması, ahenkli çalışması ve hiç durmadan çalışırken kalınlaşmaması çok önemlidir. Neden böyle olduğunu, giderek artan yorgunluğuna çare arayan Hayriye Hanım’ın derdini dinleyerek araştıralım. Doktoru Hayriye Hanım’ı muayene edip bir dizi testten geçirdikten sonra ileri tetkik için hastaneye göndermiş. Yapılan anjiyonun sonunda kalbine kan götüren damarlarda hiç bir darlık olmadığı, kapaklarının normal çalıştığı ve kalp kasının kuvvetle kasıldığı söylenmiş.
Hayriye Hanım bu habere sevinse de hala niye bir kat merdiven çıkınca nefes nefese kaldığını, çarpıntı ve baş dönmesi nedeniyle sık sık dinlenmek zorunda olduğunu merak ediyor. Haksız da sayılmaz. Sözünü ettiği bu şikâyetlerin ilk akla getirdiği tanı kalp yetmezliği. Nedenlerinin başında geçirilmiş kalp krizleri veya kapak hastalıkları nedeniyle zayıflamış kalp kası gelir. Zayıflamış kalp, vücüda yeteri kadar kan atamadığı için çabuk yorulma ve nefes darlığı olur. Ama yapılan anjiyoda Hayriye Hanım’ın kalbinin kuvvetle

Yazının Devamı

Beklenmeyen felaket: Ani ölüm

21 Temmuz 2008

Tüm kalp hastalıklarının içinde bizi en derinden sarsanı hiç ummadığımız birinin ani ölümüdür. Ani ölümlerin çok büyük çoğunluğu kalp krizine bağlıdir. İlk kalp krizini 50 yaşından önce geçiren iki kisiden biri hastaneye başvuramadan hayatını kaybetmektedir.
Kalp krizi, tıbbi adıyla enfarktüs, kalp kasına kan götüren damarlardan birinin tıkanması sonucunda, kansız kalan bölgedeki hücrelerin ölmesidir. Bu noktayı iyi anlatabilmek için kalp dokusunu bir buğday tarlasına ve bu dokuyu oluşturan yapı taşlarını yani kalp kası hücrelerini, buğday fidanlarına benzetebiliriz. Buğday tarlasını sulayan su kanallarını da kalbe kan götüren koroner damarları olarak düşünebiliriz.
Su kanallarından birinin, birden bire tıkanmasıyla, susuz kalan bölgedeki buğdayların cılızlaşıp ölmeye başlamasına yol açar.  Kalp krizinde kanalın yani damarın tıkanması çoğunlukla yavaş yavaş ilerleyen bir daralmanın sonucunda değil aniden gelişen bir tıkaçla oluşur. 

Damar sertliği nasıl gelişir?
Kalbi besleyen (koroner)

Yazının Devamı

Kalbinizi tanıyın değişimi sağlayın

14 Temmuz 2008

Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan’ın genç yaşta ani ölümü, her gün birçok aileyi acıya boğan bir trajediyi yeniden ülkemizin gündemine getirdi. Türkiye’de her yıl daha önce bilinen hiçbir kalp hastalığı olmayan 90 bin yurttaşımız kalp krizinin yol açtığı ani ölümle aramızdan ayrılıyor.
Acaba kalp krizlerini ve yarattığı felaketleri nasıl önleyebiliriz? Önleyemediklerimizi, geri dönüşü olmayan yola girmeden önce tedavi edip kontrol altına alabilir miyiz? Ülkemizde kalp damarlarından hasta olduğu bilinen insan sayısının 3 milyon kadar olduğunu ve her yıl bu sayıya iki yüz binin üstünde yeni vakanın eklendiğini düşünürsek, bu soruların önemi daha da artar.
Böylesine güçlü ve öldürücü bir düşmanla mücadele edebilmek için hekimlerin ve sağlık hizmeti verenlerin yanı sıra toplumun birçok kesimine de düşen görevler var. Hasta olsak da olmasak da kalp ve hastalıkları hakkında bilgi sahibi olmamızın  bizi bu mücadelede çok daha

Yazının Devamı