İspanya’nın Barselona kentinde yapılan Avrupa Kardiyoloji Derneği yıllık bilimsel toplantısına dünyanın dört bir yanından gelen bilim adamları binlerce yeni araştırma sundu. Bunların arasında bazıları milyonlarca insanı etkileyebilecek yeni ilaçlar hakkındaydı. Özellikle pıhtı oluşumunu önleyen veya büyümesini durduran yeni ilaçlarla ilgili araştırmalar büyük yankı uyandırdı.
Kanın pıhtılaşması, bir yerimiz kesildiğinde imdada koşup kanamayı durduran doğal bir savunma yöntemidir. Buna karşılık pıhtılaşma, kanamayı durdurmak gerekmediği zaman ortaya çıkarsa, hayat kurtarıcı özelliğinin tam tersine öldürücü olabilir. Kalp krizi, inme gibi hastalıkların ve birçok ölümün altında yatan neden, yanlış yer ve zamanda oluşan kan pıhtısıdır. Bu tür dertlerle baş etmek için eskiden beri kullanılan ilaçlar var. Bu tür ilaçları kullanırken unutmamamız gereken bir nokta var: Yalnız kötü pıhtıyı değil, kan kaybını önleyen iyi pıhtıyı da önledikleri için kanamaya yol açabiliyorlar.
Bu nedenle, pıhtıyla mücadelede kullanacağımız ilaçların etkin olmasının yanı sıra güvenli olmalarını da gözeterek hassas bir denge sağlamamız gerekiyor.
Aspirin benzeri yeni bir ilaç
Kanda sürekli dolaşan trombosit denilen hücreler damar duvarında bir zedelenme olursa hemen buraya yapışır. Sonra gelenler de önceden gelenlere yapışıp ilk pıhtıyı oluşturur. Böylece kanamayı azaltır veya geçici olarak durdururlar. Aspirin bu hücrelerin birbirine tutunmalarını önlemeye çalışır. Lâkin etkisi nispeten zayıftır. Trombositleri gemlemek çok gerekli olduğunda ek bir ilaç daha kullanmak gerekir. Kalp krizi geçirenlerde veya damarlarına stent konulanlarda, asprine ek olarak ticari adı Plaviks olan klopidrogel adlı trombosit düşmanı ilaç kullanılır. Bu yılki toplantıda açıklanan araştırmalardan biri, trombosit düşmanı yeni bir ilaçla ilgiliydi. 43 ülkedeki 263 merkezde yaklaşık 19 bin hasta incelendi. Kalp krizi veya ona yakın bir durumda hastaneye yatan hastaların yarısına standart tedavi olan aspirin ve klopidrogel verildi. Diğer yarısına da aspirin ve yeni ilaç verildi. Bir yıllık takibin sonunda, standart tedavinin uygulandığı her 100 hastadan sekiz veya dokuzunun ya kalp krizi, ya inme geçirdiği ya da öldüğü saptandı. Aspirine ek olarak Ticagrelor adlı yeni ilacı alan diğer grupta ise her 10 kişiden birinin başına benzer dertler geldi. İlacın pıhtı oluşumunu önleyici etkisi daha kuvvetli olsa da kanama riskinde bir artış yoktu.
Bu araştırma standart tedavinin kötü olduğu ve terk edilmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Tedavi seçenekleri arttıkça, doktorların her hastanın özellikle-rine göre tedavi düzenleme imkânı artıyor. Rakip ilaçlar çıktıkça fiyatların düşme ihtimali de artıyor.
Trombosit adlı hücreler (resimdeki tuğlalar gibi) kanda sakin sakin dolaşır. Ta ki damar duvarı zedelenene kadar.
Zedelenmeyi görünce faal hale gelip (ellerin açılması gibi) önce yaralı duvara sonra birbirlerine tutunup tıkaç oluştururlar.
Aspirin (mavi nokta) veya benzeri ilaçlar trombositlerin faal hale geçmesini azaltıp tıkacın oluşumunu engeller.Nihayet yeni bir pıhtı önleyiciKandaki trombosit denilen hücrelerin oluşturduğu tıkacın üstünde, giderek başka maddeler birikir. Böylece pıhtı büyür ve sağlamlaşır. Bunu üst üste yığılmış tuğlaların üstüne harç dökülmesine benzetebiliriz. Eğer bu yolla pıhtı büyüyüp sağlam hale gelmezse kanamayı kalıcı olarak durdurmaz.
Pıhtılaşma yanlış yerde olursa yarar değil zarar verir. Buna örnek, atriyal fibrilasyonda düzensiz atan kalbin içinde oluşan pıhtıdır. Bu tip pıhtıların oluşmasında ve büyümesinde pıhtı kuvvetlendirici harç maddesinin önemi büyüktür.
Harcın içindeki çakıl, kum, çimento ve su; ne az ne fazla olmalıdır. Yoksa örülen duvar yıkılır gider. Pıhtı önleyici ilaçlarda bu prensip kullanılır: İlacın harcın kalitesini bozması sağlanır.
Harcın kıvamını bozan birçok ilacımız var. Hemen hepsi damardan serum halinde verilmek zorunda. Sadece biri hap olarak alınabiliyor. Kumadin adlı bu hapın içinde warfarin adlı madde var.
Kumadin pıhtıyı sağlamlaştıran harcın yapımını önler. Etkin olmasına etkindir, ama kullanması hiç de kolay değildir. “İki tarafı keskin bıçak” dense yeridir. Kumadinin kandaki etkinliği az olursa yararı olmaz, çok olursa kanamaya yol açar. Herkesin ihtiyacı olan doz farklıdır. Üstelik, bir çok ilaçtan, farklı besinlerden etkilenir. Bunun için sürekli kan tahlilleriyle doz ayarlaması yapmak gerekir.
Kumadin, kullanılması zor, ama birçok hastalıkta mutlaka gerekli olan bir ilaç. Atriyal fibrilasyon denilen, kalbin düzensiz attığı hastalıkta, kalpte oluşacak pıhtının beyne gidip inme yapma riski var. Kumadin alındığında bu risk üçte iki oranında azalır. Bu ilaç yerine kullanılabi-lecek başka ilaçlar için yıllardır süren araştırmalar olumlu sonuç vermedi. Umut bağlananlar ya etkili değildi ya da kabul edilemez yan etkileri vardı.
Barselona’daki toplantıda çok ses getiren çalışmalardan biri de kumadin yerine kullanılabilecek yeni bir ilaç üstüneydi. 44 ülkede 951 merkezde yapılan araştırmaya 18 bin hasta katıldı. Hepsinde atriyal fibrilasyon ve buna bağlı inme riski vardı. Dabigatran adlı yeni ilaç inmeyi önlemede, kumadinden daha etkiliydi. Üstelik, bu üstünlüğüne karşı kanama riskini artırmıyordu. Hastaları en çok sevindirecek yanı ise kumadinin aksine, sık sık kan tahliline gerek yok.
Kumadini rahat kullanan hastaların ilaçlarını değiştirmelerine gerek yok. Ama zorluk çeken hastalar için bir alternatif doğmuş olması çok sevindirici.
Oluşmakta olan pıhtıyı kuvvetlendirip olgun hale getirmek için fibrin denilen bir harç maddesine ihtiyaç vardır (siyah örgüler). Fibrin birçok maddenin birleşmesiyle yapılır. Ağızdan alınan kumadin hapı ve iğneyle verilen heparin ilacı fibrin yapımını önler. Böylece pıhtı kuvvetlenip büyüyemez. Bir süre sonra ilk pıhtı tıkacı da zayıflayıp çözülebilir.Aspirinin yararı sorgulanıyorToplantıda ses getiren araştırmalardan biri de bilinen kalp - damar hastalığı olmayan ama riski yüksek olan hastalarda aspirinin yarar sağlamadığı ileri sürüyordu. 8 bin İskoç üstünde yapılan bu araştırmaya katılanların yarısına aspirin, diğer yarısına boş hap verildi. Yılın sonunda aspirin alanlarla almayanlar arasında kalp krizi, inme ve ölüm oranları açısından fark yoktu. Bu sonuçlar şimdiye kadar yapılmış çalışmlarla çelişiyor. Birkaç ay önce 95 bin insanı iceren bir çok karşılaştırmalı araştırmayı bir araya getirerek inceleyen bilim adamları, aspirinin yüksek riskli hastalarda yararlı olduğunu bildirmişlerdi.
Yeni araştırma hakkında daha fazla bilgi yayınlanıncaya kadar çoğu uzman aspirin konusundaki fikrini değiştirmek niyetinde değil: Kalp hastalığı ve inme riski yüksek olan kişiler, doktorlarının verdiği aspirini kesmeden almaya devam etmeliler.
Uzaktan bakan birine, tıbbi araştırmalar iki ileri bir geri gidiyor gibi görünebilir. Çoğu zaman, gerçeğe giden yol düz bir çizgi değil. Hem unutmamak lazım ki, tıpta hemen hiç bir şey, siyah ve beyaz değil. Grinin tonlarını görüp anlayabilmeli ve ona göre haraket etmeli. Bunun için yeni araştırmalara eleştirel bir gözle ve açık fikirle yaklaşıp onları daha önceden yapılmış çalışmaların ışığında değerlendirmek gerek.