Zayıflamak için ilk amaç kilo almayı durdurmak olmalıdır. Sonra gerçekçi hedeflere yönelip küçük başarılar kazanmaya bakmalıyız; 30 kilo değil, 5 kilo vermeyi hedeflemeliyiz. Diyet ve egzersizin yanı sıra yapabileceklerimiz var. Örneğin yemeğimizi yavaş yersek, alacağımız kalori yüzde 10 azalacağından kilo veririz...
Şişmanlık bir tek nedene bağlanamayacak kadar karmaşık, çözümü de hiç basit değil. Sadece diyetle bu karmaşık soruna çözüm bulmak imkânsız. Yaşam biçimimiz ve davranışlarımızı da değiştirmemiz lazım. Bu değişiklikleri yaparken gerçekçi olmalı, ulaşılabilir hedefler koymalı, başarısız olduğumuzda hemen ümitsizliğe kapılmamalıyız. Kalıcı çözüme giden yolun küçük başarılardan geçtiğini unutmamalıyız.
Belirlenen amaç gerçekçi olmalı
Kilo kontrolünde ilk hedef daha fazla kilo almayı durdurma olmalıdır. Sonra ulaşılabilir bir amaç konmalıdır. İdeal kilosu 60 kilonun üstünde olmaması gerekirken 90 kilo olan bir hanımın kendisine koyduğu hedefin 30 kilo olması anlaşılabilir. Ama gerçek hayatta, bir hamlede bunu başarmak imkânsız değilse de çok zordur. İlk etapta vücut ağırlığının yüzde 30’undan değil, yüzde 5-10’undan kurtulmak hedeflenmelidir. Örneğin
Bir diyet öbüründen çok üstün değil, hiçbiri mucizevi sonuçlar doğurmuyor. Diyetlerin hepsi kısa dönemde zayıflatıyor. Uzun dönemde ise hangi diyeti yaptığınız değil, diyete ne kadar bağlı kaldığınız önemli...6 yıl önce JAMA dergisinde yayımlanan bir araştırmada 4 popüler zayıflama diyetine ne kadar süreyle uyulabileceği araştırıldı. Bir yılın sonunda çalışmaya katılanların ancak yüzde 50’si ile 65’i diyete devam ettiğini söylüyordu. Zayıflama oranları her grupta aynıydı. Ortalama vücut ağırlığı 100 kiloydu. Bir yılın sonunda her 4 kişiden 3’ünün 5 kilo bile zayıflamadığı görüldü.
Giderek artan şişmanlık sorunuyla baş etmek için neredeyse her gün yeni bir diyet ortaya çıkıyor, nasıl zayıflayacağımızı anlatan kitaplar yayımlanıyor. Çok çeşitli gibi görünse de tüm diyetlerin altında yatan prensipler ne kadar yağ, karbonhidrat ve protein tükettiğimizle ilgili. Diyetlerin hepsi kısa dönemde kilo verdirtiyor. Uzun dönemde ise hangi diyeti yaptığınız değil, diyete ne kadar bağlı kaldığınız önemli.
Medyada sağlıkla ilgili programların yarıdan çoğunun konusunu, fazla kiloarın zararları, mucize diyetler, zayıflatıcı ilaçlar ve cihazlar oluşturuyor. Şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, kalp damar hastalıkları gibi öldürücü bir çok kronik hastalığın anası sayılıyor. Bir kere kilo alınca zayıflamak hiç de kolay değil. Zayıflansa bile verilen kiloları geri almamak çok daha zor.
Günde alacağımız 1-2 gram, 10 yılda 5 kilo, 40 yılda 20 kilo demektir.
Sinsi sinsi biriken kilolar
Kilo almayı önleyebilsek hem daha az sıkıntı çeker, hem daha sağlıklı oluruz hem de paramız cebimizde kalır. Ama bu o kadar kolay bir iş değil. Sinsice biriken kiloları fark ettiğimiz zaman çoktan zayıflama gerekliliği ortaya çıkmış demektir. Toplumsal çalışmalar çoğu insanın gençlik dönemlerinden başlayarak yılda ortalama yarım kilo aldığını gösteriyor. Değişen hayat tarzımız ve alışkanlıklarımızla, aldığımız ve tükettiğimiz kalori arasındaki hassas dengenin hafifçe bile bozulması, her gün 1-2 gram fazla yağ depolamamız için yeterli. Vücut ağırlığımızın günde ortalama 1.5 gram artması, yıl sonunda yarım kilo fazla tartmamıza yol açar. Yirmili yaşlarda başlayan bu değişiklik 10 yıl sonra 5 kilo, 20
1-Benim tansiyonum üzülünce, sinirlenince çıkıyor, bu normal değil mi?
Stresli durumlarda kan basıncının yükseldiği doğrudur. Ama çoğu zaman bu normal bir durum değildir, yüksek tansiyon belirtisidir. Günde birkaç kere yapılacak ölçümler ya da 24 saat tansiyon takibi bu tip şikâyetleri olanların büyük çoğunluğunun hipertansiyon hastası olduğunu gösterir. Kan basıncımız yüksek bulunduğunda, çeşitli bahaneler bulup hafife alırsak kendimizi aldatmış oluruz. Bedelini ileride çok ağır olarak öderiz.
2-Tansiyonumu sol kolumdan ölçünce sağdakinden daha yüksek çıkıyor, acaba neden?
Kan basıncının iki kol arasında biraz farklı olması anormal değildir. 3 binden fazla insanın katıldığı bir araştırmada deneklerin tansiyonları her 2 koldan da ölçüldü. İki kol arasındaki fark ortalama 3-5 mmHg civarındaydı. Ama tansiyonu yüksek olanlarda, özellikle şişmanlarsa, iki kol arasındaki fark daha fazlaydı. Bazı uzmanlar bu durumun ileride oluşacak kalp hastalığının habercisi olduğunu düşünüyorlar. Eğer, iki kol arasındaki basınç farkı 20 mmHg’den fazlaysa, bir kola giden damarda darlık olmasın diye incelemek gerekir.
3-Tansiyon ilaçları kanser yapıyormuş, doğru mu?
Geçen sene ABD’de
Birçok yüksek tansiyon hastasının kan basıncı, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve kilo vermekle kontrol altına alınabilir. Eğer konulan kan basıncı hedeflerine ilaçsız yöntemlerle ulaşılamazsa, ilaç tedavisine başlamak gerekir. Dünyada 1 milyardan fazla insanın kan basıncı yüksek. Hipertansiyonun kışkırttığı kalp krizleri ve inmeler her yıl milyonlarca can alıyor.
Bu öldürücü küresel problemle yaptığımız mücadelede ilaçların rolü büyük. Ama, ilaç tedavisinin yararlarının yanı sıra güçlükleri olduğunu da unutmamak gerek. Yan etkiler, hayat boyu ilaç almanın güçlüğü, çoğu hastada günde birden fazla ilaç gerekmesi ve maliyet bu zorluklardan bazıları. Son 50 yıl içinde yapılan binlerce bilimsel araştırma, bu güçlükleri aşmamız için bize yol gösteriyor.
Tedavide amaç ne?
Yüksek tansiyonun vücutta yapacağı hasarı önlemek ancak kan basıncının normal sınırlarda tutulmasıyla mümkündür. Etkin tedavi, ileride ortaya çıkacak kalp krizi, kalp yetersizliği, inme, böbrek yetersizliği ve erken ölümün tek çaresidir. Yüksek tansiyon birçok organımıza karşı açtığı savaşta çoğu zaman yalnız değildir. Tansiyon hastalarının birçoğunun şeker hastalığı, böbrek rahatsızlığı, kalp damar
Hangi hastalık olursa olsun, en başarılı tedavi yolu, hastalığın nedenlerinin ve nasıl oluştuğunun bilinmesinden geçer.
Yüksek tansiyon hastalığının oluşmasında ve gelişmesinde rol oynayan bilmediğimiz çok şey var. Ama, hayat tarzımızın bu hastalıkla yakından ilgili olduğunu biliyoruz. Fazla kilolu ve şişman olanlar, hareketsiz bir yaşam sürenler, çok tuz tüketenler, bir iki kadehten fazla içki içenler, taze sebze meyve gibi potasyumdan zengin besinlerden az yiyenlerde yüksek tansiyona çok sık rastlanıyor. Sağlıksız hayat tarzı düzeltilirse, kan basıncının düştüğünü biliyoruz. Bazı insanlar yüksek tansiyon hastalığına genetik olarak yatkınlar. Lakin bu kişilerin çoğu, sağlıklı bir hayat tarzını benimseyip kötü alışkanlıklardan uzak dururlarsa büyük çoğunluğunda hipertansiyon ortaya çıkmaz. Özetle, yüksek tansiyon hastalığının çoğunu önlemek elimizde. İşte 5 maddelik reçeteniz...
1- İlaca başlamadan kilo vermeli
Fazla kiloların yüksek tansiyona davetiye çıkardığı konusunda kimsenin şüphesi yok. Bilim insanları, yüksek tansiyonu olan insanların yarısında ana nedenin şişmanlık olduğu görüşündeler. Bu ilişki çocuklarda ve gençlerde daha belirgin. Büyüme çağında fazla kilolu
Bir çok hasta doktorundan tansiyonunun neden yüksek olduğunu ögrenmek ister. Yıllardır yapılan araştırmalar bu sorunun cevabının çok karmaşık olduğunu gösterdi. Kan basıncının düzeyi bir çok organımızın etkileşimi sonucu ortaya çıkar. Bu çok aktörlü oyunda, her çarptığında kuvvetle kanı pompalayan kalp, pompalanan kanın dolaştığı büyük, orta, küçük, mimik ve minnacık büyüklükteki damarlar, beynin kumandasındaki sinir sistemi, böbrekler ve hormonlar baş rol oyuncularıdır. Bu aktörler kan dolaşımından ve damarlarda olanlardan her saniye haberdardır. Aynı zamanda vücudun başka yerlerinde olan biteni de izlerler. Birbirleriyle sinir sistemi ve hormonlar yoluyla haberleşirler.
Kan basıncı sık sık değişir
Bir kişinin kan basıncını sürekli izlesek, sık sık değiştiğini görürüz. Yatarken başka, otururken başka, yemek yerken başkadır. Uyurken düşüktür, uyanınca yükselir, kızınca üzülünce daha da yükselir. Kan basıncının değişen koşullara uyması ancak bu kadar oynak olmasıyla mümkündür. Bu dengenin devam ettirilebilmesi için organlar arasında hızlı bir haberleşme ağı vardır.
Kalpten çıkan büyük atardamar üstünde ve şah damarlarda özel dinleme istasyonları vardır. Kan
Geçtiğimiz hafta yüksek tansiyon haftasıydı. Tıbbi adı hipertansiyon olan bu hastalığa, ülkemizde çok sık rastlanıyor. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nce 2003’te yapılan bir araştırmada, her 3 yetişinden birinin kan basıncının yüksek olduğu saptandı. Kısa adı PatenT olan bu çalışmada, yurdun her yöresinin temsil edilmesi için, 26 ilde yaklaşık 5 bin kişiyle görüşüldü ve tansiyonları ölçüldü. İncelenen kadınların yüzde 36’sının erkeklerin de yüzde 28’inin hipertansiyon hastası olduğu ortaya çıktı.
Araştırmada ortaya çıkan bir sonuç doktorları çok endişelendirdi. Yüksek tansiyon hastalarının yaklaşık üçte ikisi hastalıklarının farkında değildi. Farkında olanların da durumu içler acısıydı. Tansiyonunun yüksek olduğunu bilen her 5 kişiden sadece biri etkin bir biçimde tedavi ediliyordu.
Özetlemek gerekirse, Türkiye’de 18 yaşının üstünde 100 kişinin 32’sinin tansiyonu yüksek ve bunlardan ancak 2 -3 tanesinin tansiyonu kontrol altında. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’deki her 4 ölümden birinde hipertansiyonun etkisi olduğu gerçeğini de hesaba katınca ne kadar büyük bir belayla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Birlikte mücadele
Bu çok önemli