Medyada sağlıkla ilgili programların yarıdan çoğunun konusunu, fazla kiloarın zararları, mucize diyetler, zayıflatıcı ilaçlar ve cihazlar oluşturuyor. Şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, kalp damar hastalıkları gibi öldürücü bir çok kronik hastalığın anası sayılıyor. Bir kere kilo alınca zayıflamak hiç de kolay değil. Zayıflansa bile verilen kiloları geri almamak çok daha zor.
Günde alacağımız 1-2 gram, 10 yılda 5 kilo, 40 yılda 20 kilo demektir.
Sinsi sinsi biriken kilolar
Kilo almayı önleyebilsek hem daha az sıkıntı çeker, hem daha sağlıklı oluruz hem de paramız cebimizde kalır. Ama bu o kadar kolay bir iş değil. Sinsice biriken kiloları fark ettiğimiz zaman çoktan zayıflama gerekliliği ortaya çıkmış demektir. Toplumsal çalışmalar çoğu insanın gençlik dönemlerinden başlayarak yılda ortalama yarım kilo aldığını gösteriyor. Değişen hayat tarzımız ve alışkanlıklarımızla, aldığımız ve tükettiğimiz kalori arasındaki hassas dengenin hafifçe bile bozulması, her gün 1-2 gram fazla yağ depolamamız için yeterli. Vücut ağırlığımızın günde ortalama 1.5 gram artması, yıl sonunda yarım kilo fazla tartmamıza yol açar. Yirmili yaşlarda başlayan bu değişiklik 10 yıl sonra 5 kilo, 20 yıl sonra 10 kilo, yaş ellilere gelince 15-20 kilo fazlamız olmasına neden olur. Böylece, filinta gibi delikanlı “stres bana kilo aldırıyor” diyen göbekli bir beyefendiye, incecik genç kız “su içsem yarıyor” diyen tombul hanımefendiye dönüşür.
Fazladan yenen bir porsiyonun 4 yılda aldırdığı kilo
Neler kilo aldırıyor?
Bu hafta ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de yayımlanan bilimsel bir makalede neden kilo alıyoruz sorusunu soran Harvard Üniversitesi bilim insanları, son 30 yıl içinde yayınlanmış 3 büyük araştırmayı bir araya getirip inceledi. Bu çalışmalara, kiloları boylarına göre normal sınırlarda olan ve hiç bir ciddi hastalığı olmayan genç ve orta yaştaki 120 bin sağlıklı kadın ve erkek katılmıştı. Çoğu 20 yıl, en azı 12 yıl izlenen, ne yiyip ne içtikleri, günlük yaşamlarındaki alışkanlıkları ayrıntılarıyla kaydedilen bu kişilerin bilgileri belli aralıklarla tazelendi, boy ve kiloları ölçüldü.
Araştırmaya katılanların bir günde almaları gereken besin miktarına ek olarak tükettikleri besinlerin ve yaşam tarzlarının kilo değişiklikleriye ilişkisi araştırıldı. Uzun vadeli kilo değişiklikleri için kullanılan ölçüt, 4 yıllık aralıklarla yapılan tartılardı. Grafik, çeşitli besinlerin bir porsiyonun 4 yılda kilomuza kaç kilo kattığını veya eksilttiğini gösteriyor.
Araştırma sonuçlarına göre kilo aldıran besinlerin başında patates geliyor. Günde ek olarak bir porsiyon kızarmış patates veya cips yiyen biri yılda yaklaşık yarım kilo alıyor. İşin ilginci, nasıl pişirirseniz pişirin patetesin kilo aldıran bir besin olması. Salam sosis gibi şarküteri etleri ve kırmızı etin yanı sıra tatlı, hamur işi ve beyaz ekmek gibi işlenmiş tahıl ürünleri de kilo aldırıyor. Ama patates kadar değil.
Bu gözlemler her kalorinin aynı olmadığı görüşünü destekliyor. Nişastadan, işlenerek doğal halinden uzaklaştırılmış olan tahıllardan, sindirim sistemimizden kolayca emilen şekerlerden aldığımız kaloriler, sebze ve meyvalardan aldığımız kalorilerle aynı değil. Açlığımızı hemen geçiren ama kısa süre sonra yeniden karbonhidratdan zengin yemek aratan bu besinler, pankreasımızın çok çalışıp yorulması sonucu diyabet oluşumunu da kolaylaştırıyor..
Buna karşılık, bazı besinler var ki bırakın kilo aldırmayı,düzenli tüketilirse zayıflatıyor. Meyva, sebze, kepekli tahıllar, badem, fındık, ceviz gibi kuru yemişler bu gruba giriyor. Bu besinlerin ortak bir özelliği var. Hiç biri işlemden geçirilmemiş, lifleri kepekleri çıkarılıp atılmamış, içlerine ek şeker katılmamış. Bu besinlerin emilimi daha yavaş, daha uzun süren tokluk hissi nedeniyle şişmanlatan besinlere ihtiyaç duyulmuyor.
Fazladan içilen bir porsiyonun 4 yılda aldırdığı kilo.
Ya içtiğimiz kaloriler
Şişmanlatan besinler sadece katı besinler değil. Gazoz, kola gibi şeker katılmış içecekler de patatese yakın kilo aldırıyor. Üstelik, bolca tüketildikleri için yıllar içinde artan kilolara olan katkıları büyük.
Araştırmanın ilginç sonuçlardan biri de, ister yağlı olsun ister yağsız, sütün şişmanlatıcı olmaması. Yoğurt yiyenlerin kilo kaybettiği gerçeği daha da ilginç. Bu bulgunun nedeni bilinmiyor. Yoğurdun bağırsaklarda sindirime yardım eden dost mikropları etkileyerek besinlerin emilimini olumlu yönde değiştirdiğini düşünenler var.
TV de şişmanlatıyor
Sinsi sinsi biriken kiloların yiyip içtiklerimiz dışında da bir çok nedeni var. Televizyon karşısında geçirilen her saat 4 yıl sonra yarım kilo demek. Saatler uzadıkça kilolar da artıyor. Buna karşılık koltuktan kalkıp biraz haraketlenmek zayıflamanın anahtarı. Araştırmacıların önemsediği bir diğer konu da uyku. Azı da şişmanlatıyor çoğu da. Uzun süreli gözlemler, 6 saatten az ya da 8 saatten çok uyuyanların kilo aldığını gösteriyor.
Kötü beslenme ile sağlıksız hayat tarzı birleşince...
Yenilen yiyeceklerin miktarı arttıkça kilo aldırıcı etkileri de artıyor. Örneğin bir porsiyon patates kızartması yerine 2 porsiyon yersek aldığımız kilolar da ikiye katlanıyor. Şekerli içecekler kolay kolay doyurmadığı için bolca içiliyor. Bu da hızla kilo almaya yol açıyor. Hayat tarzımızla ilgili etkenlerde de ölçü önemli. Televizyon karşısında geçirdiğimiz saatler uzadıkça alınan kilolar da artıyor.
Gerek yiyip içtiklerimiz gerek gün boyu neler yaptığımız tabii ki birbirinden bağımsız değil. Televizyon seyrettiğimiz saatler uzadıkça haraketsizleşiyoruz, şişmanlatıcı besin ve içecek tüketimimiz artıyor.
Araştırmayı yapan bilim insanları bu noktayı özellikle incelediler. 120 bin insanı beslenmelerine ve haraketliliklerine göre 5 gruba ayırdılar.
Sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı birbiri üstüne eklenerek şişmanlatıyor. Kilomuzun ne kadar artacağı göbeğimizin ne kadar büyüyeceği yeme içmemizdeki ve günlük yaşamımızdaki olumsuzlukların derecesine bağlı. Grafik bunu çok güzel ortaya koyuyor.
Bu çalışma ne yapmazsak şişmanlamayız sorusuna cevap veriyor, nasıl zayıflarız sorusuna değil. İkinci sorunun cevabını önümüzdeki haftalarda araştıracağız.