Modern hayat, hepimizi birer robota dö-nüştürüyor. Bir ‘umut’ arayanların imdadına Punk alemi koşuyor. DOT Tiyatrosu’nun ‘Punk Rock’ı değişimin habercisi gibi...
Kaos gelecektir. Ötesinde ise özgürlük vardır, der efsanevi punk topluluklarından Sonic Youth. Gittikçe sözlük anlamını yitirmiş özgürlüğün size ne ifade ettiğini düşünün. Günlük hayatta, yaptığınız seçimlerde, bir ürün alırken ya da evinizi döşerken mesela, ne kadar özgürsünüz? Sosyal statü icabı size dayatılmış davranış, hal, hareket ve zorunlu seçmelerden örülü robot gibi bir yaşam, modern hayatın özeti olmuş. Başı sonu belli diyaloglar, cevapları önceden bilinen sorular, seçimi önceden yapılmış seçimler... Kaptırmışız kendimizi gidiyoruz, bilinmeyenin aksine, bilinene doğru. “Hiç umut yok mu?” sorusuna cevap, eli kolu bağlı oturup şikayet etmek yerine ‘kendin yap’ sloganıyla kapitalist sistemin yüzüne tüküren Punk aleminden gelecek. Edebiyattan tiyatroya, gece hayatından müziğe, sinemaya... Çok yakında.
DOT’un ‘Punk’ hali
DOT ekibinin yeni oyunu, bu değişimin habercisi niteliğinde. G-Mall’daki DotMARSta projesinin Pornografi’den sonra gelen ikinci oyunu Punk Rock canlı müziğiyle, taze performanslarıyla ve
Antalya Mardan Palace’de düzenlenen I. İsmail Cem Televizyon Ödülleri, ünlüler geçidine döndü. Ödül töreni sonrası Tempo’nun verdiği ‘after party’ ise belki de ilk kez, ekranların Ezel’i, Behlül’ü ve Bihter’inin bir arada kol kola eğlenmesine vesile oldu
Film festivali gibi, televizyon ödülleri de siyasi bir arenaya dönüşüyor. Dönemin belediye başkanın propagandasına sahne oluyor. Yetkili şahıslar, “Güzel şehrim Antalya” beylikleri arasından veriyor gazı puantiyeli kravatı ve iki beden büyük smokin takımıyla. Organizasyon için milyon dolarlık bütçe ayırmanız, yediden yetmişe yedi sülalenizi VIP kontenjanından sokmanızı mı gerektirir? Yapmayın, etmeyin. Bu kadar şov meraklısı, şöhret sevdalısı olmayın. Sahneyi sahiplerine bırakın. Antalya macerasına törenden bir gece önceki kokteylle başlayalım.
Mardan’ın kafası karışık
Bir yanda Ayvalık tostu, diğer yandan yükselen kebap kokuları ve ortada öylece duran bir suşi büfesi! Daha elit olmak yerine herkese hitap etmek istenmiş. Ufak pidelerde servis edilen dönerler iyi hoş da, terasın sağ kısmından yükselen kebap kokulu dumanların bir ara tüm terası kaplaması kokteyli, duman altı, kebap kokulu bir geceye çevirdi. Ebru
Yeni ‘eller havaya’ eğlence anlayışı, sosyeteden yükselen şatafatlı kültür ve gösterişin simgesi “bling bling” seslerinin sonunu mu getiriyor ?
Hip hop çıkışlı “bling bling” kültürünün doğuşu dört-beş sene öncesine dayanıyor. Kulüplerden 50 Cent’in ‘In Da Club’ parçasının yükselişi, televizyonda Snoop Dogg’un realite şovu derken, hip-hop’un altın çağı önce modaya, sonra eğlence anlayışına sıçramıştı. Kalın altın zincirler, madalyonlar, milyon dolarlık saatler ve elmas merakı gangster sokaklarında doğdu, dünyanın en havalı gece kulüplerinde yeşerdi. Sözlük anlamı olarak ‘bling-bling’ pahalı, gösterişli mücevher ya da kıyafetlere ve bunu takan/giyen kişiye deniyor. (Oradan bir Süreyya Yalçın lafı mı duydum?) `Bling` anlamlı bir sözcük değil aslında.
Parlaklığı, şatafatlığı ifade eden bir ‘ışıldama sesi’.İşin ucu Mike Tyson gibi dişine elmas taktırana, 50 Cent gibi boynunda milyon dolarlık madalyonla dolaşana kadar gidiyor. Şükür ki bizim buralarda böyle bir örneğe rastlamadık! Bizde sonradan gurme/görme kesimin yaşam biçimine tekabül eden bu kültür gereği sonradan gurmeciler yıllar yılı en pahalı restoranlarda yemek yemeyi, tamamı yabancı dilden oluşan mönülerine bakarken
Ev sahibi Muammer Brav, sahnede Timuçin Esen, yer İKSV’nin yeni salonu. Jameson’ın ‘Hayata farklı bakanlar’ partisi, dizi setinden bozma bir partiye dönüşüyor. Kendi ellerimle icat ettiğim ‘Sezonun en iyi partisi’ ödülü sahibini buluyor
Gecenin ‘Yok artık’ ödüllü ismi Timuçin Esen’den başlayalım. Sahnede estikçe esiyor, dalgalansa da durulmuyor, cayır cayır peformansı herkesi şaşırtıyor. Viski kadehleri durmadan sahneye doğru, Esen’in şerefine kalkıyor. Sıkı bir partide ‘olması gereken’ herkes burada: Ömer Karacan’dan Engin Altan Düzyatan’a, Tuba Ünsal’a davetli listesi gayet renkli. Ertesi gün gazetelerde çıkan haberlerde ise şöyle bir ifade var şok şok şok tadında: ‘Hatice Aslan, gece boyunca içkisini elinden düşürmedi.’ Sanırsınız, müzdarip sebeplerden ötürü toplandık, tüm gece ibadet ettik durduk, fakat gecede biri vardı ki tüm kuralları çiğnedi, ne yapıp edip içki buldu ve herkes gül suyu, limonata içip, uslu uslu otururken o içkisini elinden düşürmedi!
Aslan’ı her partiye davet edin
Aslan’ı ‘Bak ne ayıp, ne hallere düşmüş’ sohbetine meze yapmak yerine, her partiye örnek kişi olarak davet edin. ‘Sıfır’ ego eğlenmek/dans etmek/içmek ile ‘Ben tekim’ Melek Yargıcı
Bir cumartesi gecesi. İstemem yan cebime koy, sağ değil sola, öne değil arka cebe. Ayrangönlümüzden ne koparsa, maymun iştahımızı kim keserse orda sönecek gece
Açılış David Guetta’dan, gecenin devamı biraz oradan biraz buradan. David Guetta için alkışlar Burn ve Unilife’a gidiyor. Dev çadırda düzenlenen organizasyon, yıllardır yapılan geleneksel DJ’li festivalleri andırsa da sahneye en yakın kısım olarak adlandırılmış beyaz loca kısmı, sosyo-kültürel şoklardan ibaret. Başı dumanlı, ergenliğin henüz başındaki bir avuç gençlik, “daha on yedi, on yedi” melodisinden bile uzak, en öndeki milyarlık locaları doldurmuş. Kızlar ilk makyajlarını yapmış, locanın ağaları genç erkekler fiyakadan kasılmış, ‘adam olmaya giden’ yolda kendisi için büyük bir adım atıyor. Yan yana fotoğraf çektirmeler, Twitter’da “@ David Guetta” başlıklı tweet’ler gecenin özeti. David Guetta ritmi attırdıkça, loca takımı tavaf oluyor. Elde votka enerji içeceği, kanepelerin üstünde çığlık çığlığa Guetta’ya eşlik ediliyor. ‘Clubbing’ kültüründe gelinen son durum ayrı bir tez,yazı konusu. Genç ‘celebrity’ kontenjanından Rüzgar Çetin ve Merve Hasman’ın duruma pek yabancılık çekmemesi, Lugano ve Guiza’nın
Her gece dışarı çıkıldığında, tek lafıyla bir isim geceye damgasını vuruyor: Taksi şoförleri!
Taksi şoförleri, şehre dair birçok ipucu verir. New York’ta çoğunluğu mülteci, Müslüman taksicilerin modern filozof söylemleri; Berlin’de neredeyse hepsinin Türk oluşu ve durmaksızın Alman dış politikasından bahsetmesi tesadüf olmamalı. Sarı arabalarda yatan cevheri keşfetmemi sağlayan unsur, New York taksicilerinin, deyiş niteliğinde sarf ettiği cümlelerden oluşan ‘Taxi Driver Wisdom’ (Taksi Şöförü Bilgeleri) adlı kitaptır. New York taksicilerinin tünelin ucundaki ışığa dair ‘Ölüm bir son ve bir başlangıçtır.’; kader üzerine ‘Eğer biri senin taksini çalmışsa, demek ki o senin taksin değildir.’ ve ilişkiler hakkında söylediği ‘Yeni ayakkabı her zaman acıtır’ cümlesi, sözünde olmasa da özünde Freud ile birebir aynı! Bizim sarı dünyalarda dönen muhabbet ise daha şen, şakrak. Hele yolculuk evden gece kulübüne ya da kulüpten eve doğru ise inciler bir bir dökülüyor, hepsi bir Erman Toroğlu’na, Rıdvan Dilmen’e dönüşüyor. Usta yorumculardan farkları ise maç yerine gece hayatını analiz etmeleri: “Şişhane’ye hafta sonu gidilmez. Gideceksen en güzel gün perşembe”, “Asmalı mescit barları çok
Beylik ‘en iyiler’ listelerinden sıkılanlar için alternatif en iyiler: Ayrılık konuşmasını yapmak için en iyi mekanlar neresi? ‘Tek gecelik’ ilişki ya da ayrılık sonrası için nereye gitmek lazım?
Hürriyet’in Cumartesi eki her hafta en iyi 10 hamburgeri, çoluk çocuk gidilecek mekanı, İtalyan restoranı bilirkişiler (İtalyan restoran seçiminde ‘eşi İtalyan olan manken’ sıfatıyla jüriye Tülin Şahin’in konulmasını ayrı tutalım. Böyle bir jüri kriteri de varmış) eşliğinde seçedursun, Time Out dergisinin New York edisyonu benzer konsepte seksi, esprili, bazen de edepsiz bir tat katıyor. Flört etmeniz gereken 10 barmen, sevişmek için en ideal tuvalete sahip 10 mekan, aldatmak için/ sevgili bulmak için en iyi 10 bar gibi sınır tanımayan öneriler, New York için sıradan, bizim için ahlaki değerlerden yoksun bir durum. Ne de olsa barmenle flört etmeyen, barda bir yabancıyla öpüşmeyen, sevgilisini aldatmayan bir toplumuz! Time Out NY sitesini karıştırırken “Ayrılmak için en iyi mekanlar” listesini görünce budur dedim! Teknolojinin nimetlerinden yararlanıp SMS/e-posta / facebook/twitter (evet, twit’leye twit’leye ayrılanlar da mevcut) üzerinden ayrılmayacak kadar centilmen, yüz yüze
Neden ‘cougar’ olunur? Altında yatan hadise, sadece daha ateşli seksten ibaret değil. Kadınlar, yaşla beraber 18’lik hemcinsleriyle müthiş bir yarışa giriyor. Detoks, botoks amansız yarışın olmazsa olmazları
Göz yanılsaması, alkolün tesiri ya da deja vu... Karşımda bir dönem genç sevdasına, tüm külüpleri tavaf etmiş, ‘cougar’lığın kitabını yazmış, leoparlı kadın var. Birkaç faul ve sayısız ofsayt sonrası kadına ‘cougar’ olmanın kurallarını hatırlatmak farz oluyor. Ertesi gece, kadının torunu yaştaki hemcinsinden gelen tokat kaderin cilvesi mi öze çağrı mı?
O, puma kadınların (cougar) abidesi, sembolü, enerjisini genç erkeklerin kanından alan, iflah olmaz bir cougar! Şimdi kış uykusundan uyanmış, deri değiştirmiş yine sahalarda. Av sezonunu açmış, pusuya yatmış, sessizce kapanına düşenleri bekliyor. Tanışıklığımız eskiye dayanır. Derin yırtmaçlı leopar elbisesi, kısa sarı saçları, taşkın göğüsleriyle, aynaya baktığında bir Sharon Stone görürken, gerçekte Billur Kalkavan’dan hallice duruşu bana hüzünlü gelir nedense. W, Longtable, Scotch gezer durur, tek başına barın başına geçip, genç erkekleri süzer. Gecenin ilerleyen saatlerinde göğüsleri biraz daha dışarı, eteği biraz