DİKKAT! GLENN CLOSE ÇIKABİLİR

30 Mart 2010

“Arkadaşım ol yeter/Böylesi daha güzel” dizeleri pek bize göre değil. Yeşilçam dizesi yerine, reklamcı
ağzından spotluk bir cümle düşsün tatlandırıcı niyetine: Gece dışarı çıkıp, eski sevgilisiyle karşılaşanların oranı yüzde doksan. Uzaktan da olsa selam veren/en iyi ihtimal sohbet edenlerin oranı ise yerle yeksan

Ciddi ilişkiler, en beklenmedik anda, beklenmedik bir hamle sonucu başlar. “Bana mı gidelim, sana mı?” derken, tek gecelik, çift gecelik diye sayarken bakmışsınız nur topu gibi bir ilişkiniz doğmuş. Mutlu sahneleri ileri sarıp, filmin bittiği noktaya, ayrılık anına gelelim. Hatta, ayrılık sonrası karşılaşma anlarına... Bir bakmışsınız biten ilişkilerin külleri gece boğazınıza kaçmış, içkinizin içine düşmüş, kulübün koridorlarına saçılmış. Ayrılık sonrası gece karşılaşmalarının verdiği acı, ayrılığın şiddetine göre değişen bir durum. Mutlu ayrılıkların olmadığı, “Arkadaşım ol yeter/Böylesi daha güzel” dizelerinin pek hoş karşılanmadığı bir toplumun çocuklarıyız. Hal böyle olunca tesadüfi karşılaşmalarda dönen teatral hava, şekilden şekle giren vücut kıvrımlarıyla iyice şenleniyor. Ayrılık sonrası, elde harita ‘şu mekan senin/bu mekan benim’ diye işaretlenmeyince, gece

Yazının Devamı

HAYBEDEN GERÇEK ÜSTÜ KONUŞMALAR

23 Mart 2010

Günlük hayatta karşınızda suspus olan insanlar, geceleri ne hikmetse bülbül gibi şakıyor, hayatını bir çırpıda size özetliyor

Bir gecede defalarca maruz kaldığımız ‘hey/vah anı’ nerede, nasıl kesilmeli? Kendinize değil, geceye saygıda hürmet etmemek adına trafiği yoğun bir gecenin ardından çıkarmanız gereken ders!
Gece, Deniz Palas’taki X Restoran’da, Haliç’e karşı kalkan kadehlerle başlıyor. Akşam yemeği için ortam, manzaranın kusursuzluğuyla tezat düşünce X’i tadında bırakıp, yemek için Miss Pizza’ya geçiyoruz. Miss Pizza, Şişhane’nin gizli kahramanlığına soyunmuş. Merasim, akşamüstü meşhur pizzasıyla başlıyor. Öncesinde bir bira, sonrasında bir shot, bir shot daha derken Miss Pizza, komşu kulüplerden rol çalıyor. Miss Pizza sonrası sıra 11:11’in; 11:11’de sahne MT’nin (Murat Pilevni&Tuba Ünsal). Yanlarına Haluk Akakçe’yi de alan MT ikilisi, ekip olarak Ezop masallarını andırıyor.

Ev tadında kulüp
‘Tokat gibi sert’ karakterler pek bir flu, enteresan. Kim hain kurt, kim kırmızı başlıklı kız, çözmek zor. Kim korkar hain kurttan? Biz. Keyfimize bakalım. Gecenin devamı biraz Kiki’rdemeden, biraz Mini mini Müzikhol’leşmeden ibaret. Ev tadındaki iki kulüpte de insan,

Yazının Devamı

BiR ACAYiP, ZOR YARIŞ

20 Mart 2010

Tik tak, tik tak. Vakit yok, aday çok. Hep bir süzüş, kategorize etme çabaları. Boyu boyunaysa, huyu huyuna değil, göz teması uyuyorsa ten temasından eser yok. Karşındakinden çok kendine fırsat vermeme hali, tanımaya, keşfetmeye, yaşamaya...

Vakit dar, insan çok. Bir terlemeden koşma, öğütmeye programlanma hali, radara takılan ne varsa saniyede tarayıp kara boşluğa itiyoruz elimizin tersiyle. Duygumuzdan, benliğimizden önce bir ‘ön yargıdır’ gidiyor at başı. Bir de gece dışarı çıkılmış, kronometrenin düğmesine basılmış, elde tüfek, uzaktaki av indirilmeye çalışılıyorsa... Önünüzü ilikleyip, başınızı hafif sağa indirip ‘çok ayıp’ nidalarını bırakınız, alkolün etkisiyle, hormonlara bir şey oluyor. Tik tak, tik tak. Vakit yok, aday çok. Kapıda, tuvalet sırasında, bar taburesinde, dans pistinde, sigara molasında, hep bir süzüş, en İngilizce tabirle ‘check it out’ hali. Boyu boyunaysa, huyu huyuna değil, göz teması uyuyorsa ten temasından eser yok. Bir tatminsizlik, kulp bulma hali silsilesidir gidiyor. Güç bela fiziksel testi geçtiniz diyelim, geri kalan muhabbet daha çetefilli. ‘Ben’ dese olmaz, ‘biz’ dese tutmaz. Müthiş bir şüphecilik, ardı ardına komplo teorileri, paranoya

Yazının Devamı

WAN-NA VEYA OTOPARKTA GERiLLA PARTiSi

16 Mart 2010




Tüm milletin ağzınızın içine düştüğü dizi yıldızı mısınız? Sırada beklemenize ne gerek var, özel asansörümüz bu tarafta. Playboy cemaatinden filanca da buradaymış! Ateşiniz var mı? Çekinmeyin yakın bir tane. Ne diyebiliriz ki? Haşa!

Eğlence kültürümüze dair tüm hesap kitap sonrası geriye kalan ortak payda gayet net: “Kendini iyi hissetmek”. Hem de öyle ayrıcalık beklemeden, kırmızı halıda yürümeden, şampanyalar patlamadan. (Olsa fena olmaz tabii!) Tek derdimiz biraz yakın temas eşliğinde güzel sohbet, içki ve müzikle ‘kendini iyi hisset’ anını yakalamak. Yakalasan da tutmana izin verilmiyor. Araya giren beylik laflar, klişe senaryolar varken tut tutabilirsen. Söz konusu beylik laflardan bir demet: Kuyrukta sürüye yandan eklemelere “Sıra var kardeşim, görmüyor musun?”; mekanlarda sigaranın dumanıyla sarıp sarmalayanlara “Yasak kardeşim, yassah!” diye çemkirmek DNA’mızın borcu.
Başrol bu kez Wan-na’nın. Açıldığı geceden beri, Wan-na ajandalardan çıkmıyor, manşetlerden düşmüyor. Ardından gelen “Kanyon’u diriltti/ İşte ‘Doors’ farkı” başlıklı, altın PR değerindeki, haberler de cabası. Sezar’ın hakkı Sezar’a, Wan-na bugünün en sıcak, popüler ve seksi noktası. Wan-na’da

Yazının Devamı

SAPPHIRE İSTANBUL’DA 70 SANİYELİK HAZ

13 Mart 2010

Şehrin en üst noktası, Sapphire’in tepesine kimin konacağı meçhul. Büyük beklentilerle tasarlanan 54’üncü kat, gece hayatının zirvesine çıkabilecek mi?

Kiler grubu, Sapphire’in en tepe noktası, 54’üncü katına rezidans yerine restoran/bar kondurmayı uygun görünce görüşmelere başta Nobu olmak üzere dünya markalarıyla başlamıştı. Önerilen bütçeler dudak uçuklatınca, Kiler yüzünü İstanbul’a dönüp, 360 grubuyla masaya oturdu. Son noktasına kadar gelinen ‘360 SKY’ projesi de maddi anlaşmazlıklardan ötürü askıya alınmış durumda.
‘Test yayını’ niteliğindeki organizasyonlar ise kimsenin iştahını açmıyor. Yılbaşı partisinin ardından, bu kez Akbank Private Banking’in ev sahipliğinde, Bang & Olufsen’ın ‘deneyim gecesi’ne ev sahipliği yapan 54’üncü kat, yer çekimine yenik düşmüş.

Asansör korkusu
Farklı bir deneyim, his yaratması için balkon kısmına çıkıp kalın, büyük camlara yapışmanız gerekiyor. Gecede manzaradan çok güvenlik hadisesi konuşuluyor kulaktan kulağa. Nasıl izin çıktığını ve ne gibi güvenlik önlemlerinin alındığını kestirmek güç. İnşaat henüz tamamlanmamış ve 54’üncü kata çıkan tek bir asansör varken (çıkış süresi de 70 saniye) yaklaşık 300 kişi, sırayla asansör

Yazının Devamı

BiR BAR TABURESi ÜSTÜNDE, KELiMELER BÜYÜYOR AĞZIMDA

10 Mart 2010

Günün anlam ve önemini belirten beylik lafları, ‘sürpriz’ organizasyonları reddetmiş, keyifli bir huzur adına ‘o an’ı arıyorum. Belki Alkent Nünyo’da rakı&balık keyfi... Aile dostuna misafirliğe gitmişçesine sıcak, özenli, mutluluğu detayında gizli. Adresi ise Etiler Alkent’in içinde. Kalabalıktan uzak, uzun süredir görmediğiniz bir dostun sıcak sesi eşliğinde yine güzeliz!

Sonraki durak Building
Saat 12’yi geçmemiş, lokasyon bu kez Kuledibi. Dayatma programları, ‘gitmezsem ayıp olur’ cümlesini çoktan tedavülden kaldırmış olarak, yolumu an itibariyle çiziyorum. Sıradaki durak Building’de sürprizi bol, Sangria’sı nefis bir parti. Derken sıradaki ‘özel bir ev partisi’ söylentisi heyecanımı kabartıyor. Galata’da dar ama uzun bir binadayız. Ufak bir stüdyo dairede avuç içi insan toplanmış eğleniyor. Partide “Ee ne iş yapıyorsun?” sorusunu duyduğum an, basıp gidiyorum. Sırada Nupera’da eşe dosta selam anı var. Bağrıma bassam da, Nupera’nın derdi başından hayli hayli aşkın! Söz dalaşıyla başlamış, yumruklarla devam etmiş, yüksek promilli alkolle paklanmış kavgadan kaçıp, göz ucuyla önce Lilbitz’e sonra Nuclub’a. Müzik, içki, insanlar her şey yerli yerinde!
Sırada başka bir dünya

Yazının Devamı

KÖRLER VE SAĞIRLARIN İFLAH OLMAZ AŞKI

6 Mart 2010

Muhterem kör ve sağır arkadaşlar, cam fanuslarından çıktıklarında kendilerini VIP locaların konforlu kollarına atıyor


Der die das’da doğum günü, Public’te moda partisi, 11:11’de eş dost ‘clubbing’ ve Şamdan’da ‘ağır abilerle’ takılmaca.
Mekan farklı, senaryo aynı. Der die das’ta özel parti için havalı fotoğrafçılar; Public’te Zeynep Tosun ve Zeynep Erdoğan’ın son tasarımları sebebiyle modacılar toplanmış eğleniyor. Yine yeniden, sahnede körlerle sağırların tek kişilik tangosu var. Herkes kendi sahnesinden, repliklerini tekrar ediyor. Alan memnun, satan memnun gibi dursa da gecenin sonunda yükselen serzeniş aynı: “Hiçbir değişiklik yok. Mekanlar aynı, insanlar aynı. Sıkıldık, yorulduk, tükendik!” Aynı gibi düzenin sebebi belli: Senin gibi olmayana, giyinmeyene, eğlenmeyene hatta konuşmayana yer yok. ‘Ötekine’ tahammülümüz yok. Başlıyoruz verip veriştirmeye.
Çok çabuk yerin dibine sokmak/ ‘anında görüntü’ aşık olma halleri hastalığın başlıca belirtileri. Eleştirmek yetmiyormuş gibi kalın kırmızı çizgilerle sınırlar belirleniyor. “Bu alemde kendini bileceksin/ Geçme sınırını çizeceksin/Önce rütbeni bileceksin” nakaratları yükseliyor dört bir taraftan. Rütbe derdindeki

Yazının Devamı

GÜNDÜZ GÜZELLERiYLE TANIŞIN

2 Mart 2010

Hafta sonu değil, hafta içi. Hafta içiyse cuma değil perşembe; hafta sonuysa gece değil gündüz

Kategorize etmelerden, eğlence kültürünü formülize edip, herkesin uyması gereken bir şablon haline sokmalardan haz duymasam da, yeni eğlence tarifemiz gündüz partileri. Durumu daha afili kılmak adına, eş dosta ‘gündüz gözüyle eğlence’den bahsederken “Yeni trend buymuş” diyebilirsiniz, pekala.
Malum, ‘trend’ kelimesini duyunca bize bir haller oluyor, bir titreme sonrasında gelen “Yapmazsam çıldırırım!” panik atakları. ‘Trend’in fitilini Funfatale ateşlemişti. Mekanın işletmecisi Didem Özgen’in hakkını teslim edelim, Discoman DJ Serhan’ın müziğiyle 16.00 civarı başlayan ‘Saturday Fever’ partileri gayet eğlenceli ve keyifli. Geçen hafta sonu gündüz partileri tavan yapınca deneme sürüşüne çıkmak farz oldu.
İlk durak Public’teki Miller partisi. Arka arkaya biraları devirirken güzel müzik eşliğinde muhabbet etmek iyi hoş da “Geçerken uğradım”cıların meraklı bakışları partinin havasını bozuyor. Public sonrası Beymen Blender’dayız. Blender’daki Nikon partisi, Ayşe Boyner’in önderliğinde, Beymen müdavimlerini toplamış. Ayşe Kucuroğlu, guruba hepsini kendi elleriyle yaptığından

Yazının Devamı