SEKS DEDiKODULARI

13 Temmuz 2010

Seks ve dedikodu. İnsanı baştan çıkaran, ‘istemem yan cebime koy’ dedirten, şehvet unsuru iki kelime. İkisinin birleşimi ise insanı sosyal statüde yerin dibine de sokabilir göklere de çıkarabilir. Nasıl mı?

Bir yurtdışı gezisi. Masa, yazan çizen oynayan ya da hiçbir şey yapmadan sadece davetlerde boy gösteren ünlü ünsüz isimlerle dolu. Yemeğin mezesi başkaların seks hayatı. Yemekten birkaç hafta sonra bu kez Bodrum’dayım. Masadaki kişiler farklı, konu aynı. Üstelik, hakkında konuşulan isimler ve onların maceraları da... Her seferinde sadece dinlemek, konuşulanlara şahit olmak bile başlı başına kendinizi kirlenmiş hissetmenize, istemeyeceğiniz bir görüntüye şahit olmanıza sebep olsa da, asla sohbet bölünmez, masadan kalkıp gidilmez.

Dedikoduyu herkes sever
Kişinin arkadaş yemeklerinde, ofisteki kahve molalarında, partilerdeki ayaküstü ‘ hey/naber’ anında üçüncü tekil şahısların seks hikayelerinden fütursuzca, şehvetle, ağızları sulanarak konuşurken iş kendi sevgilisiyle seks hayatındaki sorunları konuşmaya gelince dut yemiş bülbüle dönenleri anlamak, çözmek mümkün değil.
Şehirde bekar olup, işi ya da hayat gayesi gereği sosyalleşmeyi görev bilmiş kadın/erkeğin seks

Yazının Devamı

YEMEĞiNiZi NASIL ALIRDINIZ?

10 Temmuz 2010

Karanlıkta mı yoksa sazlı sözlü dansöz eşliğinde mi? Karanlıkta yenen bir akşam yemeği gözümü, kepçe kazan sesiyle göbek atan dansözlü yemek ise ruhumu açtı

Zifiri karanlıkta yemek, eğlencede yeni ‘trend’ gibi sunulsa da alt metin daha sert, daha anlamlı. Galata Diyalog Derneği, ‘Kör Fotoğrafçılar Projesi’ne gerekli desteği sağlamak için son üç aydır karanlıkta yemekler düzenliyor. Derneğin içindeki büyük salonda ayda üç kez düzenlenen yemeklerde, kör garsonlar servis yaparken kör müzisyenler canlı performans sergiliyor. Asıl amaç algılarınızın ayarlarıyla oynamak, yerine koyabilmek, gerçekten görebilmeyi keşfetmek.
İki program, bir davet arası “Acelem var, şöyle bakıp kaçacağım” derken birbirini tanımayan sekiz kişiyle beraber, ‘herkesin sol eli öndekinin omzunda’ arka arkaya dizilerek içeri alındık. Biraz korku, biraz heyecan herkesin sesini birkaç desibel yükseltiyor. İlk dakikalara korkutucu geçiyor. Savunmasız, ürkek ve kırılgan. Boşluğa bırakılmış gibi, kalabalıkta her daim yalnız olmak gibi, bakıp da görememek gibi bir his hakim. Masaya oturup insanlarla sohbet etmeye başladıkça karanlıkta bir perde aralanıyor. Karanlık, tuhaf bir şekilde herkesi

Yazının Devamı

İlkel hayat, oh ne rahat!

6 Temmuz 2010

“Kahvaltımda kuş sütü eksikti”, “Otel odamdaki havlular yete-rince yumuşak değildi” serzenişleriyle beslenen metropol insanı, bir tekneye doldurulup, birkaç günlüğüne bu koya bırakılmalı

Karayla bağlantı yok. Elektrik yok. Telefon çekmiyor. Ulaşım için tekne, elektrik için jeneratör var. Yer Domuz Çukuru Koyu. Lokasyon olarak Datça’ya yakın, ruh olarak Alaçatı’dan, Türkbükü’nden çok uzaklarda bir yerde. Telefon sesinden, karayolundan, hatta elektrikli her türlü cihazdan bağımsız/yoksun olmak insana tuhaf bir huzur, mutluluk ve rahatlık veriyor. Elinizde içkiniz, karşınızda dolunayınız, yanınızda her türlü egosantrik davranışlardan arınmış dostlarınız ve arka fonda hiç bitmeyen parti müziği. Issız koya ziyaret sebebimiz ‘Fullmoon party’. Partinin arkasında şehrin en cool DJ’lerinden Tarık Koray var. Koray’ın gıcır gıcır ‘oldies’ setlerine White Mill’den, Nuteras’tan aşinayız. ‘Oldies’ hadisesini Blondie ve Ace Of Base arasına serpiştirilmiş birkaç Madonna ve Michael Jackson parçasından ibaret sanan meslektaşlarına inat Tarık Koray’ın çaldığı her parça “Aa bu da vardı!” dedirtiyor. ‘Tarık nereye biz oraya’cılardan oluşan yaklaşık 30 kişilik bir ekip olarak, az gidiyoruz uz

Yazının Devamı

YiNE Mi GÜZELiZ?

29 Haziran 2010

İş eğlenceye gelince her fırsatta satır arasında “Sınırları kaldırın, etiketleri sökün, kategorize etmekten kaçının” laflarını sokuşturmayı görev bilmişken en büyük tabuyu kimse dokunmasın diye derinlere atmışım. Üst üste gelen preslere, kontra atakalara yenik düştüm ve bir tabu daha devrildi: Rakı içme adabı

İtiraflar silsilesi: Her efkâr bastığında internetten Aydın Boysan’ın ‘rakı içme adabı’ videosunu defalarca izlemişliğim, her ‘Yine mi Çiçek?’in giriş müziğini duyduğumda tüylerimin canımı acıtacak derecede diken diken olmuşluğu, Haşmet Babaoğlu ve dostlarıyla kekik kokulu bir Cunda akşamında rakı sofrasını hayal etmişliğim, her aşık olduğumda “Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun” diye diye sabahı bulmuşluğum var. En mahremim, en özelim benim diyerek bağrıma bastığım, sayısız psikolog seansına bedel rakının mezesi, ortamı, sohbeti ve insanı tepeden tırnağa uyum içinde olmalı, birbirini tamamlamalı. Durumun hassaslığından ‘kısaca’ bahsettikten sonra gecelerde başlayan rakı devrimine, üst üste gelen zorunlu kaçamakların rakı tabusuna nasıl darbe indirdiği evresine geçiyoruz. Her şey sıkı rakı içici yazar-çizer, gezer-tozar hiperaktif bir dostun “Onu bunu dinlemem.

Yazının Devamı

PARTiLERDE SON DURUM

22 Haziran 2010




Park Hyatt’ta peş peşe gerçekleşen partiler, her sene yaz uykusuna dalan Nişantaşı’na nasıl hayat verdi? Partilerden ‘yitik’ bir parti canavarı, Kuruçeşme’de 3D geceler ve 10 bin dolarlık viski! Hava kararınca olup bitenlerden ‘son dakika’ haberleri

LEMONADE PARTY: Partiye ünlü katılımını artırmak, daha büyük sükse yaratmak adına iki mekanlı, üç ev sahipli, dört sponsorlu partilerden artık vazgeçilse mi? Ev sahipleri ve sponsor arası doku uyuşur, ten kaynaşır ortaya homojen bir parti çıkar. Sözümüz yok. (Bknz: Otopark partisinden Vespa’nın, Nike’ın halleri) Fakat, formül tutmayınca da tutmuyor. Misal, alternatif fotoğrafçımız Mehmet Turgut ve 46 dergisinin ‘basın sponsoru’ kontenjanından Nişantaşı’ndaki Park Hyatt’ın havuzunda gerçekleşen Binboa’nın “Lemonade Party”sinde ne işi olduğunu çözmek zor. ‘Şıkır şıkır’ bir parti, ev sahiplerinden biri Melisa Çakarlar ve sağda öylece duran bir dergi standı ve standın başında bekleyen Mehmet Turgut. Yorumsuz.

Yazının Devamı

ERKEK ERKEĞE ÇIKMAK iÇiN YETERi KADAR ‘ERKEK’ MiSiNiZ?

19 Haziran 2010

Birlikte tatile çıkma ya da yeme içme hadisesi can çekse de ‘bir gören olur’ endişesiyle sürekli erteleniyor. Neden erkekler sürekli zan altında ve ‘erkekliğini’ ispatlama derdinde


Geçen ay GQ dergisi, Amerikan erkeklerine bu soruyu sormuştu. Tam da Önder Bekensir’in erkek arkadaşıyla sarmaş dolaş fotoğraflarının elden ele dolaştığı, ağızdan ağıza yayıldığı anda radara takılmış yazı, yazar Adam Raporot’un erkek erkeğe yemeğe çıkanları nasıl da kıskandığını anlatıyordu. Raporot, eşiyle yemeğe çıkmış, sebebini bile hatırlamadığı bir kavga uzadıkça uzamış, derken kendini yan masada baş başa yemek yiyen iki erkeği kıskanırken bulmuş. Masada en güzel et sipariş edilmiş, en yıllanmış şarap açılmış, kariyer, evlilik, seks ve tabii ki futbol üzerinde ‘ciddi’ laflar ediliyor. Kıskanmamak elde değil! Empati - sempati için bu karenin Türkçe’de karşılığını erkek erkeğe çıkılan, Boğaz manzaralı bir rakı - balık gecesi olarak çevirelim. Erkek erkeğe tatile çıkma ya da yeme-içme hadisesi can çekse de ‘bir gören olur’ endişesiyle sürekli erteleniyor. Taşlar yerine oturduysa günün sorusu gelsin:



Yazının Devamı

OTOPARK’A GiREN TERLER

15 Haziran 2010

Birkaç gün arayla şehrin farklı noktalarında, farklı amaca hizmet eden ‘garaj’ temalı iki etkinlik, Akmerkez’in ‘Garage Sale Party’si ile Tophane’deki ‘Guerilla Parti vol.2’. Ve iki gecenin ardından kalan cevapsız sorular

Gerilla partisi için telefona düşen mesaja bakarak, partinin yerini buluyorum. Hattın diğer ucunda her ay şehrin muhtelif noktalarında ücretsiz olarak dağıtılan bağımsız şehir dergisi ZERO’yu çıkaran ekip var. Ekip, ‘9’ isimli tematik yeni bir dergi ve derginin lansmanı olarak da otoparkta gerilla partisi düzenleniyor. İlkinde Levi’s, ikincisinde Bilstore, Nike ve Vespa garajda partileyip, sonrasında ‘dokuz’ doğurmuş. Yeni ‘9’un temasıysa ‘Here comes the sun’ (Beatles’a saygılar). Dergide sokaktan dokuz ismin, yazlık halleri resmedilmiş, güneşe ve yaza dair methiyeler dizilmiş. ‘Lastik pabuç’ Can, Otto Nevzat ve Fem Güçlütürk gibi tanıdık simalar da dergide mevcut.

Sözde değil, özde konsept
Parti ayağı için Tophane’de bir otoparkta, piksel piksel bir dünyanın içindeyiz. Girişte ufak, nostaljik bir sergi var. Ateri salonlarından büyümüş, Mario’yu kendine kardeş bellemiş jenerasyon Commador 64’ten ilk Game Boy’a, ilk oyuncaklarını tek tek anımsıyor sergiyi

Yazının Devamı

BODRUM’DAN SEZONLUK PARTi

8 Haziran 2010

Shop&Miles ve Maça Kızı’nın 10’uncu yılı şerefine verilen partide, sahnede Arielle Dombasle, parti alanında ‘olması gereken’ tüm davetliler, iskelede ‘yandan çarklı’ cemiyet tekneler ve uzakta bir adet Süreyya Yalçın. Bu şık partiyle Bodrum sezonunu açtık. Vatana, millete hayırlı olsun!


Yazlık bir yerde, son derece şık, zarif bir partiye davetliyseniz gardırobunuz ve siz zor bir imtihandan geçiyorsunuz demektir. Gecenin ev sahibi Shop&Miles ve Maça Kızı, ‘dresscode’u ‘Smart Casual’ olunca işin içinden çık çıkabilirsen! ‘Smart Casual’ ve ‘spor ama şık’ gibi kavramlar çoğu davetliye göre kadınların ofsayt ile olan ruh uyuşmazlığından, kavram karmaşasından farksız bir durum. Örnekler gecede bir bir önümüzde geçiyor: Düğün yolunda yolunu şaşırmış Maça Kızı’na düşmüşü de var, bikinisiyle kalıp üstüne değiştirmeyi unutan da! Peki, ‘Smart Casual’ nedir, ne değildir? Uzmanlar, “Ceket giy ama keten olsun, gömlek giy ama hafif dışarı salınsın, kravat olmasın, abartılı takı/aksesuar olmasın” diyor. Mekanın hangi açısından baksanız ışıltı tutulmasına sebep olan şıkırtılı bir kıyafet kesinlikle değildir. Siyah gömlek altına renkli ayakkabı? Belki. Renkli keten pantolon,

Yazının Devamı