Margherita Husmanov, daha 20’li yaşlarının başında olan Ukraynalı bir kadın.
Ülkesinden Polonya’ya geçtiğinde aklında yardım gönüllüsü olmak yoktu.
Ama ne İngilizce ne de Lehçe bilen Ukraynalı kadınları görünce sınırda kalıp onlara yardım etmeye karar verdi.
Gönüllü olduğu ilk gün İtalya’da seks sektöründe kullanmak üzere kadın arayan üç kişiyi polise yakalattı.
Polonya-Ukrayna sınırında başka kahraman kadınlar da var.
Onlardan biri, geçmiş yıllarda fuhuşa sürüklenmiş, sonra bir şekilde kurtulmuş, adını değiştirmiş ve şimdi çocukları ve yuvası olan bir kadın.
Başka kadınlar da aynı zorlukları yaşamasın diye Polonya sınırında gönüllü olarak çalışıyor, gördüğü her şüpheli kişiden kimliğini soruyor, kayıt yaptırmalarını istiyor.
Ama bu cesur kadınların çabası yeterli olmuyor.
'ABD, Türkiye’yi Batı’ya döndürmek için savaşı fırsat olarak görüyor'
Başlıktaki değerlendirme bana değil Yunanistan Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına ait. Ankara'ya karşı duruşu bilinen başkentler Viyana ve Roma'dan gelen övgülerin ardından, Yunan Dışişleri gazetelere bilgi yağdırmaya başladı.
Durum Atina açısından öyle acıklı bir hale gelmiş ki mayıs başında görev süresi dolacağı için Atina'dan ayrılacak olan ABD Büyükelçisi Jeffrey Payat'ın Washington'a döndükten sonra enerjiden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak atanacağı, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı, Türkiye düşmanı, Robert Menendez'in de zaten F-16 satışına izin vermeyeceğini yaza yaza anlatıyorlar Türkiye'nin Batı'daki hızlı yükselişini.
Bu ve benzeri züğürt tesellisi cümleleri çıkarınca geriye kalan bilgiler şöyle:
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Noland, 2023 yılında iki ülkede yapılacak seçimlere kadar, Atina-Ankara ilişkilerinde gerginlik istemediklerini Atina ve Rum Kesimi'nde görüştüğü muhataplarına söylemiş.
Üst
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler, Silahlı Hizmetler ve İstihbarat Komitesi üyesi 44 milletvekili 4 Nisan tarihinde ABD Başkanı Biden’a bir mektup gönderdi.
Mektupta Ukrayna’ya daha fazla yardım edilmesi için çeşitli talepler sıralandı.
Bu taleplerden biri, hava savunma sistemi için Ukrayna’ya Stinger füzelerinin yollanması, diğeri de Rus kuşatma taktiklerini kırabilecek uzun menzilli ve gelişmiş SİHA’ların teslim edilmesi oldu.
ABD Temsilciler Meclisi üyeleri gelişmiş ve uzun menzilli SİHA’ları “Örneğin Bayraktar TB2) diye tanımlamış.
Derdim bu talep değil, başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bayraktar TB2 için ABD’den Yunanistan’a kadar birçok ülkede övgü dolu cümleler kuruluyor.
Ermenistan’da milislerin eğitiminde başarısızlık “Bayraktar sizi vurdu” cümlesiyle anlatılıyor.
Buna karşın, Bayraktar TB2 sadece Türkiye’de oyuncak uçağa benzetildi, dünya genelinde her yerde üzerine atlanacak bir eğitim geçmişine sahip olan Selçuk Bayraktar “Erdoğan’ın damadı” o
20 Temmuz 1974 sabahının ilk saatlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı paraşütçü birlikleri Lefkoşa’nın hemen dışındaki Gönyeti bölgesine dalga dalga inerken, SAS birlikleri de Girne yakınlarındaki küçük plajın sahilde kesimini taramış, patlayıcıların olmadığının anlaşılmasının ardından çıkarma gemileri kumsala kapak atmaya başlamıştı.
Bugüne kadar kim oldukları hiç konuşulmadı ama Rumların “Çıkarma Mağusa kıyılarına mı yapılacak?” diye düşünmesini sağlamak için yükleriyle o bölgeye yollanan ticaret gemileri de tekrar Karpaz burnuna doğdu dümen kırmışlardı. Aynı dakikalarda Atina’da telefonlar çalmaya başladı. 15 Temmuz Sampson darbesinden beri “Türkiye hep konuşur ama bir şey yapamaz” diyen Albaylar Cuntası, Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca Türkiye’ye savaş açma kararı verdi. Ankara zaten böyle bir ihtimali hesaplamış, sınır hattında önlemler almış, tüm Ege ve İstanbul dâhil Yunan uçaklarının menzilinin yetebileceği alanlarda karartma uygulamaya karar vermişti.
Fakat
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye F-16 satışına yeşil ışık yakan mektubuna çok sevindik.
Dereyi görmeden paçayı sıvamamak için bu mektuba dair söylenmesi gerekenler var:
Bu mektup durduk yere yollanmış değil. Siyasi kariyeri boyunca önce Ermenistan, sonra Yunanistan'ın büyük destekçisi, Türkiye ve Azerbaycan'ın büyük düşmanı olan Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Frank Pallone ve Yunanistan asıllı Cumhuriyetçi Gus Bilirakis'in öncülüğünde 50 civarında Temsilciler Meclisi üyesinin şubatta Dışişleri ve Savunma bakanlıklarına yolladığı "Türkiye'ye F-16 satmayın" mektubuna cevap olarak yazılmış bir mektup. Mektup önemli ama F-16'lar yarın ABD'den kalkıp Türkiye'ye doğru yola çıkacak havası estirilmemeli.
ABD'nin silah ihracatını Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Bölgesel Güvenlik ve Silah Transferleri Ofisi ile Savunma Bakanlığı'na bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Dairesi birlikte yürütüyor. Süreç Kongre'ye gayri resmi bildirimle başlıyor. ABD Başkanı Biden ilk samimiyet testi de bu noktada başlıyor. Yasal
Buça’da sokaklardaki ceset görüntülerinin ardından Ukrayna ve Rusya karşılıklı olarak birbirlerini suçladılar.
Rusya şu ana kadar iki temel iddiada bulundu.
Birinci iddia, görüntülerin gerçek değil mizansen olduğu iddiası.
Yazması acı ama “oturan ceset”, “kolu sallanan ceset”, “vücudu kaskatı olmamış ceset” başlıklarıyla tartışıldı mesele.
Sonuç, videoların yavaşlatılmış görüntüleriyle arşiv ve yeni görüntülerin kıyaslaması yapılınca görüntüler gerçek çıktı.
Torbaların içerisindeki cesetlerin kaskatı olmama hali nedeniyle öğrenmek zorunda kaldıklarımıza gelince:
Ölümden sonra kasların sertleşmesine “rigor mortis” adı veriliyormuş ama bu dört gün devam etmezmiş.
Kısa bir süre öncesine kadar yaşayan insanların cesetlerine dair tartışmada bir başka tez daha seslendirilmeye başlandı:
Aralık 2016’da Dinamo Kiev-Beşiktaş Şampiyonlar Ligi maçını izlemek için Kiev’e giden çok sayıda Beşiktaş taraftarı saldırıya uğramıştı. Saldıranların üzerlerindeki siyah üniforma ve bereleri o dönem çok anlayamamış, taraftarlık ayarı bozuk holiganlar zannetmiştik bu grupları.
Oysa Beşiktaş taraftarlarına saldıran, bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçelerinden biri olarak gösterdiği Ukraynalı Neonazi grupların üyeleriydi.
Onlar sadece Beşiktaş taraftarına saldırmakla kalmadılar, takımın teknik direktörü olan Lucescu için “Çingeneleri istemiyoruz” diye pankart da açtılar. Kendi teknik direktörüne bu pankartı açan faşistler elbette diğer takımların taraftar ve oyuncularına da ırkçı saldırılarda bulundular. Sonra UEFA ceza verdi, konu kapandı.
Kar topu çığa dönüşürken kimse uyanmadı, uyanan gizli servisler sorunu görmezden geldi ve ortaya Ukrayna’nın Neonazileri çıktı.
Şimdi hem ABD hem de dünya medyası aynı endişeyi paylaşıyor: “Ukrayna’da silah ve savaş tecrübesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna krizinde Türkiye'nin arabulucu rolünü pekiştiriyor. Erdoğan dün Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile telefonda görüştü. Bugün ya da yarın Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşecek. İki liderin boş yere buluşmayacağının farkında olan Ankara, şimdi iki ülkeyi liderlerinin buluşabileceği ortak bir pozisyonda buluşturmaya çalışıyor. Ateşin kesilmesi için şu an kilit olan tek ülke Türkiye, tüm dünya bunun farkında, Ankara da, bu farkındalığın farkında.
Rusya-Ukrayna krizi, başta Almanya olmak üzere Avrupa'yı ordularını tekrar gözden geçirme mecburiyetinde bırakırken, NATO'nun alternatifsiz halini de herkese tekrar hatırlattı. Hem arabulucu ülke olmanın prestiji hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin NATO içerisindeki konumu, siyasi sebeplere dayalı örtülü ambargoların kalkmasının yolunu açacak gibi.
O yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarında denge politikası izliyor ve buluşturan değil, barıştıran ülke olmanın çabasını harcıyor.
İsrail Cumhurbaşkanı'nın ardından İsrail Başbakanı