ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler, Silahlı Hizmetler ve İstihbarat Komitesi üyesi 44 milletvekili 4 Nisan tarihinde ABD Başkanı Biden’a bir mektup gönderdi.
Mektupta Ukrayna’ya daha fazla yardım edilmesi için çeşitli talepler sıralandı.
Bu taleplerden biri, hava savunma sistemi için Ukrayna’ya Stinger füzelerinin yollanması, diğeri de Rus kuşatma taktiklerini kırabilecek uzun menzilli ve gelişmiş SİHA’ların teslim edilmesi oldu.
ABD Temsilciler Meclisi üyeleri gelişmiş ve uzun menzilli SİHA’ları “Örneğin Bayraktar TB2) diye tanımlamış.
Derdim bu talep değil, başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Bayraktar TB2 için ABD’den Yunanistan’a kadar birçok ülkede övgü dolu cümleler kuruluyor.
Ermenistan’da milislerin eğitiminde başarısızlık “Bayraktar sizi vurdu” cümlesiyle anlatılıyor.
Buna karşın, Bayraktar TB2 sadece Türkiye’de oyuncak uçağa benzetildi, dünya genelinde her yerde üzerine atlanacak bir eğitim geçmişine sahip olan Selçuk Bayraktar “Erdoğan’ın damadı” olarak anıldı.
Siyasi rekabetin bitip, siyasi düşmanlığın başladığı noktayı gösteriyor bize tüm bu yaşananlar.
Ortak gururu, ortak sevinci, ortak acısı olmayan toplulukların millet olmaktan çıkıp sadece kalabalıklar haline geldiğini acaba ne zaman hatırlayacağız?..
İmkânlar kullanılmazsa domates 50 lira da olur
Tüm dünyada sera üretiminde ana maliyet unsuru ısıtmadır.
Isıtma için ister soba, elektrik sistemi, ister kalorifer ve sıcak havayla ısıtma yöntemini kullanın, fark etmez.
Dünyada sera üretiminde maliyeti düşürmek için bir süredir jeotermal kaynaklar kullanılıyor. Yani yer altı sıcak su kaynakları kullanılarak enerji maliyeti düşürülüyor.
Türkiye’de en fazla jeotermal kaynak Ege Bölgesi’nde ama en az sera yatırımı da Ege’de.
Türkiye’de en az jeotermal kaynak Akdeniz’de ama en fazla sera üretimi de Akdeniz Bölgesi’nde.
Aklını ve kaynağını kullanamamanın en güzel örneklerden biri halimiz.
Isınma giderine katlanmamak için kışın üretimi durdurup, sonbahar ve ilkbaharda üretim yapan bir seracılık anlayışımız var ve halen domatesin fiyatına şaşırabiliyoruz.
Asıl şaşırmamız gereken bu şaşkın halimiz.
Bilinçaltı temizliğinde fiyat şaşkınlığı
Eylem Amine Altunkaynak, son 4-5 gündür Türkiye gündeminde.
Miraç Hakikatiyle Bilinçaltı Temizliği, Kuantum Eğitimi gibi verdiği derslerle dalga geçiyor millet.
Ders başlıkları çok anladığım konular değil ama bir işletme fakültesi mezunu ve tüketici olarak fiyat-maliyet analizi konularını bilirim biraz.
Sözünü ettiğim hanımefendi özel seanslarda “Bireysel Farkındalık Görüşmesi” yapıyormuş.
Bir aylık online paketin fiyatı 5 bin 600 lira, yüz yüze paketin fiyatı da 8 bin 345 lira.
Rakam ilginç geldi bana, fiyatın 8 bin 500 ya da 8 bin 300 değil de 8 bin 345 lira olmasının sebebi ne acaba?
Türkiye’de parası, zamanı ve ilgisi olan bu eğitimi alır, bildiğini iddia eden de verir, ona karışamam, yeter ki parayı harcayan harcadığının, kazanan da kazandığının vergisini ödemiş olsun.
Şehir magandaları durduk yere artmadı
Günlük nüfusu 20 milyon kişi olan bir şehir düşünün.
Trafikte suç işlemek serbest, sadece ceza yazmak için pusu atılan yerlerde var trafik polisi.
Eskiden sadece galericiler kaldırımları işgal ederdi, şimdi bir de elektrikli scooter’lar çıktı başımıza.
Akaretler’de yeni dikilmiş fidana bağlıyorlar, caddelerde görme engelliler yürüyebilsin diye yapılan yerlere, kimsenin umurunda değil, Büyükşehir aldığı toplu işgaliye parasına bakıyor.
Kaldırım demişken, trafiğin sıkışık olduğu saatlerde aslında motosiklet yolu oluyor kaldırımlar.
Aynı gün bir sürü kanunu çiğneyip cezasız kalanları suç işlemeye özendiriyor bu sistem. İstanbul’un Valisi, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı, duyuyor musunuz?