Facebook’un ilk kullanılmaya başladığı yıllarda ilginç bir araştırma sonucu okumuştum. Araştırma kadınların eskiden yataktan kalkar kalkmaz aynaya baktıklarını ama Facebook’tan sonra ilk iş olarak telefonlarının ekranına baktıklarını söylüyordu.
Kolay iletişimin cicim yıllarıydı o zamanlar, her dilediğimizde her istediğimiz kişiye ulaşmak hoşumuza gidiyordu.
O köprünün altından çok sular aktı, birilerine erişme hakkının aynı zamanda başkalarına bize erişme hakkı verdiğini de öğrenmiş olduk.
Bugün sinema salonlarında, şirketin Whatsapp grubundan bir mesajı kaçırır mıyım acaba diye endişe edip, telefonun ekranına bakan, mesaj yazan, bir yerde şarjı biter ya da telefonu çekmezse diye endişe eden milyonlar dolaşıyor aramızda.
Özellikle beyaz yakalı çalışanların en korktuğu şey, ofisten gelen bir mesaja ya da soruya zamanında yanıt verememiş olmak.
Türkiye’de daha yasal altyapı ve içtihat henüz oluşmadı ama dünya bu rahatsızlıkla ciddi anlamda mücadele etmeye başladı.
Artık bırakın telefonunuzun kapalı olmasını,
Her çocuğun bir okuma bayramı olur hayatta.
Siz çocuğunun okuma bayramına gidemeyen anne ve babaları bilir misiniz? Ya evladının bir gece önce balonlarını şişirip, süslerini astığı doğum gününe gidemeyen anne babaları? Çocuğuyla hiç akşam yemeği yiyememiş evladını hiç okula uğurlayamamış anne babaları bilir misiniz?
Aslında biliyorsunuz, çoğunun seslerini tanıyor, görüntülerini de hatırlıyorsunuz ama ya adları?
Her sabah uyandığınızda dokunduğunuz televizyon kumandasında karşınızda olan adam ya da kadın, her sabah en geç saat 04.00’te işinin başında oluyor.
Siz akşam yemeğinden kalkarken ana haberleri sunanların mesaisi daha yeni bitiyor, 22.00 civarında varıyorlar evlerine, ilk iş o saatte uyumuş çocuklarını öpmek oluyor.
Bayram sabahı siz banttan yayın müzik ya da magazin programları seyrederken, onlar haberin başında, canlı yayında oluyorlar. Kimi çekiyor, kimi yazıyor, kimi de sunuyor.
39 yaşında aramızdan ayrılan Özlem Sarıkaya Yurt, bu saydıklarımın hepsini yaşadı meslek hayatında.
Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkarken kullandığı argüman “Müttefiklik ruhu”.
“Benimle müttefik olacaksanız, Türkiye’ye örtülü silah ambargosu uygulayıp, ülkeme karşı terör eylemleri gerçekleştirenlere silah ve siyasi destek sağlayamazsınız” diyor Ankara. Görünen hedef İsveç ve Finlandiya ama asıl mesaj ABD ve Almanya’ya.
Suriye’deki terör gruplarına 2022’de 200 milyon doların üzerinde silah verecek ABD. Türkiye, F-16 modernizasyonu ve satışı için aylardır bekliyor.
Almanya, PKK ile görünür bir mücadele veriyor ama örtülü ambargoda başı çeken ülke durumunda.
Türkiye’nin “müttefiklik ruhu” tanımlamasına bakınca, bu kriz tahminen ABD Başkanı Biden ile çözülecek.
İsveç bize IQ testi yapıyor galiba
Stockholm ile Afrin arası 4 bin 385, Kilis ile Afrin arası 38.2 kilometre.
Binlerce kilometre uzaktan İsveç bana ne yapacağımı söylüyor, yetmiyor, coğrafyayla uzak yakın alakası olmamas
Rize’nin çayı mı meşhurdur yoksa portakalı mı?
Bu soru bugün için çok saçma geldi size değil mi?
Bundan bir asırdan biraz daha uzun bir süre önce de bu soru saçmaydı.
O dönemde Rize için portakal, mısır ve pirinç kadar önemli ve çok yetiştirilen bir üründü.
Çayın ne adı ne de tarımı vardı o zaman.
İstanbul’daki kahvehanelerde adı üzerinde kahve içilirdi en çok, çay içme alışkanlığımız yoktu.
Bugün bir “Merhaba” kadar sık söylenen “Gel bir çayımı iç” cümlesi dilimize girmemişti.
Çay, Rize’ye büyük mücadelelerle geldi, Osmanlı’dan, Cumhuriyet’e devamlılığı olan nadir ürünlerden biri oldu.
- Çarşamba günü Wall Street Journal, ABD Başkanı Biden’ın Kongre’ye Türkiye’nin F-16’larla ilgili taleplerine olumlu yanıt verilmesini isteyen bir mektup yazdığını duyurdu. Bu siyasi açıdan sevindirici bir gelişme. 31 Ekim Pazar günü Roma’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Görev sürem boyunca ABD-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için elimden geleni yapacağım” diyen Biden, şu ana kadar sözünü tuttu.
- Burada dikkat etmemiz gereken nokta şu: Türkiye, ABD’den iki ayrı talepte bulundu. Birincisi, şu an elimizde bulunan 80 civarı F-16’nın en üst seviye olan Block 70 seviyesine çıkarılması, diğeri de 40 adet yeni F-16 satışının gerçekleşmesi. Biden’ın Kongre’ye yolladığı mektupta öncelikle 80 F-16’nın modernizasyonuna onay istediği bilgileri geliyor. Bu, ABD Başkanı Türkiye’ye kazık atıyor anlamına gelmez. Biden, Kongre’deki Türkiye muhaliflerinin itiraz tonunu düşürmek ve biraz da Beyaz Saray’ın gücünü test etmek adına böyle bir adım atmış
Kendi tabanından ve iktidara karşı olan herkesten dokunulmazlık istiyor Ekrem İmamoğlu.
İstediği dokunulmazlık milletvekilliği dokunulmazlığından çok daha fazlası.
Başkan kendisini eleştirenleri “Bilerek ya da bilmeyerek başkalarının değirmenine su taşımakla” itham etti ya, ondan söz ediyorum.
Bu “başkaları” kısmını açmak lazım:
İmamoğlu’nun başkaları kümesindeki isimlerden birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan ise diğeri de CHP Genel Merkezi’nde Kılıçdaroğlu’nun aday olması için uğraşan ekip olmalı.
Yani iktidara muhalifseniz ve Kılıçdaroğlu’ndan da seçim kazanacak performans beklemiyorsanız, “Beni eleştirmeyin”, “Beni yıpratmayın” demeye getiriyor İmamoğlu.
Bizim demokrasimizde seçim sonuçlarını muhalefetin halka umut vermesi değil, vatandaşın iktidarı cezalandırmak için oy kullanması belirliyor maalesef.
Bugüne kadar bu kaide iki kere bozuldu.
Gazeteci takip ettiği 61 yaşındaki adamın kullanıp bıraktığı peçeteyi masadan aldı, ardından onu hemen bir numune poşetine koyup, DNA örneği almak için kliniğin yolunu tuttu.
Aydınlanmamış seri cinayetleri çözmeye çalışan dedektiflerin uyguladığı bu taktikle DNA bilgileri alınan kişinin adı Alexander Stuart-Houston. Sıradan, bir yaşlı ama Hitler’in büyük yeğeni olduğu için DNA’sı son derece önemliydi.
İngiliz gazeteleri de Hitler’in Avusturyalı kuzeni ve diğer 39 uzak akrabasını DNA örneği vermeye ikna ettiler.
Sonra sonuç geldi, Hitler’in akrabalarından alınan örneklerde Haplogroup E1b1b1 adlı bir kromozom bulundu.
Batı Avrupa’da nadir görülen bu gen, en yaygın olarak Fas, Cezayir ve Tunus Berberilerinde ve Aşkenazi ve Sefarad Yahudileri arasında görülüyor.
Aryan ırkın peşinde koşan, 15-16 yaşında Aryanlık testini geçen kızlarla, biraz daha büyük saf ırktan olduğu belli erkekleri çocuk yapsınlar diye kamplarda toplayan, Aryan olmayanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapıp, soykırım adımları atan
Orman Genel Müdürlüğü, bu yıl orman yangınlarıyla mücadelede 22 uçak, 55 helikopter, 6 İHA ve diğer araçların görev yapacağını açıkladı.
“2022 yılında orman yangınlarıyla mücadelede, 22 uçak, 55 yangın söndürme helikopteri, 6 idare helikopteri, 6 İHA, tanker uçaklar için 500 ton geciktirici, 1359 arozöz, 2.270 ilk müdahale aracı, 692 iş makinesi ve 21.000 personel görev yapacak. Ayrıca Havacılık Dairesi Başkanlığı kuruldu.”
* Türkiye bürokrasisi uzun zamandır kamu adına sorulara cevap vermiyor. Orman Genel Müdürlüğü, çarşamba günü sorduğum sorulara yanıt verdi.
15 dakika içinde
Yanıtta tüm sorularımın cevapları olmasa bile, iletişim kurma nezaketinin gösterilmiş olması önemli. Yazıya herkesin çok merak ettiği uçak ve helikopter sayısıyla başladım ama Orman Genel Müdürlüğü de benimle aynı fikirde: “Orman yangınlarında asıl unsur karadan müdahaledir. Sizin de yazınızda vurgu yaptığınız gibi orman yangınlarında hava araçlarının tek başına yangının