Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

20 Temmuz 1974 sabahının ilk saatlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı paraşütçü birlikleri Lefkoşa’nın hemen dışındaki Gönyeti bölgesine dalga dalga inerken, SAS birlikleri de Girne yakınlarındaki küçük plajın sahilde kesimini taramış, patlayıcıların olmadığının anlaşılmasının ardından çıkarma gemileri kumsala kapak atmaya başlamıştı.

Bugüne kadar kim oldukları hiç konuşulmadı ama Rumların “Çıkarma Mağusa kıyılarına mı yapılacak?” diye düşünmesini sağlamak için yükleriyle o bölgeye yollanan ticaret gemileri de tekrar Karpaz burnuna doğdu dümen kırmışlardı. Aynı dakikalarda Atina’da telefonlar çalmaya başladı. 15 Temmuz Sampson darbesinden beri “Türkiye hep konuşur ama bir şey yapamaz” diyen Albaylar Cuntası, Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca Türkiye’ye savaş açma kararı verdi. Ankara zaten böyle bir ihtimali hesaplamış, sınır hattında önlemler almış, tüm Ege ve İstanbul dâhil Yunan uçaklarının menzilinin yetebileceği alanlarda karartma uygulamaya karar vermişti.

Haberin Devamı

‘Türkiye’nin muhteşem geri dönüşü’

Fakat hem Atina hem de Ankara’nın hesaba katmadığı bir durum vardı.

Tüm darbeciler gibi Albaylar Cuntası da sahip oldukları tankların büyük kısmını başkent etrafına yığmış, namluları kendi halkına çevirmişti. Sonuçta Albaylar Cuntası, Türkiye’ye savaş ilan edemedi ve yedi yıllık acı bir dönemin ardından iktidarı sivillere teslim etmek zorunda kaldı.

O zamanın üzerinden 48 yıl geçti ve çoğumuz farkında değiliz ama Türkiye’nin diplomasi sahasına geri dönüşü, Başbakan Mitçotakis’in uluslararası arenada dikkat çekmek için yaptıkları, Yunanistan’da hükümeti fena halde sallamaya başladı.

***

Hikâyeyi tam anlatmak lazım: Perşembe günü Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy Yunanistan parlamentosuna hitap etti.

Yunanistan Başbakanı rica ettiği için, Zelenskiy parlamentoya hitap etmeyi kabul etti.

İsrail’de tam tersi olmuş, Zelenskiy konuşmak istemiş, İsrail de bu talebe hemen evet dememişti.

Her neyse, Yunanistan Başbakanı’nın amacı ülkesini dünya gündeminde tutmak, Türkiye’nin diplomatik geri dönüşüyle esen rüzgârı biraz olsun dindirmekti.

Haberin Devamı

Beklenenin tam aksi oldu, Zelenskiy konuşması sırasında Yunanistan kökenli, Neonazi damarı bilinen iki Azov Taburu üyesine söz verdi. Bu da ortalığı toz duman etti.

Yunan halkı faşizmden çok çekmiş bir halktır, iki Neonazi’nin Yunan parlamentosuna hitap etmesi büyük kriz yarattı.

Muhalefet milletvekilleri oturumu terk etti, medya ayağa kalktı. Kriz başladıktan üç saat sonra Yunanistan Hükümet Sözcüsü, Zelenskiy’in davranışını uygun bulmadıklarını açıkladı.

Kriz iki gündür sürüyor, Ukrayna’nın Atina Büyükelçiliği “Konuşan askerler Neonazi falan değil” diye açıklama yaptı ama kimsenin umurunda olmadı.

İlk paragrafın sonuna geri dönelim: Yunanistan’da şu an zaten demokrasi var diyoruz ama kazın ayağı biraz farklı. Yunanistan’da Miçotakis hükümeti, yasa dışı ilan edilen, Neonazi unsurlar içeren Altın Şafak Partisi’nin oylarını kendi bünyesinde tutabilmek adına inanılmaz işler yapıyor. Mesela polis sayısı katlanarak artarken, öğretmen-doktor sayısı yerinde sayıyor. Kötü olan, eline silah verilen devlet kadrolarının tamamının aşırı sağ tabandan gelmesi. Bu gidişat Yunanistan’da demokratik rejimin geleceği açısından ciddi bir sıkıntı aslında.

Haberin Devamı

***

Yine çoğumuzun fark etmediği bir gelişme daha yaşandı.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, perşembe günü Kıbrıs’ın iki yakasını ziyaret etti.

Nuland’ın Ersin Tatar için Cumhurbaşkanı ifadesini kullanması elbette önemli ama daha önemlisi Güney’e söylenenler.

Rum lider Anastasiadis, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın kendisinden Türkiye’nin Akdeniz enerjisine dâhil edilmesini istediğini açıkladı. Rum lider o kadar öfkeliydi ki “EastMed’e, AB karar verir, ABD karışamaz” diye eklemeden edemedi.

Konunun geldiği noktayı Yunanistan’dan satırlarla özetleyeyim: “Son aylarda Türkiye, uluslararası arenadaki konumunu yeniden tanımlamaya çalışarak muhteşem bir dönüş yapıyor”, “Yunanistan’da komşunun bu girişimi kıskanç bir hayranlıkla ve sızlanma eğilimleriyle karşılandı.” “Yunanistan’ın tüm dış politikası aptal ve maceracı Türkiye’nin nasıl hareket ettiği, maceracı düşmanımın düşmanı dostum” çizgisinde ilerledi. Öcalan fiyaskosu bu algının sonucudur.”

Bu satırlar bana değil, Kathimerini’de yazan Sakis Moumtzis’e ait. Dikkat edin, Yunanistan’a Başbakanı olma hayalini her gün Türkiye’ye saldırarak gerçekleştireceğini zanneden Dışişleri bakanı Dendias’ın esamesi bile okunmuyor artık.

***

Türkiye, nüfusu, tüketim iştahı, ordusu ve konumuyla büyük bir ülke. El uzattığı ülkelerin o eli geri çevirmesi çok kolay olmuyor. Yunanistan bunu nedense her seferinde unutup, Türkiye ile olan sorunlarını hep başkaları üzerinden çözmeye çalışıyor. Fakat haklı oldukları bir nokta yok değil, Türkiye’de siyaseti hep iç politika yönlendiriyor. İktidara gelinceye kadar muhalefet partilerinin ne düşündüğü hiç açıklanmıyor. Mesela Mavi Vatan konusunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne dediğini hiç bilmiyoruz; birçok dış politika sorunumuzun başlangıcı, eski Dışişleri Bakanı Davutoğlu da hiç konuşmadı bu konuda. Yunanistan’ı sorunları konuşarak çözmeye ikna etmek için Ege’deki duruşumuzun bir hükümet değil devlet politikası olduğunu anlatmamız gerekiyor.

An’lar

1914 - Meclis-i Mebusan Caddesi: 108 yıl öncesine ait olsa da biraz dikkatli bakınca neresi olduğunu anlayabildiğimiz nadir yerlerden biri İstanbul’da.

‘Türkiye’nin muhteşem geri dönüşü’

1970 - Kilyos: Türk filmlerinin değişmez mekânı, Turban Otel’i İstanbul sosyetesinin buluşma yeri olan Kilyos. Dalgalar hariç neredeyse her şey değişti.

‘Türkiye’nin muhteşem geri dönüşü’

1967 - Sirkeci: Meğer 55 yıl önce de tabela kirliliği hayatımızın bir gerçeğiymiş.

‘Türkiye’nin muhteşem geri dönüşü’

Haftanın fotoğrafı

“...Bir çocuk sularda kaybolan / Bulutu çekiyor düşlerin ağıyla / Eprimiş bir geleceği, gri anları / Karşılıksız soruları çekiyor üstüste / Sorular mı, hedefini bulamayan / Bir bumerangtı çocuğun elinde”

‘Türkiye’nin muhteşem geri dönüşü’

Ahmet Telli’nin Kirlenen Ütopya şiirinden aldım okuduğunuz mısraları. İdlib’de iftarlık dağıtımından… Çocukların yüzündeki sevince aldanmayın. Büyüklerin, dinleri ve göz renkleri farklı başka savaş mağduru çocukları bu çocuklardan daha fazla konuştuğu bir dünyada yaşıyoruz. Sadece ütopya değil tüm yaşamın kirlendiği bir dünyanın çocukları onlar...