Aralık 2016’da Dinamo Kiev-Beşiktaş Şampiyonlar Ligi maçını izlemek için Kiev’e giden çok sayıda Beşiktaş taraftarı saldırıya uğramıştı. Saldıranların üzerlerindeki siyah üniforma ve bereleri o dönem çok anlayamamış, taraftarlık ayarı bozuk holiganlar zannetmiştik bu grupları.
Oysa Beşiktaş taraftarlarına saldıran, bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçelerinden biri olarak gösterdiği Ukraynalı Neonazi grupların üyeleriydi.
Onlar sadece Beşiktaş taraftarına saldırmakla kalmadılar, takımın teknik direktörü olan Lucescu için “Çingeneleri istemiyoruz” diye pankart da açtılar. Kendi teknik direktörüne bu pankartı açan faşistler elbette diğer takımların taraftar ve oyuncularına da ırkçı saldırılarda bulundular. Sonra UEFA ceza verdi, konu kapandı.
Kar topu çığa dönüşürken kimse uyanmadı, uyanan gizli servisler sorunu görmezden geldi ve ortaya Ukrayna’nın Neonazileri çıktı.
Şimdi hem ABD hem de dünya medyası aynı endişeyi paylaşıyor: “Ukrayna’da silah ve savaş tecrübesi kazanan Neonaziler ülkelerine döndüğünde ne yapacaklar?”
***
Aslında sorunun cevabı belli ve kötü örneklerle dolu.
2019’da Yeni Zelanda’da camide 51 Müslüman’ı katleden Brenton Tarrant ve ABD’de Yükseliş Hareketi’nin terör saldırılarından yargılanan üyeleri, İtalya’da cami bombalamaya çalışan Neonazi’nin Ukrayna’daki Neonazilerle ilişkisi çıktı.
Çin istihbaratının Hong-Kong’daki ayaklanma girişimi ve terör eylemlerinin ardından da yine Neonaziler çıktı.
Neonazi demek meselenin vahametini anlatmakta yetersiz kalıyor aslında.
Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan, hareketlerini son Haçlı Seferi olarak tanımlayan, Müslüman, Yahudi ve Romanlardan nefret eden gruplar bunlar.
Fakat ideoloji dedikleri faşizm çamuru öyle bulanık ki cümlelerinde İskandinav mitolojisindeki tanrılardan biri olan Wotan’ı da selamlamayı ihmal etmiyorlar.
Ukrayna hepsi için önemli zira, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Neonazi hareketinin devlet içerisinde yarı legal hale geldiği tek ülke Ukrayna oldu, bu da Yahudi bir Başkan’ı olmasına rağmen tüm Neonaziler için Ukrayna’yı savunma güdüsüne yol açıyor.
Sokakta polisle devriye gezmek, paramiliter bir grubun yasal statüsü kazanması... Mecliste temsille sınırlı değil Ukrayna’daki Neonazi kazanımları.
Asgardsrei Müzik Festivali’ni hiç duydunuz mu? Kiev’de üst üste altı yıl boyunca düzenlendi.
Dünyadaki tüm Neonaziler buluşup, Nasyonel Sosyalist black metal konserlerine katılıyor, konserlerden önce de “Kafes Dövüşü” organizasyonları yapıyorlar. Fransa’nın, 1968’de kurulup, 2017’de dağıldığı sanılan aşırı sağcı Groupe Union Défense üyeleri 2019 yılında Asgardsrei’de bayrak açtılar.
Dünyada tüm Neonazi ve sempatizanlarının yasal festival düzenlediği bir başka ülke daha yok.
***
İki noktanın altını kalın kalın çizmem gerek.
Neonaziler, antisemitizmi yasaklayan Zelenskiy’den nefret ettiklerini saklamıyor, Ukrayna’ya Nasyonel Sosyalizm adına savaşmak için gittiklerini söylüyorlar.
İkinci nokta, bu yazdıklarım Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçelerinden birinin haklı olduğunu göstermiyor.
“Rus İmparatorluk Hareketi” adını çoğu kişi duymamıştır.
Neonazi yapılanması olan bir grup, beyaz ırkın üstünlüğü kadar savunduğu diğer konu Rusya’nın tekrar imparatorluk haline dönmesi. Hayal dünyasında yaşayan sıradan gençlerin işi gibi algılanmamalılar ama.
2016’da St. Petersburg’da bu grubun kamplarında eğitim alan İsveçliler, ülkelerine döner dönmez bir mülteci barınağının da aralarında olduğu çeşitli hedeflere bombalı saldırılar düzenlediler.
Rusya’da, Putin’e rağmen böyle bir kamp ve grubun yaşamasına olanak yok.
Çoğu gözlemci, Rusya Devlet Başkanı’nın Avrupa’daki Neonazi gruplarla bağlantı içinde olan ve Avrupa’yı istikrarsızlaştırma potansiyeli olan bu gruba göz yumduğunu düşünüyor.
Çelişkiye bakar mısınız?
Rusya’daki Neonazi yapılanmasını görmezden gelen Moskova, Ukrayna’daki Neonazi hareketini işgal sebeplerinden biri haline getirdi.
ABD’nin çelişkileri de en az Rusya kadar fazla ama.
Rus İmparatorluk Hareketi’ni terör örgütleri listesine alıp, Ukrayna’daki yapılanmayı liste dışı bırakmak ilginç bir karar.
***
Neonazi unsurları barındıran Azov Taburu Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden beri en çok konuşulan yapı durumunda.
Rusya’ya karşı 2014’ten beri savaştıkları bilgisi doğru ama eksik.
Ukrayna’daki Neonazi hareketin beyaz ırktan aşağıda gördüğü etnik gruplara saldırı, işkence yaptıkları uluslararası kayıtlarda yazılı, şimdilerde Azov Taburu’na övgüyü serbest bırakan Facebook, daha önce Azov Taburu’nu öven paylaşımları nefret suçu kapsamına almış ve övgü yazanların da hesabını askıya almıştı.
Rusya için savaşan Çeçen güçlere karşı kurşunlarına domuz yağı sürdüklerini video çekerek ilan eden bir grup Azov Taburu.
Bir yerde pislik varsa mutlaka CIA izi vardır diye düşünenler yine haklı çıktı.
Ocak 2022’de yayımlanan bir Yahoo News haberine göre, CIA, 2015 yılından beri Ukrayna’da belirli gruplara gizli eğitim veriyor.
Biraz daha geriye gidince, Tne Nation dergisinin Ocak 2016’da yayımladığı haber çıkıyor karşımıza.
İki Kongre üyesinin Azov Taburu’na silah, eğitim ve diğer yardımları sınırlayan Savunma Ödenekleri Yasa Tasarısı, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un yoğun baskısıyla geri çekilmiş.
ABD Adalet Bakanlığı’nın arşivinde, NCJ 171441 sayılı, 1995 yılında yazılmış, 89 sayfalık bir rapor duruyor.
Bu rapor 33 ülkede Neonazi hareketin varlığını kayıt altına alıyor ve tehlikeye işaret ediyor ama Pentagon ve CIA’nın umurunda değil elbette...
***
Takip ettiğim nefret karşıtı sivil toplum kuruluşları ve Neonazi karşıtı medya kuruluşları bugünlerde aynı dili kullanıyor.
Hepsi, Azov Taburu’nun dünyadaki Neonazi gruplara yaptığı çağrıyı, DAEŞ’in zamanında tüm dünyaya yaptığı çağrıya benzetiyor. Korku, Ukrayna’da sıcak çatışma ve silah bulan Neonazilerin ülkelerine döndüklerinde yapacakları.
Yazıyla trajikomik bir bilgiyle bitireyim:
Polonya’dan tutun da İngiltere ve Almanya’ya kadar bir sürü ülkeden Neonaziler bugünlerde Ukrayna’ya gitmeye çalışıyor ama Alman Neonaziler ikiye bölünmüş durumda.
Bir kısmı Ukrayna’yı desteklerken, “Free Saxons”, Free Thüringens” gibi Neonazi gruplar Putin’i destekliyor ve “Putin kazanırsa İslamlaşma sona erecek, Yeşiller Partisi üyeleri de hapse atılacak” diye aralarında mesajlaşıyorlar.
Gizli servislerin oyuncağı olmuş, ideolojisi kanlı, zekâsı kıt, insanlığı sıfır, faşistlerin dünyasındayız bir kez daha...
1920, Kanlıca-Çubuklu:
Denizin kıyısında daracık bir yol. Şaşırtıcı değil zira o zamanlar için İstanbul’a uzak yerler Kanlıca ve Çubuklu.
1940, Yeniköy-Kalender:
Avrupa’da savaş başlayalı neredeyse 7-8 ay olmuş. İstanbul’da, o zamanlar çok daha güzel olan Boğaz’ın kıyısında oturmak, demli bir çay içme lüksünü yaşamak... Rize çayının henüz çok az olduğu zamanlar ama sözünü ettiğimiz zaman...
1962, Bostancı:
Kara tren, Küçükyalı’dan Bostancı’ya yaklaşıyor. Evlerin arasından da geçerek Haydarpaşa’ya varacak. Çoğu yolcusu İstanbul’a ilk kez ayak basacak...
Haftanın fotoğrafı
Kiev’de Mikhailovsv Meydanı’nda hummalı bir çalışma vardı bu hafta. Kiev Prensesi Olga’nın heykeli çatışmalardan zarar görmesin diye kum torbalarıyla çevrelendi halk tarafından. Türkiye’de kum torbalarını sel ve taşkınlarda kullanırız biz, nükleer silahların olduğu bir çağda bir heykeli kum torbalarıyla korumak ilk başta garip gelse bile, insanların elinden geleni yaparak yaşadıkları vicdani huzurun önemini anlamak için güzel bir örnek bu kare.