- Çarşamba günü Wall Street Journal, ABD Başkanı Biden’ın Kongre’ye Türkiye’nin F-16’larla ilgili taleplerine olumlu yanıt verilmesini isteyen bir mektup yazdığını duyurdu. Bu siyasi açıdan sevindirici bir gelişme. 31 Ekim Pazar günü Roma’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Görev sürem boyunca ABD-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için elimden geleni yapacağım” diyen Biden, şu ana kadar sözünü tuttu.
- Burada dikkat etmemiz gereken nokta şu: Türkiye, ABD’den iki ayrı talepte bulundu. Birincisi, şu an elimizde bulunan 80 civarı F-16’nın en üst seviye olan Block 70 seviyesine çıkarılması, diğeri de 40 adet yeni F-16 satışının gerçekleşmesi. Biden’ın Kongre’ye yolladığı mektupta öncelikle 80 F-16’nın modernizasyonuna onay istediği bilgileri geliyor. Bu, ABD Başkanı Türkiye’ye kazık atıyor anlamına gelmez. Biden, Kongre’deki Türkiye muhaliflerinin itiraz tonunu düşürmek ve biraz da Beyaz Saray’ın gücünü test etmek adına böyle bir adım atmış olabilir.
- İşin askeri boyutuna gelince. F-16 5. nesil savaş uçağı, F-35’in yerini tutmaz diyenler haksız değil ama geçen ayın sonunda ABD 6. nesil savaş uçağı NGAD’nin üretimine başlanacağını duyurdu. NGAD, İngilizce Yeni Nesil Hava Hakimiyeti’nin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Bu yeni ve insansız versiyonları da üretilecek uçakların 2030 yılında F-22 Raptor’ların yerine envantere girmesi planlanıyor. Uçak başı maliyetin 300 milyon doları bulabileceği konuşuluyor ki bu parayla 4 adet F-35 alınabilir.
- Sadece havadan havaya mücadelelerde kullanılacak bu yeni uçağın özellikle Çin’e karşı geliştirildiği söyleniyor. 1400 mil ile menzili son derece uzun bir uçak olacak NGAD. Yeri tespit edilmesin diye tanker uçaklardan yakıt almayacak, atılabilir ek depoları olmayacak. Yani ABD açısından 4. nesil savaş uçağı F-16’ların modernizasyonu ve yeni siparişler milyarlarca dolarlık bir ihracat demek.
- Gelelim Türkiye’nin F-16 modernizasyonu ve satın alma ihtiyacına. Yunanistan’ın Fransa’dan satın aldığı Rafale savaş uçakları sayı olarak Ege’deki dengeyi değiştirmez ama unutmayalım ki Yunanistan, 2027’ye kadar F-16’larını modernize etme programını da yürütüyor. İkisi birleştiği zaman Ege’de güç dengesi değişebilir. Dengeyi değiştiren şey silah ya da menzil değil, uçağın burnuna takılan ASEA radarı. F-16’ların en gelişmiş versiyonunda kullanılan ASEA radarları F-35’lerin sahip olduğu sistemin yüzde 95’ini kapsıyor.
- Peki, ABD F-16 satmaz ya da modernize etmezse, Rus jetlerine mecbur muyuz sorusu da akıllarda saklı ya, değiliz. Brezilya bakın, Saab-Embraer üretimi Gripen F-39’dan 4.7 milyar dolarlık bir sipariş vermeye hazırlanıyorlar. 4 artı bir uçak diye tanımlanan bu model, geçen senenin sonunda Kanada’nın F-35 mi, Gripen mi diye uzun uzun düşünmesine neden olmuştu. Kaldı ki Türkiye bugün Fransa’dan Rafale savaş uçağı almak istese, emin olun Macron, teklif mektubuyla Ankara’ya koşar.
Büyük ülke olmak
Sadece topla tüfekle büyük ülke olunmuyor, pazartesi günü Bükreş’te Büyükelçimiz Sayın Füsun Aramaz’ı ziyaret ettim.
Önce binadan söz etmem lazım, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in büyükelçi olarak görev yaptığı dönemde alınmış bir bina; içi de dışı da son derece dikkat çekici ve güzel.
Fakat büyük ülke olmak güzel temsilcilik binalarına sahip olmakla da olmuyor.
Büyük ülke, coğrafyada savaş çıktığı zaman büyükelçilikler koordinasyon içerisinde çalışarak olunuyor.
Savaştan kaçan vatandaşlarının olduğu her kafileyi sınır kapısında karşılayan konsolosluk görevlileriyle, savaştan kaçan her insana yardım eli uzatan, sahra hastanesi kuran yardım kuruluşlarıyla büyük ülke olunuyor.
Savaşın başladığı günlerde on binlerce Türk vatandaşı Romanya’ya ulaşmıştı.
Ek uçak seferleri ve otobüsler ayarlanıncaya kadar Büyükelçiliğimiz, oradaki Türk sivil toplum örgütlerini de organize ederek, insanlara kalacak yer, sıcak yemek de sağladı. Milyon mültecinin akın ettiği Romanya şartlarında büyük bir başarı bu.
İnsan binasına hayran kalarak girdiği elçilikten ülkesine hayran kalarak ayrılıyor.
İstanbul magandalar şehri mi?
- Çarşamba akşamüstü magandalardan biri Belgrad Ormanı’nın içindeki yolu kesip drone ile gelin-damat videosu çekti. “İtiraz edene parasını verdik” dedi, sonra utanmadan dayılandı da... Ormanın yarısı Orman Genel Müdürlüğü’ne, yarısı Büyükşehir’e bağlı sanırım ama vatandaşın can güvenliği yok.
- Perşembe sabah saat 09.00 sularında Bahçeköy’de, 9.40’ta Levent’te market ve bakkallara mal taşıyan kamyonlar tek şeritli yolda trafiği felç ettiler. Korna çalanlara da parmak sallama, küfür. Pandemiden önce bunların bir dağıtım saati vardı, İstanbul Valiliği o saate neden dönmüyor acaba?
- İstanbul’da devlet vatandaşını bu şehir magandalarından korumayı ne zaman aklına getirecek acaba?..