Geçen sene Alaçatı’da bu sene Bodrum’da faaliyet gösteren bir beach-clup, İstanbul piyasasından 18 bin liraya garson topladı.
Alaçatı’da bir işletme geçen hafta 8 bin 500 liraya İstanbul’dan bulaşıkçı aldı.
Ramazan Bayramı’ndan beri İstanbul’da ciddi bir garson sıkıntısı yaşanıyor
Bunun sebebi de Alaçatı ve Bodrum’daki işletmelerin eleman ihtiyacını karşılamak için toplu alım yapması.
Bir garson İstanbul’da bahşişler dahil maksimum 6-7 bin lira kazanıyor.
Ege’nin iki popüler destinasyonunda garsonlar, maaş artı hesaptan yüzde artı bahşişle 16-17 bin liraya kazanıyor.
Üstelik işletmeler elemanların, sadece SGK’sını ödemekle yetinmiyor, yatacak yer ihtiyacını karşılayıp, elektrik-su ve internet faturalarını da karşılıyor.
2012 yılıydı, 16 yaşındaki bir delikanlı bir genç elinde kemerle bir temizlik işçisinin üzerine yürüyor, temizlik işçisi de oğlum bak git diyordu. O video milyonlarca kez izlendi, aynı isimle filmi bile çekildi.
Biz çok eğlendik ama olayın iki kahramanı için hayat öyle olmadı.
Temizlik işçisi Selçuk Kahraman kasten yaralama suçunda 3 yıl 9 ay hapis cezası istemiyle yargılandı, 740 lira para cezasına çarptırıldı. Olayda kullanılan süpürgenin de Gölcük Belediyesi’ne iadesine karar verildi.
O zaman 16 yaşında olan delikanlı en son 4 sene önce haber oldu. Bir fabrikada işçi olarak çalışıyor, mesai arkadaşlarının “Oğlum bak git” şakalarıyla uğraştığını anlattı.
O olaydan sonra temizlik işçisiyle zaman zaman karşılaşmışlar ama hiç konuşmamışlar.
Bunca bilgiyi “Oğlum bak git” lafının, aslında “dayılık yapıp başımı belaya sokma” demenin özeti olduğunu anlatmak için yazdım.
Bugün Ege’nin öte yakasındaki Başbakan Miçotakis’e rakamlarla
Şengül Kurum, matematik öğretmeni ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan’ı Murat Kurum’un eşi. Çarşamba günü kendisini tanıtırken mesleğini ve eğitimini söyledikten sonra “Hanımefendinin öğretisiyle Murat Kurum eşim olur” demeyi tercih etti.
Ata tohumunun köklerinin, tohumu doğum yerinden 200 metre yukarıya ya da 200 kilometre uzağa taşımanın iyi olmadığına dair bilgilerin paylaşıldığı bir masada kahkahalarla karşılandı bu cümle.
Hemen ardından Bakan Murat Kurum da, kendisini tanıtırken “Şengül Kurum’un eşiyim” dedi. Meselenin aslını Emine Erdoğan açıkladı sonra.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde Emine Hanım, “Biz kadınlar da bireyiz” diyerek, “Recep Tayyip Erdoğan eşim olur” ifadesini kullanmış.
Türkiye’de meseleler, haftalık hatta günlük tartışıldığı için bu cümle tam anlamını bulmadı.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1980’li yılların sonunda, Beyoğlu Belediye Başkanı Adayı ve İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde kadınların siyasette aktif olarak yer almasını istediği
- Çevre sorunlarına dair tek bir kaygısı olmayan kimi bürokratların “Hanımefendi öncülük ediyor” diyerek Sıfır Atık Projesi için çabaladıklarına şahit oldum. “Hanımefendi” sözü duyarlılıklar adına ciddi bir motivasyon kaynağı bu ülkede.
- “7 Çok Geç”, 0-6 yaş arası çocukların okul öncesi eğitimi için yürütülen bir proje oldu. Hangi partiden olursanız olun, çocukların kişilik gelişimi açısından sonuna kadar savunulacak bir proje değil mi? Kadına fırsat eşitliği sağlamanın birinci yolu eğitim almasını sağlamak ya, ”Haydi Kızlar Okula” 6-14 yaş kız çocuklarının okula yollanması, ”Ana Kız Okuldayız” projesi, eğitim imkanlarından faydalanamamış, zorunlu eğitim çağı geçmiş kadınların okullu olması için yürütüldü. Bir de “Nerede Kalmıştık” var, kadınlara sadece öğretim değil mesleki beceriler de kazandırmayı amaçlayan çalışma bu da...
- “Mirasımız Yerel Tohum” projesi Anadolu’nun kökeni binlerce yıla dayanan
Yunanistan Savunma Bakanlığı bir süredir hibrit Türkiye tehdidi belgesi sızıntıları yapıyor, aldıkları önlemleri gazetecilere ballandıra ballandıra anlatıyordu.
Yunanistan Başbakanı’nın bu politikasına en güçlü itiraz Yunanistan’ın büyük kesimini temsil eden PASOK ve SYRIZA’dan geldi.
SYRIZA üretilen “hayali tehditler” ve buna dair sızdırılan belgelerin, Yunanistan halkının yaşadığı büyük sorunları gölgeme çabası olarak niteledi.
PASOK da hükümeti ciddiyete ve ulusal strateji belirlemeye davet edip, sızıntıları “garip” olarak niteledi.
Kendi muhalefetinden yediği dayak yetmezmiş gibi, İran’ın iki Yunanistan gemisine el koyması da Başbakan Miçotakis’i zor durumda bırakan bir başka gelişme oldu.
Fakat tüm bunlardan daha acınası olanı Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın yaptığı bir açıklamaydı.
Dendias, ABD Dışişleri Bakanı’yla telefon görüşmesini “Muhatabımı hem retorik olarak hem de sahada Türk provokasyonunun tırmanışı ve Batı Balkanlar’a yaptığım ziyaretler hakkında bilgilendirdim” diye aç
Türkiye’de İstanbul Fethi’nin muhafazakâr camiada, İstanbul’un Kurtuluşu’nun, laik kesimlerde önemsendiğine dair genel bir kabul vardır.
Bilginini olmadığı yerde, peşin kabuller de olur, tarihin sadece bir kısmını benimseme çabası da.
Oysa İstanbul’un Fethi ve sonraki asılarda yaşananlar bambaşka bir hikâye anlatır bize.
Mesela Padişah Abdülhamit’in İstanbul’un Fethi kutlamasına izin vermediğini söylemek sadece slogan üretmeye yarar, gerçekte ne olduğunu bakınca biraz hüzün biraz başka türlü düşünme ihtiyacı duyar insan.
“Biz, İstanbul’u Rumlardan zapt ettik. Fetih günü onlar matem tutmak isterler. Biz tezahürde bulunursak onların hissiyatını rencide ederiz. Benim zamanımda bir kere İstanbul’un fethi günü merasim yapmak istediler. Ben bu hissiyat noktasını nazara alarak müsaade etmedim. Bunlar hikmet-i hükûmettir, çünki her hükûmet teb’asının hepsinin hissiyatını da rencide etmemeğe çalışmalıdır.
Özellikle “Teb’anın hepsinin hissiyatını rencide etmemeğe
Siyasi fikrini beğenmediği şarkıcılara konser verdirmeyen belediyelere alışmıştık.
Bu saçmalığa alışmak bile acı ama şimdi Isparta Belediyesi daha ileri bir adım attı.
İki sivil toplum örgütü “halkın inanç ve gelenekleriyle uyuşmayan konserler” dediği için Melek Mosso’nun 3 Haziran’da vereceği konseri iptal etti.
İnancına ya da geleneklerine uyuşmuyorsa konsere gitmezsin olur biter.
Diyelim ki Isparta halkının yüzde 98’i Melek Mosso hakkında olumsuz düşünceye sahip, sadece yüzde 2’si Mosso’yu seviyor, Belediye kapsayıcı olmalı ve o yüzde 2’inin de arzularını dikkate almalıdır.
Bu iki dernek yarın “halkın inanç ve gelenekleriyle uyuşmayan” üniversite öğrencileri var dese, Isparta Belediyesi, suları kesip, beğenmediklerinin çöplerini almayacak demek ki...
Isparta’da 81 bin üniversite öğrencisi var, yerel seçimlerde oy kullanmasalar bile yılın 10 ayını Isparta’da geçiriyor, ekonominin canlı kalmasını sağlıyorlar.
Hayatımda okuduğum en sefil kulis bilgisi, bir partinin yönetim organı toplantısında genel başkanın yüzünü buruşturarak memnuniyetsizliğini dile getirdiğini anlatan kulis bilgisiydi.
Aynı sefillikte bir başka yorumu pazartesi günü Yunan medyasında gördüm.
Biden-Miçotakis görüşmesinde gündeme gelen Türkiye’nin Mavi Vatan tezini anlatmış Yunanistan Başbakanı, sonrası şöyle yazılmış: “Aynı kaynaklara göre, Bay Biden başını sallayarak onayladı.”
Albaylar Cuntası’nın faturasını haklı olarak ABD’ye kesen Yunanistan halkı için ne utanç verici bir durum bu.
***
Yunanistan’ı sefillikte lider hale getiren bir başka gelişme daha oldu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, pazartesi günü Arnavutluk’taydı.
Ege’de kara sularını 12 mile çıkarma çabasını savaş sebebi sayacağını ilan eden Türkiye’yi her tarafa şikâyet eden Yunanistan, Arnavutluk ile savaş durumu kararını 1987’den beri kaldırmadı.