Yunanistan tüm gücüyle ABD Kongresi’nin Türkiye’ye F-16 satışına engel olmaya çalışıyor.
Yunanistan Başbakanı, silah üreticisi büyük grupların Kongre’yi etkileri altında tutmak için lobi şirketleri aracılığıyla her sene on milyonlarca dolar para harcadıklarını iyi biliyor ama görmezden geliyor.
2018’de Boeing 15 milyon dolar, F-16’ları üreten ve modernize eden Lockheed Martin 13 milyon dolar harcadı.
Yunanistan Başbakanı’na American Defense International ve McKeon Grup gibi grupları anlatmalı biri.
Eski Kongre üyeleri ve emekli askerlerin yöneticisi olduğu bu şirketler hem silah üreticileri hem de Suudi Arabistan gibi sorunlu ama büyük alıcıları temsil ederler.
Kongre’de yaptığı konuşmayla çok şey değiştirdiğine inanan Miçotakis’in unuttuğu şey şu; ülkesini zaten ABD’ye pazarlayan imzaları atmış durumda, Washington’a şimdi vazgeçtim diyemez.
ABD silah şirketleri de 10 milyarlarca dolarlık bir projeden, eli kolu bağlanmış Yunanistan için vazgeçmez.
- Alman Dışişleri Bakanı Tobias Linder, Kuzey Irak merkezli Rudaw’a konuştu:
“Türkiye’nin PKK ile ilgili güvenlik çıkarlarının farkındayız. PKK’nın Almanya’da ve tüm Avrupa ülkelerinde terör örgütü olarak kabul edildiğini görmelisiniz.”
- Terör örgütünün Suriye uzantısına en büyük desteği veren isimlerden biri olan ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham da bir makale yazdı:
“Yakında bölgeyi ziyaret etmeyi planlıyorum. Bu büyüyen sorunu çözmek için Biden yönetimiyle çalışmayı umuyorum. Türkiye’nin ülkesinin güvenliği için meşru güvenlik kaygılarını anlamamız, Türkiye ile Ankara’nın terörist olarak gördüğü güçler arasında barışçıl bir bölge oluşturmamız ve DAEŞ halifeliğini yenmemize yardım edenleri desteklememiz önemlidir.”
Terör örgütünün Suriye koluna destek vermek açısından değişen bir durum yok ama Graham’ın Ankara’yı tehdit etmek yerine anladığını
Hangimiz mahallede onun canlandırdığı karakterlerden birini taklit etmedik?
Bazen Kara Murat bazen Malkoçoğlu olduk, isimler değişti ama en kahraman hep bizdik.
Evde sandalyeyi ters çevirip, ata biniyormuş gibi yapan, bu sırada da evdeki birine ve hatta abartıp marangoza çaktırdığımız tahta kılıcı hayali düşmanlara sallayan da bizdik.
Yunanistan’da ana muhalefet lideri Çipras, Atina’da, parlamentoda konuştu:
“NATO Zirvesi’ndeki gelişmeler Yunanistan için çok ciddi riskler oluşturuyor, Türkiye pozisyonunu yükseltiyor.”
Ülkedeki 3. siyasi güç durumundaki PASOK-Değişim Hareketi Genel Başkanı da konuştu:
“Türkiye’ye silahlanma kapısının kapatılması gerekirken, Madrid’de ardına kadar açılması kabul edilemez.”
Madrid’de yaşanan gelişmelerin ardından Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nda acil bir toplantı kararı alındı. Bir yandan acil toplantı yapıyor ama diğer yandan da medyaya ABD Başkanı Biden’ın “Ege’de istikrarın sağlanması” mesajının toprak bütünlükleri adına çok önemli olduğu yorumunu yazdırıyorlar.
Yunanistan medyası, Bodrum’a yakın olan Leros Adası’nın silahsızlandırılması için Türkiye’nin 1957’de harekete geçtiği NATO’nun ilk Genel Sekreteri Lord Ismei’nin Ankara’nın talebini kabul ettiğini gösteren belgeleri yayımlamaya başladı. Yunanlılar çok uzun yıllar boyunca bu
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’ya NATO üyeliği değil zaman vermiş oldu. Üyeliklerin gerçekleşmesi önümüzdeki bir yıla yayılacak ve hem İsveç hem de Finlandiya parlamentolarının onay vermesi gereken bir süreç olacak. İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini sonsuza kadar tıkamanın Türkiye’ye vereceği zarar sağlayacağı faydadan daha büyük olacaktı. Ankara, sadece üyelik takviminin öne çekilmesine olanak verdi.
Gelelim aldıklarımıza:
İki AB üyesi İsveç ve Finlandiya’nın imza koyduğu bir belgede PKK’nın Suriye kolu YPG’ye desteğin kesileceğinin belirtilmesi en önemli başarı. ABD ve Avrupa’nın “PKK başka YPG başka” masalının sonu anlamına geliyor bu.
İki ülkenin terör örgütüyle mücadele sözü vermesi kağıt üzerinde çok anlam ifade etmeyebilir. 2022’de PKK’nın en fazla eylem yaptığı yerler Güney Lefkoşa ve Stockholm oldu. Mücadele sözü önemli. En azından artık Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı isimleri kendi
Hayatı boyunca en az bir James Bond filmi seyretmiş insan sayısı diğer tüm seri filmleri izleyen insan sayısından fazladır.
“Ben Bond, James Bond” repliğini bugüne kadar toplam 7 aktör kullandı ama James Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming’e ilham veren gerçek James Bond kim sorusuna verilen cevap sayısı aktör sayısından daha fazla.
BBC Dergi, 2015’te Kanadalı William Samuel Stephenson’un adını ortaya attı.
1943’te Nazilerin, hidrojen bombası üretimi için ihtiyaç duydukları yüksek miktarda suya erişimini engelleyen ve 2. Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren adam diyorlar Stephenson için.
Başka kaynaklarda gerçek James Bond’un Sırbistan vatandaşı Duşko Popov olduğu iddia ediliyor. Almanya için casusluk yaparken onlara yanlış bilgi veren ve aynı zamanda İngiliz gizli servisi için çalışan biri Popov.
İddia o ki Tokyo’daki görevi sırasında Japonya’nın ABD donanmasını vuracağı istihbaratını alıp, bu bilgiyi ABD yetkililerine iletti ama ihbarı ciddiye alınmadı.
Bir de Galler’in Swansea şehrindeki mezar taşında James Charles Bond
ABD Başkanı Biden ağırlığını koymaz ve ABD Kongresi Türkiye’ye yeni F-16 satışına izin vermezse ne olur?
Fransa’dan savaş uçağı almayı aklımıza bile getirmeyiz zira Macron bunu “Türkiye’ye hayır” deme şovuna dönüştürür. “Rusya’dan 5. nesil SU-57 savaş uçağı almaya mecbur kalırız” diye bir fikir var ama o da bir seçenek değil. Gerek pilotların eğitimi, gerek NATO’nun ortak haberleşme sistemi, gerek bakım-işletme… Tüm kurulu düzeni değiştirme mecburiyeti bu seçeneği de imkânsızlaştırıyor.
İşte bu noktada Ankara B planı için düğmeye bastı. Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Küçükakyüz, Londra’da İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri Komutanı’yla bir görüşme yaptı. Dışarıya sızan bilgilere göre, Türkiye, yerli 5. nesil savaş uçağı envantere girinceye kadar, gelişmiş uçak ihtiyacını İngiltere’den 2. el Eurofighter Typhoon uçakları alarak kapatabilir.
Türkiye’nin filosuna katmayı planladığı Eurofighter Typhoon, Yunanistan’ın Fransa’dan aldığı Rafale
Bugünlerde İstanbul sokaklarında müthiş bir ajanlar savaşı yaşanıyormuş.
İddialar, Beyoğlu’nda yürüyen İsrailli bir turist grubunun Mossad tarafından bulunduğu yerden zırhlı bir minibüsle alınıp doğruca havalimanına götürülüp, İsrail’e uçurulması haberiyle başladı.
İsrail medyasına göre söz konusu İsrail vatandaşları eğer oteline ulaşsaydı orada kendilerini bekleyen İran ajanlarıyla burun buruna gelecekti.
Hedef kişiler acaba kimdi diye merak edip kurcalamaya başlayınca ortaya bambaşka bir tablo çıktı.
Hikâye aslında İran’da başlıyor.
Son bir ay içinde İran’da üst üste çok önemli isimler hayatını kaybetti.
Tahran’da öldürülen Hassan Siad Khoda’nın ardından davet edildiği akşam yemeğinden zehirlenen havacılık uzmanı Ayoob Entezari ile Natanz nükleer tesisinde çalışan Kamram Malapour da hayatlarını kaybeden isimler oldu.
Bir de evinin çatısından düşerek öldüğü söylenen Kudüs Gücü Birimi 840’ın önemli bir üyesi olarak bilinen Albay Ali Esmaelzadeh var.