Geçen sene Alaçatı’da bu sene Bodrum’da faaliyet gösteren bir beach-clup, İstanbul piyasasından 18 bin liraya garson topladı.
Alaçatı’da bir işletme geçen hafta 8 bin 500 liraya İstanbul’dan bulaşıkçı aldı.
Ramazan Bayramı’ndan beri İstanbul’da ciddi bir garson sıkıntısı yaşanıyor
Bunun sebebi de Alaçatı ve Bodrum’daki işletmelerin eleman ihtiyacını karşılamak için toplu alım yapması.
Bir garson İstanbul’da bahşişler dahil maksimum 6-7 bin lira kazanıyor.
Ege’nin iki popüler destinasyonunda garsonlar, maaş artı hesaptan yüzde artı bahşişle 16-17 bin liraya kazanıyor.
Üstelik işletmeler elemanların, sadece SGK’sını ödemekle yetinmiyor, yatacak yer ihtiyacını karşılayıp, elektrik-su ve internet faturalarını da karşılıyor.
İstanbul’da ayda 6 bin lira almaktansa 2,5 ayda minimum 40 bin lira kazanmak gençlere cazip geliyor.
Gidenler, Eylül 15’ten sonra eski iş yerlerine dönebilme umudu taşıyorlar.
Bu eleman göçünün görünür iki etkisi oldu,
Birincisi İstanbul’a yakın yerlerde de fiyatlar yükseldi. Avşa’da şu an 13 bin lira net maaşla aşcı arayıp bulamayan mekanlar var.Bir de eleman maliyetiyle baş edemeyen çoğu işletmele kendin-pişir kendin ye sistemine döndü.
İkinci etki de şu oldu:İstanbul’dan 3 kat maliyetle eleman çeken Ege işletmeleri, maliyet farkını hesaplara en az dört kat olarak ekliyor ve ortaya bildiğimiz fiyatlar çıkıyor...
Çevre sosyal medyadan değil Gençleri ikna ederek korunur
Dolabınıza 131,5 tane büyük su damacanası sığdırabilir misiniz?
Aslında sığdırıyorsunuz pamuktan üretilmiş 300 gram tişört için harcanan su miktarı o.
Kot pantolonunuzu gelelim, su ayak izi tam 10 bin 800 litre yani 568 damacana.
Şimdi dolabınızdaki kot ve tişört sayısını hesaplayın sonra da tükettiğiniz suyu.
Fransız bir sivil toplum örgütü, bir süredir “Eskiden ihtiyaç için alışveriş yapılırdı, şimdi mutlu olmak için alışveriş yapıyoruz” farkındalığını yaratmaya çalışıyor.
Doğru mu doğru, suyu korumak, iklim değişikliğini durdurmanın en iyi yolu daha az tüketmek aslında.
Daha az tüketime ikna edilmesi gereken, 60 yaşına geldiklerinde iklimi belirsiz bir dünyada yaşamak istemeyip istemediğine karar verecek olan da gençler.
Cuma günü İstanbul’da düzenlecek Gençler 30Altı İklim Zirvesi bu açıdan önemli.
Zeytin çekirdeğinden biyoplastik üretimi de konuşulacak,sürdürülebilir moda da, iklim göçü de konuşulaşacak, güvenli gıdaya ulaşım da...
Gençlik ve Spor Bakanlığı, doğru hedef kitleye, laf olsun diye değil çok başlıkta gerçeklerin anlatılacağı bir organizasyon düzenlemiş. Kendi adıma daha da hoşuma giden Ankara, yaptıklarını anlatmak yerine, birlikte yapılması gerekenleri anlatmayı tercih etmiş.
Hiç sonuç alınmasa bile 10 katılımcının ihtiyacı olmayan kot pantolonu almaktan vazgeçmesi demek 100 bin 800 litre suyu kurtarmak demek...
Almanya ve İtalya yok sayıyor, biz de öyle yapalım…
İtalya’da binlerce Türk öğrenci okuyor,
Almanya’da onbinlerce Türk öğrenci, beyaz yakalı çalışan ve çalışan var.
Almanya ve İtalya’da oturma izni alan Türk vatandaşları Türkiye’den aldıkları ehliyetlerini 6 ay kullanabiliyor ardından tekrar ehliyet sınavına girmek zorunda kalıyorlar.
Buna karşın Türkiye’de oturma izni alan Alman ve İtalyan vatandaşları, tercüme ve sağlık raporuyla , sınava girmeden Türk ehliyeti alabiliyorlar.
Bu konu iki açıdan sıkıntılı, birincisi uluslarası ilişkilerde karşılıklılık ilkesi vardır, bu uygulamada yok.
İkincisi, ortada ciddi bir bilgi kirliliği var zira İtalya uzunca bir süre eski ehliyetleri kabul edip, yeni çipli ehliyetleri kabul etmeyince, “yeni ehliyetlerde hata var” söylentileri ortaya çıkmış, hata yok aslında.
Ne olacak ki diyenler çıkacaktır, Derin Turaman adını ileride çok duyacağımız genç bir müzisyen, Haziran Ayı’nın 20’sinden sonra İtalya’nın en önemli müzik okullarından birinin sınavına girecek.
Oturduğu yerden sınav yerine gidebilmesi için saatlerde araba kullanması lazım ama ehliyeti geçerli sayılmıyor o da okul sınavına mı çalışsın yoksa ehliyet sınavına mı, uğraşıp duruyor.
Kimse kusura bakmasın ama bir Alman ya da İtalyan öğrenci Türkiye’den tercümeyle ehliyet alabiliyorken, bir Türk öğrencinin böyle dertlerle uğraşması bana ayıp geliyor.
Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı en kısa sürede gereğini yapacaktır diye umuyorum...