Hayatımda okuduğum en sefil kulis bilgisi, bir partinin yönetim organı toplantısında genel başkanın yüzünü buruşturarak memnuniyetsizliğini dile getirdiğini anlatan kulis bilgisiydi.
Aynı sefillikte bir başka yorumu pazartesi günü Yunan medyasında gördüm.
Biden-Miçotakis görüşmesinde gündeme gelen Türkiye’nin Mavi Vatan tezini anlatmış Yunanistan Başbakanı, sonrası şöyle yazılmış: “Aynı kaynaklara göre, Bay Biden başını sallayarak onayladı.”
Albaylar Cuntası’nın faturasını haklı olarak ABD’ye kesen Yunanistan halkı için ne utanç verici bir durum bu.
***
Yunanistan’ı sefillikte lider hale getiren bir başka gelişme daha oldu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, pazartesi günü Arnavutluk’taydı.
Ege’de kara sularını 12 mile çıkarma çabasını savaş sebebi sayacağını ilan eden Türkiye’yi her tarafa şikâyet eden Yunanistan, Arnavutluk ile savaş durumu kararını 1987’den beri kaldırmadı.
Yunanistan’ın tıpkı bizimle olduğu gibi Arnavutluk’la da deniz kıta sahanlığı ve ekonomik münhasır bölge sorunu var.
Türkiye’yi Pontus soykırımıyla itham eden Yunanistan’ın Çameria’da neler yaptığını bilen var mı?
Türk olarak gördükleri Müslümanları bölgeden sürmek için her yolu denedi Yunanistan. 1913 ile 1926 arasında binlerce insanı sürdüler. Kalanlara ne mi oldu? Soykırıma uğradılar.
27 Haziran 1944 ile Mart 1945 arasında General Zervas komutasındaki EDES çeteleri 3 bin 242 kişiyi katletti.
745 kadın tecavüze uğradı, 68 köy yok edildi, 3 yaşından küçük 32 bebek katledildi.
Yunanistan Arnavutluk’tan bu tür sorunları yok saymasını istedi. Dendias, “Deniz alanları için Lahey’e gidelim” dedi. Arnavutluk Dışişleri Bakanı’nı kameralar önünde “Bizim sorun saymadığımız meseleleri sorun haline getirirseniz, AB’ye katılım sürecinde sıkıntı yaşarsanız” diye tehdit etmeyi de ihmal etmedi.
Ne büyük sefillik bu.
Brüksel’deki veto hakkını limitsiz kredi kartı gibi kullanan Atina, Türkiye, teröre destek veren ülkelerin NATO üyeliğini tartışmaya açtığında “Bak veto kartını kullanıyorlar” diye bas bas bağırıyor.
Sefillikte çizgiyi en yukarı böyle taşıyorlar.
***
“İyiler hep kazanır” lafının doğru olmadığına inanırım ben.
İyi kötü kadar yalan söylemeyi beceremez, kötüler sinsi planlar kurmakta iyilerden üstünlerdir.
Yunanistan-Türkiye ilişkileri de aslında bu tarz bir ilişki.
Türkiye, düşmanlık gördüğü yerde rakibinin üzerine açıktan gider, Yunanistan, düşman gördüğüne sarılacakmış gibi yapıp, sarıldığı an sırtından bıçağı saplar.
Düşmanlıktan olmuyor bunlar aslında, Yunanistan’da her pisliğin üzerini Türkiye düşmanlığı halısıyla örtmeyi tercih ediyor siyaset.
Yunanistan halkı onurlu bir halktır, bu sefil siyaset anlayışı gözlerini o kadar kör etmiş ki bir türlü nasıl kandırıldıklarını göremiyorlar.
***
Pazartesi günü bir başka Yunan gazetesindeki köşede, “SİHA’mız, vs’miz yok ama en önemli silahımız, tek telefonla ABD Başkanı ve ABD yöneticilerine ulaşabilmemiz” yazılmıştı.
ABD’nin Yunanistan’ın menfaatlerini ABD’nin menfaatlerinden üstün tutacağına inanlar var Atina’da.
Bu kadar saflığın ilk sonucu sefil hale gelmek ama bir adım sonrası kötü yola düşmek olur...
Verimlilik haritamız var mı?
Türkiye, dünyada en fazla domates üreten 4. ülke ama domates ateş pahası.
Şaşırtıcı değil, ihracat artışı üretim artışından daha fazla. Buna nüfus artışı da eklenince, her sene pazara daha az domates giriyor.
Daha da kötüsü, ABD’de hektar başına 96 bin 807 kg verim elde edilirken, Türkiye’de bu rakam 68 bin 865 kg.
Adamlar bir hektarda bizden 28 bin kg daha fazla ürün elde ediyor.
Bu farkın sebebi, damla sulama mı, tohum mu, gübre mi bilmiyorum ama Tarım Bakanlığı’nın bu işle ilgilenmesi ve verimi artırma yöntemleri üzerinde çalışması şart.