Yunanistan Savunma Bakanlığı bir süredir hibrit Türkiye tehdidi belgesi sızıntıları yapıyor, aldıkları önlemleri gazetecilere ballandıra ballandıra anlatıyordu.
Yunanistan Başbakanı’nın bu politikasına en güçlü itiraz Yunanistan’ın büyük kesimini temsil eden PASOK ve SYRIZA’dan geldi.
SYRIZA üretilen “hayali tehditler” ve buna dair sızdırılan belgelerin, Yunanistan halkının yaşadığı büyük sorunları gölgeme çabası olarak niteledi.
PASOK da hükümeti ciddiyete ve ulusal strateji belirlemeye davet edip, sızıntıları “garip” olarak niteledi.
Kendi muhalefetinden yediği dayak yetmezmiş gibi, İran’ın iki Yunanistan gemisine el koyması da Başbakan Miçotakis’i zor durumda bırakan bir başka gelişme oldu.
Fakat tüm bunlardan daha acınası olanı Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın yaptığı bir açıklamaydı.
Dendias, ABD Dışişleri Bakanı’yla telefon görüşmesini “Muhatabımı hem retorik olarak hem de sahada Türk provokasyonunun tırmanışı ve Batı Balkanlar’a yaptığım ziyaretler hakkında bilgilendirdim” diye açıkladı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı, kendisini satış müdürüne
bilgi veren bölge müdürü konumuna indirgemiş.
Ulusal onuru olmayan bir siyasetçinin, Türkiye’nin yapabileceklerini okuyamaması şaşırtıcı değil.
Dendias’ın bu yoksunluğu, sonuçta Türkiye’ye bir ama Yunanistan’a 100 zarar verir.
Fıstıklı baklava yemeden durabilir misiniz?
“Bir ay araba kullanmayalım, benzin fiyatları ucuzlar.”
Sonuçsuz kalacağı daha baştan belli olan çok çağrıya şahit oldum bugüne kadar.
Fakat kâr maksimizasyonu adı altında işler o kadar çirkin bir noktaya ulaştı ki...
Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği diyor ki, “Son bir ay içerisinde olmayan don ve doluyu bahane ederek fıstık 240 liradan 440 liraya yükseldi. Bazı tüccarlar aralarında küçük alım satım yaparak fiyatları manipüle ediyorlar. Piyasadan topladıkları fıstığı stoklayarak, piyasaya korku fiyatı dayatıyorlar.”
Dernek, bu yaşananlara tepki olarak bir süre fıstıklı baklava üretmeme kararı aldı ama İstanbul’da talep
düşmezse bu eylem sonuç vermez, aracılar da piyasayı domine etmeye devam ederler.
Bir ay fıstıklı baklava almadan yaşamak, benzinsiz
ya da elektriksiz yaşamaktan çok daha kolay.
Denemeye var mısınız?
Seda Sayan’a hazırlıksız yakalandım
Isparta Belediyesi Melek Mosso konserini iptal edince Funda Arar ve Derya Uluğ tepki gösterip konserlerini iptal ettiler.
Kadın ve meslektaş dayanışmasının gereğini yerine getirdiler yani.
Seda Sayan’ın Melek Mosso yerine daveti kabul etmesine şaşırmadım, doğrusu önemsemedim de...
Ama sadece konseri kabul etmekle kalmadı Seda Sayan, çıtayı daha da yukarıya taşıdı.
Sayan, araştırmışmış, Mosso konserinin iptal nedeni sanatı ya da kadınlığı değilmiş, parmak işaretiymiş, bir daha böyle bir eylemde bulunmamasını da diliyormuş.
İnsandan gelene şaşırmayı öğrendim sanıyordum, bu seviyeye hazır değilmişim meğer, şaşırdım ve utandım.
Gri süt
AB ülkelerinde çiğ süt fiyatı ile pastörize süt fiyatı arasında 1.5 kat fark var.
Türkiye’de bu fark 2.5 kat.
Bu farkın nereden kaynakladığına dair çok şey söylenebilir ama en basitinden gidelim:
Türkiye’de süt sektöründe sanayici aldığı sütün parasını 30 günde üreticiye ödüyor ama marketlerden 90 ila 120 günde tahsilat yapıyor.
Peşin parayla satın aldığımız sütün fiyatı içerisinde market vadesi farkı da var yani.
Çare marketleri pazarın tek unsuru olmaktan çıkaracak sistemi kurmak.
Tarım Bakanlığı et ve süt üretiminde hep hayvan sayısı üzerinden gidiyor.
Oysa hayvan başı verim hesabına geçmemiz lazım, AB’de hayvan başına 6 bin litrenin üzerinde verim alınıyor, Türkiye’de bu rakam daha 4 bin litre bile değil.
Sadece yem farkıyla açıklanabilir bir durum değil bu, çiftlik sistemi kuran firmaların temsilcileri diyor ki, “Türkiye’de hayvancılık ek iş olarak yapılıyor, kimse eski yöntemi terk etmek istemiyor.”
Sonuçta kooperatiflerin tüketiciye ulaşamadığı, bilim ile tarım ve hayvancılığın buluşmadığı bir ortamda biz gri süt içmeye devam ederiz.