Her seçim öncesi yaşanan tartışma bugünlerde yine ısıtıldı.
Konu halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp, yerine kayyum atanması.
Kötü niyetin arkasına saklandığı “demokrasi” kelimesi meseleyi anlatmaya yetmiyor ama.
Önce Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tartıştığımız Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndan başlayayım: Bu Şart’ın 12. Maddesi taraf ülkelere hükümler arasında seçim yapma hakkı veriyor.
Şart’ı çekinceyle imzalayan tek ülke Türkiye değil. Avrupa Konseyi üyesi, aralarında tam demokrasi örneği olarak adını saydığımız ülkelerin de olduğu tam 31 ülke çeşitli hükümler için çekince koydu.
Türkiye’nin 1988’de imza koyduğu anlaşmayı Fransa çekincelerle birlikte 2007’de uygulamaya koydu.
Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için mücadele etmekle, Türkiye’de olan biten her şeyi nefretle anmak arasındaki farkı karıştıranlar işin bu kısımlarını anlatmazlar size.
*Sebeplere değil sonuca bakarak karar veren, bir ülkeyiz biz.
Basit bir örnek, deprem olduğunda cep telefonumuz çalışsın isteriz, çalışmayınca operatörlere kızarız.
Oysa bir baz istasyonunun çalışması için mutlaka elektrik olması gerekir.
Biz sonuca bakarak sadece operatörlere kızarız ama elektrik altyapısını konuşmak aklımıza dahi gelmez.
Futbolda da yaşadığımız durum aslında buna benziyor, sebepleri konuşmadan sonuçları tartışıyoruz.
***
Mesela taraftarlarını sakinleştirmesi gerekirken olaylara karışan yardımcı antrenör Egemen Korkmaz bir sonuçtur aslında.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Haziran 2022’de, Rusya-Ukrayna savaşına dair konuştu.
Önerisi Rusların küçük düşürülmemesi için Kırım ve savaşta kazandığı toprakları kabul eden bir müzakere sürecinin başlatılmasıydı.
Aynı Macron, Mart 2024’te, Kırım dahil Rusların ele geçirdiği tüm toprakların geri kazanılması gerektiğini söylüyor.
Ukrayna’da işlerin kötüye gitmesi durumunda Rusya ile savaşmak için asker yollayabileceğini de söylüyor.
Macron’un bu 180 derecelik dönüşünün sebebi, “AB’nin lideri” edasıyla Putin ile müzakere masasına oturamaması, Moskova’nın telefonlarını cevapsız bırakması. Fransa Cumhurbaşkanı’nın git-gelleri arasında on binlerce insan öldü ama kimsenin umurunda değil bu.
Dünya üzerinde kişisel egoların, komplekslerin diplomaside bu kadar belirleyici olduğu bir başka dönem daha olmamıştı.
***
ABD Temsilciler Meclisi, TikTok’un yasaklanmasına yol açabilecek tasarıyı kabul etti.
Twitter’a erişim engeli getiren ülkeleri demokrasi adı altında eleştiren ABD bunu yapan.
Utanmaz çelişkilerde ABD tek başına değil, onun Avrupa’da ciddi bir suç ortağı var.
Almanya, Erdoğan’a daha fazla oy çıkıyor diye Türk vatandaşlarının seçimlerde oy kullanmasını engellemeyi tartışabilmiş bir ülke,
Almanya demokrasi adı altında PKK ve FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine ev sahipliği yapan bir ülke.
Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang, ülkesinin PKK için dinlenme ve geri çekilme alanı olduğunu, terör örgütünün siyasi etki kurmaya çalıştığını söylemişti, Berlin, Berlin’den gelen bu açıklamayı dahi duyamadı.
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının failleri başta olmak üzere FETÖ elitleri Alman Gizli Servisi’nin korumasında yaşıyor.
Türkiye’ye silah satmayıp, Suudi Arabistan’a savaş uçakları dahil milyarlarca Euro’
Bitlis’teki konuşmasında “Bu ülkenin İHA’lara ve SİHA’lara ihtiyacı yok” demiş DEM’li Tuncer Bakırhan.
Silahlanmaya harcanan parayla insanlara aş ve iş verilebileceğinden bahsetmiş.
Rakamlarla konuşmak iyidir. DEM geleneğinin, eski eş genel başkanlarından birisi, Sezai Temelli, 1999’dan bu yana “savaşa” 720 milyar dolar harcandı” demişti geçen sene.
Maliyeti sadece silahlanmaya harcanan parayla hesaplayamazsınız.
Terörle mücadele için harcanan para, o paranın büyüme ve iç borçlanma maliyetine etkisi, terörün insan kaynağı maliyeti, başta tarım ve hayvancılık sektörü olmak üzere kaybolan üretim maliyeti, iç göç, iç göçün büyük şehirlerde yarattığı kalabalık ve çarpık kentleşme gibi unsurları toplamak gerekir.
O zaman ortaya çıkan rakam trilyonlarca dolara tekabül ediyor.
Türkiye’nin dış borç stoku 263,7, toplam borç stoku 482,6 milyar dolar.
■Fark yaratmak... Milliyet olarak böyle bir iddia ile çıkıyoruz okurumuzun karşısına. Geçen hafta ve geçen aydan iki örnekle açıklamaya çalışayım bu iddianın içini nasıl doldurduğumuzu. Birincisi artık bahar müjdecisi haline gelen Yaren Leylek. Yaren’in her sene beklenen ziyaretinin gerçekleştiğinin haberini herkes yapıyor. Her yıl tekrarlanan bu ziyaretin bilimsel açıklamasının peşineyse sadece Milliyet düştü.
Haftanın bir diğer önemli gelişmesi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’deki resmi ziyareti ve o ziyaret sırasında ele alınan konu başlıklarıydı.
7 Şubat 2024 tarihli yazıdan: Şu ana kadar süreç gayet iyi gidiyor, yakın bir gelecekte Dışişleri Bakanı Fidan’ın Washington’a resmi bir ziyareti de olabilir. Peki niye şimdi, ABD’nin aklı şimdi mi başına geldi soruları elbette haklı sorular.
Milliyet okurları için sürpriz olmadı bu gelişmeler. 7 Şubat’ta yani ziyaretten tam bir ay önce, bu gelişmenin beklendiğini aktarmıştık sizlere.
Sadece bunlarla sınırlı kalmadık, Güldener Sonumut, NATO tarihinin en
CHP’de son 3 gündür yaşanan bir Afyon-DEM parti krizi var.
Bu krizin birkaç ayağı var.
Afyon Adayı Burcu Köksal’ın “Seçildiğimde belediyenin kapıları DEM Parti hariç her partiye açık olacak” cümlesiyle başlayayım:
Bir belediye başkanı, her parti, her görüş, her inançtan vatandaşa hizmet etmek zorundadır.
Ancak bu söz belediyeyi birlikte yönetmeyeceğiz anlamında söylendiyse o zaman Burcu Köksal’ın bu cümleyi kullanma ihtiyacını neden duyduğuna bakmak gerekiyor.
CHP ile DEM Parti arasında bir uzlaşı var, DEM Parti İstanbul’un 22 ilçesinde aday çıkarmadı, medyada çıkan haberlere göre CHP; toplam 10 ilçede, 31 belediye meclis üyeliğini DEM’e verdi.
Sonuçta ortada “Kent Uzlaşısı” adı altında bir ittifak var ve milliyetçi duyguların yüksek olduğu bir şehrin adayı da kendi durumunu açıklamış olma ihtiyacı duyabilir.
Atina-Ankara diyalog süreci, Yunanistan’da siyasi amaçlarla yapılan provokasyonlara rağmen sağlıklı şekilde ilerliyor.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Mayıs’ın 2. haftasında Türkiye’de olacak.
Programı tam olarak netleşmedi ama Miçotakis, Ankara ve İstanbul’un dışında Göreme’yi de ziyaret edecek.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, barış konusunda kararlılığını, doğum gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp kutlayarak gösterdi.
Bu telefon Miçotakis’in sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, barışa giden yolu tıkamaya çalışanlara da verdiği bir mesajdı.
Süreci sağlıklı yürütebilmek adına Yunan halkının psikolojisinin bizden farklı olduğunu fark etmemiz lazım.
Yunan halkı uzun yıllardır, Türkiye topraklarımızı işgal edecek korkusuyla yönlendiriliyor.