CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu salı günü gizlice buluşmuşlar.
Kılıçdaroğlu cephesinden bu gizli buluşmaya dair çok bilgi sızdırıldı.
İddia o ki, ikili görüşmenin gizli kalması konusunda anlaşmışlar, haber patlayınca Kılıçdaroğlu cephesi durumdan rahatsız olmuş.
Kurulan bu cümlenin alt metni gizli görüşmeyi sızdıranın İmamoğlu tarafı olduğunu söylüyor.
Mantık kurallarına göre ise bu görüşmeye İmamoğlu’ndan çok Kılıçdaroğlu’nun daha çok ihtiyacı var.
Bu görüşme “Delege isterse dönerim” diyen ama kimsenin de “dön” demediği eski bir genel başkana ihtiyaç duyduğu prestiji sağladı.
Ama daha acı olan Kılıçdaroğlu ekibinin İmamoğlu’nu harcadığı, samimiyetsiz göstermeye çalıştığı bölümde:
“Ayrıca görüşmede CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘normalleşme’ adımlarının ikili arasında eleştiri konusu olduğu öğrenildi.”
Tırnak içerisindeki cümleyi Kılıçdaroğlu’na yakınlığıyla bilinen bir siteden aldım.
Ekrem İmamoğlu, bugüne kadar çeşitli kereler ve en sonuncusu Marmara Belediyeler Birliği toplantısında olmak üzere Özgür Özel’in başlattığı “normalleşme” sürecine destek veren açıklamalar yaptı.
Kılıçdaroğlu ekibinin iddiasına göre, İmamoğlu’nun kamuoyu önünde yaptığı açıklamalar samimi değil, aslında süreçten o da rahatsız.
Garip ya da anlaşılması güç olan şey şu, Kılıçdaroğlu, bu iddiayı ilk kez dile getirmiyor.
Daha önce de kendisine yakın bir isim CHP muhabirlerine, “Ekrem Bey de gidişattan rahatsız, Kılıçdaroğlu çok kırgın, şimdilik onunla yemeğe gitmeyecek ama İmamoğlu’nu ofisinde kabul edecek” bilgisini fısıldamıştı.
Ekrem İmamoğlu, haziran sonunda kurulan bu tuzağı fark etmiş ve randevu istememişti.
O görüşme iki ay gecikmeyle oldu ve şimdi sızdırılanlar bunlar.
21 Haziran’da köşemde CHP muhabirlerine fısıldananları yazmış ve “İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’yla görüşmeye gittiği an tüm tartışmaların önünü açacağını da hesap etmeli” demiştim, şimdi cin şişeden çıktı.
İmamoğlu’nu sadece kendisine değil Özel’e de ihanet eden, birisi pozisyonuna soktu Kılıçdaroğlu.
Kendi adıma İmamoğlu’nun “Brütüs”, “Bagajı dolu” gibi cümleleri unutmadığını ve Kılıçdaroğlu’na tüm elini açmayacağına inanıyorum.
İmamoğlu, o görüşmeye giderken ne kazanmayı amaçlıyordu bilmiyorum ama aynı suda iki kere yıkanmaya kalkanların başına ne geldiğini gayet iyi biliyorum.
Bu arada gözden kaçmaması gereken bir nokta daha var:
CHP tarihinde başarısız Genel Başkan’ı değiştirme çabası ilk kez ihanet olarak tanımlandı.
İsmet Paşa, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa ettikten sonra 2. Genel Başkan diye alternatif bir genel merkez kurmamış aksine parti üyeliğinden de istifa etmişti.
O İsmet Paşa ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün geri dönüşünün olmadığı ve CHP’ye 2. Genel Başkan’ın arandığı dönemlerde ABD’ye Büyükelçi olması teklifini geri çevirmiş ve Silahlı Kuvvetlerin de desteğiyle tepeye tırmanmıştı.
Tüm bu zorlu ve on yıllarca süren parti iktidarına rağmen İsmet Paşa’nın devrildiği dönemde yaşanmayanlar, şimdi yaşanıyor.
Siyaset, başına hep koymasam bile, kaybedenlerle değil kazananlarla ilerler.
Bunu göremeyenleri anlamak mümkün değil.
Güneş doğar Türk bakar olmasın…
Ortalama sıcaklığın 20 dereceleri zor bulduğu Almanya’nın şubat ayı sonu itibariyla kümülatif kurulu güneş enerjisi gücü 84,88 GW’a ulaştı.
Tüm elektrik ihtiyacının yüzde 55’ini yenilenebilir enerjiden yani güneş ve rüzgârdan sağlıyor Almanya.
Bir süredir Kuzey Kıbrıs’ta santral arızasından kaynaklanan kesintiler yaşanıyor.
Fosil yakıtlarla elektrik üretimi yapmak yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına dönmek Kuzey Kıbrıs için önemli bir adım olabilir.
Elbette az bir yatırım değil, nüfusa bakarak bir hesaplama yapılınca ortaya 50-60 milyon dolarlık bir yatırım ihtiyacı çıkıyor.
Belki TOGG örneğinde olduğu gibi Kuzey Kıbrıs’ın da kendi babayiğitlerini bulması ve yatırımı bölüştürmesi için bir çare bulunabilir.
Kartacalı Komutan Hannibal’ın “ Ya yeni bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız” sözü başarısı test edilmiş bir sözdür...