Bitlis’teki konuşmasında “Bu ülkenin İHA’lara ve SİHA’lara ihtiyacı yok” demiş DEM’li Tuncer Bakırhan.
Silahlanmaya harcanan parayla insanlara aş ve iş verilebileceğinden bahsetmiş.
Rakamlarla konuşmak iyidir. DEM geleneğinin, eski eş genel başkanlarından birisi, Sezai Temelli, 1999’dan bu yana “savaşa” 720 milyar dolar harcandı” demişti geçen sene.
Maliyeti sadece silahlanmaya harcanan parayla hesaplayamazsınız.
Terörle mücadele için harcanan para, o paranın büyüme ve iç borçlanma maliyetine etkisi, terörün insan kaynağı maliyeti, başta tarım ve hayvancılık sektörü olmak üzere kaybolan üretim maliyeti, iç göç, iç göçün büyük şehirlerde yarattığı kalabalık ve çarpık kentleşme gibi unsurları toplamak gerekir.
O zaman ortaya çıkan rakam trilyonlarca dolara tekabül ediyor.
Türkiye’nin dış borç stoku 263,7, toplam borç stoku 482,6 milyar dolar.
■Fark yaratmak... Milliyet olarak böyle bir iddia ile çıkıyoruz okurumuzun karşısına. Geçen hafta ve geçen aydan iki örnekle açıklamaya çalışayım bu iddianın içini nasıl doldurduğumuzu. Birincisi artık bahar müjdecisi haline gelen Yaren Leylek. Yaren’in her sene beklenen ziyaretinin gerçekleştiğinin haberini herkes yapıyor. Her yıl tekrarlanan bu ziyaretin bilimsel açıklamasının peşineyse sadece Milliyet düştü.
Haftanın bir diğer önemli gelişmesi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’deki resmi ziyareti ve o ziyaret sırasında ele alınan konu başlıklarıydı.
7 Şubat 2024 tarihli yazıdan: Şu ana kadar süreç gayet iyi gidiyor, yakın bir gelecekte Dışişleri Bakanı Fidan’ın Washington’a resmi bir ziyareti de olabilir. Peki niye şimdi, ABD’nin aklı şimdi mi başına geldi soruları elbette haklı sorular.
Milliyet okurları için sürpriz olmadı bu gelişmeler. 7 Şubat’ta yani ziyaretten tam bir ay önce, bu gelişmenin beklendiğini aktarmıştık sizlere.
Sadece bunlarla sınırlı kalmadık, Güldener Sonumut, NATO tarihinin en
CHP’de son 3 gündür yaşanan bir Afyon-DEM parti krizi var.
Bu krizin birkaç ayağı var.
Afyon Adayı Burcu Köksal’ın “Seçildiğimde belediyenin kapıları DEM Parti hariç her partiye açık olacak” cümlesiyle başlayayım:
Bir belediye başkanı, her parti, her görüş, her inançtan vatandaşa hizmet etmek zorundadır.
Ancak bu söz belediyeyi birlikte yönetmeyeceğiz anlamında söylendiyse o zaman Burcu Köksal’ın bu cümleyi kullanma ihtiyacını neden duyduğuna bakmak gerekiyor.
CHP ile DEM Parti arasında bir uzlaşı var, DEM Parti İstanbul’un 22 ilçesinde aday çıkarmadı, medyada çıkan haberlere göre CHP; toplam 10 ilçede, 31 belediye meclis üyeliğini DEM’e verdi.
Sonuçta ortada “Kent Uzlaşısı” adı altında bir ittifak var ve milliyetçi duyguların yüksek olduğu bir şehrin adayı da kendi durumunu açıklamış olma ihtiyacı duyabilir.
Atina-Ankara diyalog süreci, Yunanistan’da siyasi amaçlarla yapılan provokasyonlara rağmen sağlıklı şekilde ilerliyor.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Mayıs’ın 2. haftasında Türkiye’de olacak.
Programı tam olarak netleşmedi ama Miçotakis, Ankara ve İstanbul’un dışında Göreme’yi de ziyaret edecek.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, barış konusunda kararlılığını, doğum gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp kutlayarak gösterdi.
Bu telefon Miçotakis’in sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, barışa giden yolu tıkamaya çalışanlara da verdiği bir mesajdı.
Süreci sağlıklı yürütebilmek adına Yunan halkının psikolojisinin bizden farklı olduğunu fark etmemiz lazım.
Yunan halkı uzun yıllardır, Türkiye topraklarımızı işgal edecek korkusuyla yönlendiriliyor.
- Hiç olmaması gerekeni becerdik, Kaan’ı da siyaset malzemesi yaptık. Uçağın kamuoyu karşısına çıktığı gün “Vleda sapı” diye dalga geçilen noktayla başlayayım: Tüm dünyadaki savaş uçaklarında kokpite önemli bir isim oturacağında alınan bir önlem bizim dalga geçtiğimiz. Hidrolik çubuk olarak bilinen “Canopy rod”’un, F-16 versiyonunun resmini sayfaya koyuyorum. Konuyu siyasileştirenler havacılık konusunda çok fazla bilgiye sahip değiller ama Kaan’ın kanopisini konuşacaksak Kaan’ın kanopisi rüzgar doğrultusuna göre konumlanmış, F-16 gibi uçaklarda kanopi rüzgara göre ters istikamettedir. Biraz araştıran bu tasarımın uçağa sağladığı faydalar konusunda bilgi sahibi olabilir.
- Önce “Yerli Uçak” söz konusu olduğunda hep gündeme gelen Kayseri Uçak Fabrikası meselesine değinmem lazım. Kayseri’deki uçak fabrikası Türkiye için elbette çok önemliydi ve mutlaka çalışmalar devam etmeliydi, burada bir sorun yok. Sorun, Kayseri’de yüzde 100
Ali Özkan, 1940 yılında ailesinin 5. çocuğu olarak Kasımpaşa’da doğdu.
Babası Kasımpaşa Karakolu’nun amiriydi. Çocukluğu Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde geçti, babası emekli olduğunda eski semtine döndü, Kasımpaşa’da futbol oynadı, milli takıma seçildi, iki ayrı üniversiteye giden Türkiye’deki tek milli futbolcu oldu. İş yaşamında personel yöneticisiydi, Per-Yön’ün beş kurucusundan biri oldu, 1980’de 40 yaşında emekli oldu. Çalışmaktan hiç vazgeçmedi, geçen salı öğleden sonrasına kadar hep çalıştı.
O salı günü saat 16:20 sularında beyninin sol tarafına pıhtı attı, vücudunun sağ tarafı çalışmaz hale geldi. 112’den gelen ambulans Okmeydanı Cemil Taşcıoğlu Hastanesi’ne götürdü onu, tomografisi çekildi, teşhis kondu.
Genç bir doktor, aileye altın saatler diye tanımlanan ilk 6 saat içerisinde olduklarını, eğer hastanın şartları uygun çıkarsa, girişimsel radyoloji uygulamasıyla pıhtının açılabileceğini söyledi.
Riskleri olan ama başarılı olması
*Londra’da Heathrow Havalimanı’na gidenler gayet iyi bilir, eğer pasaport kontrolünde Hint asıllı bir İngiliz görevliyle karşılaşırsanız, vizeniz olmasına rağmen oldukça sert bir sorgulamaya tabi tutulursunuz. Milliyet, inanç ya da siyaset fark etmiyor, sonradan olanlar, doğuştan olanlara karşı hep bir eziklik duyar ve hep onlara yaranma çabası içinde olurlar.
*Geçen hafta Kathimerini’ye verdiği röportajda Yunanistan Savunma Bakanı Dendias ile aynı çizgide buluştuğunu söylediğim PASOK Milletvekili İlhan Ahmet vardı. Bu kişiden uzun bir mesaj aldım. Mesaj özetle “Kathimeri’niye verdiğim röportajda Dendias adı geçmiyor” diyor. Birisiyle “Aynı çizgide buluşmak” için adını anmanıza gerek yok zaten. Dendias ile Ahmet İlhan Türkiye’ye hep şüpheyle bakmak, hep bir komplo teorisi kurmak konusunda aynı çizgide buluşuyorlar.
*Yazdıklarımı ispat ederek ilerleyeyim: Yunanistan için bağımsızlık mücadelesi 1821’de Osmanlı’ya karşı Mora Ayaklanması’yla başlar. Kimi kaynaklar 20 bin civarında kişinin
Zeytin üretiminde küresel iklim değişikliğinin sonucu, zeytinyağı fiyatlarında yaşanan global artış oldu.
Masa başında hepimizin aklına gelen ilk çözüm, daha fazla zeytin ağacı dikmek oldu.
Oysa bizim sorunumuz bir ağaçtan aldığımız verimin düşük olması.
Türkiye’de tek bir ağaçtan ortalama 10-12 kilogram zeytin hasadı yapılabiliyor, buna karşın Yunanistan’da tek bir ağaç 20 kg meyve veriyor.
Budamadan başlayarak, toprak ve yaprak analizine kadar o kadar eksiğimiz var ki zeytincilikte.
Bugün zeytin fidesi dikmeye başlasak sonucunu en erken 5 yıl sonra alırız ama bilinçli tarım yapsak 2 yılda iş başka yere gidecek.
Zeytin tek örnek değil, ağaç başı verimde gidecek çok yolumuz var…
★ ★ ★