- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil ziyaretlerinin ardından, Irak’taki tüm taraflar konuştu ve resim yazılacak hale geldi. En komik bulduğum yanla başlayayım: Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin başında olan ve ABD tarafından terör örgütünün Suriye koluna iliştirilen Bafıl Talabani, Bağdat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılayan heyette yer almak istemiş, bu istek elbette kabul edilmemiş.
- Talabani Ailesi’nin derdi Ankara ile ilişkilerini düzeltmek ve terörle aralarına bir mesafe koymak değil. Onların tek istediği Türkiye’nin Süleymaniye’ye uyguladığı hava ambargosunun kaldırılması. Bafıl Talabani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılayan heyette yer alamayacağını anlayınca, Irak Başbakanı’ndan Erdoğan ile yapacağı ikili görüşmede konuyu gündeme getirmesini talep etmiş ama bu talep de havada kalmış. Son çare olarak Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani, Erbil Havalimanı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ricada bulunmuş ama elbette istediği cevabı alamamış. Irak’ı ziyareti sırasında bu talebi Milli Savunma Bakanı Yaşar
*Okurlarımızı direkt ilgilendiren konuları son cümleye saklamak Milliyet çizgisinin işi olamaz. Bugünden itibaren satış fiyatımızı 1 lira artırmak zorunda kaldığımızı duyurarak başlayayım. Bugünün ekonomik koşullarında bir liranın açıklaması olur mu diye düşünmüyorum, Milliyet markası, verdiği haberden, tezgahtaki satış fiyatına kadar okuruna karşı şeffaf davranır. Kâğıt ve yabancı ajanslara ABD doları üzerinden ödeme yapıyoruz, akaryakıt fiyatları dağıtım ücretimizi doğrudan etkiliyor. Böyle bir durumda, 6 ay sonra tekrar fiyat ayarlaması yapmak kaçınılmaz hale geldiğinde, yükün çok büyük bir kısmını biz üstleniyor, küçük bir kısmını okurumuzla paylaşıyoruz.
*Tüm dünyada tehdit altındaki mesleklerden birisi de gazetecilik. ABD’nin ünlü gazetesi New York Times’dan, İngiltere’nin en ünlü gazetelerinden Times’a, İspanya’nın en bilinen markaları El Pais ve El Mundo’dan, Almanya’nın medya devi Axel Springer’e kadar bir sürü medya kuruluşu sosyal medya devi META ve
Magazinin göbeğindeki konuların çoğunun ıskaladığımız dramlar barındırdığını öğreneli uzun zaman oldu.
Bunun son örneği Duygu Nebioğlu adlı genç kadın, yani Metin Akpınar’ın kızı.
Biyolojik baba olmakla, bir kız çocuğunu yetiştirmek, ona özellikle çocukluk yıllarında ihtiyaç duyduğu güveni vermek çok farklı şeyler.
Bu felsefi tartışma bir başka güne kalsın, bugün üzerinde tepindiğimiz hayatları, konunun hiç konuşmayan isminden yola çıkarak anlatalım.
Bu kişi Duygu Nebioğlu’nun annesi Suphiye Orancı...
Yani farklı ilişkiler ve farklı babalar nedeniyle herkesin namusu üzerine cümleler kurabildiği kadın.
***
Kızının anlattıklarından yola çıkarak geriye doğru gittikçe çapkın bir kadın değil, travmalar içerisinde yetişmiş bir çocuk portresi çıkıyor ortaya.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, bir bardak çay içimi sürede, medeni bir sohbet.
Gelecek hafta yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet partisi lideri arasında yapılacak bir görüşmenin haberi.
Gayet normal, gayet medeni, demokratik sistemin düşmanlık değil, siyasi rekabete dayandığını gösteren bir tablo.
Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşeceği için muhalefet yapmaktan vazgeçmeyecek,
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özel’i kabul ettiğinde, Cumhur İttifakı’na katılması için davette bulunmayacak.
Türkiye’de yeni bir anayasa arayışı var ve bu arayış bir uzlaşı gerektiriyor. İki isim özellikle bunu konuşacak.
Asla iç siyaset malzemesi olmaması gereken devlet politikalarıyla ilgili bir konuşma olur mu, bilmem, keşke olsa.
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in 3 günlük Türkiye gezisinin zirvesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bugün yapacağı görüşme.
Türk medyasının büyük çoğunluğu Almanya Cumhurbaşkanı’nın vereceği davet için yanında getirdiği dönerle ilgilendi, başka semboller de var.
Birincisi, Almanya Cumhurbaşkanı üst düzey bir delegasyon ile Türkiye’ye geldi, bu Türkiye’ye verilen önemi gösteriyor.
Alman medyası gezi başlamadan önce “ Cumhurbaşkanı açık sözlü olmalı” başlıkları atmıştı, neyin açık sözlülüğü orası belli değil.
Yerel seçimlerin üzerinden daha bir ay bile geçmedi, sandıktan çıkan ve muhalefetin kazandığı sonuçları herkes demokrasinin zaferi ilan etti.
***
Alman medyası için büyük bir parantez açmam lazım:
Fransız Doğu Bilimci Joseph De Guines’in 1756-1758 yılları arasında 3 cilt olarak yayımladığı “Büyük Türk Tarihi” kitabında Türklerin atası olarak Nuh Peygamberin oğlu Yafes’in adını zikreder ve Yafes’in oğullarından birinin adının Türk olduğunu yazar. Türklerin yaşadığı ilk olarak tanımladığı dağlar da Tanrı Dağı’dır. Aslında tek bir dağ değil Tanrı Dağları. Siyasi coğrafyaya bakacak olursak Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin’in Uygur Özerk Bölgesi sınırları içerisinde yer alıyor. Bakmayın siz yazıya bilmiş bir giriş yaptığıma, Tanrı Dağları üzerinde uçarken kitaplarda okuduklarınızdan çok, dağ üzerindeki sert türbülansların sona ermesini ve uçağınızın piste teker koymasıyla ilgileniyorsunuz.
KORGAS-DOĞU KAPISI, GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN NOKTA...
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuşak ve Yol Projesi’nde en önemli noktalardan birisi de Kazak İli’nde yer alan Horgos sınır kasabası. İki binli yılların başında Çin’e çok yakın olduğu için başkenti Almatı’yı Astana’ya taşıyan
Devlet, emekliye daha yüksek maaş versin, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olana daha fazla ücretsiz sağlık hizmeti sunsun istiyoruz.
Bunu istiyoruz ama DİSK’in araştırmasına göre, özel sektörde çalışanların yüzde 64.7’si asgari ücret artı yüzde 10 bandında maaş alıyor.
Gerçekte durum elbette böyle değil. Onbinlerce çalışan açıktan maaş alıyor, prim ve vergi ödemiyor.
Doktorları bile asgari ücretten maaş alır gösteren özel hastaneleri var ülkemizin.
Devlete mümkün olduğunca az verip, devletten mümkün olduğunca çok almaya çalışmanın bizi götüreceği yer iyi bir yer olmaz.
Bakın Yunanistan’a, sağlık harcamalarını geçtim, yaşadıkları krizden sonra 11 yıl boyunca emekli maaşlarına zam yapamadılar.
***
Türkiye’de eğitim ve öğretim dediğimiz şey, uzun zamandır sadece öğrenime endekslenmiş durumda.
Bildiğimiz satranç oyununda amaç doğru hamlelerle karşı tarafı mat etmektir.
Ortadoğu’da satranç kazanmaktan önce mat olmamak için oynanır.
Yani, İran, Lübnan, Suriye ve Irak’taki Şii milisler ve Yemen’de Husilerden aldığı yardımla İsrail’e karşı daha ağır füze ve insansız hava aracı saldırısı düzenleme imkanına sahipti ancak bu imkânı kullanmadı.
Zira ağır bir saldırının ardından gelecek misillemenin rejimin geleceği açısından yaratacağı riskleri hesap ettiler.
Yani Tahran Yönetimi, sınırlı ve İsrail’e önlem alması için zaman tanıyan bir strateji izledi, bu sayede mat olma riskini de minimize etti.
Dedim ya, Ortadoğu’da satranç başka türlü oynanıyor.
***