- 1999 Gölcük Depremi’nin ardından Türkiye beklenen Marmara Depremi’ne hazırlığı konuşmaya başladı. İlk iki yıl, en çok yaptığımız iş beklenen depremin ardından ekmek çıkaracak fırınları belirlemek, gelecek yüzen hastanelerin yatak sayısını konuşmak oldu. Afete önceden hazırlanmak yerine afetten sonrasına bakma hatasından vazgeçmemiz zaman aldı. Kamu, yolları, viyadükleri güçlendirdi, okul, hastane gibi binalar yeniden yapıldı, ardından kentsel dönüşüm başladı. Bir afete hazırlık afetin zararını minimize edecek adımlarla başlar. Mayıs ayında bölge muhabirlerimizi ormanlara soktuk, ağaç diplerindeki yanıcı ve tutuşturucu maddelerin fazlalığını tespit ettik. Ardından yerel yönetimlerle işbirliğine başlayıp, orman yangınına sebep olan bu maddeleri temizleme kampanyası başlatmakla yetinmedik, ormanların içerisine girip fiziken çalıştık. Bizim çamurlanmasından endişe etmediğimiz doğa ayakkabılarımız var. Sadece ormanlarda değil kuruyan göllerin tabanlarında ve tarlalarda da giyiyoruz o ayakkabılarımızı.
- Bizim rugan ayakkabılarımız da var. O ayakkabılarımızı daha çok diplomatik işlerde kullanıyoruz. Türkiye’yi ziyaret edecek ülkelerin başbakanlarının Milliyet’e röportaj vermeleri, dışişleri bakanlarının Milliyet’e yazmaları durduk yere olmuyor. Ankara Büromuz, Milliyet’in diplomasi haberciliğinde öncü olma geleneğini başarıyla devam ettiriyor. Salon ayakkabılarımızı sadece diplomasi haberciliğinde değil, siyaset haberciliğinde de kullanıyoruz. Geçen hafta Sağlık ve Enerji bakanlarının, Ankara Temsilcimiz Didem Özel Tümer ile söyleşilerinden çıkan manşetlerde muhabirlerden yöneticilere, topuk seslerinin izleri var.
- Bizim tabanı yumuşak hiç ses çıkarmayan günlük ayakkabılarımız da var. Adliye, okul, hastane koridorlarında o ayakkabılarımızı giyiyor, sessizce alacağımızı alıp çıkıyoruz. Seçil Erzan dosyasında Fatih Terim’in Bodrum’da verdiği ifade, bu ifadeye karşılık Seçil Erzan’ın avukatlarının itirazlarını herkesten önce Milliyet’in vermesinin sebebi arkadaşlarımın meslek tecrübesi ve işlerini sessizce yapma becerilerinde saklı. Eğitim Servisimiz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın devlet okullarında velilerden para alınmaması için yaptığı düzenlemeleri delmeye çalışanların kullandıkları yöntemleri de o sessizce işini yapma becerisi sayesinde ortaya çıkardı.
- Ayakkabılar üzerinden gidiyoruz ama keramet aslında meslek tecrübesinde saklı. Mesela akciğer kanserine karşı insan üzerinde denemeleri başlayan aşının haberini herkes yapar, bu yeni aşıyı, Küba’da uzun yıllardır kullanılan aşıyla mukayese eden sadece Milliyet olur. Bu dosyayı hazırlayan muhabirlerimiz Hande Atılgan ve Aleyna Sevim, genç ve geleceği parlak arkadaşlarımız. Hasta yakınlarının Küba Büyükelçiliği’nde tanıdık aradıkları dönemde daha çocuk yaşlardaydılar ama Milliyet yazı işlerinin hafızası, genç muhabirlerin azmiyle birleşince ortaya dört dörtlük bir dosya çıktı. Benzer bir durum Eskişehir’deki seri bıçaklama olayında da yaşandı. Saldırganın hücum yeleği üzerindeki kara güneş armasını, Yeni Zelanda’da camilerde katliam yapan saldırganın kullandığı gerçeği dış haberler servisimizden gelince, polis adliye muhabirimiz Ferit Zengin, saldırganın bilgisayarındaki Doğu Avrupa kaynaklı yönlendirme yazışmalarını ortaya çıkarınca bir anda işin rengi değişiverdi, ortaya Türkiye’nin en kapsamlı dosyası çıktı. Kağıt gazete neden bitmez sorusunun cevabı bu meslek tecrübesi ve hafıza aktarımında saklı. Cep telefonunuza gelen bildirimlere göre haber okuyorsanız, gerek yazarlarımız gerekse dosya haberlerimizle ilgili çok şey kaçırıyorsunuz demektir.
- Bizim spor ayakkabılarımız da var. Bizim için çivili atletizm ayakkabıları kramponlar, güreş ayakkabıları, bilekli basketbol ayakkabıları kadar kıymetli. Olimpiyatlarda alınan sonuçlara dair kalem oynatan tüm medya kuruluşları içerisinde amatör sporlara en geniş yeri ayıran, tenisten, boksa, uzun atlamadan judoya kadar sayfaları amatör branşlarla dolu spor eki veren tek gazete yine Milliyet. Tıpkı kültür-sanat haberlerine her gün tam sayfa ayıran tek gazete olma özelliğimiz gibi bu özelliğimiz de. Atölyelerde gezerken boya ya da kireç sıçramış, mermer tozuyla kaplanmış ayakkabılarımız var bizim, üzerlerindekiler kir değil, meslek nişanesi bizim için.
- Sadece ayakkabılarımız değil terliklerimiz de var bizim. Terliklerimiz pahalı beach-clupların kumlarına değil, vatandaşın ücretsiz denize girme hakkını savunanların olduğu yerlerdeki kumlara basıyor. Denizler için yaşamsal öneme sahip yosunları kepçeyle temizletmeye kalkanların olduğu, kanalizasyonların ileri arıtma olmadan denize döküldüğü bir coğrafyada sandığımızdan çok daha fazla iş düşüyor terliklerimize...
- Küçük bir hatırlatmayla bitireyim: Birincisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin artık dijtal telif konusunda harekete geçmesi gerekiyor. Gerek ABD gerekse AB’de geçerli olan yasaların Türkiye’de de bir an önce çıkarılması gerekiyor. Gazeteciler tek bir haberi bazen 20 gelişmeyi takip ederek topluyor, bunun için insan kaynağı başta çok sayıda maliyet katlanıyor. Dijital Mecralar Komisyonu’nun işin farkında olduğunu biliyoruz ama farkında olduklarını fark ettirecek yasal düzenlemeyi bir an önce yapmaları gerekiyor. Bu konuda söylenmedik söz kalmadığına göre artık harekete geçilmesi gerekiyor.
- Herkese sağlıklı bir hafta ve iyi okumalar diliyorum…