Faizlerdeki düşüşün sonuna gelindiyse...

27 Ekim 2009

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) karşılaştırmalı büyüme hızı tahminlerine göre Türkiye küresel krizden en olumsuz etkilenen G - 20 ülkelerinden biri. Buna karşın Türkiye’nin krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğu, IMF’ye avuç açmadan mucizeler yarattığı, herkesin Türkiye’yi örnek almak istediği söylenip duruyor. Bu masallara kim ne kadar inanıyor, doğrusu bilmiyorum ama bunun iddialı bir “PR (halkla ilişkiler) ile gerçeği perdeleme ve halkı oyalama” denemesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Peki, ekonominin tablosu umut verici değilse bizim borsadaki (İMKB) bu tırmanış neyin nesi? Bizim borsayı yükseltenler belki benim ve benim gibi düşünenlerin göremediği bir ışık gördükleri için mi, ışığın cazibesine kapılan kelebekler gibi, İMKB’deki hisseleri kapışıyorlar?

Düşük faizin ışığı
Başta bankalar olmak üzere kârlarını iyi artıran İMKB şirketleri var kuşkusuz ama duruma biraz daha yakından bakınca, borsayı aydınlatan ışığın öncelikle ekonomideki parlak gelişmelerden değil, dünyadaki aşırı likidite bolluğundan ve hızla düşen faizlerden kaynaklandığını görebiliyoruz. Hazine kâğıdına yatırım yapanların da bu süreçten hayli yararlanmış olduğu biliniyor.
ABD

Yazının Devamı

Yeni krizi tetikleyecek kumar başladı mı?

25 Ekim 2009

Financial Times (FT) gazetesinin sürekli okuduğum yazarlarından Wolfgang Münchau’nun 19 Ekim tarihli FT’de yer alan “Yeni krize doğru geri sayım başladı bile” başlıklı yazısı bizim medyada da yankı buldu. Yeni bir krizin şartlarının oluşmakta olduğu iddiası hayli ilgi çekti. Münchau önemli saydığı bazı göstergelere göre ABD borsasındaki aşırı değerlenmenin % 40’ı bulduğunu hatırlatarak, sıfıra yaklaşan faiz oranlarının insanların yeniden en riskli yatırım araçlarına yönelmesine yol açtığını ve bunun da yeni bir balonun şişmesine ortam hazırladığını belirtiyordu yazısında.
Münchau’nun yazısından üç gün sonra, bu kez 22 Ekim tarihli FT’de Gillian Tett’in önemli bir yazısı yayımlandı. Küresel finans sistemindeki risklerin krize yol açabileceğini 2007’de ilk yazanlardan biri olan Gillian Tett, henüz emekli olmuş üst düzeydeki bir banka yetkilisinden almış olduğu mektuptan bölümler aktarıyordu yazısında.

Daha büyük balon
Emekli banka yetkilisi şunları yazmıştı Gillian Tett’e: “Son 12 ayda yaşananları unut. Kumarbazlar en saldırgan halleriyle masaya geri döndüler. Yüksek oranda borçlanarak kısa vadeli oyunlara giriştiler, bu furyada ne bulurlarsa alıyorlar. Normal hisse senedi ve

Yazının Devamı

M. Porter ‘Türkiye hissesi’ satın alır mı?

20 Ekim 2009

Yıllardan beri yaptığı çalışmalarla “rekabet üstünlüğü” kavramının ekonomi literatürüne yerleşmesinde belki de en önemli rolü oynayan kişi olan Michael Porter’ı cumartesi günü İstanbul’da dinledik. Porter’ın Harvard’dan öğrencisi olan Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, bu yıl Davos’ta eski hocasıyla karşılaştığında onu Türkiye üzerine odaklanmaya ve İstanbul’a gelip bulgularını anlatmaya ikna etmiş.
Porter’ın “ülkelerin rekabet üstünlüğü” yaklaşımı ilk ortaya atıldığında çok ilgi gördü, sonraları bu yaklaşıma karşı tezler de geliştirildi ama hâlâ dikkate alınan bir yaklaşım bu. “Stratejiyi boş verin, piyasalar her şeyi halleder” anlayışının son kriz nedeniyle iyice gözden düşmesi de Porter’a yaradı bence.

Türkiye’ye uyarılar
Michael Porter, İstanbul’daki konuşmasına, son zamanlarda Türkiye’ye gelen yabancı ekonomistlerin ve yetkililerin çoğunun yaptığı gibi, umut veren bir cümleyle başladı, “Bugün dünya borsasında Türkiye’nin hisse senedini almak mümkün olsaydı ben de bu hisseyi alırdım”, dedi ve bu söz doğal olarak Porter’la ilgili haberlerde en çok kullanılan başlık oldu.
Ancak Porter’ın bu ilk cümleden sonra söyledikleri ve Türkiye’nin dünyadaki konumuyla ilgili olarak

Yazının Devamı

Borsalardaki aldatıcı şenlik ekonomiye yansımıyor

18 Ekim 2009

Gel vatandaş gel! New York borsasına gel, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na gel! Faizler nasıl olsa yerle bir oldu, dolar da yerlerde sürünüyor, sen iyisi mi cesaretini topla, varını yoğunu borsaya yatır, köşeyi dön. Bu yılın mart ayından beri ne kadar artmış borsa endeksleri bir bak, altı-yedi ayda zengin olma fırsatını nasıl kaçırdığını anla.
Bu çağrıyı ben yapmıyorum ama bugünlerde böyle çağrılar duyabilirsiniz, çünkü hisse senedi borsalarında, ABD’den dünyaya yayılan, çılgın bir şenlik yaşanıyor. Birçok borsa endeksinde % 50’nin üstünde artışlar gerçekleşti son altı-yedi ay içinde. Örneğin bu yılın mart ayında Dow Jones endeksi 6.500 puana doğru inerken bu endeksi satın alan birinin kazancı, geçen hafta içinde Dow 10.000 puanı gördüğünde, % 50’yi geçti. Türkiye’de de İMKB endeksi dipteyken, banka hisselerinden başlayarak alıma geçenler çok iyi paralar kazandı.
Geçmiş deneylerden, borsaların reel ekonomideki gelişmeleri önceden satın alıp fiyatladığı da biliniyor. Buna bakarak borsalardaki hızlı yükselişi, reel ekonomide yaşanacak olan hızlı iyileşmenin habercisi olarak algılamak ve “Kriz geçti, hızlı büyüme dönemi başlıyor” diye sevinmek de mümkün.
Ancak her nedense,

Yazının Devamı

‘Krizi çok iyi yönettiniz’ masalı

13 Ekim 2009

Dünya ekonomisine yön verenlerin önemli bir bölümü geçen hafta İstanbul’daydı. IMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantıları nedeniyle bir araya gelen uluslararası kurumların üst düzey yöneticileriyle IMF üyesi 186 ülkenin ekonomi ve maliye bakanları, bankacılar ve ekonomistler, dünya ekonomisinin yakın geleceği ile ilgili olarak yüreklere su serpecek bir tablo koyamadı ortaya.
Dünya ekonomisinde resesyondan çıkış umudunun arttığı bir gerçekti ama en çok kullanılan deyim “kırılganlık”tı. Başta ABD olmak üzere zengin - gelişmiş ekonomiler için uzun sürebilecek bir yavaş büyüme döneminin başında olduğumuzu çoğu kimse kabul ediyordu.
Türkiye ise bu kaygı verici tablonun bir parçası değildi sanki. IMF Başkanı gibi yetkililere ya da ünlü ekonomistlere tutulan mikrofonlardan medyamıza yansıyanlara bakıldığında Türkiye ekonomisinin adeta bir mucize yarattığına inanmak mümkündü. Bir kısım medyada yer alan başlıklara göre:
-Türkiye küresel krizi en iyi yöneten ülkelerden biriydi.
- Ticari köprü olduğu için krizden hızlı çıkacaktı.
- 2010’da en hızlı büyüyen Avrupa ülkesi Türkiye olacaktı.
- Türkiye ABD’ye ve dünyaya finans yönetimi dersi verebilirdi.

Yazının Devamı

Batı’nın paniği, Obama’nın Nobel’i

11 Ekim 2009

ABD Başkanı Barack Obama’nın göreve başladıktan dokuz ay sonra Nobel Barışı Ödülü’ne layık görülmesi dünyada tam bir şok etkisi yaptı. Ödülün açıklandığı salonda bulunanların birçoğunun Obama’nın adını duyunca hayret ve şaşkınlıklarını gizleyemediği, hatta kararı tepkiyle karşılayanlar bile olduğu belirtiliyor. Obama’nın bu ödülü hak edecek ne yaptığını sorgulayanların bazıları, bu kararla birlikte ödülün ciddiyetinin de sorgulanması gerektiğini vurguluyor.
Nobel Komitesi tarafından yapılan açıklamada Obama’nın “halklar arasındaki işbirliğini güçlendirme yönündeki olağanüstü çabaları” ve “dünya halklarına daha iyi bir gelecek umudu” verdiği için ödüle layık görüldüğü belirtiliyor.

Batı’nın zor anları
ABD’nin beyaz olmayan ilk başkanının göreve geldikten dokuz ay sonra dünya haklarına “umut” verdiği için Batı dünyasının en prestijli ödüllerinden birine layık görülmesini, Batı’nın küreselleşen dünyanın yeni gerçekleriyle yüzleşme sürecinin bir parçası olarak da değerlendirebiliriz. Geçen hafta İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantıları sırasında bir kez daha vurgulandığı gibi, başta ABD olmak üzere Batı’nın önde gelen ülkelerinin, tek başlarına dünyaya yön

Yazının Devamı

Umut zoraki, kaygı derin

6 Ekim 2009

IMF ve Dünya Bankası Grubu’nun yıllık toplantısı bugün İstanbul’da başlıyor ama toplantının hangi ortamda yapılacağı ve İstanbul toplantısından çıkacak mesajlar şimdiden belli oldu. Bir haftadan beri İstanbul’da yapılan hazırlık toplantılarında dünya ekonomisinin ve finans piyasalarının son durumuyla ilgili veriler açıklandı, küresel ekonominin sorunları pek çok yönüyle tartışıldı.
Bu toplantıları yerinde izlediğiniz zaman, ortaya konan verilerin, söylenen sözlerin ötesinde, dünya ekonomisinin kaderini belirleme noktasında olan kişilerin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu gözlemleme fırsatını da buluyorsunuz.
Bazen rakamların ya da yapılan açıklamaların ifade edemediğini farklı bir noktada yakalayabiliyorsunuz. Örneğin bir panel toplantısında ortaya konan bir fikir, bir soruya alınan bir cevap, hatta yerine göre yapılan bir mimik ya da kaş - göz hareketi farklı izlenimler yaratabiliyor.

100 yılın krizi
Toplantıları bir haftadır izlemeye çalışıyorum, içinden çıkılmaya çalışılan krizi hafife alan ya da “Canım biz çok kriz gördük, bu da geçer” havasında olan tek bir kişiye rastlamadım. Aşılmak istenen krizin farklı niteliğini hemen herkes kabul ediyor, krizin kalıcı sonuçları

Yazının Devamı

Borsadaki uçuşa işsizlik freni

4 Ekim 2009

ABD’de eylül ayı işsizlik rakamları beklenenden kötü gelip işsizlik oranını % 9.8’e yükseltince ABD ekonomisindeki iyileşmenin çok yavaş olacağı beklentisi güçlendi. Buna bağlı olarak mart ayından sonra uçuşa geçen hisse senedi borsalarındaki tırmanışın sonuna gelindiği izlenimi de güç kazanmaya başladı ve borsalardaki iniş sürdü.
IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının yapıldığı İstanbul’da, İş Yatırım’ın düzenlediği toplantıda konuşan gözde ekonomist Nouriel Roubini de ABD borsalarının ekonomideki iyileşmenin hızlanacağı varsayımıyla uçuşa geçtiğini, ancak beklenen büyümenin gerçekleşmemesi halinde borsaların inişe geçebileceğini söyledi.
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn da önceki gün İstanbul’da yaptığı basın toplantısında işsizlikteki artışın süreceğini ve krizden çıkışın yavaş olacağını söylemiş ve aşırı iyimserliğe yer olmadığını belirtmişti.
IMF’nin İstanbul’da açıkladığı son tahminlerde de, ABD ekonomisinin 2009 yılındaki küçülme oranıyla ilgili tahminin IMF’nin bir önceki tahminine göre daha karamsar olması dikkat çekiyor. Tabloda da görüldüğü gibi, IMF dünya ekonomisi ve pek çok ülke için 2009 tahminlerini iyileştiriyor ancak ABD ve İngiltere’deki küçülmenin

Yazının Devamı