Dünya ekonomisini yakından izleyen IMF, OECD, FED (ABD Merkez Bankası) ve ECB (Avrupa Merkez Bankası) gibi kuruluşların yetkilileriyle bu ayın 24’ünde ABD’de toplanacak olan G - 20 Zirvesi’nin hazırlık çalışmalarını yürüten yetkililer, hep bir ağızdan aynı mesajı veriyorlar son haftalarda. Onlara göre, dünya ekonomisinde krizden çıkışın işaretleri güçlendi, en azından 2009 yılının ikinci yarısı için önceki tahminlerden çok daha iyimser büyüme tahminleri yapma olanağı doğdu ama bütün bunlar “hasta”nın iyileştiğini ve hemen “yoğun bakım”dan çıkabileceğini göstermiyor.
Bu saptamanın ardından da uyarı mesajı geliyor: Küresel finans sistemini ve küresel ekonomiyi krizden çıkaran çok boyutlu kamu müdahalesinin ve kurtarma operasyonunun sürdürülmesi şart. “Hasta”yı komadan çıkaran parasal ve mali desteklerin kesilmesi halinde “hasta”nın durumu tekrar bozulabilir ve yeniden krize girebilir.
Hastalık geçmedi
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn ile ECB Başkanı Jean-Claude Trichet’nin geçen hafta yaptıkları konuşmalarda ve OECD Başekonomisti Jorgen Elmeskov’un, kuruluşun son bulgularını ortaya koyarken yaptığı açıklamada öncelikle üzerinde durdukları noktalar şunlardı:
- ABD’den Çin’e
Dünya değişirken değişimi durdurmaya ve statükoyu korumaya çalışanların işi giderek zorlaşıyor. Yaşanmakta olan dönüşüm, toplumlar arasındaki ve toplumlar içindeki hiyerarşiyi sarsıyor. Adam yerine konmayan toplumların ve toplumsal kesimlerin öne çıktığı, her şeye hâkim görünenlerin ise gerilediği bir süreç yaşanıyor.
Obama’nın ABD Başkanı olmasını, Çin’in ve Çinlilerin yükselişini, Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarda olmasını ve Kürt açılımını bu büyük sürecin parçaları olarak görebiliriz belki de. Bu sürece karşı statükoyu savunmak ise giderek zorlaşıyor.
‘İrlandalılar, siyahlar, köpekler giremez’
Geçenlerde ölen Edward Kennedy’nin anne tarafından dedesi John Francis Fitzgerald, İrlanda’dan Amerika’ya göçen Katolik bir ailenin çocuğuydu. “Honey Fitz” olarak anılan Fitzgerald 1910 yılında Boston’da Belediye Başkanı seçildiğinde bu olay Boston’u da içeren New England bölgesinin tartışılmaz hâkimi olan İngilizlerde tam bir şok etkisi yaratmıştı. O dönemde Boston’daki bazı işyerlerinin vitrininde “İrlandalılar, siyahlar ve köpekler giremez” tabelalarına rastlamak mümkündü.
Edward Kennedy, Boston’un ilk İrlandalı Belediye Başkanı olan J. F. Fitzgerald’ın kızı
Küresel krizin aşılmakta olduğunu müjdeleyen haber ve yorumlar yağmur gibi yağmaya başladı son günlerde. Krizi tetikleyen ülke olan ABD’den başlayarak, resesyonun, yani ekonomik küçülme sürecinin sonuna gelindiğini müjdeleyen haberler birbirini izliyor, en umutsuz olanlara bile umut aşılayacak değerlendirmeler yapılıyor.
Biraz daha ihtiyatlı davranarak, sevinç gösterileri yapmak için henüz erken olduğunu söyleyenler de var ama, aylardan beri iyi haber duymaya hasret kalmış olan ezici çoğunluk onlara fazla kulak vermek istemiyor.
Krizin başından beri, avanakça bir iyimserliğe kapılmadan gerçekçi değerlendirmeler yapmış olan ekonomistlerin umut veren her açıklaması özellikle ilgi görüyor bu ortamda. Örneğin Nobel Ödülü sahibi ünlü ekonomist Paul Krugman geçenlerde “1930’lardaki Büyük Depresyon’un tekrarlanması, devletin güçlü müdahalesi sayesinde önlendi.” diye bir açıklama yapınca üzerine atlandı bu haberin. New York’un gözde semti Manhattan’daki manzaralı bir daireyi, kriz sayesinde 2.5 milyon dolar yerine yalnızca (!) 1.7 milyon dolar ödeyerek satın alma mutluluğuna erişen Krugman’ın bu sözleri, “kriz bitiyor” müjdesini vermek için yanıp tutuşanlarca hemen manşetlere
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, küresel krizden çıkış sürecinde dünya borsalarında yaşanmakta olan hızlı yükselişten en fazla yararlanan borsalardan biri oldu. Krizin panik aşamasında Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ (YP) ülkelerinden kaçan paranın yeniden YP ülkelerine dönmesi, reel ekonomideki çöküşe ve faizlerdeki keskin düşüşe karşın Türkiye’ye para girişini hızlandırdı, paramız değerlendi, Hazine kolaylıkla borçlanabildi.
Bu gelişmeleri öngörerek şu son beş ayda iyi para kazanan ve kazandıranları öncelikle kutlamak gerek. Kazandıkları parayı bundan sonra kaybetmezlerse gerçekten iyi bir iş yapmış olacaklar. Unutmayalım ki kumarda, bir an için kazançlı görünmek değil masadan kazançla kalkabilmek önemlidir.
Kumar bunun neresinde?
Kumar sözcüğünü neden kullanıyorum, açıklamaya çalışayım.
IMF’nin son tahminine göre maliyeti 11.9 trilyon dolara tırmanan küresel krizi tetikleyen olayların temelinde ne vardı? Yaygın kanıya göre krize yol açan gelişmelerin temelinde, küresel finans piyasalarındaki risklerin yanlış fiyatlandırılması vardı. Neden bu yola girildiği ve kimlerin hangi ölçüde sorumluluk taşıdığı hâlâ tartışılıyor ama finans
Dünyanın öküzün boynuzunda durduğuna küçük bir çocukken bile inanmamıştım ama şimdi çocuk sayılamayacak yaşa erişmiş biri olarak, dünyanın 70’lik erkeklerin penisinde durduğuna inanma noktasına geldim. İtiraf edeyim ki beni medya getirdi bu noktaya.
Sürekli olarak okuduğum yerli - yabancı yayın organlarında ve internet sitelerinde, İtalya’nın 70’lik Başbakanı Silvio Berlusconi’nin sonu gelmez seks serüvenlerini izlemekten helak olmuşken bir de 70’lik Halis Toprak Ağamızın 17 yaşındaki bir hatunla evlenmesi çıktı başımıza. Yazılar, tepkiler, röportajlar birbirini izliyor, manşetlerden düşmüyor Halis Ağa.
“Bir hanımın isteyebileceği en iyi iş bende” demiş Halis Ağa, Ayşe Arman’a ve 20’lik erkeklerin bu alanda kendisiyle boy ölçüşemeyeceğini iddia etmiş. Çocuğu, hatta torunu yaşındaki kadınlarla düşüp kalkmaya bayılan Berlusconi de sık sık buna benzer iddialarda bulunuyor, erkekliğinin sarsılmaz gücüyle övünüyor. Ve bu tür haberler, dünyanın en önemli sorunlarına fazla yer ayıramayan basın - yayın organlarında sürekli olarak manşetleri süslüyor.
Paradigma sıçraması
Bunları okudukça konunun önemini idrak etmeye başlamıştım zaten ama benim için bardağı taşıran damla,
Başkan Obama’ya göre işsizlik azalmadıkça ABD ekonomisinde toparlanmadan söz etmek doğru değil, bu nedenle ABD’nin resesyondan çıkması zaman alacak
Küresel krizin neresindeyiz? Dibini gördük mü krizin? Krizden çıkış süreci başladı mı? Bu süreç başladıysa nasıl bir süreç olacak? Bundan sonra daha çok olumlu haberler mi duyacağız? Dünya ekonomisi krizi atlatıp büyümeye geçecek mi? Şu anda borsalardan yayılan iyimserlik havası bunun müjdecisi mi? Yoksa küresel ekonomide yeni balonlar mı oluşuyor? Olumlu gelişmeleri yeni sarsıntılar izleyebilir mi?
Krizden bir an önce kurtulma özleminin tetiklediği bu tür sorular aslında aylardır soruluyor ama bu sorulara cevap aramak şimdi gelinen noktada biraz daha anlamlı hale geldi, çünkü mart ayından bu yana yaşanan kimi gelişmeler, küresel ekonomiyi ve finans sistemini temellerinden sarsan krizde en kötü dönemin geride kaldığı izlenimini güçlendirdi.
Buradan nereye?
Aşağıda özetlenen umut veren gelişmelerle süregelen kaygıları
Geçenlerde, ekonomi ve finans dünyasındaki gelişmeleri yakından izlediğini hemen belli eden bir işadamıyla tanıştım. Doğal olarak küresel krizi ve olası yansımalarını konuşmaya başladık. Bir noktada “Nouriel Roubini hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu.
Bu bir test sorusu gibi geldi bana, vereceğim cevaba göre beni bir yere oturtacaktı sanki. Roubini hakkında bilinenleri tekrarlamakla yetindim, ABD ekonomisindeki kırılganlığı doğru okuyan Roubini’nin sonunda küresel krize yol açan gelişmeleri hayli erken bir tarihte öngörerek haklı bir üne kavuştuğunu söyledim.
Roubini’nin görmediği
“Evet ama”, dedi borsayla da yakından ilgilendiği anlaşılan muhatabım, “Mart ayından itibaren hisse senedi borsalarında yaşanan ralliyi (hızlı yükselişi) atladı Roubini”. Doğru bir saptamaydı bu. Küresel krizi öngören Roubini, mart ayından sonra borsalarda yaşanan ralliyi öngörememişti ve belki de bu nedenle borsayla yakından ilgilenen işadamının gözünde puan kaybetmişti.
Peki, nasıl oluyor da küresel krizi öngörebilen
Ekonomi yönetimimiz bu yıl benzersiz bir başarıya imza atabilir, Türkiye ekonomisi “2009 yılında hedeflerini en iyi tutturan ekonomi” ilan edilebilir. “Nasıl olacak bu?” diye soruyorsanız sırrını açıklayayım. Ekonomi yönetimimiz revize 2009 yılı hedeflerini herhalde yıl bittikten ve gerçekleşme sonuçları belli olduktan sonra açıklayacak, bu sayede hedefler mutlaka tutmuş olacak.
Orta vadeli program hedeflerini de henüz açıklamamış olan hükümetimiz, gerekli yasal değişiklikleri yaparak, devlet bütçesi yapmaktan da vazgeçsin bence, o zaman kimse kalkıp “hedefinizi tutturamadınız” falan diyemez bize.
Günlük yönetim anlayışı
Şaka bir yana, acaba diyorum, bizim ekonomiyi yönetenler, yeni bir ekonomi yönetimi anlayışını mı yerleştirmek istiyor? Koyun pazarlığı yapmamış olanların ya da Sultanhamam deneyimi olmayanların kolay anlayamayacağı bir yöntemle, her gün değişen şartlara ve sermaye hareketlerine, yani ülkeye giren - çıkan paraya bakarak, günlük kararlarla ekonomiyi yönetme yöntemini mi