ABD’de hisse senedinin en kötü 10 yılı

22 Aralık 2009

Son on yılda ekonomi ve finansla ilgilenen herkes ABD hisse senedi borsalarında yaşanan iniş - çıkışlarla yattı - kalktı. Dünya piyasaları her gün New York borsasındaki gelişmelere bakarak yönünü belirlemeye çalıştı. Ekonomi ve finans haberleri veren TV’lerde ve diğer medyada binlerce saatlik yayın yapıldı, en büyük heyecanlar, coşkular ve düş kırıklıkları New York borsasından gelen haberlerle yaşandı. Peki, bu kadar ilginin, çabanın, umudun sonucu ne oldu?

Lanetli 10 yıl
Bu süreçte New York borsasında ve diğer borsalarda büyük paralar kazanıldı ve kaybedildi kuşkusuz ama 2000’lerin ilk on yılının toplu bilançosunu önceki dönemlerle karşılaştırdığımızda, New York borsasının bu 10 yılda tarihinin en kötü dönemini yaşadığını görüyoruz.
The Wall Street Journal gazetesinin kapsamlı bir araştırmadan yararlanarak derlediği verilere göre 2000-2009 döneminde New York borsasındaki hisse senetlerine yatırım yapanlar % 0.5 zarar etmiş durumda. Bu sonuç çok çarpıcı çünkü 1820’lerden bu yana geçen bütün on yılları kapsayan araştırmaya göre bundan önce yalnızca, ABD’de “Büyük Depresyon”un yaşandığı 1930’larda hisse senedine yatırım yapanlar zarar etmiş ve onların zararı da % 0.2’de

Yazının Devamı

Doların yükselişine dikkat!

20 Aralık 2009

Kriz paniğinin aşıldığı ve risk alma iştahının artmaya başladığı mart ayından itibaren değer kaybetmekte olan ABD dolarının, son günlerde başta euro olmak üzere diğer bazı paralar karşısında değer kazanmaya başlaması neyin işareti? Bu, üzerinde durmaya değer, anlamlı bir gelişme mi? Doların değer kazanmaya başlaması, küresel krizle başlayan süreçte yeni bir aşamaya gelindiğini mi gösteriyor? Dolar değer kazanmaya devam edecek mi, ederse kim nasıl etkilenir?
Küresel ekonominin ve döviz kurlarının gidişatıyla ilgili herkesi ilgilendirecek sorular bunlar. Birkaç hafta önce, doların değer kaybetmeye devam ettiği günlerde, müşterilerine yatırım danışmanlığı da yapan bir yabancı bankacıyı dinlerken odaklandım bu sorulara. Söz konusu bankacı, euro ağırlıklı portföy tutan müşterilerine, kademeli olarak dolara dönmelerini öneriyor ve gerekçesini anlatıyordu.
Onu dinledikten sonra doların seyriyle ilgili değerlendirmeleri daha yakından izlemeye başladım. Piyasalarda kayda değer eğilim değişiklikleri olacağı zaman bunun ilk sinyallerini, ekonomi ve finans konularına ayrılmış gazete sayfalarında kıyıya köşeye sıkışmış küçük haberlere bakarken görüyorsunuz. Örneğin Financial Times

Yazının Devamı

Kâr etmeyen sanayi ile nasıl büyürüz?

15 Aralık 2009

Küresel krizin “teğet geçerken” yere serdiği Türkiye ekonomisinin 2010’da parlak bir performans sergileyeceğini vurgulamakta olan uluslararası finans kuruluşlarının yanı sıra daha ihtiyatlı değerlendirmeler yapanlar da var. Örneğin, Türk Ekonomi Bankası’nın ortağı olan BNP Paribas, küresel piyasalarla ilgili değerlendirmesinde, 2009’da % 5.5 küçülmesi beklenen Türkiye ekonomisinin 2010 yılında % 3.5 büyümesinin beklendiğini belirttikten sonra şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Ancak biz Türkiye’de sürdürülebilir bir büyümenin başladığına inanmıyoruz çünkü şirketler sektöründe kârlılığın ve kapasite kullanımının düşük seyretmekte olması şirketlerin yatırımlarını sınırlıyor ve onları sabit maliyetlerini düşürmek amacıyla çalışan sayısını azaltmaya ve çalışanların ücretlerini düşürmeye itiyor.”

2009 krizinin farkı
Ekonominin temel sorunlarının tartışılmasına önemli katkılarda bulunan Türkiye Ekonomi Kurumu’nun Ankara’da düzenlediği toplantıya katılan Güngör Uras üstadımız da, o toplantıda konuşan bazı sanayi odası başkanlarının kârsız çalışmaktan yakındıklarını belirtmişti dünkü yazısında. Sanayi kuruluşlarının kâr etmesinin nasıl olanaksız hale geldiğini anlatan oda

Yazının Devamı

Mutlaka ‘İkinci Brezilya’ olacağız

13 Aralık 2009

Önceki akşam, Hasan Cemal’in gazetecilikte 40. yılını kutlamak amacıyla eşi Ayşe tarafından düzenlenen sürpriz partiye gitmek üzere evden çıkmaya hazırlanırken Meral (Tamer) telefon etti, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılmasıyla ilgili kararın açıklanmakta olduğunu söyledi. Hemen televizyonu açtım ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, almış oldukları kararla ilgili açıklamalarını izlemeye başladım.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kapatma kararıyla ilgili olarak medyaya yaptığı açıklamayı izlerken, ekranın alt bölümünde akmakta olan haber başlıklarına takıldı gözüm. Bir başlık özellikle dikkatimi çekti ve havalara sıçrattı beni: Türkiye ekonomisinin 2010’da umulandan daha hızlı büyüyebileceğini belirten Merrill Lynch adlı kriz gazisi kuruluşun çokbilmiş yetkilisi şöyle demiş: “Türkiye İkinci bir Brezilya olabilir.”

Türkiye’ye yabancı gazı
Haydi şapkalar havaya. Futbolda “İkinci Brezilya” olamadık, gelecek yıl Güney Afrika’da yapılacak Dünya Kupası’na bile katılamıyoruz ama ekonomide mutlaka “İkinci Brezilya” olacağız. Türkiye ekonomisinin ne kadar iyi yolda olduğunu ve 2010’da nasıl harikalar yaratacağını vurgulayan uluslararası kuruluşlar birbirini izliyor

Yazının Devamı

2010’da ‘lastik top’ gibi büyüme bizi kurtarır mı?

8 Aralık 2009

Dünya ve Türkiye ekonomisi için 2010 yılı nasıl bir yıl olacak? Türkiye İş Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Varol Civil ve Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü Faik Açıkalın, dün CNBC-e Tv’de Servet Yıldırım ile Mahfi Eğilmez’in programına katılarak bu
soruya cevap aradı.
Dünya ekonomisinde, geçen yıl bu tarihlerde yaşanmakta olan paniğe yol açan koşulların tekrar oluşmayacağı konusunda bir görüş birliği vardı dört banka genel müdürü arasında. Ancak krizden çıkış sürecinin sorunlu olabileceğini ve 2010 yılında dünya ekonomisinin bütününde parlak bir büyüme performansı beklemenin gerçekçi olmadığını da belirtti dört bankacımız.

Lastik top zıplaması
Türkiye ekonomisinde de 2010’un parlak bir yıl olacağı beklentisinde değildi banka genel müdürleri. Ekonomimizin 2010’da % 3.5 dolayında büyümesini öngören tahmin gerçekçi görünüyordu onlara da. Bu noktada akla takılan soru ise şuydu: 2009 yılında son tahminlere göre % 5.5-6.0 dolayında küçülmesi beklenen ekonomimizin 2010’da % 3.5 dolayında büyümesi bizi tatmin edecek bir sonuç sayılabilir miydi?
Bu soruya en

Yazının Devamı

Borsayı uçurursunuz, ekonomiyi uçuramazsınız

6 Aralık 2009

Geçen yıldan beri Sayın Başbakan ya da bir bakanı tarafından belli aralıklarla vizyona sokulan ve her vizyona girdiğinde borsayı uçuran “IMF ile anlaşma yakın” başlıklı komedi filmi geçen hafta Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıklamalarıyla bir kez daha piyasaya sürüldü. Sayın Babacan, “IMF ile genel çerçevede anlaşma sağlandığını ve ayrıntıları görüşmeye başladıklarını” söyleyince İMKB’de hisse senedi fiyatları uçtu, birileri gene para kazandı.

Borsacı uçuş sever
Etkisi kısa sürse de böyle uçuşlara bayılıyor borsacılar. Uçuşa yol açacak bir rivayet yayarak borsacılardaki uçuş özlemini gidermek çok da zor değil aslında. Krizin bittiği, ekonominin canlanmak üzere olduğu beklentisiyle erken yükselişe geçen borsanın biraz yalpalamaya başladığı noktada IMF filmi işe yarıyor. IMF ile anlaşmanın ekonominin önünü açacağı inancı o kadar güçlü ki bu olasılığın telaffuz edilmesi bile borsayı uçurmaya yetiyor.
Mart ayından bu yana, dünyadaki birçok borsa ile birlikte İMKB’de de hızlı bir yükseliş yaşandı. Ekonomide gerçekleşmesi beklenen canlanma çok önceden satın alındı. Ancak ekonomide gerçekleşmesi beklenen canlanmanın son aylardaki seyri fazla ümit vermiyor.

Yazının Devamı

Gözler şimdi ülke borcuna çevrildi

1 Aralık 2009

New York’un simge binalarından Empire State Building, Amerikan ekonomisinin “kükreyiş yılları” olarak bilinen 1920’lerde tasarlanmış ve ülkeyi temellerinden sarsan “Büyük Depresyon”un ortasında, 1931’de hizmete açılmış. Malezya’da dünyanın en yükseği olma iddiasıyla inşa edilen Petronas Kulesi 1998’de açıldığında ülke Asya krizinin pençesinde kıvranıyormuş. Aynı iddiayla inşa edilen Burj Dubai’de şimdi iflas bayrağını çekme noktasına gelmiş olan Dubai’de yükseliyor.
HSBC Bankası’nın baş ekonomisti Stephen King dünkü Independent gazetesinde yer alan yazısında bu örnekleri kullanarak, yüksek kuleler dikmenin bazen ekonomik yükselişin değil çöküşün habercisi olabileceğini hatırlatıyor bize ve Dubai şokunun bir kez daha gözler önüne serdiği iki önemli noktaya dikkat çekiyor.

“Kriz bitti” aymazlığı
King ilk olarak Dubai örneğinin krizin bitmediğini bize hatırlattığını belirtiyor. Küresel krizle sonuçlanan süreçte, demirle, betonla, dev vinçler kullanılarak inşa edilen fiziki kulelerden daha da görkemli borç kulelerinin, finansal kaldıraçlar kullanılarak inşa edildiğini hatırlatan King, bu devasa borçların hesabının henüz görülmediğini ve sistemi sarsan etkilerinin bir süre daha

Yazının Devamı

Dubai şoku yeni krizi tetikler mi?

29 Kasım 2009

Bayram sabahı okunacak bir yazıda, yeni bir “kriz” olasılığından söz etmenin alemi var mı Allah aşkına? Voltaire’in tam 250 yıl önce yazdığı Candide romanında yaratmış olduğu Dr. Pangloss karakteri gibi davranıp, en olumsuz koşullarda bile iyimser olunabileceğini kanıtlayamaz mıyım ben de?
Bu sorulardan birincisine “yok”, ikincisine “evet” cevabını verebilmek için inanın hayli çaba harcadım bu yazıyı yazmadan önce. Bir bayram günü sabahında, İstanbul’un tenhalaşan sokaklarında avare dolaşmanın keyfini, Boğaz’ın havasını teneffüs edebilmenin, martılara kulak vermenin ayrıcalığını anlatarak pekâlâ bitirebilirdim bu yazıyı.
Hemen bayram öncesinde Dubai’den gelen haberleri duymamış olsaydım belki başarabilirdim bunu ama olmadı. Şeyh Muhammed el Maktum’un Dubai’de gerçekleştirmeye çalıştığı 1001 Gece Masalı’nın acıklı bir drama dönüşmekte olduğunu duyunca olayın içinde buldum kendimi. Bu olayın küresel krizi yeni bir aşamaya sıçratması olasılığının farkına varınca da ister istemez bu yazı çıktı ortaya.

Neden şok?
Dubai’de devletin sahip olduğu Dubai World holding şirketiyle ona bağlı olan gayrimenkul şirketi Nakheel’in hafta ortasında bir açıklama yaparak borç

Yazının Devamı