Financial Times (FT) gazetesinin sürekli okuduğum yazarlarından Wolfgang Münchau’nun 19 Ekim tarihli FT’de yer alan “Yeni krize doğru geri sayım başladı bile” başlıklı yazısı bizim medyada da yankı buldu. Yeni bir krizin şartlarının oluşmakta olduğu iddiası hayli ilgi çekti. Münchau önemli saydığı bazı göstergelere göre ABD borsasındaki aşırı değerlenmenin % 40’ı bulduğunu hatırlatarak, sıfıra yaklaşan faiz oranlarının insanların yeniden en riskli yatırım araçlarına yönelmesine yol açtığını ve bunun da yeni bir balonun şişmesine ortam hazırladığını belirtiyordu yazısında.
Münchau’nun yazısından üç gün sonra, bu kez 22 Ekim tarihli FT’de Gillian Tett’in önemli bir yazısı yayımlandı. Küresel finans sistemindeki risklerin krize yol açabileceğini 2007’de ilk yazanlardan biri olan Gillian Tett, henüz emekli olmuş üst düzeydeki bir banka yetkilisinden almış olduğu mektuptan bölümler aktarıyordu yazısında.
Daha büyük balon
Emekli banka yetkilisi şunları yazmıştı Gillian Tett’e: “Son 12 ayda yaşananları unut. Kumarbazlar en saldırgan halleriyle masaya geri döndüler. Yüksek oranda borçlanarak kısa vadeli oyunlara giriştiler, bu furyada ne bulurlarsa alıyorlar. Normal hisse senedi ve tahvillerin yanı sıra gayrimenkul fonları, çeşitli emtia, ‘Yükselen Pazar’ hisseleri ve bonoları payını alıyor bu furyadan. Neredeyse sınırsız miktarda sıfıra yakın faizle para bulunca krizin derslerini unuttu çoğu kimse. Bunun sonucunda şimdi şişmekte olan balon patlayınca 2008 krizi bir müsamere gibi kalacak.”
Gillian Tett, neredeyse sıfır faizli para bolluğunun, hisse senedi borsalarındaki tırmanışı tetiklemenin ötesinde, kredi ve türev piyasalarında da büyük bir sıçramaya yol açtığını belirtiyor ve şu uyarıyı yapıyor: “Bu kadar büyük miktarda çok ucuz para ortalıkta dolaşmaya devam ettikçe kumara yönelenlerin sayısı da artacaktır.”
Bir diğer FT yazarı Francesco Guerrera da 17 Ekim tarihli yazısında başka bir noktaya dikkat çekiyor ve bankaların daha iyi denetlenmesi için çabalar sürerken öte yandan ‘hedge fund’lar gibi denetim dışı finans kurumlarındaki işlem hacminin yeni rekorlara tırmandığını ve ABD’deki sorunlu kredilerin yarısının banka dışı kurumlarda bulunduğunu yazıyor.
Bu para oldukça
Görünen o ki ABD’de ve bazı diğer zengin ülkelerde banka sistemini kurtarmak ve ekonomiyi canlandırmak için ortalığa saçılan sudan ucuz paranın reel ekonomiyi canlandırma etkisi sınırlı kaldı ama gözü dönmüş piyasa kumarbazlarının iştahını kabarttı bu para yağmuru. Bu furya içinde İMKB dahil pek çok borsada işlem gören hisselere büyük talep geldi, “junk bond” denen riskli kağıtlara ve bir ara kimsenin yüzüne bakmadığı “toksik varlıklar”a bile alıcı çıkmaya başladı.
Bu furyanın eninde sonunda reel sektörü de olumlu etkileyeceğini ve endişeye gerek olmadığını söyleyenler var ama aslında muazzam bir yeni balonun şişirilmekte olduğunu söyleyenlerin kaygıları daha inandırıcı geliyor bana.
Bıçak sırtındaki dengeler
Şimdi gelinen noktada ABD’deki sıfıra yakın faizlerin ve piyasalardaki aşırı likidite bolluğunun sonunda yeni bir krizi tetikleyebilecek olan bir süreci başlattığı ortada. Kısa sürede hızla tırmanan borsaların dışında riski yüksek yatırım araçlarına hücumun başlaması, kaynama noktasına yaklaşıldığının işareti.
Ancak yeni bir balonun yaratacağı tehlikeyi ortadan kaldırmak ve yüksek riskli spekülasyonu önlemek için faizlerin yükseltilmeye başlanması da göze alınamıyor çünkü ABD’de ve Avrupa’daki ekonomik büyümeye geçiş sinyallerinin gücü ve kalıcılığı konusunda ciddi tereddütler var.
Devletin sağladığı desteğin ve likiditenin geri çekilmesi halinde ekonomideki canlanmanın duracağı kaygısı hayli yaygın. Ayrıca faizlerin yükseltilmeye başlandığı noktada bu oyunun bittiği izleniminin doğması ve şişirilen balonun hızla sönmeye başlaması da bir olasılık.
Bıçak sırtındaki bu dengenin bizim borsayı ve piyasaları da etkilemeye başladığı görülüyor. Dünyanın dört bir yanında risk iştahı kabaran ve iyi getiri arayan paranın bizim borsadaki tırmanışı da ciddi biçimde etkilediği anlaşılıyor. Ayrıca faizlerin alışılmamış düzeylere inmiş bulunması Türkiye’deki tabloyu etkileyebilecek bir faktör haline geldi. Fon yöneticileri, ellerinde büyük paralarla kapılarını çalan ve “Paramı ne yapayım?” diye soran mevduat sahiplerinin arttığını belirtiyor.
Büyümede düş kırıklığı yarattık
Başbakan Erdoğan, herhalde kendine göre bazı göstergelere bakarak Türkiye’nin küresel krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğunu söylemeye devam ediyor herkesin baktığı ve uluslararası karşılaştırmalarda dikkate alınan göstergeler onun söylediğinin tam tersini söylüyor. IMF’nin Latin Amerika ülkelerinin durumuyla ilgili olarak hazırladığı raporda yer alan grafik de Türkiye’nin son bir yıldaki ekonomik büyüme performansıyla en büyük düş kırıklığı yaratan ülkelerden biri olduğunu ortaya koyuyor.
IMF’nin 2008 Ağustos’unda yaptığı büyüme hızı tahminleriyle bir yıl sonra yaptığı tahminler karşılaştırıldığında Çin dahil hiçbir ülkenin 2008 tahminini tutturamadığı görülüyor. Türkiye ise 2008’deki tahminden en fazla sapma gösteren ve büyüme hızı tahminin en fazla gerisine düşen ülkelerden biri olarak dikkati çekiyor.