Aralıkta, ocakta denize mi girilir? Bırakın onu; neredeyse nisan olacak, kayak tatiline gidilir mi? Şüphesiz pandeminin en fazla yaraladığı sektörlerin başında turizm. Eskisi gibi olmayacağı da aşikâr! Olumsuz yanları bir kenara bırakırsak Kovid-19 sonrası turizmdeki devrimin kodları kendini göstermeye başlıyor. İş dünyasında kalıcı bir ‘mobil’ etki olacağı, insanları toplantılara, iş odaklı seyahatlere olan ihtiyacının yok olma derecesine geleceği öngörülebiliyor. İş odaklı konaklama otellerinden kendilerini dönüştüremeyenler muhtemelen tarihe karışacak.
Tatilde çalışma modeli
İş dünyasının yeni ‘mobil’ halinin turizm için fırsat olan tarafıysa tatile işi götürebilme lüksü... Eskinin 10 günlük telefonların dahi kapandığı tatillerin yerini belki de tüm sezonu kapsayan önünde ekran açık tatiller alacak. Hele ki uzaktan eğitim kalıcı olursa tatil için sezon kavramı da yok olacağa benziyor.
Bitmeyen kış!
Şimdiden dahi farkında değil misiniz; nisana kadar süren kayak tatil programlarına. Kısa sezon denilen o iki aylık kış otel
Aile içi çekişme, ritüellere boğulmuş bir düzen, istenmeyen gelin... Tam da eskinin reyting koklayıcısı televizyoncularının sevdiği bir senaryo değil mi? Anadolulu töre ya da sonradan görme konumlanamamış İstanbullu bir diziye göre dahi “Yok artık!” denen şeylerin yaşandığını öğrendik tüm dünyanın gıptayla baktığı Royal Family’den!
Bizim yerli dizilerden pek de farkı olamayan bir hikaye Meghan Markle’ınki. Aslına bakarsanız çevremizde o kadar fazla Meghan var ki ritüellere boğulmuş kompleks sahibi ailelerle bu çekişmenin içinde kalan... Meghan kadar akıllı, sahip olduğu mağduriyetleri silah olarak kullanabilecek çevresi olmadığı için onların sadece ‘dedikodusu’ geliyor.
Peki ya Harry’ler? Onlardan daha fazla var sanki! Çevre ve eğitim yüklemesi almış, zorlama proje çocuklar. Aile güdümünden bağımsızlığını alamayıp, sürekli onlara kendini ispat etme çabasında ya da başkaldıracağı günü bekleyen... Hele ki Harry gibi annesi Diana’nın ölümüyle travma yaşamış biri olunca, bu
"Deli miyim, salgında restorana gideceğim” diyenler de dahi şimdiden rezervasyon için telefonlarına sarıldı. Yasağın hep ekonomik boyutu tartışılırken ruh sağlığına iyi gelen ‘sosyalleşme’ tarafı göz ardı edildi. Yüzde 50 kapasiteyle öğle ve akşamüstü saatlerine yönelik sosyalleşme nasıl olacak? Görünen o ki, aşılanmalar devam etse de bu yıl da bizimle olacak Covid-19. Tüm dünyadaki önlemlere bakılınca virüsü tamamen yenmeyi beklemeden tedbirli şekilde onunla yaşamayı öğrenmek tercih ediliyor.
Kafe, restoranların çoğu geçtiğimiz dönemde de hijyen ve sosyal mesafe konusunda kötü sınav vermedi. Bu kapanmanın verdiği zararı düşünürsek eskisinden de daha tedbirli olacağına eminim. Maalesef ki sorun yine müşteri olacak. Eğitmek, uyarmak; ‘velinimet’ kültürüyle servis alıp, şımartılan müşterilere yönelik uygulamalar şimdiden konuşulmalı.
Şu dönem gösterdi ki o mekanlar olmadan sosyal hayatın neredeyse yarısı boşalıyor. Virüsle başlayan, insanların sorumsuzluğuyla elinizden alınan bu sosyallik
Gazeteciliğe yeni başladığım dönemde de vardı bu sorun. “Yahu Hülya Avşar ve Gülben Ergen’den başka ünlü yok mu?” derdi dönemin marjinal yazı işleri ekibi! Bırakın sosyal medyayı, fotoğrafını çektiğiniz kişiyi bir saatlik film banyosundan sonra görebileceğiniz yıllarda bu ünlülere o haber masaları karar verirdi.
Bir gecede klibinde koşan popçunun da, caz kulüpte göbek atarak şarkı söyleyen yıldızın da hızlı çıkışları o sayfa başındakiler tarafından karar verilirdi. O dönemin ‘starmaker’ abileri gazino kültürünü önemsediği için bu masalara servis edilen isimler çağa göre pek nitelikli yenilenemedi diyebilirim. Dünyada bu durum sanıldığı gibi tesadüfen gelişmiyordu. Nickelodeon’daki çocuk yıldızların zamanla serpilip (!) sinemaya adım atmalarını, albümler yapmalarını izledik.
Yarışmalar ayakta tutuyor
YouTube kurulduğu an Kanada’dan elinde gitarla Justin Bieber, belki ünlü oluş bu karar veriliş sisteminin ilk örneğiydi. Bir yapım şirketine ya da kuruluşa bağlı olmadan sosyal
Sınırlı kapasite, süreli oturum izni... Son dönem restoranların kademeli dönüşü için en fazla dillendirilen tekliflerden. Aşılanma devam ederken, nispeten virüs kontrol altına alınmaya yakınken kulağa hiç de fena gelmiyor bu teklif. Tabii restoranların yüzde 30 kapasiteyle yaraları sarması bir yana günlük masraflarını dahi karşılamaları pek mümkün görünmüyor. Tabii bu işin ekonomik tarafı! Nedense biz hep o taraftan bakıp işe çözüm arıyoruz. Şu kapalı iki dönem bize gösterdi ki kafe ve restoranlar olmadan ne sohbetlerimizin ne de dolabımızdaki o güzel kıyafetlerin bir önemi var.
Hitap ve servis
Özel anlarımızda olsun, gerekse rutinimize dönüşmüş hepimizin müdavimi olduğu birçok mekan vardır. Peki biz bu zorlu süreçte mekanlarımız için ne yaptık? Türk tipi müşteri için müdavimlikte lezzetten önce size kendini özel hissettiren isimli hitap ve servis gelir. İlla ki bir bağ kurulur mekanlardaki personelle. Hatta bizde açılan mekanların çoğu iyi müşterisinin
İki günlük haliyle değerlendirmiştim Clubhouse’ı! Herkesin kafasındaki soru; ‘Kalıcı olacak mı?’ Benim için hâlâ nitelikli can sıkıntısı gibi olsa da
üye sayısındaki hızlı artış, yukarıdaki sorunun cevabını veriyor.
Söz uçar, yazı kalır
Diğer sosyal mecralara göre en farklı tarafı, gerçek zamanlı ilerlemesi ve anların Clubhouse platformu üzerinde uçup gitmesi. Üye sayısındaki artışa oranla oda sayılarına katılım o kadar da artmış değil. Öngörülen bu muydu bilmiyorum ama platform ünlü insanların ünsüzlerin odalarında dinleyici olmasıyla da ilginçleşiyor. Geyik sohbet dönerken birden ‘Aha Ece Seçkin odada’, ‘Nevzat Aydın bizi dinliyor’ gibi birçok örnek bulabilirsiniz.Herkes teknik bilgiler verse de sosyal medyaların kalıcı popülerliğini sağlayan içerisinde flört etme fırsatları sunabilmesi.
Neticede en ilham verici sosyal medya buluşlarından Pinterest’in hayatlara tam değememesi dahi bu sebepten! Buranın yeni oluşmaya başlayan fenomenleri tersini savunsa da havadan sudan konularla
Çağımızın en büyük sorunu bu! Tanımlanmış mutluluklardan rahatsız olduğunu söyleyip tanımlanan kültür üzerinden entelektülite devşirmek. İzlediğiniz dizi, bulunduğunuz sosyal medya platformu, hatta desteklediğiniz yardım kampanyaları dahi çoğunluğun iz düşümü! Şimdiyse moda Club House! Yoksa siz henüz girmediniz mi? Zor bulunduğu iddia edilen davetiye gelmedi mi? Çok şey kaçırmadığınızı söyleyebilirim... Yine dünyanın bize dayattığı, sosyal medyada varolan tiplerin hemen koşturduğu bu sohbet odalarında saatler öldürülmeye başlandı bile. Bu zamanları nereden mi alacak? Tabii ki Instagram’dan! Zaten düşüşte olan Instagram live sohbetleri tamamen öldü diyebiliriz. Düşünün; oradan çıkış yapan Melikşah ve Bartu hemen sponsorunu da alıp buraya taşınmışlar. Daha önceki deneyimlerimizde olduğu gibi örnek girişimci Zuckerberg uygulama satın alamazsa Instagram’ın içerisine hızlıca evriliverecek. Dizi izlenen platformlarda olduğu gibi Club House sohbetlerine de Instagram üzerinden ‘ortamlarda
10 yıl öncenin spor programlarında ‘entelektüel’ ayrışmanın en büyük konu başlığıydı ‘Futbol sadece futbol değildir’! Sahanın içindeki her hinliği bilen çimleri yutmuş eski sporcular Simon Kuper’in bu kitabını kılavuz yapmış fularlı, bandanalı, kasketli yeni tiplere koltuklarını hızla kaptırıyordu. Yeteneği, çevresiyle birikime sahip eski sporcuların yanında menajerlik oyunlarını ezberlemiş tipler daha donanımlı, bilgili duruyordu. Aslında kitap yorumcularının anlattığı gibi sempatik görmüyordu bu endüstriyelleşmeyi! Zaten orijinalindeki ismi de ‘Futbol düşmanlarına karşı’...
Kitap 27 yıl önce yazıldığı için endüstriyelleşmesini pazarlama üzerinden tanımlayarak amatör ruhun ölüşünü anlatmaya çalışıyordu. Bugün durum endüstriden simülasyona hızla evrimleşiyor! Artık video oyunların gerçek oyunlardan daha fazla tercih edileceği, sahadakilerin bu simülasyona gerçeklik katmak için gölgede kalması pek de uzak tarihler değil.
Pazarlama sektörünün hayatımıza soktuğu