Gazeteciliğe yeni başladığım dönemde de vardı bu sorun. “Yahu Hülya Avşar ve Gülben Ergen’den başka ünlü yok mu?” derdi dönemin marjinal yazı işleri ekibi! Bırakın sosyal medyayı, fotoğrafını çektiğiniz kişiyi bir saatlik film banyosundan sonra görebileceğiniz yıllarda bu ünlülere o haber masaları karar verirdi.
Bir gecede klibinde koşan popçunun da, caz kulüpte göbek atarak şarkı söyleyen yıldızın da hızlı çıkışları o sayfa başındakiler tarafından karar verilirdi. O dönemin ‘starmaker’ abileri gazino kültürünü önemsediği için bu masalara servis edilen isimler çağa göre pek nitelikli yenilenemedi diyebilirim. Dünyada bu durum sanıldığı gibi tesadüfen gelişmiyordu. Nickelodeon’daki çocuk yıldızların zamanla serpilip (!) sinemaya adım atmalarını, albümler yapmalarını izledik.
Yarışmalar ayakta tutuyor
YouTube kurulduğu an Kanada’dan elinde gitarla Justin Bieber, belki ünlü oluş bu karar veriliş sisteminin ilk örneğiydi. Bir yapım şirketine ya da kuruluşa bağlı olmadan sosyal medyanın gerçek ünlü dünyasına armağan ettiği ilk kişiydi.
Genç nüfusumuz göz önüne alındığından sosyal medya kullanımında dünyada tepelerdeyiz.
Bırakın sosyal medya hesabı olanı, yakında fenomen sayısının sıradan takipçi sayısını geçeceği aşikâr! Tanınmış olmanın bu kadar kolay olduğu şu dönemde, neden bu fenomenlerimiz bile ünlü sınıfına hâlâ geçemiyor?
Bizdeki bu ünlü sınıfını, son
10 yıldır ‘Survivor’ ve türevi yarışmalar ayakta tutuyor. Kariyeri durağana geçenden, gönüllüler tarafında ışığı parlayanın da yarışma sonrası tanınmışlığı kolayca üne dönüşüyor. Aslında bu ünlü sorunsalı sanılandan daha önemli duruma gelmiş halde. Koca global markalar kendilerine gelen reklam yüzü analizlerinde içerisine oturtacağı ünlüleri bulamıyorlar; sıradan bile olmayan influencer’ımsı tipleri projelerine konduruyorlar. Neticenin herkes farkında olsa da bu çarktaki başarısızlığın da paydaş olmak yerine başarılı bir ‘iş birliği’ gibi sunumlarında süslüyorlar.
Tabii bu ünlü sorunsalının Türkiye’deki en büyük sebebi aracı ajansların ‘çalışılabilir’ isimleri ve seçici marka yöneticilerinin bu dünyadan kopuk olması. Dünya Twitch üzerinden Z kuşağı ünlülerini ararken bizde bırakın YouTube’u hâlâ Instagram’da ayakkabının içine zıplayan ‘ablalara’ alternatif bulunamıyor!
BU GİRİŞİMLERİN SAYISI ARTSA
Dünyadaki turizm tamamen belli aplikasyonlar üzerinden dönmeye başladı. Bunun farkında olan büyük otel zincirleri bu tekelleşmeyi kırmak için son yıllarda birleşmelerle kendi dijital network’ünün altyapısını hazırlıyor. Ne kadar hızlı olursa olsun aplikasyonların hegomonyası uzun süre daha devam edeceğe benziyor. Bu popüler aplikasyonlardan ShallweGo’nun bir Türk girişimi olduğunu biliyor muydunuz? Açıkçası ben yeni öğrendim.
Pandemi döneminde 100 milyon TL yatırımla uçuş ve konaklamayı tek platformda çözümlüyor. Umarım bu tip Türk girişimlerin sayısı katlanarak artar.
BEKAR EVLERİNDE OSMAN HAMDİ TRENDİ!
Küçük bekar evlerinin eşyalarla döşenip, kiralanması ev sahiplerinin fazlasıyla tercih ettiği bir yöntem. Nedense bu evlerin hepsi aynı yapı marketten olan eşyalarla adeta tek iç mimar elinden çıkıyor gibi dekore ediliyor. Bir arkadaşım için ilanların arasında kaybolurken dikkatimi çekti ki bu evlerin çoğunun duvarlarında Osman Hamdi Bey’in ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ eserinin replikası var. Eskiden bu tip evlerde Eyfel’in, Empire State’in fotoğraf
afişleri olurdu. Trendin Türk sanatına evrilmesi sevindirici ama neden sadece ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’, emlak dilinde bunu anlayabilmiş değilim.