10 yıl öncenin spor programlarında ‘entelektüel’ ayrışmanın en büyük konu başlığıydı ‘Futbol sadece futbol değildir’! Sahanın içindeki her hinliği bilen çimleri yutmuş eski sporcular Simon Kuper’in bu kitabını kılavuz yapmış fularlı, bandanalı, kasketli yeni tiplere koltuklarını hızla kaptırıyordu. Yeteneği, çevresiyle birikime sahip eski sporcuların yanında menajerlik oyunlarını ezberlemiş tipler daha donanımlı, bilgili duruyordu. Aslında kitap yorumcularının anlattığı gibi sempatik görmüyordu bu endüstriyelleşmeyi! Zaten orijinalindeki ismi de ‘Futbol düşmanlarına karşı’...
Kitap 27 yıl önce yazıldığı için endüstriyelleşmesini pazarlama üzerinden tanımlayarak amatör ruhun ölüşünü anlatmaya çalışıyordu. Bugün durum endüstriden simülasyona hızla evrimleşiyor! Artık video oyunların gerçek oyunlardan daha fazla tercih edileceği, sahadakilerin bu simülasyona gerçeklik katmak için gölgede kalması pek de uzak tarihler değil.
Pazarlama sektörünün hayatımıza soktuğu sosyologların da kolayına gelen Z kuşağı bu dönüşümü kendi içerisinde yaşamaya başladı. Onlar zaten esporlara doğdular. İzledikleri, dahil oldukları her şeyde hıza önem veriyorlar. Piyano çalmak kadar yetenek isteyen 15 tuşlu joysticklerle 10 saat ekran başından kalkmıyorlar. Flörtleriyle dahi en büyük sorunları “Oyundayım” cümlelerine saygı duyulmaması!
LOBİCİLİKTEN BU KADAR ÇEKMİŞKEN…
Lobilerden çok çekmiş bir millet olarak neden ötekileştiririz kökeni bizden olanı! Büyüdüğü ülkede önemli bir figür olmuş ama köklerinden kopmamış isimleri ne kadar doğru kullanabiliyoruz? Söz konusu kişi Mesut Özil! Fenerbahçe’ye olan transferinin sporsever olarak herkesi heyecanlandırırken geçmişte yaptığı milli takım tercihi üstünden yine kutuplaştık! Tabii ki böyle bir yeteneğin ay-yıldızlı formayla başarılarımıza başarı katmasını herkes ister. Ama onun önderliğindeki Almanya’nın Dünya Kupası’nı kaldırması; orada dışlanan gurbetçilerimiz için olan öneminin farkında mıyız?
Cezayir kökenli Zidane’ın, Fransa’yla Dünya Kupası’nı kaldırdıktan sonra ırkçı Jean-Marie Le Pen’e aldığı tavırla göçmenlerin görüşünü tüm dünyaya göstererek seçimlerin seyrinde büyük rol oynamıştı. 10 yıl önce yaptığım televizyon programı için Türkiye’de konuk ettiğim oyuncu Isaiah Washington’ın, Amerika’daki şöhretini kullanarak kökeni Sierra Leon için dünyada yaptığı çalışmaları duyunca çok şaşırmıştım. Amerikan vatandaşı olarak dedelerinin memleketine orada yaşayanlardan çok daha faydası olduğu bir gerçek! Batıda aleyhimizde olan çoğu kararın arkasında Osmanlı sonrası bu ülkelere göç etmiş ‘kökenli’ lobilerin olduğunu düşünürsek, gittiği yerde başarılı olan Türkler’i birbirleriyle kenetlendirsek daha doğru olmaz mı?
HAFTANIN ‘BRAVO’SU
Çevreyi korumanın aktivist değil; mecburiyet haline geldiği bir döneme giriyoruz. Dünya’mızın kaynaklarını hunharca tüketirken hâlâ yeteri kadar önlem almış değiliz. Kendimce; çevre için kârlarından fedakârlık yapan işletmelere her hafta burada yer vermeye, sayılarının artması yönünde katkıda bulunmaya karar verdim. Bu haftanın alkışı Lujo Hotel Bodrum’a...
Otel, geçtiğimiz yıl 40 ton cam, 10 ton kağıt, dört ton plastik, bir ton metal atık ve altı ton atık yağı ayrıştırarak topladı. 157 kilosu pil olmak üzere toplam 2.5 ton tehlikeli atığı doğaya zarar vermeden yok etmeyi başarmış. Ayrıca bitki atıklarını da geri kazandırmak için yöntemler geliştirmişler...