Eski İzmir mahallesi (Mirali)

15 Kasım 2018

Sınırlarında Etiler, Faikpaşa, Kocakapı, Kubilay, Akarcalı ve Kadifekale mahalleleri olan Mirali Mahallesi’nde, ana kapısına merdivenle ulaşılan Servili Mescit, 954 Sokak üzerinde yer alır. Ahşap taşıyıcıları, sıvası dökülmüş duvarları, kiremit örtülü kubbesiz çatısı ve çürümüş saçak görüntüsü, mescidin acilen onarılması sinyalini verir. Vakıf eseri olan Servili Mescit’in inşa tarihi konusunda kesin bilgi olmamakla birlikte, avlusunda 1766-67 tarihlerine ait mezar taşları bulunmaktadır. Servili Mescit’in güneyinde, minaresinin kaidesini gördüğümüz çıkmaz sokakta devamlı kapalı olan demir kapının arkasındaki hazirede yer alan, İzmirliler tarafından ziyaret edilen ‘Arap Dede’ mezarı, diğer mezarlarla birlikte kayboldu... Prof. Dr. Münir Aktepe, ‘Mirali Mahallesi’nde Servili Mescit yakınında Arap Sokağı’nda Abdullah Hoca duvarında’ bulunan bir çeşmeden bahseder. Bu bilgiler ışığında Afrika kökenli (Afro Türk) yurttaşlarımızın bölgede bıraktığı izler görülebilir...

Mescit’in sağ köşesinde, faaliyetini 1960’lı yıllarda sonlandıran Servili Mescit Karakolu’ndan günümüze, zemin katında taş söveli pencereden başka şey kalmadı. Eski karakol duvarına bitişik, cephesi batıya bakan Cumhuriyet

Yazının Devamı

Antik İzmir Tiyatrosu’nun koltukları...

1 Kasım 2018

İzmir Antik Tiyatrosu Kazı Başkanı Doç. Dr. Arkeolog Akın Ersoy’a geçen yıl, “Antik tiyatronun oturma koltuklarına ne zaman oturacağız?” diye sorumuştum. “Kısmetse 2018 yılında” demişti. Tiyatronun oturma basamakları ve koltukları “analemma” duvarı ve payandaların ortaya çıkarılması haberini almak her tarih sever gibi beni de heyecanlandırdı.

Güneşli ve soğuk sonbahar sabahı antik tiyatroda ortaya çıkan buluntuları görmek için fotoğrafçı arkadaşım Atilla Özdemir’le birlikte Temaşalık yokuşuna tırmanıp alana ulaştık. Tiyatro gizlediği sırlardan arınmış olarak karşımızda duruyordu. Doç. Dr. Arkeog Akın Ersoy, yaptığı arkeolojik kazıyı masal tadında anlatırken sorduğum soruları içtenlikle yanıtladı. Şimdi sözü değerli hocamıza bırakıyorum...

EFES ANTİK’LE PARALEL BİR YAPI

O yıllarda kentler arasındaki rekabet projelere yansıtılmış, daha büyük, daha güzel ve estetik zengin görünüşlü tiyatrolar yapmaya çalışmışlar. Karşılıklı rekabetin sonunda Efes Tiyatrosu ile paralellik gösterecek 20 bin kapasiteli bir tiyatroyla karşı karşıyayız. Belli yerlerden sıyırmalar bloklar indirilmiş olsa da merkeze doğru tiyatronun korunmuşluk derecesinin yüksek olduğunu gördük. Toprak kesitlerinde

Yazının Devamı

Musa Kadı Hamamı

26 Ekim 2018

Geçen hafta Sahaf İlhan- Kitap Akademi’de Restoratör Yüksek Mimar Tamer Pakben’in korumacılık üzerine yaptığı söyleşiye katıldım. Sayın Pakben günümüzde yapılan restorasyonlarla ilgili önemli konulara değindi. Söyleşi sonrası karşılaştığım restorasyonlarla ilgili uyarı yazılarımı gözden geçirdim. 19. yüzyılda inşa edilmiş kamuya ait yapının mevsim yağmurları yağarken önlem alınmadan çatısının açılması, volta döşemelerinin alçı plakalarıyla kapatılması, eski Türkçe yazılı, çiçek motifli sebilin dış cephe mermerlerin zımparalanıp asitle yıkanması, Helenistik dönemden kalma duvarın sıvanıp,üzerine beton hatıl dökülmesi, müze yapılacak evin ay yıldızlı tavan süslemesinin uzman olmayan kişilerin müdahalesiyle düşürülüp kırılması, tarihi bir hamamda darbeli iş makineleriyle kırım yapılması vs…

Son olarak baba meslekleri hamamcılık olan ve halen eski İzmir hamamları işletmeciliğini yapan dostlarımla birlikte Namazgah Hamamı’nı ziyaret ettim. Sanat Tarihçisi Yard. Doç. Dr. Şakir Çakmak’ın adının Musa Kadı Hamamı olarak belirlediği Namazgah Hamamı büyük emeklerle yeniden restore edildi. Bölgede bulunan diğer klasik hamamların iş yapamaz durumda olduğunu bildiğim için Namazgah

Yazının Devamı

Eski bir eczane vitrini

18 Ekim 2018

Rahmetli eczacı Ali Temügan Bey, bana Tilkilik’te kapanan eczanelerinde kullandıkları bazı eczacılık malzemelerini sakladığını, istersem gösterebileceğini söylemişti. Bir kış günü, malzemeleri görmeye gittim. Bodrum kömür çuvallarıyla dolu olduğu için görmem mümkün olmadı. Bahar mevsiminde tekrar gittiğimde, açılan alanda sandık içinde eczacıların eski yıllarda kullandıkları yabancı etiketli ilaç şişeleri ve ilaç hazırlama kaplarıyla karşılaştım. İlgi duyanlar için, eskiyle karşılaşmak heyecan vericidir. Sonra bu malzemelerin bir kısmını, aynı bölgede eczacılık yapan arkadaşımın eczanesine taşıdım. Eskiden doktorlar hastalarını eczanelerde muayene eder, hastalıklarına derman olacak ilaçlar aynı eczanede eczacılar tarafından, zamanın tekniğiyle hazırlanırdı. 20. yüzyılın başında İzmir’de faal olan eczaneler, daha çok gayrimüslim eczacılar tarafından işletilirdi. İzmir kökenli bir Rum ailenin İzmir’de eczacılık yapan dedelerinin izini Kapılar semtinde bulmalarına tanık olmuştum. Aynı eczane, günümüzde farklı bir isimle hizmet vermeye devam ediyor.

Sahip çıkalım

Türk eczacılar arasında adı geçen Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın 1911 yılında bir Rum eczacıdan satın alıp işlettiği, ilaç

Yazının Devamı

İzmir’de Pırlanta Üçgen

11 Ekim 2018

920, eski adıyla Azizler Sokağı’nda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce onarılan Bet Hillel Havrası, Hayim Palaçi’nin evi olarak bilinir. Bu gösterişi olmayan küçük yapı, daha sonra havraya dönüştürüldü. Hayim Palaçi ile oğlu Avram Palaçi, Yahudilerin değer verdiği, günümüzde kitapları halen okunan, önemli din adamlarıdır. Yazar Sara Pardo, ‘Sevgili İzmir Beni Tanı, Dünden Yarına İzmir Yahudileri’ adlı kitabında Hayim-Avram Palaçi ve Kutsal Üçgen için (Pırlanta) şunları yazar: “Bet Hillel Havrası, Palaçi ailesinin eviydi. Haham Hayim Palaçi ve Abraham Palaçi 19. yy İzmir Yahudi cemaatinin en önemli din bilginlerinden biridir. Her ikisi de devrin en büyükleri diye anılırlar. Haham Hayim Palaçi (1788-1869), İzmir’de doğdu ve 1837’den 1855 yılına kadar İzmir, Tire, Manisa ve Bergama’da yüksek görevlerde bulundu. 1865 yılında 77 yaşındayken İzmir Hahambaşısı oldu.

Haham Avram Palaçi (1809-1899), Hayim Palaçi’nin oğludur. 1869-1900 yıllarında hahambaşılık yaptı, Bet Hillel Havrası’nı inşa ettirdi. Türkçe öğrenimi şart koşarak büyük bir reform yaptı ve İzmir Yahudi cemaatini laik eğitime açtı. Bet-Hillel dua evi uzun seneler depo olarak kullanıldı. Bir oda büyüklüğündeki havra, 1986

Yazının Devamı

56548 numaralı lokomotif

1 Ekim 2018

Türkiye’de ilk demiryolu 19. yüzyılın ortalarında İzmir-Aydın arasında hizmete girdi. İnsan ve yük taşımacılığında kullanılan buharlı lokomotifler modern lokomotiflerin devreye girmesiyle emekliye ayrılıp müzelerde yerlerini aldı. Türkiye’de halen işler halde olan 56548 seri numaralı buharlı lokomotif günümüzde nostaljik gezilerde, reklam, film ve klip çalışmalarında kullanılıyor. Doktor vagonu belgeseliyle 2018 yılı “Tarihe saygı yerel koruma ödülünü” kazanan fotoğrafçı dostlarım Zafer Gazi Tunalı ve Atilla Özdemir’le birlikte lokomotifin emektar makinistleriyle söyleşi yapmak için Alsancak Garı’na gittim. Tarihi peronda lokomotifin arkasına bağlı yolcu vagonlarının pencerelerinden el sallayanları, eski yılların kıyafetleri içerisinde rolünü oynamak için sırasını bekleyen tanıdık oyuncuları görünce bir film seti içerisinde olduğumu anladım. Set amirine neden burada bulunduğumu anlatmaya çalışırken, makinist yardımcısı Veysel Altun beni Türkiye’de buharlı lokomotif kullanabilen kırk yıllık makinist Naci Akdağ ve Hasan Hüseyin Koca ile buluşturdu.

Naci Akdağ’ın “Ceylanım” adını verdiği lokomotif 2. Dünya Savaşı yıllarında (1942) Almanya’da Henschel fabrikasında soğuk iklim

Yazının Devamı

9 Eylül’den izler...

16 Eylül 2018

Bornova, Halkapınar, Kadifekale, Kocakapı, Narlıdere ve diğer şehitlikler geçmişin sessiz tanığı olarak bulundukları yerlerden bizlere tarih dersi veriyor. Yurt savunması için evinden, sevdiklerinden ayrılıp bir daha geri dönemeyen şehitlerimiz gibi ölümü göze alıp cepheden cepheye koşmuş gazilerimiz de unutulmadı. Aziz hatıraları, adları cadde, sokak, bulvar ve okullara verilerek yaşatılıyor. İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz ve arkadaşları döneminde gaziler adına inşa edilen anıt bugün 83 yaşında. Amaçları savaşın acımasızlığına ve yokluğuna direnip, bizlere bağımsızlığımızı armağan eden gazilerimizin kahramanlıklarını gelecek kuşaklara anımsatacak bir iz bırakmaktı. Bu izlerden biri günümüzde Etiler Mahallesi 1282 sokak girişinde bulunuyor. 1148 numaralı “Gaziler Anıtı” gözlerden ırak olduğu için unutulup kaderine terk edildi, üstelik günümüzde hayatta olan gazilerimizde kendilerine armağan edilen anıttan haberdar değiller. Yerel yönetimlerce milli bayramlarda şehitlikleri ziyaret etme geleneğinin bazı ilçelerde devam ettirilmediğini üzülerek görüyorum, oysa eski yıllarda şehitlikler özel günlerde ziyaret edilir, çevresi çiçek bahçesine dönüştürülürdü. İzmir’in düşman işgalinden

Yazının Devamı

Tarihin izi Bornova

2 Eylül 2018

Geçen hafta yolum Bornava’ya, eski adıyla ‘Birun-u Abad’a düştü. 18 Haziran 1926’da Atatürk’ün ziyaret ettiği Sarı Köşk’ün bahçesine, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippell’in yaptığı Atatürk büstünü ve Bornova şehitliğini ziyaret ettim.

Bornava Meydanı’nda, araştırmacı yazar Altan Altın, belgesel fotoğraflarıyla tanınan fotoğraf sanatçıları Zafer Gazi Tunalı ve Atilla Özdemir’le buluştum. Milliyet Ege okuyucularının yakından tanıdığı Altan Altın’la Bornova sokaklarında dolaşmamız yaklaşık altı saat sürdü. Büyük Çarşı’da, Bornova köylüsünün ürettiği meyve ve üzümler usta bir ressamın tablosundan çıkmış gibiydi. Bornova; verimli toprakları ve su kaynaklarıyla zengin bir tarım bölgesi. Çay içmek için oturduğumuz esnaf dükkânının arkasında gizli kalmış hamam kalıntısıyla karşılaşmak günün ilk sürprizi oldu. Hamamın sıcaklık bölümü, kubbesi, ışıklıkları, kubbeyi taşıyan duvarları yerinde duruyordu. Bulunduğu yerde şehrin merkezinde saklı kalmış Bornova Hamamı’nın inşa yılı hakkında Bornova Taşınmaz Kültür Envanteri’nde aradığım bilgileri bulamadım. Dışarıdan fark edilemeyen diğer bir zenginlik de Darülkurra’ydı. (cami, mescit yanında yapılan Kur’an-ı Kerim okuma yeri) Yıllardır

Yazının Devamı