Geçen hafta yolum Bornava’ya, eski adıyla ‘Birun-u Abad’a düştü. 18 Haziran 1926’da Atatürk’ün ziyaret ettiği Sarı Köşk’ün bahçesine, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippell’in yaptığı Atatürk büstünü ve Bornova şehitliğini ziyaret ettim.
Bornava Meydanı’nda, araştırmacı yazar Altan Altın, belgesel fotoğraflarıyla tanınan fotoğraf sanatçıları Zafer Gazi Tunalı ve Atilla Özdemir’le buluştum. Milliyet Ege okuyucularının yakından tanıdığı Altan Altın’la Bornova sokaklarında dolaşmamız yaklaşık altı saat sürdü. Büyük Çarşı’da, Bornova köylüsünün ürettiği meyve ve üzümler usta bir ressamın tablosundan çıkmış gibiydi. Bornova; verimli toprakları ve su kaynaklarıyla zengin bir tarım bölgesi. Çay içmek için oturduğumuz esnaf dükkânının arkasında gizli kalmış hamam kalıntısıyla karşılaşmak günün ilk sürprizi oldu. Hamamın sıcaklık bölümü, kubbesi, ışıklıkları, kubbeyi taşıyan duvarları yerinde duruyordu. Bulunduğu yerde şehrin merkezinde saklı kalmış Bornova Hamamı’nın inşa yılı hakkında Bornova Taşınmaz Kültür Envanteri’nde aradığım bilgileri bulamadım. Dışarıdan fark edilemeyen diğer bir zenginlik de Darülkurra’ydı. (cami, mescit yanında yapılan Kur’an-ı Kerim okuma yeri) Yıllardır ihmal edilmiş, ayakta kalmayı başarmış vakıf eseri olan Darülkurra’nın bir an önce restore edilmesi temennisinde bulundum. İzmir’in en eski camisi olarak bilinen, antik dönem malzemeleriyle inşa edilen Hüseyin İsabey Camisi ve yanında bulunan ‘Alişir Beşir Nezir Gazi Hazretleri Türbesi, Darülkurra, hamam, sanki bir külliyenin ayrılmaz parçası gibiydiler.
Hüseyin İsabey Camisi’nin inşası sırasında Diana hamamlarından getirildiği söylenen, kutsal Meles Çayı’na şükran yazısının bulunduğu sütunun üzeri ahşap lambri ile kapatıldığı için yazıyı göremedim. Levanten kültüründen günümüze kalan, sahiplerinin adlarıyla bilinen Bornova’nın simgesi olmuş köşklerin bir kısmı halen ayakta.
İlk futbol maçı
İçine girdiğimiz, kimisine dışarıdan baktığımız, Bornova Belediyesi, Ege Üniversitesi, özel işletmelerce kültür, eğitim alanında değerlendirilen, müze ve otel olarak kullanılan Maltass, Dramalılar, Bellhomme,Giraudi, Wilkinson, La Fonteine, Edwaes, Paterson ve diğer köşkler, öyküleriyle zamana direnen yapılar. Höyükleri, doğal sitleri, su yolları, cami, mescit, kilise ve mezarlıkları, çok kültürlü yaşamdan kalan izleri Bornova’da görmek mümkün. Parklarını, özellikle down sendromlu çocuklarımızın çalıştığı, insanı rahatlatan tesisleri gezdikten sonra, yolda bir futbolcu heykeliyle karşılaşıp önünde fotoğraf çektiriyoruz. Altan Altın dostum, bitip tükenmeyen enerjisiyle, “Türkiye’de ilk futbol maçı, 1890 yılında İzmir’e gelen İngiliz denizciler ile İzmirli gençler arasında oynandı, ülkemizde ilk atletizm yarışmaları 1895’te Bornova’da gerçekleşti” açıklamasını yapıyor. Bornova’nın güzelliklerine daha çok yer vermek isterdim, ancak yerim buna izin vermiyor. Sayfada gördüğünüz siyah beyaz fotoğraf Bornova Tren İstasyonu... Bu istasyonda kimlerin anısı yok ki... İyi pazarlar.