İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Sayın Ahmet Altan, Koordinatör Sayın Oktay Bilgin ile birlikte Halkapınar’a gittik. Halkapınar’a gitmeden önce yolumuzun üzerinde bulunan, hepsi ayrı bir anlam yüklü Cumhuriyet dönemi çeşmelerini ve anıtları ziyaret ettik.
Polis Şehitliği’ne gelişi güzel atılmış olan Cumhuriyet dönemi çeşmelerinin güvenli bir yere kaldırılması, mahalleye ve semte adını veren Kocakapı’nın yıkık kemerinin onarılması gezinin konusu oldu. Sonra Servilitepe Su Pompa İstasyonu’na doğru yürüdük. Yüz yılı aşan bir tarihe sahip, günümüzde kullanılmayan Servilitepe Su Pompa İstasyonu’nun uzun süreden beri kapalı olan kapıları açılınca eski su motorlarıyla karşılaştık. Daha önce buraya Başkan Danışmanı Sayın Hasan Tahsin Kocabaş’la birlikte gelmiştik. Çatıdan giren hırsızlar tarafından içerideki motorların bakır kablolarının çalındığını gördük. İzmir su tarihinde adı geçen tarihi istasyonun yapılış öyküsünü, müzelik su motorları ve
İzmirli Musevi yurttaşlarımız kültürel miraslarına sahip çıkıyor. Güzelyurt Mahallesi’nde bulunan Etz Hayim Sinagogu restore ediliyor. 920 Sokak’ta yıkıntı halinde olan Bet Hillel Sinagogu onarıldı, müze olarak hizmet veriyor. Bölgede, Yahudi kültürüyle yakın ilişkisi olan, restore edilmeyi bekleyen başka yapılar da var. Hurşidiye Mahallesi Muhtarı Enis İpek, mahallesindeki iki eski binayı, koruma kurullarından izin alarak proje kapsamında kendi imkânlarıyla restore etti. Bunlardan biri, Anafartalar Caddesi’ne cephesi olan, bir dönem boyoz pişirilen, eski Lale Fırını’ydı. Yıkılmak üzere olan tarihi fırının üst katlarının Yahudihane olarak kullanıldığını 1931 yılına ait tapu kayıtlarından öğreniyoruz. Sahibi Yako Usta’nın Amerika’ya göç etmesi nedeniyle satılan fırın, uzun yıllar aynı işkolunda hizmet verdi. Hurşidiye Mahallesi Muhtarı Enis İpek ve kardeşlerini, her iki tarihi yapıyı kendi bütçeleriyle restore ettirdikleri için kutluyorum.
Konak Belediyesi; 2000’li yılların başında tarihi sinagogların bulunduğu sokaklarda iyileştirme
Taşlama sanatının günümüzdeki temsilcisi, şair-yazar Mukadder Özakman’ı kaybettik. Cami avlusundan son yolculuğuna uğurlarken, Pardon, Akbaba, Ustura, Varlık Dergisi, Gırgır ve Çivi’de yazdığı yazıları, şiirleri ile 1966 yılında Genç Ozanlar Yarışması’nda birincilik ödülü kazanan ‘Aşk Senfonisi’, ‘Bürokrasi-Bürokrasi’ kitapları geldi aklıma.
Adından dolayı ben de diğer okuyucuları gibi kendisini kadın sanıyordum. Yıllar sonra bir sergide karşılaşınca hayretimi gözlerimden okuyup, “Evet, adımdan dolayı çoğu insan beni bayan sandı” demişti. ‘Basmane Tarih, Sanat, Kültür ve Arkeoloji Günleri’ kapsamında yapılan söyleşilere konuk olur, dinleyicilere yaşadığı ve gözlemlediği İzmir’i, Eşrefpaşa’yı, Değirmen Dağı’nı, Kemeraltı Çarşısı’nı ve Basmane’yi anlatırdı. Tesadüfi karşılaşmalarımızda ayaküstü, daha çok kentin sıkıntılarını, hayata geçirmek istediği İzmir projelerini konuşurduk. Özellikle eski İzmir sinemaları üzerine kitap olacak
Picasso sergisi kuyruğuna giren sanatseverlerle ayaküstü konuşan bir hanımefendi, yanındaki gençlere, “Agora’ya gittiniz mi?” diye sordu, gençlerin yanıtı, “Gitmedik” oldu. Yeşilova-Tepekule höyüklerini, Arkeoloji, Resim Heykel, Tarih ve Sanat Müzesi’ni sorsaydı, sanırım yine aynı karşılığı alacaktı. İzmir’in tarihi geçmişini belgeleyen müze ve ören yerlerini görmeyen kentli sayısının hayli fazla olduğunu düşünüyorum. Agora, Kadifekale, Antik Tiyatro, Altınpark ve Oteller Sokağı, Arkeolog Doç. Dr. Akın Ersoy ve ekibi tarafından kazıldı.
Antik Tiyatro ve Agora kazıları devam ediyor. Ortaya çıkarılan Roma hamamı, Kemeraltı Çarşısı’na adını verdiği düşünülen dev kemer, sarnıçlar, mozaikli zemin, kent meclisi binası, bazilika, esnaf dükkânları ve diğer buluntularla Agora her gün daha da zenginleşiyor.
Antik Tiyatro kazılarından oturma sıraları ve koltukları ortaya çıkarılmış, sahne binası ve figürünler bulunmuştu. Smyrnalıların ‘Asya birincileri’ yazısına “Efesliler
Mimar Kemalettin Çarşısı’nda 1. Ulusal Mimarlık Dönemi’nde inşa edilen yapıları, usta bir ressamın fırçasından çıkmış bir sanat eseri gibi seyrederim. Bu bölgede 1922 yangınından zarar görmüş veya tarihten silinmiş hanlar, hamamlar hatta kiliselerin olduğu biliniyor. 1922 yangınından etkilense de ayakta kalmayı başarmış, yıllardır kapalı olan Çukur Han’ı görmek için Kadıoğlu Han’ın abbarasından geçip Mimar Kemalettin Caddesi’nden kuzey kapısına doğru yürüdüm. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde adı geçen, 17. yüzyıla tarihlenen Çukur Han’ın raspalanmış duvar ve nişlerini, volta döşemelerini, tonozlarını, kapı ve pencere sövelerini, hayvanların su içtiği yalağı ve birçok detayı gördüm. Özellikle yaptığı işe güvenen restoratörlerin konuya merak duyan İzmirlilere ara sıra şantiyelerini açmaları sevindirici bir olay. Zeminde avluya bakan ve üst katlarda bulunan han odalarına nasıl fonksiyon verilecek, göreceğiz. İçinde sanat galerilerinin olduğu, Ege
Araştırmacı arkadaşım Erol Şaşmaz ve tarih sever dostlarla birlikte geçen aylarda trenle Tire’ye gitmiştim. Aydınoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmış, bir dönem ticaret merkezi olarak adını duyurmuş Tire, tarihin cömert davrandığı ilçemiz.
Ara sokaklarında karşıma çıkan mimari zenginliğin etkisi altında kaldığımı itiraf etmeliyim. Arastasında sayıları azalsa da yok olan meslekleri yaşatmaya çalışan ustalarla karşılaştım. Lokantasında Tire köfte yedim, meşhur pazarını günü olmadığı için göremedim. Restore edilmiş veya edilmeyi bekleyen cami, mescit, han, hamam, çeşme, medrese, türbe gibi anıtsal eserler Tire’nin tarihsel geçmişini belgeleyen yapılardı.
Lütfü Paşa Camii, Esir Hanı, Hasır Pazarı Camii, Hacı İlyas Hanı, Kutu Hanı, Yahşi Bey Hamamı, Yeşil İmaret Camii, Yalınayak Camii, Emir Küçük Mescidi, Kadızade Medresesi, Çanakçı Mescidi, Ulu Camii Medresesi, Ayazmalı Mescidi, Kirazoğlu Konağı, Bedesten, tren istasyonu ziyaret ettiğim yerler oldu.
2017 yılında onarımı gerçekleştirilen “Yalın Ayak Hamamı”, Tire’de
88. İzmir Enternasyonal Fuarı’nda kitap stantları önünde olmayan kuyrukları, yeme içme mekânları önünde gördüm. Akşam ışıklarıyla belirginleşen, geniz yakan dönerci ve kokoreççi mangallarından çıkan dumanlardan, kulakları rahatsız eden yüksek volümlü seslerden sadece ben değil hayvanlar, ağaçlar, börtü böcek de rahatsız oldu. Kültürpark arama konferansında dile getirilen mangal yakma şikâyetleri dikkate alınsaydı sanırım böylesine yoğun dumanlı pişirmelere müsaade edilmezdi. Tarih Sanat Müzesi ve Büyükşehir Belediyesi’nin Atlas Pavyonu’nda açtığı 150. yıl sergisine görmek için fuar bir fırsattı, nedense her ikisi de yeterince ilgi görmedi. Kalabalıkların bıraktığı çöpleri toplamaya çalışan temizlik işçilerinin çalışmasını takdir ederken, yerlere kirleten gençleri uyardım. Bu olay bana, 1935 yılında gazetelere geçen Kemeraltı Çarşısı’nda yere tüküren vatandaşa zabıtanın ceza yazması haberini anımsattı.
Akşam saatlerinden
Geçen hafta gazeteci, yazar, akademisyen ve araştırmacı dostlarla, çam ormanlarının içinden geçerek Balıkesir’in şirin ilçesi Sındırgı’ya gittik. Kentin doğallığını sembolize eden leylekler ile tezgâhında halı dokuyan anne kızın betimlendiği Yağcıbedir Anıtı’nın açılış törenine katıldık. Tören alanına geleneksel yörük kıyafetiyle gelen, güler yüzlü Belediye Başkanı Ekrem Yavaş’la tanıştık. Körüklü çizmesini giymiş, köşeli şapkasını takmış Başkan, benim güneşten korunmak için taktığım Çin malı fötrüme takılıp “Senin şapkan mı yoksa benim şapkam mı daha güzel?” diye latife etti. Törende, Yağcıbedir Derneği’nden Davut Dağlar, Sındırgılı Şerif Pehlivan’ın torunu, Jandarma Albay Evren Ünal, Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu ve Sındırgı Kaymakamı Zafer Oktay konuşma yapıp Sındırgı ilçesinin zenginliklerini anlattı.
Festivalin açılış töreninde Belediye Başkanı Ekrem Yavaş, anıtın açılışında olduğu gibi, birlikteliğe, kültür ve sanata davet eden,