Cumhuriyet öncesi İzmir

29 Ağustos 2019

1907 yılında avukatlık mesleğine adımını atan İbrahim Etem Postacıoğlu’nun kaleme aldığı, gelirini kurucusu olduğu İzmir Barosu’na bıraktığı, 1958 yılında Meşher Matbaası’nda basılan ‘Mesleki Hatıralar 1907-1957’ kitabını ilgiyle okudum. Avukat İbrahim Etem Postacıoğlu, daha önce bu sayfalarda adından bahsettiğim, İzmir Vilayeti Mektupçuluğu ve milletvekili olarak hizmet yapmış M. Kamil Dursun’nun kardeşi.
Soyadı Kanunu’ndan sonra Postacıoğlu soyadını alan Avukat İbrahim Etem Bey, daha çok mesleki anılarına değindiği kitabında ilginç konulara yer vermiş. Baronun olmadığı yıllarda okuma yazma bilmeyen, ehliyetsiz, liyakatsiz hatta kendi ifadesiyle ahlaksız insanların dava vekili olabildiklerini yazmış. “Bu gibi ahlaksız kimseler mesleğin şerefini ihlal ediyorlar, bundan dolayıdır ki ahlak sahibi olanlar da bu mesleğe katılmaktan çekiniyorlardı. O zamanlar avukatlık kazançlı meslekti, bilhassa ecnebi avukatlar senede beş on bin altın lira kazanırlardı. Bunlar İzmir’in en zengin tüccarı olarak yaşar, ecnebi kulüplerine devam ederlerdi.” Avukat İbrahim Etem Postacıoğlu,

Yazının Devamı

Nasıl bir yerel yönetim?

22 Ağustos 2019

Önceki yıllarda, çevre bilimleri uzmanı (geoekolog) Yrd. Doç. Dr. Metin Erten’le yerel yönetimlerde planlama, yapılanma, hizmet sunumu, kaynakların verimli dağıtımı, hemşerilerin yönetime katılımı konularında konuşup, kendisine “Belediyeciler sizce neden sivil toplum kuruluşlarını yanlarına değil de karşılarına alıyorlar?” sorusunu sormuştum. “Planlama pek sevilmez, hep ayak bağı olarak görülür, oysa plansız bir kent düşünülemez. Hizmet sunumu da karmaşıktır, tüm devlet örgütleri gibi, belediyeler de bir hizmet örgütüdür. Ama bu hizmet sunumu çoğunlukla birkaç yöneticinin belirlemesiyle oluşur. Örneğin, mahalleye yapılacak olan küçük bir park için bile mahalleliye sorulmaz. Mahalleli, masa başında çizilen, kendinden olmayan, dışarıdan gelen birilerinin yaptığı bir çalışma olarak görür bu park işini. Kendisi işin içinde olmadığı için o parkı içselleştirmez. Onu korumaz, çünkü onda bir emeği yoktur. Bir kentte aslolan, kentin birlikte yönetilmesidir.

Yazının Devamı

Basmane’ye özlem

15 Ağustos 2019

Bayram öncesi değerli büyüğüm Ramazan Emel Taşöz’le birlikte, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşadığı Kubilay (Temaşalık) ve Altınordu (Şeyh) mahallelerini gezip, geçmişten izler aradık.

Milliyet Ege okuyucusu, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Ramazan Bey, kamu görevlerinde bulunmuş emekli bir bürokrat. 961 (Şeyh) Sokak’ın zirvesinde, bahçe duvarlarında turunç ağacının dalları sarkan tuğlalı evin üst bitişiğindeki dar cepheli, cumbalı, ferforje kapılı ev Ramazan Bey’in eviydi. “Her sokağında ayak izim var” diyen Ramazan Bey, evinin önünde bana fuar gazinolarından gelen müzik seslerini, sokağında yaşanan komşulukları ve dostlukları anlattı.

Şeyh Camisi’nin avlusunda soluklanıp mahallenin yeni sakinleriyle söyleştik. Önünde dua edilen, mum yakılan hazireden kalan izlerin silinmesine üzüldük. Birçok öğrenciye müzik sevgisini aşılayan, İzmirlilerin çok yakından tanıdığı, efsane müzik öğretmeni Fikri Şenürkmez’in yaşadığı evi görmek, gezinin sürpriz keşfi oldu.

Bayramy

Yazının Devamı

Yılanlı kanal

8 Ağustos 2019

Dr. Osman Koçanaoğulları, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı Basmane’ye sıklıkla gelir ve anılarını paylaşır. Geçen hafta üzerinde çalıştığı gezgin William Knight’in bilgilerinden yola çıkarak bir tekkenin yerini tespit etmek ve yağmalanan tarihi okulun son durumunu görmek için Sakarya Mahallesi’ne gittik. Küçük Aya Yani (Agios Ioannis) Kilisesi’nin kuzey kapısının sağında yer alan ve eski adı Çavdar olan 821 Sokak civarında dolaştık. Sakarya Mahallesi’nin simgesi olan Roma su kanalı üzerinde bulunan binanın belediyece satın alınıp onarılması tarih severleri sevindirmekle kalmamış, diğer yapıların kurtarılması için umut olmuştu…

Roma su kanalı hakkında ilk bilgileri bize “İzmir’in Suyolları kitabından George Weber’den” araştırmacı yazar İlhan Pınar aktarmıştı.

19. yüzyılın başlarında İzmir’i ziyaret eden Gezgin William Knight’e, Rufai Tekkesi’nin Şeyhi Seyid Mustafa Efendi, tekke yakınında olan yeraltı tünelini görmesini önerir ve tünelde yılanlar olduğunu söyler.

Kendisine

Yazının Devamı

Basmane, DEÜ GSF’yi kucaklar

1 Ağustos 2019

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi binalarının depreme dayanıksız olduğu savlanınca Tınaztepe yerleşkesine taşınması gündeme gelmişti. Öğrenci ve akademisyenlerin karşı çıkmasıyla, bu kez gözler Kültürpark’a ve hangarlara çevrildi. Ancak bu girişime haklı olarak itirazlar geldi ve eğitim için yeni yer arayışına geçildi.

Sinema ve sahne sanatları için, çatısı açılıp kapanabilen; fuayesi, perdesi, gişesi, açık alanlarıyla bir zamanlar gişe rekorları kıran filmlerin seyredildiği, başta Şehir Tiyatroları olmak üzere özel tiyatro gruplarının oyunlarını sergilediği, konserlerin verildiği, Gaziler Caddesi’ne cephesi olan Yıldız Sineması’nı öneriyorum. İki ay içinde hafif malzemelerle yapılacak olan dersliklerle sinema kısa bir sürede eğitime hazırlanabilir. Tarihi sinemanın fakülteye dönüşmesi, açılışının da ‘Avare’ filmiyle yapılması ses getirir. 

Heykel, resim, seramik, cam sanatları ve grafik bölümü öğrencileri için, Yıldız Sineması’nın bitişiğinde bulunan

Yazının Devamı

Bir mevsim daha geçti

25 Temmuz 2019

Yaz mevsimi tadilat ve onarımlar için ideal aydır, yıllardır onarım bekleyen Hatuniye Camisi’nde bir değişiklik var mı? Yorgun duvarlarına minaresine iş iskelesi kuruldu mu? diye baktım göremedim. Oradan bakımsız Dönertaş Sebili’nin işlemeli mermerlerine ve dönmeyen taşına dokunup Osmanzade Yokuşu’nda sağda ilk çıkmaz sokağa girip, etrafı paslı demirlerle çevrilmiş ünlü bir edebiyatçımızın yaşadığı eve baktım.
Sonradan otele çevrilen geçirdiği yangın nedeniyle enkaza dönüşen yapıya girip çıkanlar olduğunu gördüm. Aynı kaderi paylaşan karşısında bulunan ahşap payandalı eski Türk evlerinin durumunda da bir değişiklik göremedim. Sahipleri tarafından sağlam bir şekilde kamu kurumlarına bağışlanan ilgisizlik nedeniyle zarar görmüş diğer yapılarda onarım için restoratörleri ve ustaları bekliyordu.
Oradan köşesinde dibek taşı bulunan Merdivenli Medrese’ye gittim, kapıyı çaldım açan olmadı. Sonradan Suriyeli bir çocuk gelip kapıyı açtı. On yıl önce definecilerin tahrip ettiği İsmail Dede’nin

Yazının Devamı

Yeraltı sularını koruyalım

18 Temmuz 2019

“Doğa kalleş değildir, arkadan vurmaz” diyen, Deniz Bilimci Jeol. Prof. Dr. Doğan Yaşar Hoca’yla yaptığım sohbette tuttuğum notları paylaşıyorum.
Dünyada iklimler, sürekli olarak ya ‘ısınma’ ya da ‘soğuma’ trendi içindedir. Yani hiçbir zaman sabit olmazlar. Halen ısınma dönemi içindeyiz. İşte bu dönemde, yani 1100 yıl önce başlayan ‘mini soğuma dönemi’ (Ficarolo dönemi), Avrupa’nın kuzey taraflarının buz tutmasına neden olmuş, bunun sonucunda nehirlerin debileri düşmüş ve doğal olarak tarımsal üretim verimliliği de düşmüştür. İnsanoğlunun yerleşik düzene geçmesinden sonra oluşan dünya tarihine baktığımızda, Hintlilerin, Arapların, Afganlıların ya da Pakistanlıların hiçbir zaman kuzeye (yani Moskova, Londra ya da Hamburg’a) saldırmadığını görürüz. Ancak Londralıların, Moskovalıların ya da Hamburgluların hep özellikle Anadolu’ya, Mezopotamya’ya ya da Mısır’a saldırdıklarını okuruz. Yani savaşlar ve büyük göçler hep kuzeyden güneye ‘küresel soğuma’ nedeniyle olmuştur. Bu nedenle kurak dönemlerde verimliliği devam eden Anadolu, Mezopotamya ve Nil Deltası’nda savaşlar ve çatışmalar hiç bitmemiştir.

O inşaat durdurulmalı

Her 20 yılda bir bu tür kuraklıklar yaşanıyor, Filipinler’de

Yazının Devamı

Yarım kalan proje

11 Temmuz 2019

Yaklaşık 2 bin yıllık tarih hazinelerini saklayan Altınpark arkeolojik kazı alanının kaderine terk edilmiş haline üzülüyorum. Arkeolog Doç. Dr. Akın Ersoy ve ekibi tarafından yapılan kazılarda, altında kanalizasyon kanalı olan, doğuda kervan köprüsüne, batıda Agora yönüne giden tarihi yol gün yüzüne çıkarılmıştı. İzmirlilerin Eşrefpaşa’da gördükleri Roma yoluna kardeş olarak gelen antik yol, kazıların sürpriz buluşu olmuştu. Bölgenin tarihsel zenginliğini gösteren eserler müzeye kaldırıldı. Mülkiyeti Konak Belediyesi’ne ait olan Altınpark’ta (Musalla) toplam 5.300 metrekarelik alanda İZKA hibesiyle hazırlanan projede, kapalı ve yarı açık sergileme alanları ile arkeolojik kalıntıların yerli-yabancı turistler tarafından ziyaret edilmesi planlanmıştı. Amaç, arkeoparkın tarihi kent dokusuyla bütünleşmesini sağlamaktı. Belediye, arkeopark konusunda ısrarlı ve kararlıydı, heyet olarak dünyada var olan arkeopark örneklerini görmek için yurt dışına araştırma gezileri yaptılar. Arkeopark sınırında 960 Sokak üzerindeki yapıların sokağa bakan cephelerinin iyileştirilmesi ve yakın çevresinin yeniden düzenlenmesiyle birlikte arkeolojik alanın değerinin ortaya çıkarılmasına yönelik restorasyon

Yazının Devamı