UZAY SiZi ÇAĞIRIYOR

7 Haziran 2013

J. J. Abrams’ın yönettiği ‘Bilinmeze Doğru: Star Trek’, bugün vizyona giriyor. Filmde Atılgan, Kaptan Kirk ve Spock’ın yönetiminde bir kez daha uzayın derinliklerinde yol alıyoruz. J. J. Abrams’ın yönettiği ikinci Star Trek filmi vesilesiyle uzayda geçen beş bilimkurguyu hatırladık

Gün IşığıSunshine (2007)
‘Gün Işığı’ yakın dönemden, Danny Boyle’un yönettiği kıymeti pek bilinmeyen bir uzay bilimkurgusu. Tabii listedeki diğer filmlerle yarışamaz ama dünyayı kurtarmak için güneşi tekrar faaliyete geçirecek bir bombayla güneşe giden astronotlar hikayesi, her yönüyle parlak bir fikirdi. Boyle tarafından güçlü bir görsellikle sunulan filmin tek kusuru, son bölümünde
katil kovalamacasına dönüşmesiydi.

Solaris
Büyük bir yazar ve büyük bir yönetmenin eseri bir bilimkurgu başyapıtı. Stanislaw Lem’in aynı adlı romanından Rus yönetmen Andrei Tarkovsky’nin uyarladığı film, bilimkurgu türünün yüz aklarından biri. Solaris adlı bir gezegende görevli üç bilim insanının akli dengelerini yitirmelerinin ardından bir psikolog onlara ne olduğunu araştırmaya gider. Harap halde bir istasyon bulur ve gezegenin kendi zekası olduğundan şüphelenmeye başlar.

Yazının Devamı

Bu gece, son gece

1 Haziran 2013

Dört yıl önce sessiz sedasız vizyona giren komedilerden “Felekten Bir Gece”,
yılın en büyük gişe sürprizlerinden birine dönüşmüştü ve eleştirmenlerin de sevdiği ana akım komedilerden biri haline geldi. Hatırlanmayan bir bekarlığa veda gecesinin ertesi sabahındaki dehşeti konu alan film, hem karakterleri hem esprileriyle küçük bir fenomen oldu. İlk filmin
olay örgüsünün tıpkısının aynısını Bangkok’a taşıyan “Felekten Bir
Gece 2”, yine gişe başarısı yakalasa da izleyiciyi istismar eden bir hali vardı. Serinin son filmi olan “Felekten Bir Gece 3” ise bambaşka bir olay akışını takip ediyor ama ne kadar başarılı olduğu tartışılır.



Bu filmde serinin mizah ağırlıklı yapısı da yok

Yazının Devamı

Altın Palmiye kime gidecek?

26 Mayıs 2013

66. Cannes Film Festivali, bu gece yapılacak ve sinemanın en prestijli ödüllerinden Altın Palmiye’nin sahibini bulacağı ödül töreniyle sonlanıyor. Cannes’ı sinemanın merkezi haline getiren 12 günün nasıl geçtiğini bir film şeridi gibi hatırlayalım

Jüri başkanı Steven Spielberg, bakalım bu gece kimlerin yüzünü güldürecek?

Bu yıl Steven Spielberg başkanlığındaki jürinin, hangi yönetmene bu büyük onuru layık göreceği muhabbetlerin bir numaralı gündem maddesi. 66’ncı kez düzenlenen, tüm dünyada sinema takipçilerinin gözünü 12 gün boyunca Güney Fransa’ya çeviren ve Cannes sokaklarının resmi kıyafetini smokin ve gece elbisesi haline getiren festival, ilginç seçimlerle mi, yoksa güvenli tercihlerle mi hatırlanacak bu akşam göreceğiz.
Bu yazı yayına hazırlandığı sırada festival organizatörlerinin, herhalde insanların erken dönmesini engellemek için cumartesi gününe yerleştirdikleri iki yıldız yönetmenin Roman Polanski ve Jim Jarmusch’un filmlerinin henüz görücüye çıkmadığını belirtelim.

Spielberg’ün ahlak duvarı

Yazının Devamı

François Ozon formunda

25 Mayıs 2013

Fransız sinemasının önde gelen isimlerinden François Ozon, bir öğrenci-öğretmen ilişkisi üzerinden başarılı bir yapıma imza atıyor

Fransız sinemasının her sezon mutlaka bir film çeken en üretken ve her zaman takip edilmeyi hak eden yönetmenlerinden François Ozon “Evde / Dans la Maison ile geçen yıl San Sebastian Film Festivali’nden büyük ödül Altın İstridye kazandı. Film, bu ödülü ve daha fazlasını hak ediyor.
Karısı Jeanne’la monoton bir hayatı olan edebiyat öğretmeni Germain, öğrencilerinin yazma konusundaki başarısızlıklarından şikayetçidir. Sınıfın sessiz ve gizemli öğrencilerinden Claude’un sınıf arkadaşı Rapha’nın evinde geçirdiği anlarla ilgili bir ödevinin düzeyi Germain’ı çok şaşırtır. Claude’un yazma yeteneğinden çok etkilenen, Rapha’nın evinde geçen ödevlerde de bir ‘röntgencilik’ zevki bulan Germain bu öğrencisiyle ilgilenmeye başlar. Bu süreç, saplantılı bir noktaya ilerleyecektir.

Yüksek ritimli bir röntgencilik hikayesi
Ozon, öğretmen-öğrenci ikilisi üzerinden asıl olarak röntgencilikle ilgili bir hikaye anlatıyor. Film, sinema sanatının özünde de bulunan ‘röntgencilik’ konusunu irdelerken oyuncu, hafif, eğlenceli ve her an ilgi çekici olmayı

Yazının Devamı

Amerikan klasiği yeniden perdede

18 Mayıs 2013

New York, 1920’ler... Yeni zenginler, eski zenginler, Amerikan rüyası, caz dönemi... F. Scott Fitzgerald’ın Amerikan edebiyatının mihenk taşlarından biri kabul edilen başyapıtı “Muhteşem Gatsby” 1930’lardan günümüze aralıklarla sinemaya uyarlanan eserlerden biri... Bu kez klasik eserlere günümüz müziği, şaşalı dekorlar ve kostümler kullanarak yeni yorumlar getirmesiyle ünlü yönetmen Baz Luhrmann’ın uyarlamasıyla karşımızda.

“Romeo ve Juliet”, “Kırmızı Değirmen / Moulin Rouge!” filmleriyle tanınan Baz Luhrmann, bu kez defalarca sinemaya uyarlanan F. Scott Fitzgerald romanına el atıyor

Caz yerine hip hop
Hikayeye gelirsek, anlatıcı karakter Nick, Yale mezunu, Wall Street’te fon satarak mütevazı bir yaşam sürüyor. Long Island’da bir müştemilat tutan Nick, yan komşusunun, hakkında pek çok dedikodu dönen ama kimsenin tanımadığı, verdiği görkemli partilerle ünlü zengin Gatsby olduğunu öğreniyor. Gatsby’yle tanışan Nick, zaman içinde onun unutamadığı aşkının Tom adlı zengin bir adamla evli, aynı zamanda Nick’in kuzeni Daisy olduğunu öğreniyor.
“Muhteşem Gatsby”, 1. Dünya Savaşı sonrası Amerika’sının sosyal yapısı, sınıf atlama ve para ilgili eskimeyen metninin yanı sıra

Yazının Devamı

Kara mizahla dram arasında müthiş bir film

11 Mayıs 2013

Amerikan bağımsız sinemasının temsilcilerinden Richard Linklater, 1990’larda Teksas’ta yaşanan bir cinayetten yola çıkan bir filme imza atıyor

Skip Hollandsworth imzalı 1998’de Texas Monthly’de yayımlanan bir haberden yola çıkan ve senaryoyu Hollandsworth’le birlikte kaleme alan yönetmen Richard Linklater, altın değerinde bir malzeme buluyor. “Bernie’nin Suçu Ne?” de bu malzemeyi değerini hiç yitirmeden sinemaya aktarıyor.
Ana karakterimiz, ilahi söyleyebilen, dans edebilen, düşünceli ve şefkatli bir adam olan Bernie Tiede. Teksas’ta bir kasabada herkesin özellikle de yaşlı kadınların can dostu olan cenaze levazımatçısı Bernie, nemrut ve zengin bir yaşlı kadın olan Marjorie’nin de sevgisini kazanır. Onunla pahalı seyahatlere çıkar. Derken Marjorie’nin kendisine kötü davranması ve onu hapiste hissettiren davranışlarından sonra beklenmedik bir anda onu sırtında vurarak öldürür. Bir süre ölmemiş gibi davranır ve Marjorie’nin parasını hayır işleri için harcar. Ancak eninde sonunda bu cinayet ortaya çıkar. Kasabalılar sevgili Bernie’lerinin ceza almasına razı olmamakta, savcı Danny ise cezalandırılmasına çalışmaktadır.
Amerikan bağımsız sinemasının “Gün Batmadan”la başlayan

Yazının Devamı

BAĞIMSIZLARIN ÖZEL YÖNETMENi

10 Mayıs 2013

Amerikan bağımsız sinemasının önde gelen isimlerinden Richard Linklater, kısa sürede çektiği filmleriyle, zaman zaman deneysel yollara sapmaktan çekinmemesiyle ve özellikle ilk döneminde‘X jenerasyonu’nun sesi olmasıyla tanınıyor. Ana akım projeleri de bulunan Linklater, ‘Bernie’nin Suçu Ne?/Bernie’ ile 1990’larda Teksas’ta işlenen bir cinayeti belgeselle kurmaca arasında anlattı ve bir kez daha beğeni topladı. Başrollerinde Jack Black ve Shirley MacLaine’nin bulunduğu film vesilesiyle Linklater’ın kariyerini hatırlayalım.

‘Slacker’ (1991)

Linklater’ın oyuncu olarak da yer aldığı film, Sundance Film Festivali’nde dikkat çekti. Linklater’ı 1990’ların Amerikan bağımsız sinema hareketinin Steven Soderbergh’le Kevin Smith’in de aralarında olduğu yönetmenlerle birlikte öncülerinden biri konumuna taşıdı. Teksas’ta yaşayan, toplumun kenarındaki bir grup insanın hayatlarındaki bir günü, olay örgüsüne bağlı kalmadan anlatan ve hiçbir karakterle fazla zaman geçirmeyen film, Linklater’ın
‘X jenerasyonu’nun sesi olarak anılmasında önemli rol oynadı.

‘Dazed and Confused’ (1993)

İsmini Led Zeppelin’in ünlü şarkısından alan film, ‘Slacker’ın çizgisinden gidiyordu. Bu kez

Yazının Devamı

Iron Man’de üçüncü perde

4 Mayıs 2013

Marvel’ın çizgi kahramanlarından Iron Man, üçüncü filminde yeni düşmanlarına karşıher şeye sıfırdan başlamak zorunda kalıyor

Marvel çizgi roman uyarlamalarının en ünlülerinden, Robert Downey Jr.’ın canlandırdığı Iron Man, üçüncü film “Iron Man 3”te yarı stresli yarı yalnız yoluna devam ediyor. Yeni düşmanları ise usta aktör Ben Kingsley’e emanet edilmiş Usame Bin Ladin benzeri Mandarin ve Guy Pearce’ın canlandırdığı Killian...
Tony Stark nam-ı diğer Iron Man, Avengers’daki olayların ardından kendine gelememiş, uykusuzluk ve stresle baş etmeye çalışmaktadır. Sevgilisi Pepper ise yine anlayışlıdır. Derken Amerika karşıtı terörist Mandarin, canlı bomba eylemleriyle Amerika’ya dehşet saçmaya başlar. Stark’ın ona karşı basın açıklamalarına Stark’ın evini başına yıkarak karşılık veren Mandarin’le savaşmak için kahramanımız her şeye sıfırdan başlamak zorundadır.

“Cehennem Silahı” serisinin senaristinden
Egosu ve kendisiyle dalga geçme potansiyeliyle mizaha açık bir karakter olan Iron Man’in üçüncü filminin yönetmenliği ve senaryosu “Cehennem Silahı / Lethal Weapon” serisinin senaristi Shane Black’e emanet edilmiş. Black’in, ilk iki filmde imzası olan Jon Favreau’nun

Yazının Devamı