New York, 1920’ler... Yeni zenginler, eski zenginler, Amerikan rüyası, caz dönemi... F. Scott Fitzgerald’ın Amerikan edebiyatının mihenk taşlarından biri kabul edilen başyapıtı “Muhteşem Gatsby” 1930’lardan günümüze aralıklarla sinemaya uyarlanan eserlerden biri... Bu kez klasik eserlere günümüz müziği, şaşalı dekorlar ve kostümler kullanarak yeni yorumlar getirmesiyle ünlü yönetmen Baz Luhrmann’ın uyarlamasıyla karşımızda.
“Romeo ve Juliet”, “Kırmızı Değirmen / Moulin Rouge!” filmleriyle tanınan Baz Luhrmann, bu kez defalarca sinemaya uyarlanan F. Scott Fitzgerald romanına el atıyor
Caz yerine hip hop
Hikayeye gelirsek, anlatıcı karakter Nick, Yale mezunu, Wall Street’te fon satarak mütevazı bir yaşam sürüyor. Long Island’da bir müştemilat tutan Nick, yan komşusunun, hakkında pek çok dedikodu dönen ama kimsenin tanımadığı, verdiği görkemli partilerle ünlü zengin Gatsby olduğunu öğreniyor. Gatsby’yle tanışan Nick, zaman içinde onun unutamadığı aşkının Tom adlı zengin bir adamla evli, aynı zamanda Nick’in kuzeni Daisy olduğunu öğreniyor.
“Muhteşem Gatsby”, 1. Dünya Savaşı sonrası Amerika’sının sosyal yapısı, sınıf atlama ve para ilgili eskimeyen metninin yanı sıra ortasındaki trajediyle de duygusal olarak etkileyici bir roman. Luhrmann önceki filmlerini bilenlerin tahmin edebileceği gibi o dönemin caz müziğinin yerine hip hop koyma gibi numaralarda, Gatsby’nin partilerinin muhteşemliğini, Tom’un polo oynamasını, görkemli bahçeleri, arabaları çektiği sahnelerde uzmanlığını konuşturuyor. Ama bunların etrafındaki karakter ilişkileri ve diyalogları bambaşka bir filmin parçaları gibi duruyor; roman Luhrmann’ın değişiklik, mizah ve hafifletme çabalarına direniyor. Ciddi sahneler ve Luhrmann’ın eğlenceli dünyası arasındaki uyumsuzluk filmi aksatıyor.
3D seçeneği ise ‘keşke olmasaydı’ denilebilecek kadar özelliksiz kullanılıyor.
Bu hengamede filmin öne çıkan tek yönü Leonardo DiCaprio’nun Gatsby’si. Bu rolü çok ciddiye aldığı belli olan DiCaprio, 1970’lerde Robert Redford tarafından da canlandırılan karakteri güvensizliğinden öfkesine, kaybetmediği umutlarından cazibesine pek çok yönünü gösterebildiği, sağlam bir performansla canlandırıyor.
“Muhteşem Gatsby / The Great Gatsby”
Yön.: Baz Luhrmann? ?
Oyn.: Tobey Maguire (Nick Carraway), Leonardo DiCaprio (Jay Gatsby), Joel Edgerton (Tom Buchanan), Carey Mulligan (Daisy Buchanan)
Sen.: Baz Luhrmann, Craig Pearce (F. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı eserinden)
Gör.: Simon Duggan
Müz.: Craig Armstrong? ?
Çılgın Doğumgünü
Felekten bir doğum günü
“Felekten bir Gece / The Hangover”ın senaristleri Jon Lucas and Scott Moore’un senaryosunu yazıp yönettiği “Çılgın Doğumgünü /
21 & Over”, tıp okulu için görüşmeye girmeden önce iki arkadaşıyla doğum günü kutlayan bir gencin hikayesini konu alıyor.
Güzelliğin On Par’ Etmez
Altın Portakal ödüllü film
Geçen yılın Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden Altın Lale ile dönen “Güzelliğin On Par’ Etmez”, Avusturya’da yaşayan Hüseyin Tabak’ın ilk uzun metrajlı kurmaca filmi.
Oyuncu kadrosunda Orhan Yıldırım, Lale Yavaş, Abdülkadir Tuncer ile Nazmi Kırık’ın bulunduğu film, 12 yaşındaki Veysel’in Avusturya’da göçmen olarak yaşadığı sıkıntıları konu alıyor. Senaryosundaki eksikliklere rağmen
bir ilk film için ümit vaat eden bir yapım.
Korku Hikayeleri
Çok yönetmenli korkular
JUNG Bum Shik, Lim Dae Woong, Hong Ji Yeong ile Kim Gok gibi yönetmenlerin imzasını taşıyan “Korku Hikayeleri / Horror Stories” kaçırılan bir kızın, adamı oyalamak için anlattığı korku hikayelerini konu alıyor.
Ben ve Sen
10 yıl sonra Bertolucci
Avrupa sinemasının en önemli yönetmenlerinden Bernardo Bertolucci, izleyicilerin karşısına en son 2003’te “Düşler, Tutkular ve Suçlar / The Dreamers”la çıktı. Felç geçiren ve mesleğine devam etme ihtimali düşük olmasına rağmen geçen sürede iyileşen Bertolucci, 10 yıllık bir aradan sonra “Ben ve Sen / Io e Te” ile geçen yıl Cannes’da boy gösterdi.
“Ben ve Sen”de yönetmen “Düşler, Tutkular ve Suçlar”da olduğu gibi kafa karışıklığı yaşayan, gidecekleri yola karar verememiş genç insanları kısıtlı bir mekanda tutuyor ve hayatlarında kırılma noktası olabilecek önemli bir döneme bakıyor. Bu filmde ailesine okul gezisine gidiyorum diye yalan söyleyen yeni yetme Lorenzo (Jacopo Olmo Antinori), kitaplarını ve erzaklarını alarak kendisini yaşadıkları apartmanın bodrumuna kapatıyor. Üvey kardeşi Olivia (Tea Falco) evden uzakta yaşadığı uzun yılların ardından eski eşyalarını almak için bodruma girince karşılaşıyorlar. Eroin bağımlılığından kurtulmaya çalışan Olivia da krizlerle dolu günlerini bodrumda geçirmeye başlıyor.
30 yılın ardından Bertolucci’nin çektiği ilk İtalyanca film olan
“Ben ve Sen”, büyük bir yönetmenin kamera arkasında olduğunu hissettiren, kısıtlı mekan kullanımının ustalığıyla dikkat çeken ama iki karakter arasındaki iletişimin iyi yansıtılamadığı bir film. Yine de Bertolucci’nin dönüşü açısından sevindiyor.
Tunç Okan’ın dönüşü
1974 yapımı “Otobüs” ve 1992 tarihli “Sarı Mercedes” filmleriyle tanınan Tunç Okan, yönetmenliğe verdiği uzun aranın ardından geçen yıl Antalya Film Festivali’nde ulusal yarışmada bulunan “Umut Üzümleri” ile izleyici karşısına çıktı. Filmin başrollerinde Ahmet Mekin, Yetkin Dikinciler ve Altan Erkekli var.
Hükümlülerden tiyatro
Tolga Baş’ın yönettiği ilk film olan komedi türündeki “Koğuş Akademisi”nin başrollerinde Çetin Altay, Erdal Tosun, Umut Oğuz, Arzu Yanardağ ve Salih Kalyon bulunuyor. Film, çeşitli suçlardan hapishanede olan hükümlülerin, bir tiyatro oyunu sahnelemeye çalışmasıyla ortaya çıkan olayları konu alıyor.
Şiddete karşı şiddet
Japon yönetmen Ryuhei Kitamura’nın imzasını taşıyan Amerikan korku filmi “Herkes Ölecek / No One Lives”in başrollerinde Luke Evans, Adelaide Clemens ve Derek Magyar var. Yurt dışındaki eleştirmenler filmi sadece korku türünü sevenlere öneriyor.
Dörtlü
Dustin Hoffman bu kez yönetmen
Neslinin en başarılı aktörlerinden Dustin Hoffman, ilk kez yönetmen koltuğunda oturduğu “Dörtlü / Quartet”te Ronald Harwood’un aynı adlı tiyatro oyununu sinemaya uyarlıyor.
32. İstanbul Film Festivali’nde de izleyici karşısına çıkan film, emekli müzisyenlerin kaldığı bir huzur evinde geçiyor. Verdi’nin doğum günü anması nedeniyle bir konserin hazırlığını yapan müzisyenlerin düzeni Jean adlı
bir divanın gelişiyle bozulur. Jean aynı zamanda huzurevinin sakinlerinden birinin de eski eşidir. Jean’i usta İngiliz oyuncu Maggie Smith’in canlandırdığı filmde Smith’e Tom Courtenay ve Billy Connolly eşlik ediyorlar. Hoffman, ilk yönetmenlik denemesinde iyi eleştiriler aldı.