“Yasak Bölge 9”un yönetmeni Neill Blomkamp, yeni filmi “Elysium”da yine politik bilim kurguyla karşımızda
Bilim kurguyu politik bir zeminde kullanan, yabancı/uzaylı korkusunu insan sömürüsü üzerinden tersine çeviren “Yasak Bölge 9 / District 9”la (2009) yönetmen Neill Blomkamp haklı bir ün kazandı. Şimdi de yıldız oyuncuları kadrosunda bulunduran, Matt Damon ve Jodie Foster’lı yeni bilim kurgusu “Elysium: Yeni Cennet” ile bir kez daha politik bir bilim kurgu çekmişe benziyor.
Son dönemin en ümit verici bilim kurgusu
2154’te geçen hikayede, insanlar kesin sınırlarla ikiye ayrılmış durumda. Zenginler, imtiyazlı sınıf Elysium adlı bir uzay istasyonunda yaşıyor. Burada, suç, savaş, açlık ve hastalık yok. Dünyada kalanlar ise bunların hepsiyle baş etmeye çalışıyor ama Elysium’a göçmek etmek söz konusu değil.
Ana karakter Max De Costa (Damon), bir iş kazasında kansere benzeyen bir virüs kapıyor ve Elysium’a gidip tedavi olmanın peşinde düşüyor. Bunu zengin bir adamın yerine geçerek yapmayı planlayan Max, karşısında Elysium’un valisini (Foster) ve kolluk kuvvetlerini buluyor.
Güney Afrikalı yönetmen Neill Blomkamp, bu kez ilk filmi “Yasak Bölge 9”dan çok daha büyük bir
Çizgi roman uyarlaması “Red”in devam filminde dev oyuncu kadrosu ve “Amerika’nın dostunu düşmanını tanı” denilebilecek bir senaryo ile hünerlerini sergiliyor
Mary-Louise Parker, Bruce Willis ve John Malkovich (en sağda) dev kadrolu filmin oyuncularından.
2010 yapımı aksiyon komedisi “Red”, Warren Ellis ve Cully Hamner’ın imzasını taşıyan aynı adlı çizgi romanın sinema uyarlamasıydı. İkinci film
“Red 2” ilk filmin çekirdek kadrosu, Bruce Willis, Mary Louise Parker, John Malkovich ve Hellen Mirren’ı yeniden karşımıza çıkarıyor. Bu iddialı kadroya Anthony Hopkins de ekleniyor. Ancak karşımızda bolca paranoyak, “Amerika’nın dostunu düşmanını tanı” denilebilecek bir senaryo var.
Mizah ihmal ediliyor
X-Men ekibinin en popüler karakterlerinden Wolverine’i bu sefer yalnız başına Japonya’da geçen bir macerada izliyoruz
Filmde Hugh Jackman’a Svetlana Khodchenkova (solda) eşlik ediyor.
Popüler sinemanın süper kahraman serilerinin en kalitelilerinden “X-Men”in favori karakterlerinden Wolverine, seriden kopup kendi filmine sahip olan ilk isimdi: 2009 yapımı “X-Men Başlangıç: Wolverine / X-Men Origins: Wolverine”le köken hikayesini izledik. Ama bu film hem X-Men seven izleyiciler hem de eleştirmenler için tam bir fiyaskoydu. Ancak Wolverine’den ümidini kesmeyen ve bir filmi tek başına, Magneto’suz, Storm’suz da taşıyabileceğini düşünen yapımcılar ikinci solo Wolverine filmi “Wolverine”i çektiler. Bu kez yönetmenliği ticari filmlerin zanaatkar isimlerinden James Mangold’a emanet etmişler.
Zaman olarak “X-Men: Son Direniş”in sonrasında başlayan filmde Jean’in ölümünü atlatamayan Logan’ı inzivada görürüz. 2. Dünya Savaşı sırasında Japonya’da hayatını kurtardığı, şimdi bir endüstri devine dönüşmüş Yashida’nın hasta yatağında son dileği Logan’ı görmektir. Bunu kabul edip Japonya’ya giden Logan, kendisini yakuzalar, Ninjalar ve Yashida ailesini içeren büyük bir yaygaranın içinde
Christopher Walken, şüphesiz sinema dünyasının sık gördüğümüz en ilginç aktörlerinden biri. Onu bu hafta ‘Son Konser/A Late Quartet’te sorunlar yaşayan bir yaylı çalgılar dörtlüsünün kocaman kalpli, iyi niyetli adamı olarak izleyeceğiz. Oysa kariyerinde kötü adam rolleri de ünlüdür. Kariyerinde öne çıkan beş filme geçmeden önce Walken’ın dans konusundaki yeteneğinin de altını çizelim. Fatboy Slim’in ‘Weapon of Choice’ parçasının videosundaki dansı bu videoyu gelmiş geçmiş en iyi kliplerden biri haline getirdi.
‘Avcı The Deer Hunter”‘1978)
Vietnamlıların temsiliyle dünya döndükçe eleştirilecek bir film olan ‘Avcı’nın oyuncu performanslarınaysa genellikle eleştiri yöneltilmez. Filmde ilk akla gelen performans başroldeki Robert de Niro’nunki olsa da, ikinci olarak da Walken’ın Nick Chevotarevic’i hatırlanır. Vietnam sonrası hayatı rayına oturmayan Nick’i canlandırdığı bu rol, Walken’a “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Akademi Ödülü getirdi ve Walken bu Oscar’ı kariyerinin henüz başlarında kazandı.
‘Yabancı Kucak The Comfort of Strangers’ (1990)
Ian McEwan’ın aynı adlı romanından Harold Pinter’ın uyarladığı senaryoda, en zor ve karmaşık rollerden biri Walken’a
1995’te “Gün Doğmadan”la başlayan serinin üçüncü filminde ünlü çift Jesse ve Celine’le bir gün daha geçiyoruz. Çocuklu bir çift olarak karşımıza çıkan Jesse ve Celine birbirlerine kavuştuktan sonra mutlu mu oldular, yanıtı bu filmde
Yönetmen Richard Linklater, 1995’te gencecik iki oyuncu Ethan Hawke ve Julie Delpy’yi yanına aldı ve modern sinemanın en sevilen romantik filmlerinden “Gün Doğmadan”ı ortaya çıkardı. Bir tren yolculuğunda tanışan, Viyana’da konuşarak gezinen ve birbirlerine âşık olan Amerikalı Jesse ve Fransız Celine’nin ilişkilerinin akıbetlerini filmin belirsiz finali yüzünden öğrenemedik. Ta ki 9 yıl sonra aynı karakterleri Paris’te buluşturan “Gün Batmadan”a kadar. Olgunlaşmış, sivri yönleri öne çıkmış Jesse ve Celine’le yine birkaç saat geçirdiğimiz bu ikinci film, en az ilki kadar başarılıydı. Bu ikinci buluşmadan 9 yıl sonra gelen “Gece Yarısından Önce”de Yunanistan’da karşımıza çıkan Jesse ve Celine’nin ikinci filmden beri birlikte olduklarını öğreniyor ve ikizleriyle tanışıyoruz. Hayatlarının aşkıyla, birbirleriyle geçirdikleri 9 yılın ardından ilişkileri, iletişimleri, tutkuları devam ediyor mu? Serinin takipçileri için merak uyandıran bu sorular, “Gece
Hollywood’un “Transformers” gibi büyük bütçeli filmlerinin yönetmeni Michael Bay, gerçek bir suç öyküsüyle karşımızda
Michael Bay, “Transformers” serisi gibi büyük bütçeli, bol oyuncaklı, gişede başarılı olan ancak eleştirmenlerin yüz vermediği aksiyon filmleriyle ünlü... “Zor Kazanç”ta bu kez ortada robotlar, özel efektler yok; 1990’lardan gerçek bir suç öyküsü uyarlayan Bay’in bir ciddiyet sınavı verdiği söylenebilir.
Ed Harris müthiş
Her vatansever Amerikalı’nın kaslı, fiziksel olarak üçgen vücutlu görünmesi gerektiğini düşünen spor salonu eğitmeni Lugo, müşterilerinden Kershaw’u kaçırıp mal varlığına el koyma planı yapar. Amerikan rüyasına ulaşmak için böyle bir yol seçen Lugo, hapisten yeni çıkmış eski uyuşturucu bağımlısı yeni Hıristiyan Doyle ve müşterilerinden Doorball’la bir çete kurar. Kershaw’u kaçırırlar ama adam çetin ceviz çıkar.
Çetenin üyelerinin beyinsiz kaslılar olduğunu defalarca vurgulayan film, hem onlarla sürekli alay ediyor hem de onları filmin şiddet patlamalarını gerçekleştirerek izleyiciye ‘eğlence’ sunmaları için alabildiğine kullanıyor. Film, Amerikan rüyasının çöküşünü işleyen filmler arasında ne orijinallik ne sağlam bir duruş ne de
Roland Emmerich’in yönettiği ‘Beyaz Saray Düştü/ White House Down’da Jamie Foxx’un canlandırdığı ABD Başkanı’nı izleyeceğiz. Foxx’un canlandırdığı başkan da, Hollywood sayesinde kendinden önceki pek çok Amerikan başkanı gibi bir tehdit altında kalınca silahını kuşanmaktan çekinmeyecek. Herhalde başkanları hakkında bu kadar sık film çeken başka bir ülke yok diyerek, beyazperdedeki kurmaca Amerikan başkanlığını hatırlayalım.
‘Garip Doktor/Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb’ (1964)
Stanley Kubrick’in yönettiği bu kara mizah başyapıtı, Soğuk Savaş dönemindeki ABD’nin politikalarına değiniyordu. Yanına gelmiş geçmiş en başarılı aktörlerden Peter Sellers’ı alan Kubrick, ona filmde üç karakter birden emanet etti. Bunlardan biri de Başkan Merkin Muffley’di. İngiliz aksanını yumuşatan Sellers, başta başkanın zayıflığını vurgulamak için karakteri nezleymiş gibi oynadı ama sonra daha ciddi bir karakter oynamaya karar verdi. Sellers’ın ilham kaynağının, 1952 ve 1956 seçimlerinde Demokratların adayı olan Adlai Stevenson olduğu söylenir.
‘Kurtuluş Günü/Independence Day’ (1996)
Yönetmen koltuğunda ‘Beyaz Saray Düştü’de olduğu gibi Roland
“Karayip Korsanları” serisinin yönetmeni Gore Verbinski ve en önemli kozu Johnny Depp, bu kez “Maskeli Süvari”de bir aradalar
Ticari sinemanın gişe canavarlarından “Karayip Korsanları / Pirates of the Caribbean”ın yönetmeni Gore Verbinski, yeni filmiyle bit pazarına nur yağdırıyor. “Maskeli Süvari / The Lone Ranger”, 1950’lerin Amerikan kültür ikonlarından Maskeli Süvari karakterinin 30 yıldan sonraki ilk beyazperde macerası...
19’uncu yüzyıl sonlarında Vahşi Batı’da geçen filmde hukukçu John Reid, silahlara karşıdır, adalete inanır. Azılı kanun kaçağı Butch Cavendish, idamına götürüldüğü trenden çetesi tarafından kaçırılır. Bu sırada onu tutuklamaya çalışan John Reid’in yolu tuhaf Kızılderili Tonto ile kesişir. Büyüdüğü kasabaya vardıklarında, kanun adamı abisi Dan’le birlikte Butch’ın peşine düşen John, yaşanan gelişmelerin ardından Tonto ile bir ikili olur ve “maskeli süvari” karakteri doğar. Macera ilerledikçe John Reid’in adalete inancı sürekli sarsılacaktır.
Ticari formüller her zaman tutmuyor
İlk bakışta bile Verbinski’nin bu western komedisinde yeni bir “Karayip Korsanları” yaratma çabası anlaşılıyor. Depp yine eksantrik komik rolünde. Maskeli süvari ve