Parlak editöre saygı duruşu...

11 Haziran 2016

“Fırtınalı Hayatlar” ünlü editör Max Perkins’in yazar Thomas Wolfe’u keşfetme süreci üzerinden ikilinin baba-oğul ilişkisi kurmasına odaklanıyor

Edebiyat dünyasının en ünlü editörlerinden Max Perkins’in hikâyesi, “Fırtınalı Hayatlar / Genius”ın ana konusu. 1920’lerde Ernest Hemingway ve F. Scott Fitzgerald’ı keşfeden Perkins, dâhi yazarların edebiyatına yaptığı katkıyla tanınıyor. Ancak “Fırtınalı Hayatlar”ın ilgi odağı, Perkins’in genel kariyeri değil, çok uzun yazdığı ve elbette yazdıklarındaki cevher keşfedilmediği için her kapıdan çevrilen Thomas Wolfe’a inanıp, onun romanlarını basmayı kabul etmesi ve üzerilerinde yaptığı değerli değişikliklerin edebiyata büyük bir yazar kazandırması.

Filmde Colin Firth tarafından ağırkanlılıkla canlandırılan Perkins ve Jude Law’un oynadığı tam tersi deli dolu gürültücü bir tip olan Thomas Wolfe arasındaki tek ilişki editör ve yazar ilişkisi değil. Bu ikili profesyonel ilişkilerini aşıp bir tür baba-oğul bağı kuruyorlar.

Film sinemanın bir türlü hakkını teslim etmediği bir meslek olan editörlere sunduğu saygıyla ve işlediği büyük Amerikan edebiyatı döneminin Hemingway ve Fitzgerald gibi renkli simalarına yer vermesiyle bir cazibeye sahip. Aynı

Yazının Devamı

Havuz başı muhabbeti

4 Haziran 2016

İtalyan yönetmen Luca Guadagnino ve oyuncu Tilda Swinton’ın “The Protagonists” (1999) ve “I Am Love”ı (2010) takip eden üçüncü işbirliği “Sen Benimsin / A Bigger Splash”. Aynı zamanda 1969 yapımı Jacques Deray imzalı “La piscine”nin serbest bir yeniden çevrimi. Aynı “La piscine”de olduğu gibi zamanının en iddialı ve karizmatik oyuncuları başrollerde: “La piscine”de Alain Delon, Romy Schneider, Maurice Ronet ve Jane Birkin tarafından canlandırılan karakterler, “Sen Benimsin”de Tilda Swinton, Matthias Schoenaerts, Ralph Fiennes ve Dakota Johnson’a emanet.

Havuzlu güzel bir villada tatil yapan rock yıldızı Marianne ve sevgilisi Paul’ün huzuru bozulur. Çünkü Marianne’in eski sevgilisi Harry ve kimsenin varlığını bilmediği kızı Penelope, onları ziyarete gelir. Bu dörtlü arasında rekabet ve kıskançlıklar baş gösterecektir.

İlgiyi canlı tutamıyor
Geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yarışan “Sen Benimsin”, kült bir değer edinen “La piscine”nin kendisine özgü bir cazibeye sahip havasını karizmatik oyuncularına rağmen yakalayamıyor. “La piscine”nin daha da cilalı, süslü ve seksi olmaya çalışan bir yeniden çevrimi olmasına rağmen izleyicinin ilgisini canlı tutamıyor. İçi boş bir

Yazının Devamı

Jodie Foster paranın peşinde

28 Mayıs 2016

Neslinin önde gelen oyuncularından Jodie Foster, dördüncü kez yönetmen koltuğuna oturduğu “Para Tuzağı / Money Monster”da Amerikan sinemasının gitgide daha sık eğildiği bir konuya, ekonomiye ve büyük şirketlerin küçük insanların dünyasını ne kadar rahat sarstıklarına odaklanıyor.

Filmin ana karakteri Lee Gates, televizyonda ekonomi programı yapan bir adam. Patty ise onun uzun yıllardır yapımcısı. Bir gün Lee’den aldığı tüyo ile bütün yatırımını kaybeden işçi sınıfından Kyle, stüdyoyu basıyor ve ekibi rehin alarak hesap soruyor: Çok güvenli bir yatırım olarak adlandırılan şirket kendi küçük birikimi dâhil olmak üzere 800 milyon doları nasıl kaybetti?

Filmde Lee’nin dönemin adamı olmaktan hesap sorma sürecine evrilmesini izlerken, Foster bizim Kyle’ın tarafını tutmamızı ve hesap sormamızı talep ediyor. Bu muhalif tercihler, iyi niyetli olmakla birlikte filmi dört dörtlük yapmaya yetmiyor. “Para Tuzağı”, zaman zaman gidişatı rahatlıkla takip edebileceğiniz, gerilimi her an ayakta tutamayan, mesajlar veren bir film. Yine de popüler Amerikan sinemasının 2008 krizi sonrası ekonomiyi ve gidişatı sorgulamasının tutarlı ve kolay izlenen bir örneği.

“Para Tuzağı / Money Monster”
Yön.:

Yazının Devamı

Altın Palmiye kime gidecek?

22 Mayıs 2016

Önceki yıllardan çok daha kuvvetli bir Altın Palmiye yarışına sahne olan 69. Cannes Film Festivali, bu akşam yapılacak ve sinema dünyasının en saygın ödüllerinden Altın Palmiye’nin sahibini bulacağı törenle sonlanıyor. “Mad Max” serisinin yaratıcısı Avustralyalı yönetmen George Miller başkanlığındaki Arnaud Desplechin, Laszlo Nemes, oyuncular Kirsten Dunst, Valeria Golino, Vanessa Paradis, Donald Sutherland, Mads Mikkelsen, yapımcı Katayoon Shahabi’nin yer aldığı jürinin kararlarını beklerken yarışmada kimlerin öne çıkabileceğini tahmin etmek mümkün. Yarışmalarda her jürinin dinamikleri farklı olduğu için bu tahminlerde yanılmak da muhtemel.

Henüz basına gösterilmeyen, İran sinemasının “Bir Ayrılık”la Oscar kazanan harika yönetmeni Asghar Farhadi’nin “Forushande”si ve Hollanda sinemasının her daim ilginç yönetmeni Paul Verhoeven’ın “Elle”i ise bu tahminlerin dışında kalıyor.

Romanya filmleri büyüledi

Bu iki filmi dışarıda tutarsak Cannes’da en heyecan yaratan bir avuç filmden ikisi Romanya’dan geliyor. Cristi Puiu’nun imzasını taşıyan “Sieranevada” gösterilen ilk yarışma filmiydi. Aradan geçen zamana rağmen etkisi gitgide arttı. Bir aile portresini mükemmel şekilde çizen ve Puiu’nun

Yazının Devamı

X-Men kıyameti durduruyor

21 Mayıs 2016

Marvel’ın en önemli serilerinden “X-Men”in yeni ve dokuzuncu filmi “X-Men: Apocalypse”, bir kez daha sevilen kahramanlarla izleyiciyi buluşturuyor. Yönetmen koltuğunda ise ilk üçlemenin ilk iki filminde ve bu filmin öncülleri “X-Men: First Class”, ”X-Men: Days of Future Past”te de imzası bulunan Bryan Singer oturuyor.



Önceki iki filmde olduğu gibi ilk üçlemenin kahramanları Charles Xavier ve Magneto’nun gençliğinde geçen filmde adında da yer alan Apocalpyse, dünyanın ilk mutantı. O ve dört sadık adamı, binlerce yıl süren uykularından uyanırlar. Buldukları dünya Apocalpyse’i memnun etmez ve onu kıyamet planları yapmaya iter. Profesör Xavier’in öncülüğünde bir grup da onları durdurmaya çalışacaktır.

Çizgi roman uyarlaması serilerinin seviye açısından en tutarlı serilerinden biri olan “X-Men”in yeni halkası “X-Men: Apocalypse”, öncüllerinden daha zayıf eleştiriler aldı. Ancak çizgi roman uyarlamalarının en heyecan verici serilerinden birinin yeni filmi olduğu için hayranları için serinin her filmi gibi ilgi çekici olacaktır.

“X-Men: Apocalypse”

Yazının Devamı

Çatışmanın göstergesi

14 Mayıs 2016

Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası bölümünde yapan, İstanbul Film Festivali’nde ulusal yarışmada yer alan, Adana ve Ankara film festivallerinden ödüllerle dönen “Ana Yurdu”, Senem Tüzen’in ilk filmi. Tüzen başarılı ilk filminde genel olarak anne-kız olmanın dinamiklerine ama özellikle Türkiye’de anne ve kız olmanın modern ve geleneksellik arasında kalma haline odaklanıyor.

Filmin Esra Bezen Bilgin’in büyük bir adanmışlıkla canlandırdığı ana karakteri Nesrin, boşanmanın ardından anneannesinin köydeki evine gider. Amacı yalnız kalıp roman yazma hayalinin peşinden gitmektir. Ancak Nihal Koldaş’ın başarılı performans sergilediği annesi Halise’nin kızına destek olmak için yanına gelişi ikisi arasında gitgide güçlenen bir gerilimin başlamasına neden olur.

Adım adım gerilim

Tüzen, Türkiye sinemasındaki büyük bir açığın peşine düşüyor. Taşrayı bu sefer alışıldık erkek karakterlerin kendilerini bulma hikayelerinin mekanı olmaktan çıkarıp kadınların arasındaki çatışmanın sahnesi haline getiriyor. Bu filmde taşra bu çatışmanın mekanı olarak oldukça karanlık çiziliyor. Anne ve kızlarının katmanlı hikayeleri, babalar ve oğullarının gerisindeki yerinden çıkıp ön

Yazının Devamı

“Sinema beni çok sevdi”

8 Mayıs 2016

Meslek hayatının 60. yılını kutlayan Türker İnanoğlu, “Sinemayı çok seviyorum. Sinema da beni çok sevdi, beni başarılı kıldı, beni geniş halk kitlelerine tanıttı. Bana mutluluğumu verdi” diyor.

Sinemaya yönetmen asistanlığıyla başladınız. Bunun nasıl etkilerini gördünüz?

Tatbiki Güzel Sanatlar’da okurken bir tesadüf neticesi sinemayla tanıştım. Yönetmen Nişan Hançer’in asistanı olarak ilk görevimi aldım. İki-üç günlük bir alışmadan sonra mesleğimi çok sevdim. Günün 18 saati setlerde, çekimlerde, stüdyolarda kurgu ve dublajlarda çalıştım. Bu deneyim kariyerimde önemli rol oynadı.

“Erler Film’le ben Türk sinemasında beraber büyüdük”

Erler Film’i kurmaya nasıl karar verdiniz?

Yazının Devamı

Yenilmezler Yenilmezler’e karşı

7 Mayıs 2016

Stan Lee’nin yarattığı Marvel âlemi, tüm haşmetiyle bir kez daha karşımızda. Kaptan Amerika’dan Iron Man’e, son “Yenilmezler” filminde kadroya eklenen Vision ve Wanda Maximoff’a birçok Marvel kahramanı “Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı / Captain America: Civil War” filminde bir arada.

İyi vakit geçirtiyor

“Yenilmezler: Ultron Çağı”nın bıraktığı yerden devam eden hikayede, devletler kaş yapacağız derken göz çıkaran Yenilmezler ekibine karşı onları kontrol altına alacak bir anlaşma sunarlar. Iron Man ve Kara Dul, bu anlaşmayı kabullense de Kaptan Amerika arkadaşı Kış Askeri’ni korumak ve başka nedenlerle bu anlaşmayı imzalamaz. Bu durum, Yenilmezler’i bölecek ve karşı karşıya getirecektir.

Yıllardır ağır ağır genişleyen Marvel dünyası artık ana akım sinemanın en heyecan verici evrenlerinden birine dönüştü. Esprileriyle Iron Man, mizahıyla Ant-Man’e ve ciddiyetiyle Kaptan Amerika’ya uzanan kahramanlar galerisi, nefes kesen maceralarla gitgide daha da mükemmelleşiyor. Bu film de bunun kanıtı. Kadroya yeni katılan siyahi süper kahraman Black Panther gibi yenilikler de bu dünyanın zenginleştiğini kanıtlıyor.

Ayrı ayrı filmler ve “Yenilmezler”de olduğu gibi birlikte maceralarla iyiden

Yazının Devamı