Cuarón’un başyapıtı

15 Aralık 2018

“Roma”, son dönemlerin en iyi karakter portrelerinden birini duygusal bir hikayenin içinde sunan ve görüntüleri akıldan çıkmayan son yılların en özel filmlerinden biri

Büyük ödül Altın Aslan’a uzandığı Venedik Film Festivali’nde gösterildiğinden beri modern zaman başyapıtı olduğu konusunda şüphe bırakmayan “Roma”, yönetmenlerin kişisel projelerinin peşinden gittiğinde neler olabileceğini gösteriyor. En son “Gravity”e imza atan Meksikalı yönetmen Alfonso Cuarón ,“Roma”da çocukluğunun Meksikası’na dönüyor. Ancak amacı bir aile krizi geçiren orta-üst sınıf ailesini anlatmak değil, çocukların bakımını üstlenen hizmetçileri Cleo’nun hayatının bir yılını göstermek.

O bir yıl içerisinde çalkantılar yaşayan, ancak bunları dirayet, denge ve şefkatle atlatan Cleo’nun hayatını anlatırken 1970’ler Meksika’sındaki değişim taleplerini ve ailesinin hikayesini de gösteren Cuarón, odağının Cleo olduğunu hiç unutmuyor.

Cuarón, çocukluğunda hatırladığı Meksika’yı yaratmak ve bunu siyah beyaz akıl almaz güzellikte bir görüntü yönetimiyle vermek için büyük bir özen gösteriyor. 108 gün çekim yapılan filmde, bunun sonuçları dikkatli ve hepsi kendi içerisinde incelenmeyi hak eden kadrajlarda

Yazının Devamı

Londra makinesi yolda

8 Aralık 2018

Şehirlerin hareket ettiği kıyamet sonrası bir dünyada geçen ve bir makine halinde gezen Londra’ya odaklanan “Ölümcül Makineler” aranan yeni popüler bilimkurgu serisi değil

Philip Reeve’in 2002’de ilk kitap “Ölümcül Makineler/Mortal Engines”la yayımlamaya başladığı dörtlük serinin ilginç bir dünyası var. Kıyamet sonrası şehirler dev makinelere dönüşmüş durumda ve küçük makineleri tüketerek ayakta kalıyorlar. “Yüzüklerin Efendisi” ve “Hobbit” serilerinin yönetmeni Peter Jackson’ın öncülüğünde sinemaya uyarlanan roman, “Hunger Games/Açlık Oyunları”nın bitmesinin bıraktığı boşlukta aranan ‘bilimkurgu türündeki yeni fenomen’ olma şansını kaçırıyor. Bir makine halinde gezen Londra’da bir proje üzerinde çalışan Valentine, gizemli genç kadın Hester Shaw’un hedefindedir. Londra’da yaşayan genç Tom, Hester’la tanıştığında karşısına yeni bir dünya çıkar.

Filmin streampunk dünyası bilimkurgu ve kıyamet sonrasında geçen yapımları sevenleri memnun edebilir. Reeve’den uyarlanan yaratıcı dünya, görsel ve metin olarak ilgi çekici olsa da film karakterlerini derinleştiremiyor ve arka plan hikayeleriyle somut bir tablo çizmekte zorlanıyor. Bu durum da onu bu alandaki bir sonraki başarılı yapım

Yazının Devamı

Irkçılık karşıtı yol hikâyesi

1 Aralık 2018

“Yeşil Rehber/Green Book”, gerçek bir hikâyeden yola çıkıyor ve kalpleri ısıtan ırkçılık karşıtı bir ticari sinema örneği sunuyor

Toronto Film Festivali’nden Oscar sezonu habercisi İzleyici Ödülü’yle dönen “Yeşil Rehber / Green Book”, gerçek bir hikâyeden yola çıkıyor ve kalpleri ısıtan ırkçılık karşıtı bir ticari sinema örneği sunuyor.

1960’larda geçen filmde İtalyan kökenli bar fedaisi Tony Lip, işsiz kaldığı dönemde bir iş teklifi alır. Ünlü klasik konser piyanisti Don Shirley, ırkçılığın hüküm sürdüğü güney eyaletlerinde bir konser turuna çıkacaktır ve hem şoförlüğünü hem korumalığını üstlenecek birini aramaktadır. Bu uzun ve zorlu yolculuk ön yargıların yıkılacağı ve iki adamın da kendileriyle yüzleşeceği bir deneyime dönüşecektir.

Dizginleri kopmuş komedileri kardeşi Bobby Farrelly’yle birlikte yöneten Peter Farrelly’nin solo olarak yönettiği “Yeşil Rehber”, dengeli bir yol filmi. İzleyicisini karakterlerin dünyasına zorlanmadan dahil eden film, hâlâ geçerliliğini koruyan ciddi bir konuyu sempatik bir şekilde ama hafifletmeden işliyor. Oscarlı aktör Mahershala Ali’nin ne kadar özel bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtladığı filmde, Mortensen’in de fiziksel olarak farklı ve

Yazının Devamı

Sovyetlerin rock müzikali

24 Kasım 2018

Muhalif yönetmen Kirill Serebrennikov’un “Leto / Yaz”ı Rus sinemasının tazelik, hafiflik, yenilik ve melankoli içeren akıl almaz başarısının bir örneği .

Rusya’da bir yolsuzluk davası nedeniyle ev hapsinde olan muhalif yönetmen Kirill Serebrennikov yönettiği “Leto /Yaz”ın Cannes Film Festivali yarışmasındaki gösterimine katılamadı ama filmiyle izleyiciyi Sovyetlerin underground rock dünyasına taşıdı. Üstelik “Trainspotting”i akla getiren heyecan verici bir müzikalle. Yolsuzluk davasının, muhalif yönetmeni susturmak için kullanıldığı yönündeki haberler filmin gösterimine damga vurdu.

Film, dikkatli müzikseverlerin yakaladığı rock grubu Kino’nun kuruluş öyküsü. St. Petersburg’da 1980’lerde başlayan hikayede devlet mekanizmalarının içinde bir şekilde dinleyicisiyle buluşan Mayk Naumenko ve eşi Natasha, mavi yakalı genç müzisyen Viktor’la tanıştıklarında yeteneğini ilk anda fark ederler. Mayk’ın desteği ve kendi hayatını azar azar Viktor’a sunması bu dönemin tanınan ender rock gruplarından Kino’nun adını duyurmasındaki en önemli etkene dönüşecektir.

Tüm renklerini sunuyor

Film, baskı altında sevdikleri kültürü yaşayabilmek için bir mücadele veren müzisyenleri anlatırken bu kültürün tüm

Yazının Devamı

Teselli armağanında yeni halka

17 Kasım 2018

Dünyanın en popüler serilerinden “Harry Potter”ın bitişinin ardından kitapların yazarı J. K. Rowling, senarist koltuğuna oturmuş ve “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? / Fantastic Beasts and Where to Find Them”le (2016) hayranlara bir teselli armağanı sunmuştu. Potter zaman ekseninin öncesinde geçen hikaye Eddie Redmayne suretinde canavarlar toplayan çekingen ve eksantrik Newt’u ana karakter olarak sunmuştu.

Bu yan serinin ikinci filmi “Fantastik Canavarlar: Grindelwald’ın Suçları / Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald” da son Potter filmleri ve serinin öncülünün yönetmeni David Yates’in imzasını taşıyor.

ABD’de geçen ilk filmin aksine Avrupa’ya, Paris ve Londra’ya taşınan hikayede, Newt, güçlenen ve hapisten kaçan kötü büyücü Grindelwald’ın peşine düşüyor. Grindelwald’ın amacı güçlü Credence’ı kendi yanına çekmek. Ancak Credence’ın ailesine dair bilgiler dengeleri değiştirebilir. Film, bir ara halkadan tam da bekleneceği gibi dünyayı zenginleştirirken konuyu fazla dağıtmaktan kurtulamıyor. Law ve Depp gücünde iki ismin seriye katılması avantaja dönüşüyor. Ancak özellikle filmin orta bölümlerinde yaşanan karmaşa ve tempo kaybı gözden kaçacak gibi değil. Ancak

Yazının Devamı

Korku klasiğine karmaşık yorum

10 Kasım 2018

Dario Argento imzalı “Suspiria”nın Luca Guadagnino yorumu tazeleyiciden öte kafa karıştırıcı. Bol metinli hali ve gösterişiyle özgün filmin gizemini öldürüyor.

1977 yapımı Dario Argento imzalı “Suspiria”, cadılar tarafından işletilen dans okulu üzerinden giden öyküsü ve eskimeyen estetik duruşuyla bir korku klasiği. Zamana müthiş bir dirayetle direnen filme “Call Me By Your Name” yönetmeni Luca Guadagnino, serbest bir yorum getiriyor. Bu yeni yorum tazeleyiciden öte kafa karıştırıcı ve gösterişiyle ana filmin gizemini öldürüyor.

75. Venedik Film Festivali’nde yarışan yeni “Suspiria”da Dakota Johnson’ın canlandırdığı Suzy, özgün filmdeki gibi klasik değil, Pina Bausch esintili modern bir dans okuluna geliyor. 1977 Almanyasında Baader Meinhof gündemdeyken okula büyük bir hevesle başlayan Suzy, ortadan kaybolan dans okulu öğrencisi Patricia’nın akıbetiyle ve yeni gösterideki başrolü ile meşgul. Zamanla okulda neler olduğunu keşfediyor.

Guadagnino, “I Am Love”ın da aralarında olduğu filmlerinin gösterişli estetiğini ve yorumlamaktan baş ağrıtan birçok metni izleyiciye bırakıyor. Sol örgütlerden, 2. Dünya Savaşı’na kadınların güç mücadelelerinden annelik psikolojisine konuların bir

Yazının Devamı

Mercury’nin sihri yakalanabilir mi?

3 Kasım 2018

En karizmatik ve güçlü grup liderlerinden Freddie Mercury’nin benzersizliğini yeniden canlandırıp beyazperdeye yansıtma denemesi tatsız bir çabanın ötesine gidemiyor

Dünyanın gelmiş geçmiş en karizmatik ve güçlü grup liderlerinden Freddie Mercury’nin benzersizliğini yeniden canlandırıp beyazperdeye yansıtmak mümkün mü? Adını Queen’in epik başyapıtından alan “Bohemian Rhapsody”, bu denemenin tatsız bir çabanın ötesine gitmeyeceğini gösteriyor.

Sacha Baron Cohen’in Mercury’i canlandıracağı haberiyle merakla beklenmeye başlanan film, yönetmen değişiklikleri ve setteki aksiliklerle ilerledi. Sonunda Mercury’nin “Me Robot” dizisinin yıldızı Rami Malek’e emanet edildiği şekliyle tamamlandı.“Bohemian Rhapsody”, Mercury’nin Queen’in üyelerine dahil olup grubu kurmasıyla başlıyor, efsane Live Aid performansıyla sonlanıyor.

AIDS nedeniyle hayatını kaybeden Mercury’nin gay kimliğini bir lanet olarak gösterme hatasına dahi düşen ve Mercury’nin sihrinin çok azını bile yakalayamayan film, derinliksiz müzik biyografilerine bir diğerini ekliyor. Ailesiyle, eşiyle ve grup üyeleriyle ilişkileri dağınık klişelerle ele alınırken, film müzik biyografileri formülünün düzgün bir uygulaması değil.

Yazının Devamı

Bir müze soygunu

27 Ekim 2018

Berlin Film Festivali’nden En İyi Senaryo Ödülü’yle dönen film, ana akımla bağımsız sinemanın harika bir birleşimi.

Bu yılki Berlin Film Festivali’nin yarışmasının en sevilen sürprizlerinden biri olan “Müze / Museo”, festivalden En İyi Senaryo Ödülü’yle döndü. Alonso Ruizpalacios’un imzasını taşıyan Meksika yapımı film, ülkenin en önemli aktörlerinden Gael Garcia Bernal’in canlandırdığı Juan ve arkadaşı Wilson’ın Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde yaptığı büyük soygunu konu alıyor.

Para kazanmakla, tarihin steril bir şekilde sergilenmesine karşı gelmek arasında bir sebeple soygunu gerçekleştiren iki arkadaş, ellerindeki paha biçilmez eserleri satmak isterler. Ancak işler bekledikleri gibi gitmez ve uzun bir yolculuğa çıkarlar.

Film, Meksika’nın tarihiyle bağlarını eğlenceli bir soygun ve yolculuk hikayesi eşliğinde anlatıyor. “Müze”, ne karakterlerini derinleştirmekte ne tür filmlerinin kurallarını uygulamakta ne de izleyicisine mutlu zaman geçirtmekte zorlanıyor. Meksika’dan çıkan bu cevher, ana akım sinemadan çok uzaklaşmadan zekice ve derin bir öyküyü anlatmasıyla yılın en iyi filmlerinden biri.

Müslüm Gürses’in hayatı

Arabesk müziğin geniş ve tutkulu bir hayran kitlesine sahip ismi Müslüm

Yazının Devamı