Rus cephesinden Türkiye krizi

11 Aralık 2015

Türk-Rus ilişkilerinin kimyası, Putin’in Suriye iç savaşına doğrudan müdahalesiyle bozulmaya başladı. Rus savaş uçağının düşürülmesiyle de yeni bir aşamaya vardı. Gerilimin mevcut haliyle bir süre daha devam edeceği açık. Sonuçta, ilişkilerin eski günlere dönmesi bir hayli zor görünüyor.

İki ülkenin jeopolitiği, geçmiş ilişkilerinin boyut ve çeşitliliği, çıkarlarının farklılaşması, gerilimin maliyetini sadece Türkiye için değil Rusya içinde artırıyor. Bu bağlamda bazı tahminlerde bulunabiliriz.

Suriye merkezli devam eden krizin Rusya’ya askeri maliyeti, öngörülenlerden daha fazla ve karmaşık olabilir. Savaş, doğası itibarıyla sürekli tüketen ve pahalı bir faaliyet. Putin, ne zaman biteceği kestirilemeyen Suriye iç savaşına müdahil olarak öngörülmeyen masraflar kapısını açmış görünüyor. Üstelik bunu, Ukrayna krizinin etkilerinin daha yeni yeni görülmeye başladığı bir dönemde yapıyor.

Rusya’nın her geçen gün daha fazla angaje olduğu Suriye iç savaşı, coğrafi olarak Rus anavatanından uzakta olabilir. Ancak çatışmaların etnik, dini, mezhebi motivasyonu, asimetrik karakteri ve küreselleşme günümüz savaşlarında coğrafi uzaklığı anlamsızlaştırıyor. Nitekim Suriye’de savaşan

Yazının Devamı

Sovyet mirası: ‘Rus propaganda makinesi’

4 Aralık 2015

Rusya-Türkiye ilişkileri, hava sahası ihlalleri ve Rus uçağının düşürülmesiyle iyice gerildi. Rus tarafı gerilimi her geçen gün yeni alanlara taşıyor. Ekonomik ilişkiler askıya alınırken, kendi vatandaşlarının Türkiye’ye, Türklerin de Rusya’ya gidişlerine engel olacak yeni uygulamaları hayata geçirdi. Son hamle ise, Soğuk Savaş günlerinde sıkılıkla kullandığı örtülü operasyon yeteneğini sahaya sürmek oldu. Örtülü operasyon geleneksel istihbarat faaliyetidir. Lehte ya da aleyhte propaganda da bu alanın uygulamalarından biridir. Tıpkı ekonomik, finansal operasyonlar gibi. Nitekim Putin gibi istihbaratçı geçmişi olan birinin Türk tarafına uygulayacağı stratejiyi bu çerçevede oluşturması hiç de sürpriz değil.

Rus Savuma Bakanlığı karargâhında yapılan basın toplantısı, propaganda savaşının açık ilanıydı. Savunma Bakanlığı’nın seçilmesi, tüm ülkelerin askeri ataşelerinin çağrılması, büyük ekranlar, ciddi yüzler, içeriği sorgulanmayan soyut uydu görüntüleri, haritalar, önce davetlileri, ardından da kitleleri etkilemeye yönelikti. Amaç, inanmayı kolaylaştıran teknik görüntülerle zihinlerde istenen imajların yaratılmasıydı.

Açık propaganda savaşının ilk hamlesi, iddiaların ciddi

Yazının Devamı

Yeni anayasa için iki aşamalı plan

2 Aralık 2015

Başbakan Davutoğlu, Türkiye-AB Zirvesi için gittiği Brüksel’de Suriye odaklı önemli görüşmeler de yaptı. Bu görüşmelerde hem NATO, hem NATO ülkelerinin liderlerinin gündeminde Rusya’nın Suriye’deki hedefleri vardı. Rusya operasyonlarının yoğunlaştığı Lazkiye’nin kuzeyinde IŞİD’in bulunmadığının altı çiziliyor. Yapılan değerlendirmeler Rusya’nın rejimin bütün Suriye’yi koruyabileceğine inanmadığı, bunun için “yeni Suriye” senaryosunu yaşama geçirmeye çalıştığı yönünde. Doğu Akdeniz’i etkisi altında tutmak isteyen Rusya’nın bu nedenle Lazkiye, Hama ve İdlib kırsalını “temizlemeyi” istediği belirtiliyor. Lazkiye ve Tartus’u kritik önemde gördüğü ve asla kaybetmek istemediğinin altı çiziliyor. Buna değerlendirmelere göre, Rusya, Doğu Akdeniz’deki İngiliz üsleri ve İncirlik’e karşı Suriye’de sahilde bir üs bulundurmayı, İran ise Şii kuşağı ile Akdeniz’e inebilmeyi hedefliyor.

Rusya’nın Hazar Denizi’nden Suriye’ye füze ile müdahale etmesi, Baltık Denizi’nden kalkan uçaklarını bütün batı Avrupa’yı dolaşarak Suriye’ye göndermesi küresel amaçlarına yönelik gövde gösterisi olarak değerlendiriliyor. Rusya’nın Kafkasya’da yeni bir strateji geliştirilebileceği ve Rusya’ya karşı angajman

Yazının Devamı

Bizdeki iş imkânı AB ülkelerinde yok

1 Aralık 2015

AB-Türkiye zirvesinde kendisini içeriden biri hissettiğini söyleyen Davutoğlu, “Bütün liderler Türkiye’yi övdü. Psikolojik olarak ortam çok değişmiş görünüyor” dedi. Davutoğlu, “Mülteci sorunu olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık” diye konuştu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’deki temaslarından duyduğu memnuniyeti, “AB-Türkiye ilişkisi ilk defa ete kemiğe büründü” diye özetledi. Davutoğlu, AB’nin Türk vatandaşlarına vize muafiyeti tarihini öne çekmesi konusunda da “Mülteci konusu olsa da olmasa da vize muafiyeti ön şarttı. Mülteci sorunu olsaydı olmasaydı da biz geri kabul anlaşmasını imzalayacaktık. Onlar da biliyorlar ki Türkiye’den AB’ye gidiş durdu. Kaçak Türk işçi diye bir kavram kalmadı. Türkiye’nin sağladığı iş imkânları AB’de yok” dedi.
AB-Türkiye Zirvesi ve temaslarını dün Brüksel’de bulunan gazetecilere anlatan Davutoğlu şu değerlendirmeleri yaptı:
İÇERİDEN BİRİ GİBİ: Temaslar çok iyi geçti. Tusk ve Junker AB içindeki havayı yansıttılar. Hollande’ın katılması önemliydi. Paris saldırıları sonrasında oradan ayrılmamaya önem gösteriyor. Hem Hollande ile hem Merkel ile ayrı ayrı görüştük. Daha sonra diğer liderlerle görüştük. Bütün

Yazının Devamı

‘Türkiye’de başbakan olmanın kaderi zorluk’

30 Kasım 2015

Başbakan Davutoğlu, Brüksel yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tahir Elçi cinayeti ve Rus uçağının düşürülmesi örneklerini veren Davutoğlu “Türkiye idare bakımından zor bir ülke. Her an bir olayla karşılaşabiliyorsunuz” dedi

AB-Türkiye Zirvesi için Brüksel’e giden Başbakan Ahmet Davutoğlu, uçakta, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden Rusya ile yaşanan krize, AB ile ilişkilerden Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına kadar birçok sıcak başlıkla ilgili sorularımızı yanıtladı. Davutoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:

-AB İLE BAŞKA BİR DÖNEM BAŞLIYOR:Ziyaretin bugünlerde olması planlanmıştı ama güzel bir tevafukla hükümet kurulduktan sonra geliyoruz. Reform hükümeti. Türkiye’de reformlar hep AB süreciyle irtibatlandırılmıştır. İnşallah önümüzdeki hafta acil eylem planımızı ve eylem planımızı açıklayacağız. Onun öncesinde AB’ye gitmemiz reform iradesi anlamında önemli. Biz AB ile ilişkilerin kriz zamanlarında ivme kazanıp sonra durgunlaşmasını istemiyoruz. Tekrar durgunluktan çıkarıp başka bir dönem başlatacağız, yılda iki zirve planlanıyoruz. 11 yıllık boşluktan sonra. Yeni bir mekanizma oluşuyor ve bu formatta da ilk defa oluşuyor. 2004’te katıldığımız normal zirvenin

Yazının Devamı

Rusya, Akdeniz ve uçak krizi

27 Kasım 2015

Türk Hava Kuvvetle-ri’nin Rus savaş uçağını düşürmesi iç ve dış gündemi bir anda değiştirdi. Putin’in Suriye iç savaşına açıktan ve yoğun bir biçimde müdahil olması, niyetleri ve ne yapmaya çalıştığı yönündeki soruları da beraberinde getirdi. Öyle ki Ukrayna kriziyle uğraşırken bir yandan da Suriye iç savaşının maliyetini üstlenmeye razı olması, Putin’in meseleyi basit bir müttefik desteği hikâyesi şeklinde değil, ülkesinin “beka”sıyla ilgili gördüğünün kanıtıdır.

Rusya’nın Suriye’de hava operasyonlarına başlamasının iç savaşın gidişatını değiştirmekle kalmayacağı, aynı zamanda bölgesel politikaları da etkileyeceği açıktı. Kural tanımayan ve hoyrat davranışlar, gelişmelerin sorunsuz olmayacağının işaretleriydi. Nitekim Rus uçakları göreve çıktıkları ilk günden itibaren Türk hava sahasını sürekli ihlal ettiler. Her ne kadar Rus tarafı bu ihlalleri “meslekte acemilik” ve “teknik yetersizlikle” açıklamış olsalar da bunun gerçeği tam olarak yansıtmadığı sır değildi.

Rusya’nın hava operasyonlarının politik, mali ve askeri külfetine katlanmasının nedeni, Suriye’yi Karadeniz stratejisinin Akdeniz ayağı olarak görmesindendir. Türkiye yeni Rus stratejisinin her iki boyutunda da önemli bir

Yazının Devamı

Terör Avrupa’da...

24 Kasım 2015

Avrupa şehir-lerinde hiç alışık olmadığımız manzaralara şahitlik ediyoruz. Caddelerde askerler dolaşıyor, insanlara özgürlüklerinden vazgeçmeleri ve evlerinde kalmaları tavsiye ediliyor. Tıpkı Belçika’da olduğu gibi. Öte yandan, diğer ülkelerde açıkça ilan edilmese de artık Avrupa’da terör alarmı var.

Aslında tarih boyunca terör Avrupa’da her zaman vardı. Özellikle de 19. ve 20. yüzyıllarda. Terör dalgasını oluşturan ise sosyal, ekonomik ve siyasi geçiş dönemleriydi. Geçen yüzyılın en büyük terör dalgası Soğuk Savaş yıllarında baş gösterdi. Bazen sömürgeciliğe karşı, çoğu zaman sınıfsal temelli ve etnik hedeflerle bütünleşmiş geleneksel terör eylemlerinden söz ediyoruz. İspanya ve Fransa’da ETA, İngiltere’de IRA, İtalya’da Kızıl Tugaylar ve Almanya’da Baader Meinhof gibi Marksist örgütler terör eylemleriyle tüm Avrupa’yı sarstılar.

Dönemin en büyük özelliği ise terör eylemlerinin iki kutuplu dünyanın “vekâleten savaş” aracı olmasıydı. Öyle ki, Sovyet istihbaratı KGB, “örtülü operasyonlar” için Marksist grupları destekledi. Boş durmayan Batılı istihbarat örgütleri de terörü bahane ederek kendi toplumlarını manipüle ettiler.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Avrupa’nın terör

Yazının Devamı

Suriye’nin geleceği ve bloklar

20 Kasım 2015

Suriye iç savaşı uzadıkça oyuna dahil olan aktörler hedefleri, öncelikleri ve stratejileri birbirinden farklı iki küme oluşturdular. Birinci bloku, ana iskeleti Rusya olmak üzere, İran, Hizbullah ve Esad rejimi oluşturuyor. İkincisinde ise ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Fransa, diğer AB ülkeleri ile Barzani yer alıyor. PKK/PYD ise iki blok için de muteber oyuncu rolünde.

Bu tablo karşısında zihinlerdeki temel soru şu: Suriye’nin geleceğinde hangi blokun görüşleri daha etkin olacak? Sorunun cevabı için bloklara yakından bakmak faydalı olabilir.

Birinci blokun zihninin açık ve siyasi hedeflerinin net olduğunu söyleyebiliriz. Hedefleri kolaylıkla tarif edilebilir durumda. Sınırları belli bir coğrafyada, blokla “müttefik, Esad’lı/Esad’sız bir rejiminin” varlığını sürdürecek koşullar oluşturmak.

Eğer siyasi hedefler net ise, sahadaki generallerde neyi, kiminle, nasıl yapacaklarını bilirler. Bunun anlamı, siyasi liderler askeri başarıyı ölçerek politik hedeflerine ne kadar yaklaştıklarını görebilirler. Bir sonraki hamleye hazırlanabilirler. Çünkü hedeflerin fiziki olması işleri oldukça kolaylaştırır. Bu nedenle, ayaklanmacılardan geri alınan her köy ve kasaba

Yazının Devamı