Suriye iç savaşı uzadıkça oyuna dahil olan aktörler hedefleri, öncelikleri ve stratejileri birbirinden farklı iki küme oluşturdular. Birinci bloku, ana iskeleti Rusya olmak üzere, İran, Hizbullah ve Esad rejimi oluşturuyor. İkincisinde ise ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Katar, Fransa, diğer AB ülkeleri ile Barzani yer alıyor. PKK/PYD ise iki blok için de muteber oyuncu rolünde.
Bu tablo karşısında zihinlerdeki temel soru şu: Suriye’nin geleceğinde hangi blokun görüşleri daha etkin olacak? Sorunun cevabı için bloklara yakından bakmak faydalı olabilir.
Birinci blokun zihninin açık ve siyasi hedeflerinin net olduğunu söyleyebiliriz. Hedefleri kolaylıkla tarif edilebilir durumda. Sınırları belli bir coğrafyada, blokla “müttefik, Esad’lı/Esad’sız bir rejiminin” varlığını sürdürecek koşullar oluşturmak.
Eğer siyasi hedefler net ise, sahadaki generallerde neyi, kiminle, nasıl yapacaklarını bilirler. Bunun anlamı, siyasi liderler askeri başarıyı ölçerek politik hedeflerine ne kadar yaklaştıklarını görebilirler. Bir sonraki hamleye hazırlanabilirler. Çünkü hedeflerin fiziki olması işleri oldukça kolaylaştırır. Bu nedenle, ayaklanmacılardan geri alınan her köy ve kasaba “zaferin” yakınlaştığını gösterir. Koalisyonun önemli bir avantajı daha var. İran Hizbullah ve Rusya örneğinde olduğu gibi, havada ve karada kendi askerleriyle savaşması.
Ayrıca kamuoyu baskısı altında olmayan blokun siyasi liderleri kararlarını rahatça alabilmekteler. Siyasal sistemleri kamuoyunu fazlaca dikkate almayı gerektirmediği gibi, mali kaynak, askeri kayıplar da çok önemli değil. Üstelik IŞİD, bu blok için ikincil hedeftir. Zaten IŞİD’le savaşı karşı blok üstlenmiş durumdadır.
İkinci blokun içinde ciddi çatlaklar olduğu gözden kaçmıyor. Özellikle siyasi hedefler, öncelikler ve stratejiler konusunda. Sahaya asker göndermeyi düşünmeyen, kara savaşını taşeronlara ihale ederek ucuza getirmek isteyen, bu arada yeni siyasi sorunlar üreten ABD’den söz ediyoruz. Üstelik seçime giderken önemli kararlar alamayacağını herkesin bildiği Obama yönetimi var. Operasyonlar ise askeri gereklilikten çok, propaganda savaşının gereği olarak yapılıyor. Tıpkı Fransız Hava Kuvvetleri’nin IŞİD hedeflerine saldırıları gibi.
IŞİD gibi fiziki olmayan, sınırları, niteliği ve başarı ölçütü tartışmalı bir tehdidi öncelemek, işin zor tarafının üstlenilmiş olduğu anlamına geliyor. Üstelik, siyasal sistemleri gereği, politikacılar ağır bir kamuoyu baskısı altındalar. Esad’ın geleceği ve kimin terörist olduğu konusunda da görüş birliğinin sağlanmış olduğunu söylemek mümkün değil.
Bu tablo, Suriye’nin geleceğinde hangi blok etkili olacaktır sorusuna cevap ararken işe yarayabilir.