Paris saldırısı, suçlu, düşman ve savaş

17 Kasım 2015

Fransa Cumhur-başkanı Hollande, terör saldırısının hemen ardından teröristlere verilecek tepkiyi “savaş” olarak tanımladı. Bir yandan kamuflajlı askerler sokağa çıkarken, bir yandan da Fransız Hava Kuvvetleri IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı.

Askerlere ön saflarda rol veren kararın iki yönü olduğu açık. İlki, güven duygusu zedelenen kamuoyuna mesaj vermek. Başka bir ifadeyle, “kamu diplomasisi”. Böylece terör saldırısının neden olduğu korku dünyasını yeniden tanzim ederek, devletin “düşmanları” cezalandırma gücünü göstermek.

Savaş ilanının öteki yüzü ise IŞİD’in somut ve fiziki varlığına ulaşarak onunla askeri yöntemlerle hesaplaşmak. Siyasi varlığına son vererek savaşma iradesini kırmak. Hiç yabancısı olmadığımız bu fikir 11 Eylül sonrası Bush yönetimi tarafından uygulamaya konuldu. Bu gün de Afganistan ve Irak’ta Bush’un “terörle savaşı” devam ediyor. Fakat “savaş”ın Paris’e ulaşmasını engelleyemedi.

Amorf devletimsi yapı

IŞİD, sınırların kesin ayrışmadığı üç boyutlu bir tehdit. Birinci boyut, haritada yerini gösterebileceğimiz, “amorf devlet”. Musul’dan Rakka’ya uzanan bir coğrafyada “egemen”. Yönettiği 7-8 milyon halkı, siyasi ve dini lideri, “halifesi” bulunan bir sistem.

Yazının Devamı

Paris’ten ders almak

16 Kasım 2015

Cuma gecesi Paris’i kana bulayan terör saldırılarının önemli sonuçları olacağını biliyoruz. Birisinin herkes için değişim olacağı açık. Sadece Fransız halkı ve hükümetinden söz etmiyoruz. Yurttaşlarının yaşama hakkına, siyasal sistemine ve değerlerine önem veren tüm ülkeler konuya odaklanacaklardır.

Değişimi bir zorunluluk olarak gören ve sürekliliğine inanan ABD, 11 Eylül terör saldırısının ardından tüm devlet kurumlarını masaya yatırdı. Güvenlik ve istihbarat sistemini hallaç pamuğu gibi attı. Ardından da yasalar, görevler, kurumlar arası işbirliği, kapasite ve örgütlenme modeli kökten değiştirildi. En önemlisi ise zihniyet değişikliğiydi. Bütün bu çabalara rağmen hiç kimse teröre karşı ‘yüzde yüz güvenlik’ garantisi veremiyor.

Adil bir ortam

Aynı dönemde Avrupa Birliği de benzer bir yol izledi. Önleme, koruma, takip ve karşılık verme başlıklarından oluşan yeni bir terörle mücadele stratejisi belirledi. Buna göre, insan haklarına saygı göstererek terörle küresel mücadele edilecek, Avrupa daha güvenli hale gelirken, yurttaşlar özgür, adil ve güvenli bir ortamda yaşayacaktı. Paris saldırısı genelde AB’nin, özelde ise Fransa’nın terörle mücadele stratejisi ve kurumlarının işlevlerini

Yazının Devamı

G20 toplantısı ve terör sorunu

13 Kasım 2015

Antalya önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. G20 toplantısı, dünyanın en güçlü ekonomilerini ve liderlerini bir araya getiriyor. Gündemde ekonominin yanı sıra, siyasi ve güvenlik sorunları da var. Listenin başında da Ortadoğu, çöken devletler ve terörizm yer alıyor.

Küreselleşme sadece devletlere, şirketlere ve bireylere ekonomik alanda yeni kapılar açmadı. Aynı zamanda devlet dışı aktörlere, terör ve suç örgütlerine de yeni fırsatlar sundu. Gelişmenin en çarpıcı örneğini Ortadoğu’da görüyoruz.

Hükümetlerin ve devletlerin çökmesine neden olan iç savaşlar, bölgede, yabancısı olduğumuz “kara delikler” oluşturdu. Kara deliklerin yeni mukimi ise tanımlamakta zorluk çektiğimiz “devletimsi yapılar, terör ve suç örgütleri”.

G20 liderlerinin güvenlik gündeminin ilk sırasında IŞİD’in olacağı açık. İyi haber, tüm liderlerin IŞİD’i çok ciddi bir tehdit olarak görmeleri. İlginçtir, örgüt küresel sistemin tüm geleneksel oyuncularını, devletleri, bir blok olarak karşısına almayı, bir çizgide buluşturmayı başardı. Buna rağmen sorunun üstesinden gelmekte ciddi zorluklar var.

G20 toplantısı gibi uygun bir platformda bile, IŞİD karşıtı, somut bir karara ulaşmak mümkün görünmüyor.

Yazının Devamı

ABD’nin örgüt icat etme ve karada savaştırma kabiliyetine dair

10 Kasım 2015

Savaşın, ayaklan-manın, terörün sürdüğü ülkelerde meşruiyet derdindeki grupların iltifat ettikleri bazı kavramlar vardır. “Özgürlük, demokrasi, barış, direniş, ilerici, devrimci, vatan, halk” gibi.

Silahlı/siyasi aktörler, zaman, ideoloji ve iç savaş piyasasına göre bir “marka” oluştururlar. Çünkü “örgütleri pazarlamanın olmazsa olmaz koşulu” budur.

Bazen “tılsımlı kelimeler” daha iç savaşın ilk günü kapanın elinde kalır. Hatta geç kalanlar, bu kavramların başına, “öz, hakiki, gerçek” sıfatları koyarak, kaçırdıkları fırsatları geri getirmeye uğraşırlar. Tıpkı Suriye örgüt piyasasında olduğu gibi. Günün sonunda ise bu kavramlardan birçoğunun içi boşalır.

Bu günlerde Suriye’nin kuzeyinde savaş piyasasına yeni bir girdi. PKK’nın “Devrimci Suriye Güçleri”, ABD’nin ise “Suriye Demokratik Güçleri” adını verdiği örgütten söz ediyoruz. Yeni örgüte, ABD’nin silah yardımları sürerken Özel Kuvvetleri de IŞİD karşıtı operasyon planlarını hazırlıyor. Beraberce 250 km karelik bir alandan IŞİD’i çıkardılar.

“Suriye Devrimci/Demokratik Güçleri/Arap Koalisyonu”, fiyaskoyla sonuçlanan eğit-donat programının hemen ardından piyasaya girdi. Yeni örgütün “çakma” olduğunu herkes biliyor. Ancak ABD, Türkiye

Yazının Devamı

Yeni anayasanın Kürt sorununa dair dört stratejik zorluğu

6 Kasım 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kronik sorununu yeni dönemde “milli birlik ve kardeşlik süreci” olarak tanımladı. Ardından da “Terör örgütü silahlarının bırakıp, toprağa betonlayarak gömene kadar, tüm elemanları teslim olmak veya ülke dışına çıkmak suretiyle tasfiye olana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. Nitekim Başbakanlık açıklamasında “operasyonların kışın da devam” edeceğini bildirildi.

Elbette mücadelenin birden fazla ayağı var. Güvenlik, ekonomi, kamu diplomasisi, dış politika ve anayasal/yasal düzenlemeler. Her ne kadar bu günlerde en fazla şehir eylemleri, kara ve hava operasyonları işitiliyor olsa da önümüzdeki günlerde ağırlıklı olarak “yeni anayasayı” tartışacağımız açık. Mevzu, sonuçta “milli birlik ve kardeşlik süreci” ile alakalı.

Gündelik tartışmalar bir yana, çözümde ilerleme kaydedebilmek, stratejik düzeyde dört temel soruya cevap bulabilmekle mümkün görünüyor. İlk olarak, “milli birlik ve kardeşlik süreci”nin varacağı nokta, önerilen model, yeni anayasada başkanlık sistemiyle nasıl ilişkilendirilecek?

Cevaplanması gereken ikinci soru, PKK/PYD’nin Suriye’de kontrol ettiği, önümüzdeki yıllarda da kontrolünü sürdüreceği, siyasi, askeri, ideolojik ve ekonomik

Yazının Devamı

Seçim ve PKK

3 Kasım 2015

Türkiye bir seçimini daha yaptı. Sonuçlardan herkes ders çıkaracaktır. HDP ve PKK da dahil. 7 Haziran seçimine Soğuk Savaş döneminin “faşizme karşı birleşik cephe” stratejisiyle giden HDP, tüm hikâyesini Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerine kurmuştu. Muhalifleri bir şemsiye altında toplamayı başardı. Sonuçta 6 milyon oy aldı ve 80 milletvekili çıkardı.

Pazar günü yapılan seçimde ise 1 milyon oy kaybetti. Milletvekili sayısı 60’ta kaldı. Seçmen sayısındaki azalmanın ve “cephede” açılan gediğin nedenleri öğretici olabilir.

PKK gibi terör örgütleri, otorite olmak için devletle yarış halindedirler. Öncelikle devleti işlemez hale getirip, ardından da kendi “değerleri” çerçevesinde vaatlerde bulunurlar. Stratejinin işlemesi, mesajlarının alınması için şiddet ve terör uygulamak zorunda olduklarına inanırlar. PKK da 7 Haziran sonrası aynı yolu takip etti. Terör ve şiddet aracılığıyla sadece hükümete değil topluma da mesajlar verdi. Ancak eski yöntemlerin değişen toplumsal dokuda, özellikle de orta sınıf Kürt seçmeni üzerindeki farklı etkisini göz ardı etti.

Seçim nedeniyle zaten durgun olan ekonomi, PKK saldırılarıyla çöküşün eşiğine geldi. Ticaret, hizmet sektörü, turizm terörden

Yazının Devamı

Yerel ‘dini referanslı terör’ ve yeni küreselleşme dalgası

30 Ekim 2015

Türkiye’nin etnik, ideolojik ve dini referanslı terör tarihinin zengin olduğunu biliyoruz. Bu günlerde geçmişten farklı, karmaşık ve yeni terör tecrübeleri ediniyoruz. Özellikle de dini referanslı terörizm alanında.

Türkiye’nin dini referanslı terörle tanışması 1970’lerin sonunda, yerel örgütlerin yerel hedeflere odaklı eylemleriyle oldu. Sovyetler’in Afganistan’ı işgali ve İran İslam devrimi bu meselede elbette özel bir yere sahip. Öte yandan bugünü anlamak için Türkiye Hizbullah’ına yakından bakmakta yarar var.

Tüm dini referanslı örgütler gibi, dünyayı, siyasal sistemi ve yerel rakiplerini “dini değerlerle” açıklayan örgütlerden söz ediyoruz. Bu kavrayış ve rekabetin Kürtler arası çatışmaya nasıl dönüştüğü ise ayrı bir tartışma konusu. Bununla birlikte, etkilerini bu günlerde de görebiliyoruz.

El Kaide’nin 1990’ların sonunda yükselişi dünyadaki yerel dini referanslı terör örgütlerini de etkiledi. İyi haber, Türkiye’de faaliyet gösteren Kürt Hizbullah’ı dahil, benzer örgütlerin 11 Eylül saldırılarından önce güç kaybetmiş olmalarıydı. Bu nedenle Türkiye’de dini referanslı terör örgütlerinin yerelden küresel boyuta geçişleri zayıf ve az sayıda militanla gerçekleşti.

Yazının Devamı

Suriye kavşağında Rusya ve PKK

27 Ekim 2015

Rusya’nın Suriye’de varlığını artırması sadece politik ve askeri dengeleri değiştirmedi. Aynı zamanda istihbarat örgütlerinin geçmişin “örtülü operasyon” defterlerini de açtı.

Konu Suriye olunca, 36 yıllık “misafir” terör örgütü PKK’yı göz ardı etmek elbette mümkün değildi. Esad ve Rusya da böyle yaptı. Soğuk Savaş mirası, kadim dostları PKK’yı asla unutmadılar. İç savaş boyunca dirsek temasında kaldılar. Savaş piyasasının paylaşılmayan aktörü haline gelen PKK/PYD ise ödülünü almak için sabırsızlanıyor.

Putin, Moskova’da sadece Esad’ı kırmızı halıyla karşılamakla kalmadı, Türkiye’yi yakından ilgilendiren yeni hamlelere de başladı. Özellikle PKK/PYD ile ilişkiler konusunda. Nitekim birkaç gün önce Soçi’de yaptığı konuşmada bu konuya vurgu yaparak ‘Suriye ordusu ile Kürt güçlerinin birlik olması gerektiğini’ belirtti. Tıpkı Soğuk Savaş günlerinde baba Esad ile Öcalan gibi.

Her ne kadar ABD’de, Suriye’deki yeni müttefiki PKK/PYD ile askeri işbirliğini derinleştirip genişletiyor olsa da Rusya’nın konumu daha farklı. Ne de olsa PKK ile Soğuk Savaş’tan kalma, oldukça geniş bir “örtülü operasyon” külliyatına sahipler.

Baba Esad ve müttefiki SSCB, PKK’nın ideolojik çerçevesine, kuruluşuna ve

Yazının Devamı