Suriye iç savaşı ve ‘zafer’

4 Mart 2016

İstatistikler son yirmi beş yılda devletler arası savaşların tarihte hiç olmadığı kadar azaldığını gösteriyor. Buna karşılık devlet dışı aktörlerin kendi aralarında veya bir devletle savaşlarının sayısı ise üç yüzden fazla. Libya, Afganistan, Yemen ve Suriye’de devam edenler gibi.

Bu savaşların diğerlerinden farklı yönleri var. En başta hemen bitmiyor ve uzun sürüyor. On yıllar boyunca devam edenleri var. Savaşlar sivillerin gündelik yaşamı içinde cereyan ediyor ve insani dramlara neden oluyor. Vicdanlarda büyük yaralar açıyor. Savaşın kesin cephesinin, kurallarının olmaması ise şoklar ve sürprizler anlamına geliyor.
Bu özellikler nedeniyle ABD bile “zafer” umudunu yitiriyor. Trilyon dolarlar harcamasına rağmen ufukta “zafer” görünmüyor. Tıpkı Irak ve Afganistan’da olduğu gibi.
ABD, Irak ve Suriye’de IŞİD sorununun etrafından dolanıyor, müdahil olmak istemiyor. Obama’nın, 28 Mayıs 2014’te, ABD Harp Okulu’ndan mezun olan teğmenlere yaptığı konuşma halen geçerliliğini koruyor. Mealen, 2.5 milyon Amerikalı askerin Irak ve Afganistan’da görev yaptığını söyledi. Yeni mezun teğmenlere bir daha benzer görevlere gitmeyecekleri sözünü verdi ve bugüne kadar da sözüne sadık kalmayı

Yazının Devamı

ABD, PKK/PYD ilişkilerine yakından bakınca

1 Mart 2016

Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir krizli dönemden geçiyor. Suriye iç savaşı iki ülkenin öncelikleri, hedefleri, araçları ve müttefiklerini farklılaştırdı.
ABD’nin Suriye’de PKK ile işbirliğine gitmesi, Türkiye ile ilişkilerini zehirlemeye devam ediyor. Artık tarafların elinde düşünmesi gereken uzunca bir liste var.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda Türkiye’yi kastederek şunları söyledi: “PKK ve PKK’nın YPG ile bağlantılarına dair endişelerine karşı çok hassasız. Bu konuda onlarla epeyce görüşüyoruz. Türkiye’nin endişelerine saygı göstermeliyiz, göstereceğiz ve gösterdiğimizi düşünüyoruz. Kürtlerle birlikte çalışmayı içeren kısa vadeli çözümün farklı bir sorun yaratmaması ve bunun da daha sonra bölgede hepimiz için daha uzun vadeli bir zorluk çıkarmaması çok önemli. Bu nedenle çok dikkatli çalışıyoruz.” İfadeler böyle ancak işler göründüğü kadar iyi gitmiyor.
ABD’nin PKK’nın doğrudan kontrolü altındaki askeri yapı YPG ile yerel unsurların etkin olduğu PYD arasındaki ilişkiden pek memnun olmadığı anlaşılıyor. Suriyeli Kürtlerin sahadaki askeri, siyasi tabloyu okuma ve geleceği anlamlandırma perspektifinin Kandil’den

Yazının Devamı

PKK’dan büyüklere TAK masalı

26 Şubat 2016

Geçen haftaki intihar saldırısını PKK’nın “gizemli, küçük, ama kullanışlı gölge örgütü” TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendi. Ardından tartışmalar başladı. Cevabı aranan soru şu: Kıdemli terör grupları neden “çakma” örgütlere ihtiyaç duyarlar?
PKK’nın “çakma” örgüt kurma tecrübesi eskiye dayanır. İlk deneyimini 1990’ların başında, Türkiye Devrim Partisi adıyla “çakma” bir Marksist örgüt kurarak elde etti. Kadro, eğitim, lojistik ve manifestosunu PKK hazırladı ve eylemlere gönderdi. Tıpkı, istihbarat örgütlerinin örtülü operasyonları için “imal” ettikleri cinsten.
“Eylem”, teröristlerin dünyasında vazgeçemeyecekleri stratejik bir araçtır. Terörist mantığa göre örgütün inandırıcılığı, mesajlarının alınması ancak ve ancak söylediğini yapabilmesi, en azından yapma kapasitesini muhafaza ettiğini göstermesiyle mümkündür. Eylem yoksa örgüt de yoktur.
Ancak bazen taktiksel nedenlerle terör örgütleri eylemlerden uzak durmak zorunda kalabilirler. Ya da eylemlerle alakalı görünmek istemeyebilirler. Arızi olan bu tutumun tipik bir örneğini El Kaide’nin ABD’de gerçekleştirdiği 11 Eylül saldırılarından sonra gördük. 11 Eylül saldırısı sonrası oluşan havada PKK dahil tüm terör

Yazının Devamı

Terörün zirvesi: Canlı bomba

23 Şubat 2016

Geçen hafta PKK’lı bir teröristin Ankara’da gerçekleştirdiği terör eyleminde çok sayıda asker ve sivil şehit oldu. Çok sayıda da yaralı var. Terör saldırısının tipi, intihar eylemlerini bir defa daha gündeme getirdi.

İntihar eylemi yeni bir saldırı tipi değil. Tarihi oldukça eski. Her ne kadar canlı bomba saldırıları sadece “dini” referanslı örgütlerin işiymiş gibi görünse de etnik ve ideolojik terör örgütleri de aynı yöntemi kullanmaya devam ediyorlar. Nitekim Sri Lanka’da Marksist Tamil Kaplanları’nın, Lübnan’da Şii Hizbullah’ın, Çeçen eylemcilerinin ve PKK gibi etnik Marksist hareketlerin sıklıkla başvurduğu bir yöntem oldu.

11 Eylül terör saldırılarıyla intihar eylemleri yeni bir ivme kazandı. Afganistan ve Irak’ın işgalini takip eden dönemde karakteri değişti ve Arap Baharı ile yoğunluğu arttı. Öyle ki Suriye ve Irak’ta savaşan tüm tarafların düşman savunma hattında gedik açmak için kullandıkları en etkili yöntem haline dönüştü. Türkiye bütün bu değişimlerin dışında kalmadı PKK, IŞİD ve DHKP-C örneklerini yaşadı.

Bu gelişmeyle birlikte intihar saldırıları klasik terör yönetimi olarak da varlığını sürdürüyor. Canlı bomba stratejisi çoğu insana mantıksız gibi görünse de

Yazının Devamı

Terörle mücadele ve istihbarat

19 Şubat 2016

Ankara’da gerçek-leştirilen menfur terör saldırısını tartışmaya devam ediyoruz. Terör, insani yönümüzü hedef alıyor. Korkularımızı, endişelerimizi tetikliyor. Sisteme olan güven duygularımızı zedeliyor. Benzer saldırıların kurbanı olmak istemiyoruz.
Hepimiz, değerli olan hiçbir şeyimizin tehdit altında olmasını istemiyoruz. Kısacası, “güvenliğe” ihtiyacımız var. Devletten de bunu sağlamasını bekliyoruz. Devletin öncelikli görevinin bu olduğu konusunda da şüphemiz yok.
Ankara’daki intihar saldırısının bir ilk olmadığı gibi son olmayacağı da belli. Saldırı Türkiye’nin terör ekosisteminin parçalarından biri. Öyle ki bu sistem fiziki olarak Irak’ı, Suriye’yi, İmralı’yı, Sur’u, Cizre’yi, Silopi’yi kapsamakla kalmıyor, internet ve televizyon aracılığıyla oturma odalarımıza kadar taşınıyor.
Türkiye’nin talihsizliklerinden biri, terör dalgalarının iç içe geçmiş olması. Türkiye artık farklı saiklerle hareket eden, benzer yöntemler kullanan, benzer hedeflere yönelmiş terör örgütlerinin aynı zaman dilimindeki eylem platformu haline gelmiş durumda.
Bir yanda 1970’lerin model ve mantığına sahip, devlet kurmak isteyen etnik PKK terörü var. Öte yanda 1980’lerde yükselişe geçen dini

Yazının Devamı

Topçu ateşi ve Suriye’de gidişat

16 Şubat 2016

Türkiye PKK/PYD hedeflerini topçu ateşine tutmaya devam ediyor. Diplomatik alanda da koalisyon olarak Suriye’ye karadan girerek IŞİD’e karşı operasyon yapılması gerektiği görüşünde ısrarlı.

Türkiye’nin bu teklifini koalisyonun kabul etmesi halinde birden fazla beklentinin gerçekleşeceği umudu var. Kara harekâtı PKK/PYD’nin Suriye’deki etkinliğini azaltırken, cephe bütünlüğünü parçalayacaktır. Öte yandan, böyle bir harekât, mültecilere güvenli bölge sağlayacak, Esad’ın askerlerinin manevra kapasitesini ciddi oranda sınırlayacaktır. Karadan müdahale silahlı muhaliflere köprübaşını garanti edecektir.

Bu düşüncelerin hayata geçmesi, PKK/PYD’nin Türkiye’yi güneyden kuşatmasının engellenmesine ve Halep yolunun açık tutulmasına bağlıdır. Ancak kâğıt üzerinde tutarlı bu planı ne ABD’nin ne de AB’nin satın almak istemediği ortada.

Suriye’de farklı çıkarları olan çok aktörlü, değişik karakterde süren savaş, anlaşılan o ki konvansiyonel bir savaşa doğru eviriliyor. Bu durum Türkiye-Suriye sınırında arazi ele geçirmenin önemini bir kat daha artırıyor. Bu bağlamda manzara şudur: Rejim ordusu, Rusya’nın hava desteğiyle Halep yolunu kesti ve muhalifler küçük bir cebe sıkıştı. Ortaya çıkan fırsatı

Yazının Devamı

‘Sınır, Türkiye ile Suriye arasında’

12 Şubat 2016

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hollanda seyahatinden dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun, son siyasi gelişmeler, Suriye’de yaşananlar, terör operasyonları konusundaki sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
GEREKEN TEDBİRİ ALIRIZ: (‘DEAŞ gibi vururuz’ sözlerinin PYD-YPG’ye yönelik müdahale olarak yorumlanması konusunda) PKK ile PYD arasında, yani Kandil ile Suriye arasında, Barzani’yi de bizi de rahatsız eden bir trafik var. PYD’nin silahlı kolu YPG’nin Kandil, PKK bağlantıları da aşikar. Eğer Türkiye’yi rahatsız edecek şekilde faaliyetler yoğunlaşır ve güvenliğimizi tehdit ederse, mukabele bağlamında bir fark olmaz. Irak-Suriye sınırı fiilen yok. Yatay olarak bu iki sınırı kullanan iki terör örgütü var. Biri DEAŞ, Musul’da da Rakka’da da Cerablus’ta da var. Diğeri PKK. Kandil’de var, Kamışlı’da, Afrin’de de var. Ve bu yatay kesme esnasında koridorlar, geçişler oluşmuş. İki örgüt de Türkiye sınırında Türkiye’yi rahatsız edecek faaliyetler yaptığında bizim için aralarında bir fark kalmaz. YPG’nin DEAŞ ile savaşması onu meşru kılmaz. 2013’teki çözüm süreci işleseydi, militanları, teröristleri Türkiye’den çıksaydı, silahsızlansalardı bakışımız farklı olurdu.

Yazının Devamı

Rusya, PKK ve örtülü operasyon

9 Şubat 2016

Rusya ile Türkiye’nin çıkarlarının çatıştığı ilginç bir dönemden geçiyoruz. Gittikçe gerilen rekabet yeni bir aşamaya varmak üzere. Bunu tarafların yaklaşımları ve politika yapma araçlarının çeşitlenmesinden anlayabiliyoruz.

Putin, bir yandan Esad’ı desteklerken, bir yandan da Türkiye’yi Suriye konusunda provoke ediyor. Özellikle Türkiye’ye askeri yönden bedel ödetecek bir fırsat yaratmaya çalışıyor. Şüphesiz bunda Putin’in incinen gururunu tamir arzusu da etkili.

Bu amaçla ekonomik, askeri ve örtülü operasyon kapasitesini seferber etmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine propagandadan ekonomik ambargoya, Suriye’deki askeri hareketlilikten PKK faaliyetlerine kadar bir dizi hamleden söz ediyoruz.

Gözden kaçırılmaması gereken husus, Rusya’nın örtülü operasyon faaliyetlerini her geçen gün yoğunlaştırması. Türkiye’nin boğuştuğu tüm sorunlar Rusya’ya elverişli fırsatlar sunuyor.

Rusya Türkiye’yi tek başına Suriye’de askeri harekâta mecbur bıraktığında amacına yaklaşmış olacak. Nitekim Rus Hava Kuvvetleri Suriye’deki harekâtını yoğunlaştırarak binlerce mülteciyi Türkiye sınırına doğru sürerken bunu hesaplıyor olmalı. Öte yandan, Türkiye’nin desteklediği silahlı grupları yok olmanın

Yazının Devamı