Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hollanda seyahatinden dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun, son siyasi gelişmeler, Suriye’de yaşananlar, terör operasyonları konusundaki sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
GEREKEN TEDBİRİ ALIRIZ: (‘DEAŞ gibi vururuz’ sözlerinin PYD-YPG’ye yönelik müdahale olarak yorumlanması konusunda) PKK ile PYD arasında, yani Kandil ile Suriye arasında, Barzani’yi de bizi de rahatsız eden bir trafik var. PYD’nin silahlı kolu YPG’nin Kandil, PKK bağlantıları da aşikar. Eğer Türkiye’yi rahatsız edecek şekilde faaliyetler yoğunlaşır ve güvenliğimizi tehdit ederse, mukabele bağlamında bir fark olmaz. Irak-Suriye sınırı fiilen yok. Yatay olarak bu iki sınırı kullanan iki terör örgütü var. Biri DEAŞ, Musul’da da Rakka’da da Cerablus’ta da var. Diğeri PKK. Kandil’de var, Kamışlı’da, Afrin’de de var. Ve bu yatay kesme esnasında koridorlar, geçişler oluşmuş. İki örgüt de Türkiye sınırında Türkiye’yi rahatsız edecek faaliyetler yaptığında bizim için aralarında bir fark kalmaz. YPG’nin DEAŞ ile savaşması onu meşru kılmaz. 2013’teki çözüm süreci işleseydi, militanları, teröristleri Türkiye’den çıksaydı, silahsızlansalardı bakışımız farklı olurdu. Zaten o yıl PYD ile temasların niye kurulduğu zannediliyor, çünkü o zaman Türkiye’ye zarar vermeme taahhüdünde bulunmuş bir yapı vardı. Ama şimdi Türkiye’nin karşısında kim varsa onunla işbirliği yapan bir yapı söz konusu. Suriye rejimi, Rusya, İran’la da. Bu anlamda gerektiği zaman gereken tedbirleri alırız.
Öğüde ihtiyaç yok
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE: (Güvenlik Zirvesi’nde kesilen Halep-Türkiye koridorunun açılması için bir girişim olacak mı?) Bakanlar Kurulu’nda Genelkurmay Başkanımız, MİT Müsteşarımızın sunduğu yeni durumu dinledik. Cumhurbaşkanımızla da bunları gözden geçirdik. Tedbirlerin senaryoları, çalışmaları yapılıyor. Halep ve civarındaki gelişmeler dahil. (Halep-Türkiye hattının açılması için bir girişim var mı?) Önümüzdeki günlerde görülür onlar.
KİMSENİN REZERVİ OLAMAZ: (Ortada Rusya ve Amerika zorlukları yok mu?) Türkiye’yi rahatsız ederse herhangi bir güç, onlara karşı biz ulusal güvenliğimiz ile ilgili tedbir alırken kimsenin bu konudaki rezervi söz konusu olamaz, açıkça söyleyeyim. Çünkü Türkiye-Suriye sınırı Türkiye-Suriye sınırıdır. Türkiye-ABD veya Türkiye-Rusya sınırı değildir.
RUSYA’YA TAVIR ALACAĞIZ: (Rusya’nın askeri davranışlarının durdurulması için Türkiye’nin başlattığı girişim var mı?) Tabii. NATO’nun son açıklamalarına bakın Rusya ile ilgili. Merkel ile mülteciler konusunu konuşurken, “Mesele Türkiye’den ne kadar mülteci gittiği değil, ne kadar mülteci gelmekte olduğu. Suriye’den mülteci gelirken, eğer birileri “Türkiye kapısını açsın” diye öğüt vermeye kalkarsa bizim böyle bir öğüde ihtiyacımız yok. Ama batı da “Kapısını kapatsın, dışarıya kimse gitmesin” derse, bunun iyi niyetle, hukukla, insaniyetle ilişkisi olamaz. Türkiye’ye daha fazla mülteci gelmemesi için beraber çalışmamız lazım. Bunun yolu ya Suiye krizine Cenevre’de bir çözüm bulunacak, herkes olduğu yerde kalacak ya da hep beraber Rusya’nın tutumu karşısında tavır alacağız. Rusya’ya karşı tavır almadan, Türkiye’den mültecileri almasını beklemek.. Sayın Merkel de “Haklısınız” dedi.. Haklıysak ortak girişim yapalım dedik ve yaptık. BM’de, NATO’da. Avusturya da destek vereceğini söyledi. İlk defa AB, Rusya karşısında bu anlamda net bir tavır sergiliyor. Amerika nezdinde de yapıyoruz. Şunu da söyledim ben; “Siz ve biz ABD ile konuşalım.” Onu da yapıyoruz.
BÜTÜN KARARLAR SİYASİ İRADENİN: (HDP’lilerin ‘devlet Ak Parti’yi ele geçirdi’, ‘ordu siyasete darbe yaptı’ tezi var) Bir kere demokrasiyi bilen biri iktidarda olan partinin devlet tarafından ele geçirildiği gibi bir argümanı izah edemez. Eskiden, seçilen hükumet dışında bir devlet yapısı vardı ve kontrol ediyordu. Zaten Anayasa’da da en önemli görüş ayrılığımız burada başlıyor. Bunların kafası, eski Türkiye’nin kafası. Millet, egemenliğini organlar ile kullanır dediğiniz yerde, biz organları ancak hükumet emrindeki organ olarak görürüz. Aksi takdirde hesap vermek durumunda kalmayız. Burada da bütün bu kararlar tamamıyla siyasi iradenin emriyle alınan kararlardır.
İyi niyetli değil
KOBANİ’DEN SONRA: 1 Kasım’a giderken seçim için kullandığımızı düşündüler, 2 Kasım’da terörle mücadele durmayacak diye açıklama yaptım. Taktik sanıyorlardı. 23 Temmuz’daki operasyonların kararı benim zihnimde ve toplantılarda Kobani’den sonra alınmıştı. 6-7-8 Ekim olaylarından sonra kamu güvenlik birimlerini topladım. Gördüğüm tablo; bunlar iyi niyetli değil. Ve iki yolu birden hazırladık biz. Çözüm süreci başarılı olursa nasıl gidilecek? Olmazsa hazır olun. Kimse 23 Temmuz’da operasyon beklemiyordu. ‘Çözüm süreci başarılı olmazsa, “gün bugündür” dediğimde hepiniz hazır olacaksınız’ dedim.
NİYETLERİ BELLİ OLDU: Mart ayından itibaren çatışmacı bir dile yönelip, seçimlerde de kampanyalarını Ak Parti’yi ve hükümeti yıpratarak Türkiye’de kaotik bir tablo çıkarmaya yöneldikleri için niyetleri belli olmuştu. Kendilerini DEAŞ’a karşı savaşan kahramanlar, Ak Parti’yi DEAŞ’e destek veren taraf gibi gösterip uluslararası alanda ve içeride isyan başlatmak istediler. Arkasından DEAŞ’lı diye sivil vatandaşları öldürmeye başladılar. 20 Temmuz’da DEAŞ saldırdı, 21 Temmuz’da Adana’da sakallılara saldırıldı. DHKP-C’yi yanlarına çektiler, Alevi vatandaşları tahrik etmeye çalıştılar. DEAŞ’ın Suruç eylemi Türkiye’de Kürt ve Alevi sorununu aynı anda kışkırtmaya dönük bir eylemdir. Sanki birbirleri ile oturmuşlar 19 Temmuz gecesi, öyle bir şey başlatalım biri Sünni, biri Kürt, biri Alevi vatandaşları sokağa dökelim. Bunlarla irtibatlı birilerinin bunları kullanması olabilir. Bir baktık DHKP-C sokakta silah taşıdı. Adıyaman’da PKK saldırdı, Ceylanpınar’da 2 polis şehit edildi. İçişleri Bakanımız, 22 Temmuz sabah 6 gibi beni aradı, iki polisimiz şehit edildi diye. Açıklama yapmayın, arkasında kim var tetkik edin dedim. Sabah 10’a kadar...PKK zaten sahiplendi. Plan ortaya çıkmış oldu. O gün Genelkurmay Başkanı normal toplantı için geldi. Biz otururken Adıyaman Dağ Karakolu’nda DEAŞ’ın bir askerimizi öldürdüğü haberi geldi. Plan açık, çoğunluğa sahip olmayan bir hükümetin olduğu bir kontekste düğmeye basmak ve Suriye’deki ateşi yaymak.
ASKER PLANLA GELMEDİ: Önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa ile beraber.. Şu açıdan önemli, yani asker bize bir planla gelmedi, bizi idare edecek anlamında. Güvenlik birimlerini topladık, ‘herkes hazır mı’ diye sorduk. Talimatın gereğini yapma günü geldi dedim. Bazı arkadaşlar “önce DEAŞ’ı sonra PKK’yı vuralım, güç alırız” dedi. Hayır dedim, eşzamanlı olacak. “Ona vuruldu da buna vurulmadı” olmayacak. Bütün listedeki DHKP-C, DEAŞ militanlarını enterne edeceksiniz. Gece 3’te başlayacak operasyon dedik. Özel telefonla Cumhurbaşkanımıza da arz ettim, o da tmam dedi. Bu siyasi irade bugün de aynen geçerlidir.
OLAĞANÜSTÜLÜK YOK: (Eski Cumhurbaşkanı Gül’ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eski bakanlarla görüşmesi, Hüseyin Çelik’in açıklamaları konusunda) 30 yıldır arkadaş olan insanların birbiriyle görüşmesine ne oluyor diye sormanın bir anlamı yok. Her iki Cumhurbaşkanımızın görüşmesinde de bir olağanüstülük yok. 11. Cumhurbaşkanımızın arkadaşlarla buluşup görüşmesinde de bir olağanüstülük yok. Biz her zaman görüşürüz ama bunların bir kısmı basına yansır, bir kısmı yansımaz. Özel bir anlam yüklemek doğru değil.. Bütün bu mücadeleyi birlikte yürütmüş kadroların öncüleri bunlar. Dolayısıyla hiçbir şekilde olağanüstülük düşünülmesin.
Avrupa artık görüyor
ELEŞTİRİ PARTİ ZEMİNİNDE YAPILMALI: Sayın Çelik partimizde de Ak Parti öncesinde de deneyim sahibi bir siyasetçi. Kanaatlerini dile getirdiği platformlar da olmuştur, şimdi de getirir. Hiçbir zaman Sayın Çelik’in dışlandığı bir format olmadı. Ak Parti içinde dalgalanma olmaz.
AVRUPA, YATIRIM YAPIYOR: (Rusya çevresindeki ülkeleri gezdiniz, yeni seyahatleriniz de var) Ortak bir dertle uğraşıyoruz. Şunu görüyorlar. Dikkat ederseniz Mardin’de bir kavram daha kullandım; son kale diye. Türkiye’de olacak bir istikrarsızlığın bütün Balkanları, Ortadoğu’yu, Kafkasya’yı etkileyeceğini görüyor Avrupa artık. Halkımız nasıl anlayıp 1 Kasım’a yatırım yaptı, Avrupa’da aynı şekilde Türkiye’ye yatırım yapıyor. Türkiye’deki istikrarsızlık 2,5 milyon Suriyelinin bir anda aç ve bi ilaç kalmasına yol açar.

Haberin Devamı

‘Sınır, Türkiye ile Suriye arasında’

Haberin Devamı

PYD DE PKK’NIN UZANTISIDIR
ABD YANIMIZDA OLMALI: (ABD ile yüksek gerilim yaşanmıyor mu?) Hassasiyetlerimizi müttefiklerimizin gözetmesini bekliyoruz. Biz onlarınkini gözetiyoruz. DEAŞ’la mücadele edelim dedikten sonra ‘PKK, Suriye’de size zarar vermeye devam etsin’ demenin bir mantığı yok. Sayın Joe Biden geldiğinde biz 5 saate yakın harita üzerinde her şeyi paylaştık. Hangi yollardan YPG’nin Türkiye’ye silah soktuğundan tutun da.. DEAŞ’a karşı mücadele ediyor diye YPG’yi meşru göremeyiz. DEAŞ’la mücadele başladığında YPG’ye karşı tutumumuz keskin değildi çünkü Türkiye’ye yönelik kapsamlı bir terör saldırısı yoktu. Ama şimdi bu varken ABD’den beklediğimiz şey teröre karşı Türkiye’nin yanında olmaları. Nusra, El Kaide’nin uzantısı değil mi? PYD de PKK’nın uzantısı. Nusra belli yerlerde DEAŞ’la çatışıyor. Bu nasıl El Kaide’yi meşru kılmıyorsa, YPG’yi de meşru kılmaz. Bu kadar basit bir formül.

Haberin Devamı

MERKEL’LE 8 KEZ GÖRÜŞTÜK
AVRUPA’YA GELİYORUM: (Ekonomik durgunluğa karşı yeni bir adım gerekli mi?) 2008’de kriz başladı. O zaman komşu ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları imzaladık. Arap Baharı dolayısıyla kriz çıkınca Afrika’ya, Brezilya’ya yöneldik. Latin Amerika’da daralma olunca, 3 aydır benim en çok görüştüğüm liderler Avrupalı liderler. Çünkü Avrupa ekonomisi toparlanıyor. BM Genel Kurulu’nda arkadaşlara Avrupalı liderlerle görüşeceğiz dedim. Merkel ile ilk kapsamlı görüşmeyi o zaman yaptık. Sonra 8 kez görüştük. En büyük ihracat pazarı Avrupa, orada da Almanya haline geliyor. Şimdi Hollanda ile. İki elimiz kanda terörle mücadele, güvenlik zirvesinden çıkıp Avrupa’ya geliyorum.
YABANCI YATIRIMCIYI GETİRECEĞİZ: Yabancı yatırımcıları getireceğiz. Artık yatırım aslanın ağzında. Türkiye tasarruf kültürüne sahip değil. Parayı harcayıp, dışarıda daha iyi bir hayat standardını göstermeye çalışıyoruz. Reformlarda yavaşlama yok. Hepsini yapacağız.
10 MADDE: (Mardin’de terörle mücadele konusunda yeni konsept açıkladınız, arkası gelecek mi?) Terörle mücadele diye tanımlamadım. Birlik Huzur ve Demokrasi dedik adına. Terörle mücadele bütün sürecin sadece bir boyutu. Hiç devlet otoritesi demedim, hep kamu düzeni. O 10 maddede hiç mücadele kavramı yok. Güvenlikçi bir dil diyorlar ya, güvenlikçi tek bir kavram yok. Kamu düzeni olmazsa özgürlük olmaz. Her hafta bir il ziyaretim olacak.

REFORMLARI YAPACAĞIZ
İHRACATA ÖZEL TEŞVİK: (İhracatın düşmesi konusunda tedbir alınacak mı?) Düşünüyoruz. Reformlarda hiçbir yavaşlama yok. İhracatı da teşvik eden bir paket çalışmamız var. Ama dünya ticaretinin küçüldüğü bir dönemdeyiz. İhracattaki yavaşlamanın sebebi hükümetin takip ettiği politikalardan kaynaklanmıyor. Gelişmelerin arka arkaya gelmesiyle ihracatta bir düşme-yavaşlama var.

TARTIŞMA OLACAK BİR MESELE DEĞİL
DİPÇİK GÖSTERECEK DEĞİLİZ: (Sınırın diğer tarafında bir yağmur hattı mı oluşturulacak?) Açık kapı politikası devam ediyor. Ancak önceliğimiz, mültecileri rızaları ile sınırın öte tarafında sağladığımız imkânlarla tutmaya çalışacağız. Gelmek isteyene de dipçik gösterecek değiliz. Şu ana kadar başarıyla yönettik. Hollanda’da Rutte dedi ki yakın zamana kadar mülteciler sorununun farkında bile değildik, bunun sadece Türkiye tarafından çözülecek bir küçük mesele olduğunu zannediyorduk. Bu samimi bir itiraf. Dünyanın bunu fark etmesi lazım.
İKİ AYDA BİR BAŞKANLIK EDECEK: (Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’nu toplaması) Cumhurbaşkanımızla 2 hafta 3 hafta önceki görüşmede söyledim. Cumhurbaşkanımızın Bakanlar Kurulu ila bir araya gelmesi tartışma konusu olacak bir mesele değil. Seçimlerden sonra kendisiyle konuştuğumuzda; Şubat ayı içinde ilk toplantının yapılmasını konuşmuştum. Böyle bir öneri getirdim. Ve bundan sonra da iki ayda bir bu toplantı yapılacak. Yani bir ay MGK bir ay da Bakanlar Kurulu. Cumhurbaşkanımızın tecrübelerinden istifade edeceğiz. Daha doğal bir husus yok. Bundan sonra bunun da belli bir normalleşme doğal seyri içine akması olacak.