Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir krizli dönemden geçiyor. Suriye iç savaşı iki ülkenin öncelikleri, hedefleri, araçları ve müttefiklerini farklılaştırdı.
ABD’nin Suriye’de PKK ile işbirliğine gitmesi, Türkiye ile ilişkilerini zehirlemeye devam ediyor. Artık tarafların elinde düşünmesi gereken uzunca bir liste var.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda Türkiye’yi kastederek şunları söyledi: “PKK ve PKK’nın YPG ile bağlantılarına dair endişelerine karşı çok hassasız. Bu konuda onlarla epeyce görüşüyoruz. Türkiye’nin endişelerine saygı göstermeliyiz, göstereceğiz ve gösterdiğimizi düşünüyoruz. Kürtlerle birlikte çalışmayı içeren kısa vadeli çözümün farklı bir sorun yaratmaması ve bunun da daha sonra bölgede hepimiz için daha uzun vadeli bir zorluk çıkarmaması çok önemli. Bu nedenle çok dikkatli çalışıyoruz.” İfadeler böyle ancak işler göründüğü kadar iyi gitmiyor.
ABD’nin PKK’nın doğrudan kontrolü altındaki askeri yapı YPG ile yerel unsurların etkin olduğu PYD arasındaki ilişkiden pek memnun olmadığı anlaşılıyor. Suriyeli Kürtlerin sahadaki askeri, siyasi tabloyu okuma ve geleceği anlamlandırma perspektifinin Kandil’den farklı olduğuna dair güçlü işaretler var.
Bu çerçevede ABD, PKK/YPG’ye verdiği ileri silah sistemlerinin “müttefiki” Türkiye’ye karşı kullanılmasından kaygılı. Bu durumda sorumluluktan nasıl kurtulacağının hesabını yapıyor. İş o kadar ciddi ki ABD ön almak için daha şimdiden “Biz bu silahları birçok ülkeye sattık” propagandasına sarılmış durumda.
Yine ABD, PKK/PYD’nin Rusya ile ilişkilerinden de memnun değil. Rusya, tarihi ilişkileri derinleştirmeyi planlıyor. ABD, PKK’nın tüm yumurtaları asla “ABD sepetine” koymayacağının farkında.
Araplar arası Suriye iç savaşı durduğunda Kürt-Arap ilişkilerinin süt liman olmayacağı açık. PKK/PYD’yi Kürt hinterlandının dışına taşıyan ABD, Araplar arasında iyi anılmayacaktır. Araplar Kürtlerin yeni pozisyonunu kolayca kabul etmeyecekler ve bu yeni çatışmaların nedeni olacaktır.
ABD, PKK/PYD’yi destekleyerek Kürtler arası dengeleri PKK lehine bozdu. Bu durum, Kürtler arası anlaşmazlığı da derinleştirecektir. Öyle ki 2003 Irak müdahalesinin yegâne başarı hikâyesi olan Kürt Bölgesel Yönetimi’nin altını iyice boşaltacaktır.
Yine, NATO üyesi bir devlet ile devlet dışı bir aktör arasında tercih yapmanın ABD’ye uzun vadede bir maliyeti olacaktır. Özellikle kamuoyu nezdinde güvenirlik sorunu yaşanacaktır.
Son olarak, ABD’nin kendi kurumları arasındaki PKK/PYD’ye farklı bakışı sürdürülebilir bir konu değil.
Sonuç olarak, Suriye krizi geleneksel müttefikler arası ilişkileri ciddi manada sarsıyor. ABD, bir yandan uluslararası sistemde devletlerin çöküşünden kaygılanıp şikâyet ederken, bir yandan da bu yıkımın manivelası PKK/PYD gibi devlet dışı aktörleri destekleyerek benzer sonuçları kendisi yaratıyor. Anlaşılan, bu tutumun uzun süreli çıktıları ilginç olacak.